mafya,eşkiya,çete bilumum dergah tarikat bok püsür ne varsa devlet karşısında yüzde birlik bir şansı bile olamaz. devlet her daim ezmiş geçmiştir. hükümetler gelir geçer devlet daima kalır.devletin kimsede parası kalmaz. devletin malı değerlidir. kısacası devlet mutlak güçtür.
"Devlet belki de önemi sanıldığından çok daha az olan melez bir gerçeklikten ve mitleştirilmiş bir soyutlamadan başka bir şey değil."
- Foucault
"Devlet tüm canavarlar içinde en soğuk canavardır. Yalan söylerken bile soğuktur. Ve işte yalanını ağzından kaçırır: ben, devlet, halkın kendisiyim."
- Nietzsche
türkler'de kutsal olan kurum. türkler'de her kişi bir aile, her aile bir hanedan, her hanedan bir oba, her oba bir beylik, her beylik bir devlet kurmak için uğraşır. her devlet de cihan hükümdarlığı için mücadele eder.
ana var it doğurur devlete dert eder,
ana var yiğit doğurur oymağı devlet eder.
gibi atasözleri de bunun en büyük kanıtlarındandır. her türk bir devlettir ve hedefi cihandır.
aslında insanca yaşayamadığımız için bize verilen cezadır. devlet biz insan olduğumuz veya toplumsal bir varlık olduğumuz için yok, olamadığımız için var. devlet denen yapıya bakarsanız sınıflar görürsünüz ve her sınıf aslında en üste olup alttakilerin hakkını gasp edip onların üzerine denetleyici olmak için çarpışır. tiranlıkta da bu böyle, aristokratlıkta da bu böyle, din devletinde de bu böyle, demokraside de bu böyle. bir toplum içinde asla tüm halkların kardeşçe yaşaması mümkün değildir. demokrasi bu egemenliği çoğunluğa vermek dışında da bir işe yaramaz ki bizim için en ilerisi bu gözüküyor.
ben açıkçası devlete bize verilmiş bir ceza gibi bakıyorum, atalarımız zamanında özgürlük içinde insan gibi yaşamayı becerebilseydi bugün bize bu cezayı mecbur görmezlerdi.
devlet insanların umudunu yitirdiği anda başladı, daha kötü ne olabilir ki değip daha kötüsüne imza attı.
ayrıca devlet denen şey aslında belli bir sınıfın diğerinin üstünde olup onu yönetip sömürmesi dışında başka bir şey değildir. ha monarşi, ha oligarşi, ha demokrasi fark etmez. hepsinde belli sınıflar başka sınıfların tiranıdır ve toplum içinde mutlu, özgür olmak, kendi kimliğinle var olmak asla mümkün değildir.
Platonunun kaleme aldığı sokratesin konuşturulduğu kitap.
En kısa tanımı böyle, 10 kitaptan oluşuyordu yanılmıyorsam ve hiçbirinde platon yer almıyor sokrates sözcülük yapiyor ve diğer kişilerle soru yanıt mantığıyla diyalektik yer alıyor.
Erdem, ahlak, ölçülülük, iyi, etik, eğrilik vs. birçok değer sorgulanıyor, diyaloglar bazen sonuca ulaşıyor bazen ucu açık bırakılıyor.
Kabataslak anlatmamın sebebi, kitabı alın okuyun diye, işbankası yayınları hasan ali yücel klasikler serisinde yer almakta kitap ve çeviri falan tam kıvamında.
Özellikle; yedinci kitaptaydı galiba mağara alegorisi, altın-gümüş-tunçtan yaradılış yalanını anlatan kısım da ilginçti ve daha fazlası da var kitapta.
platon'un bundan neredeyse 2500 yıl önce yazmış olmasına rağmen bugün de güncelliğini koruyan, müthiş tespitler ile dolu eseri.
"adalet ve adaletsizlik hakkında eskiler tarafından kullanılan bir tür söylem vardır. hepsi, ölçülülük ve dürüstlüğün kesinlikle güzel ve onurlu ama aynı zamanda tatsız ve zahmetli olduğunu; oysa hovardalık ve adaletsizliğin keyifli ve kolay olduğunu, sadece fikir bazında utanç verici kabul edildiğini yinelerler. onlara göre adaletsizlik, adaletten daha kazançlıdır. onların büyük çoğunluğu zengin olan veya başka türlü güç sahibi olan kötü adamları kutlamakta, özel ve kamusal alanda onları onurlandırmakta; ama zayıf ve güçsüz olanları -bunların diğerlerinden daha iyi insanlar olduklarını kabul ettikleri halde- küçümsemekte ve hor görmekte tereddüt etmemektedirler."
(s:57)