Tüm insanlar eşit yaratılmışlardır; Yaradan’ları tarafından bağışlanmış, belli bazı vazgeçilemez haklara sahiptirler; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişme hakları da bunların arasındadır. Bu hakları güvence altına almak amacıyla, insanlar kendi aralarında yönetimler kurarlar; bu yönetimler gerçek güçlerini, yönetilenlerin onamasından alırlar; herhangi bir yönetim biçimi, bu hedeflere ulaşmada köstekleyici olmaya başladığında, bu yönetimi değiştirmek ya da düşünmek, yeni bir yönetim kurmak ve bu yeni yönetimin yetkilerini ve dayandığı temelleri, güvenlik ve mutluluklarını sağlayacağına en çok inandıkları bir biçimde düzenlemek ve kurmak, halkın hakkıdır; aslında sağgörü, uzun bir geçmişi olan yönetimlerin sudan ve geçici nedenlerle değiştirilmemesini buyurur; bu yüzden insanların durumlarını düzeltmek amacıyla alışılagelen yönetim biçimlerini değiştirmek yerine, kötülüklere katlanmayı yeğlediklerini deneyimler göstermiştir; ancak sürekli aynı amaca yönelik, uzun bir yolsuzluklar ve zorbalıklar silsilesi, ulusu, mutlak bir despotizme sürüklemek niyetini açığa vurursa, o zaman böyle bir yönetimi yıkmak ve gelecekteki güvenlikleri için yeni koruyucular seçmek, o ulusun hakkı ve görevidir.
türkiye'de kutsal olduğu sanılır. aslında kutsal falan değil, topluma hizmet etmesi gereken kurumların tümüne verilen isimdir. ancak ülkemizde devlet topluma değil, toplumun devlete hizmet etmesi beklenir. bu bir doğum hatası mıdır, zamanla mı bozulmuştur, bilemiyorum. toplum varoldukça devlet varolur, devlet toplumun hizmetkarı olmak zorundadır, çünkü sistemin doğuş sebebi budur.
Temeli kan ve irin olan yapı. Her devlet kanla inşaa olmuş, inşası kıyım ve gözyaşı ile dolmuş mekanizmadır. Doğu ya da batı, monoteist ya da ateist, iyi ya da kötü hiç fark etmez. Düşünsel ve eylemsel bu organizma, dilediğini ast dilediğini üst yapıyor. Vatanseveri ve haini belirlediği düzen şekliyle seçiyor, eliyor, belirliyor.
Bu göksel bir nazar.
Yerde durunca devletin bireylerin bakiyesi olduğu ve bireylerin de devlet bakiyesi olduğu görülecektir.
Devlet iyi de hükümetler biraz puşt ibne gibim bir şey.
Farklı ideolojilerin farklı yorumlar yaptığı bir oluşumdur. Siyaset felsefesinin kurucusu platon'dan başlayarak; Hobbes, Marks, Kant, Machiavelli gibi birçok düşünürün konusu olan bir kavram olmuştur.
Kimileri bu oluşumu güç olarak görürken kimileri de barış içinde yaşamak için gerekli olduğunu savunmuştur. Milliyetçi çizgide olan insanlar ve liberal çizgide olan insanlar geçmişten beri süregelen bu oluşumu farklı yorumlamışlardır.Her ne kadar devleti kutsal kabul etse de bazı ideolojiler, insan eliyle yapılmış olan bir şeyi çok fazla kutsallaştırmamak gerekir. Çünkü devletler de insanlar gibi doğar, büyür ve ölür.
Herkes için ve her devlet geleneği için bu tanım değişir
Şahsi tanımım
Doğuştan cahil olan insanı zaptetmek ve insanların hayat standartlarını ideal seviyede tutmak için var olan (olması gereken). insanların birbirine karşı olan üstünlüklerini bertaraf etmesi gereken bunları yaparken dinden veya toplumun ahlaki değerlerinden ilham alan tüzel kurumdur.
hükümetle sıkça karıştırılan kavram. Bu ta fransız ihtilalinde bile "monark vs halk" şeklinden "devlet vs halk" şeklinde çok fazla empoze edilmişti. Şimdi demokrasilerde farklı şekilde tezahür ediyor.
not: hegel'in çok sinirlendiğini bilirim bunlara. neyse beni ilgilendirmez.
oysa bugün devlet bir sınıfın egemenliği için kullanılan aygıt konumuna gelmiş, ve milliyetçilik, din etkisi ile insanlar devleti yönetenlerin haksızlığını görmemektedirler.
bir de devlete aşırı bağlı olanlar var.
devlet için ölenler de genelde fakirler.
biri demişti ki; ''milliyetçilik ve din, zengin sınıfın fakirlerden ücretsiz asker temini için ortaya atılmıştı''
devletler dediğin nedir bugün?
pantolon alacak parası olmadığı için insanların ölmesine göz yuman,
milyonlarca insanın savaştan öleceğini bildiği halde savaşı kışkırtan, parası olmayana ilaç satmayan kurum.
devlet bu haldeyken devlete ölümüne bağlı olup onun avukatlığını üstlenenler aptalın önde gidenidir.
Ben devlet için değil devlet benim için var. Ben üzerime düşen çalışmayı yaptığım halde beni koruyup bana refah sağlayamayan devlet bence yıkılsın da yenisini kuralım. Her yıkım bir başlangıçtır.
Toplumsal anlaşmaya dayandığı öne sürülen, belli bölgeden bir topluluğun haklarını ve yetkilerini kendisine devrettiği soyut yapı. insanları numaralandıran, fişleyen, takip eden, vergilendiren, hapse atan, eğitimine karar veren, hapse atan, idam eden, kendi yapısı içindeki güvenlik kuvvetleri adı altındaki oluşumlarla baskı altında tutan, soyut bir kavramdan ibaret olmasından dolayı onun adına ya da onun yetkisiyle yapıldığı öne sürülen eylemlerin hesabı sorulamayan 19. yüzyıl afyonu. Hala etkisini sürdürmekte.
Ayrıca devlet, topraklara sınırlar çizen, dünyada istediği yere gidemeyen tek hayvan olarak insanı ilan eden, "devlet ideoloji" belirleyip buna uygun vatandaşlar yetiştirmeyi amaç edinen, bireyi ve küçük toplumları yok sayıp tüm topluluğu bir gören, hükümet vasıtasıyla haklarından feragat eden topluluğun yönetimini ele alan sorumluluksuz yapı.
Devlet akıllıca kurgulanmış toplulukları baskı altında tutma biçimi, devletle dövüşmek boşlukla dövüşmektir çünkü devlet asla varlığını hissedebileceğiniz bir yapı değildir. Onun yerine hükümet ya da kralın yaptırımlarını ve emirlerini hissedersiniz fakat onlar sürekli değiştiği devlet denen soyut düşünce baki kaldığı için değerinden bir şey eksiltmezsiniz. Oysa unicorn da sonsuza kadar baki kalacaktır, ondan da hesap sorulamaz ama o böyle bir saygıya layık görülmemiştir.
Kısacası devlet topluluğun güvenlik gibi kimi kaygılarla haklarını yönetici topluluğa devretmesinden doğar sonrasında devredilen haklar ve bahaneler bireye karşı baskı unsuru olarak kullanılır. Devlet asrın canavarıdır. 90' larda çıkan anarşist bir dergi slogan olarak "olmaya devlet cihanda" mottosunu kullanırdı. Ötesine berisine dokunmadan. Olmaya devlet cihanda.
----- 1 Nisan 1939, ispanyol iç savaşı sonu, Franco gülümserken. Akheramosis.