Söylenen her lafı duymalıyım. işte, böyle psikolojik bir halden kaynaklanıyor devletin, insanlarını
dosyalama sistemine başvurması,diye düşünüyorum. Devletten habersiz hiçbir iş yapılmamalı!
Onun anlayamayacağı kelimeler çıkmamalı yurttaşların ağzından.Devlet beş yaşında bir çocuk gibi.
Onun seviyesinde konuşulmazsa, büyüker gezmeye giderken yanlarına alınmazsa ağlamaya, kırıp dökmeye başlıyor.
Dünyanın bütün devletleri böyle. Yataklarından kalkamayan insanlar gibi. Kaprisli yaşlılar gibi!
Her şeyi bilmek istiyorlar. Yurttaşlarının nasıl seviştiğini, evde en çok kimin küfrettiğini.
HEr şeyi! Herhangi bir yurttaş isyanının hayat bulduğu gün, yüzlerine vurabilecek güçte oluyorlar,
pisliklerini herkesin. "Sen, annenin ölmesini istiyordun! Sus! Sense otobüste yaşlılara yer vermiyorsun! Sen de
sus! Arkadaki şişko! Sen, daha dün küçük kardeşinin ekmeğini çalarken nasıl olur da, bugün bana, devlete karşı gelirsin?"
diyerek susturmak için bilmek istiyor herşeyi. Her insanın bir utancı vardır. Devletin görevi kullanma günü gelene kadar
bu utançları toplayıp saklamaktır.
"butun canavarlarin en soguguna devlet denir.. 'ben ulusum, milletim ben' iste boyle bagirir o soguk canavar.. yoldaslarim. eski tanriyi yenen sizler savasinizdan yorgun dustunuz.. simdi bu canavar yorgunlugunuzdan faydalaniyor iste.. oraya, devletin bittigi yere bakin, gormuyormusunuz orada gokkusagini ve koprulerini ustun insanin?"
siyasi yönetimlerin en sevmediği şeylerin başında bireyin bağımsızlığı ve egonun vizyonu gelir.
Egonuzu ve kimliğinizi siyasi yönetimlere karşı koruyun.
tüm kamu kurumlarının bağlı olduğu en yüksek kurumdur. ancak türkiye devleti biraz farklıdır. diğer ülkelerde devlet, halkın kamusal ihtiyaçlarını karşılamak ve varlığını devam ettirmekle yükümlüdür. tehlikelere karşı korunmak için ordu kurar ve besler. bizde ise ordu devletin üzerinde bir kurumdur, gerisi teferruattır. ordunun izin verdiği ölçüde insanlar idareten yaşarlar. ordu ihtiyaçlarını karşılamak için bir miktar halkı besler. işine gelmeyeni kovar, yok eder, hükümetten uzaklaştırır. yani başka ülkelerde halk devletin sahibiyken bizde ordu devletin sahibi, devlette halkın sahibidir.
ödediğimiz faturaların yarısının vergi olduğu, üniversite mezunlarının iş bulamadığı, doğuya yatırım yapılmayan, ekmek fiyatının bile 1 liraya yaklaştığı, insanlarının geleceğe dair umutlarının gittikçe azaldığı bir ülkede ne işe yaradığını merak ettiğim oluşum.
sol cenahın bir türlü çözemediği kavramdır. marksistler, insanlığın komünal halde yaşarken aile ve özel mülkiyetin varlığının sosyal organizasyonu gerekli kıldığını ve devletin böylelikle ortaya çıktığını, kapitalizmin yıkılmasıyla yerine gelecek komünist sistemde ise devletin yok edilerek tekrar eski düzene dönüleceğini savunurlar.
savunurlar da, komünal toplumlar devlet düzenine geçerken dünya'da ne kadar insan yaşamaktaydı, şimdi ise ne kadar insan vardır?
ayrıca o dönemlerde insanlar birbirleriyle ne kadar ilişkiliydi, şimdi durum nedir?
devrim yaptık, sömürücü kapitalizmi alaşağı ettik, işçi demokrasisi kurduk, sınıları uzun yıllarda yok ettik, alt aşama sosyalizme ulaştık, bir zaman sonra devleti de yıktık komünist düzeni kurduk diyelim...
eee sonra ne olacak, zaman mı duracak, tarih akmayacak mı? milyarlarca insanı nasıl zaptedeceksin? nereye doğru evrilecek toplumlar?
devlet sömürücüydü, din afyondu, aile burjuva kültürün parçasıydı. ama düzen boşluk kabul etmez. bütün bu boşlukları ne ile dolduracaksın?
tolstoy abiye selam ederim, devlet ne ola ki? sevmedim ben o kurumu. mülkün sahiplerine imtiyaz ve güvenlik tanıyan bir kurumdur. hem zaten adaletinde bir sapıklık vardır ki adalet mülkün temelidir sözünü baş tacı etmiştir. mülkün temeli adalettir ama mülkü olanlar içindir ki bunun ayırımına iyi varmamız gerekir. ha keza diğer yandan bazı felsefe ve sanat camiasından insanların da devletin bu oluşumuna kayıtsız kalmamız için bize umutsuzluk ve çaresizlik aşıladığını unutmamamız gerekir. isim verip kendilerini burada rencide etmek istemiyorum. demem o dur ki büyük ve ihtişamlı sisteme karşı güçsüzlüğümüzü bize güzel göstermelerini yemeyin! kanalı değiştirin (mecazi ve gerçek anlamında kullanıyorum) ya da komple kapatın lan televizyonu(intihardan bahsetmiyorum yanlış anlamayın), yerine kitap açın ama dikkat edin her kitabı da değil. kitaplarda size her şeyi söyleyenlere karşı uyanık olun sizin düşünmenizi istemeyen güruhun kitaplarıdır onlar.
Devlet Kendini oluşturan milletlerin aynasıdır. Hiçbir devlet toplumunun istemediği bir şeyi yerine getiremez. Bunun zıttı durumlarda anarşi terör ve ayaklanmalar çıkar.
Devletler toplumun ihtiyaçlarına göre düzen oluştururlar, olmazsa olmazdır, Devleti fes bile etseniz, toplumun içinden çıkan en güçlü kişi veya kişiler yeni bir mekanizma kurar. Herkesin küçük dünyasında kurallar olmadan yaşaması bir ütopyadan öteye geçmez geçemez.