türkiye'de devlet yönetimi ile ilgili konuları ve siyaseti ve de özellikle insan haklarını tartışırken mütemadiyen sorgulanması gereken bir sorudur. önemlidir.
bugüne kadar yapılan uygulamalardan hareketle ''devlet halk için halka rağmen var'' şeklinde zihinlerde karşılık bulmuş olduğu söylenebilir sorunsal...
"devlet mi halk için halk mı devlet için var" diye de açılabilirdi, hem de 50 karakter sınırına uğramadan.
sözlük formatına göre ise "soru şeklinde başlık açılmaz" kuralını hatırlatmak gerekir.
siyaset açısından bakarsak, gereksiz bir soru çünkü afrikanın insan girmemiş çöllerinde bir bedeviye sorsanız "tabi ki devlet halk için var" diyecek. yani devlet olgusu açısından bir kere yanlış bir soru.
seçim açısından bakarsak, halk sadece referandumda, seçimlerde değil, her zaman hatırlanmalı ki, temelini oluşturduğu devlet'in kendine hizmet etmesinden memnun kalsın.
burada aslında "tek tek bireylerin devleti oluşturduğunu" anlatmaya kalkmayacağım anlayabilecek kapasiteye sahip çok az kişinin olduğunu düşünüyorum. onun için siz yine ne biliyorsanız öyle düşünmeye devam edin.
cevabı belli soru. kime sorulursa sorulsun "tabii ki devlet millet içindir bıkbıkbık" der. ama yine de pratikte hiç de öyle değildir. üstelik bunun böyle olduğunu herkes bilir ve kabul eder. bir hikayedir gider, halk mı yumurtadan çıkar yoksa 1kg devlet mi daha demirdir
benim diyarlarımda.
her milliyetçi düşün içine düşmüş * şahsın yapması gereken sorgulamadır.
halklar, hep vardılar. bütün tarihi, halklar ve onların verdikleri mücadeleler oluşturmktadır.
üretim ilişkileri öncesinde, mülkiyet kavramının ortaya çıkışından önce, hep vardı halklar.
devlet ise, mülkiyet kavramının ortaya çıkması ve sınıflı toplumların oluşması ile bir ihtiyaç olarak doğmuştur. devleti, insanlar var ettiler. sınıflar arası çelişkileri ve sömürüyü ortadan kaldırması, ezilenleri ezenler karşısında korumaya alması için.
tabi bu büyük bir yalan idi. iktidar yani üretim araçları, kapital kimin elindeyse, devlet onundur aslında. bu nedenle, ezen ve ezilen ilişkisini, sınıflı toplumu ve mülkiyet ilişkileri ters yüz etmek, devleti ters yüz etmekten geçmektedir. devleti ters yüz etmeden, ezilme halini ortadan kaldıramaz yoksullar, üretenler yani ezilenler.
elbetteki devletler, halklar içindir. büyük ve üreten kitleleri, küçük ve üretimin içinde olmayan, ama yine de yöneten sınıfa karşı korumak, çıkarlarını kollamak içindir. bugün geldiği nokta ise, halkın devleti için ölümü göze aldığı, hatta devletin devamını sağlayabilmek ve onu güçlendirebilmek için öldüğü bir noktadır. yani, tarihsel ortaya çıkış, gelişim süreçleri tamamen yok sayılmakta, devlet gücün simgesi olmaktadır.
buradan yola çıkarsak, evet devlet kavramı çarpıtılmış bir kavramdır. kendisine bir kutsallık yüklenmiş ve gücün ve yönetimin merkezi sayılmıştır. bu büyük vir yanılsamadan öte değildir.
Devlet, Halkını sevmelidir ama Halk da devletini daha çok sevmelidir. Çünkü devlet dediğimiz şey halktan kopuk bir varlık değildir. Aksine ona sıkı sıkıya bağlıdır.
Bütün bu gerçeklerin ışığında Devleti ve Halkı temsil edenler çok önemli görevler yaptıklarını unutmamalıdırlar. Bu iki temsilcinin birbirileriyle uyum sorunu ortaya çıktığında her iki unsurda büyük yara almaya başlar.
Devleti oluşturan zaten halkın ortaklığıdır.
Bu yüzden birbirleri için varlardır.
Güçlü bir halk güçlü bir devlet, aydın bir halk aydın bir devlet demektir.
ikiside birbirine muhtaçtır. Halk olmazsa devlet olmaz, devlet olmazsa halk içerisinde düzen olmaz. Toplum içerisinde mutlaka bir hiyerarşik düzen olmalıdır.