başı imajı ve köşedeki bakkalla dertte olan kişidir. asgari ücretlilerin gıptayla baktığı bu tayfanın büyük bölümü kredi kartı yöntemiyle ayakta durmaktadırlar.
bir yörede çok meşhur bir boğa varmış. aşım kabiliyeti (cinsel ve kalıtım özzelikleri) çok iyiymiş. günde 100-150 inek ya da düveyi elden geçirirmiş. neyse ünü giderek yöre sınırlarını aşmış ve yüksek bir meblağla devlet çiftliğine alınmış.
ancak çiftliğe geldikten sonra bizim boğaya bi haller olmaya başlamış. o s.kici boğa gitmiş yerine uyuz, üşengeç, ağaç gölgesinde yatar bi öküz gelmiş resmen.
velhasıl sormuşlar buna; nedir bu değişiklik, ne oldu sana böyle diye. bizim boğa cevap verir:
- eee. devlet memuru olduk kardeşim.
Çok güçlü, damızlık bir boğa köyündeki tüm ineklerle çiftleşmiş. inekler yetmeyince diğer hayvanlara ve hatta köyün kadınlarına yan gözle bakmaya başlamış. Bu durumdan rahatsız olan köy ahalisi ne yapsak diye düşünmeye başlamış. Köy ihtiyar heyeti toplanmış ve ünü tüm ülkeye yayılan boğayı devlet üretme çiftliğine satmaya karar vermiş. Bakıcıları devlet üretme çiftliğine satılan boğayı ineklerin arasına salmış, aradan birkaç gün geçmiş ancak boğada hiç bir haraket olmamış. Ağacın altında geviş getiren boğanın bakıcısı yanına gitmiş ve - "Boğa kardeş, köydeyken seni kimse tutamazdı, ne oldu hasta mısın" diye sormuş. Boğa, bakıcısına yavaşça
- "Eeee ne yapalım? Artık devlet memuru olduk" demiş...
devlet çelişkisinin müşahhas hali. serbest piyasa - kamu ikileminde emperyal odakların iktisadi politikalarından sıtkını sıyıramayan devletin çelişkisi. bu ülkede yıllardır herşeyin satılabileceği, özelleşeceği ihtimali var. kamunun elini eteğini yavaş yavaş herşeyden çekeceği fikri var. lakin devlet zenginin - patronun emniyet pimi görevini de ifa ettiğinden bu yaptırım gücü kendisinden kuvvetli olan burjuvaların emri altından çıkıp da adam akıllı politikalar benimsiyemiyor. satılmış adamlarla, uyduruk politikalarla da hiç bir yere varılamıyor elbette.
devlet memuru devletin koruması altında. ama başka vatandaşlar da var bu ülkede. asgari ücretle karın doyurmaya çalışanlar da var. onlar demek ki devletin evladı değil. demek ki onlar piç! devlet babanın nimetlerinden faydalanamaz bu kesim. ama baskıdan , yaptırımdan, vergiden hakkına düşeni alır !
devlet memurları da gayet pasif hali hazırda. omurgasız, kemiksiz bir et yığını. seksen darbesiyle beraber hepten duruşu , gücü kırılmış, sendikaları tarikatlere dönmüş, sendika başkanları en baba patronlardan daha çok servete sahip, sadece ve sadece her sene devlet tarafından kendisine verilecek yüzde 4 zammı ve cebini düşünmekten başka zerre kadar siyasi fikriyatı, düşüncesi olmayan ümmi vatandaşlar cemiyeti. kafasına sefertasıyla vurulası ümmi vatandaşlar !
devlet memuru devletin memuru. devletin siyasal kaypaklığından kendisini kurtarma şansı, düşüncesi, teorisi darbelerle elinden alınmış, allahın "oku" emrinden bihaber, komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen bir nebiden bihaber, kendi maaşını düşünürken yanı başında ağlayan asgari ücretliyi unutmuş bir zümre. ha kendisi de bu meyanda kendini ancak idare etmektedir biliyoruz ama ne olursa olsun başkasının sesi olmasını da bilmeli.
düzenli olarak zam ve maaş alan, sosyal ve işçi haklarını sonuna kadar kullanan, oturarak çalışan demek isterdim ama oturarak etrafa bakan, köylü birini gördüğününde bağırarak azarlayarak konuşan, devletin zor geçindiğini sandığı( en düşük maaşı 1,050,00)20-60 arası genelde lise mezunu devlet çalışanı.
kendileri için ön yargıları kıramayan ayın 15.inde maaş alan çalışanlardır. eskiden ki devlet memurları ile şimdiki memurlar arasında dünyalar kadar fark vardır. Zira özel sektörden tek farkları "patron istediği zaman tekmeyi vurabilir" durumu yoktur.
paramla bana hizmet eden, bazen de "etmem ha, yapmam ha, işim var, çay içiyorum sonra gel" gibisinden bana afra tafra yapan, içinden zaman zaman hal hatır sayan maaşlı eleman. içlerinde iyileri yok değildir, özellikle öğretmenlere saygı duyarım bir vatandaş olarak ama hani "parayı gördü g.tü kalktı" modeli vardır ya, memurun da yetki alınca bi yerleri kalkanı var. yok öyle yağma arkadaş. işini "öff" "üff" "püff" yapmadan yapacaksın. yapmıyorsan yapan çook bu memlekette. hele şu zamanda. ikramiyeni alıyorsun, maaşın 1400'lere vurdu ben yurdışında bile bu parayı kazanamıyorum, ailenin yanındasın, çoluk çocuğuna devlet yardımı da alıyorsun. daha allah'tan belanı mı arıyorsun?
devletten maaş aldığı halde merhumun selasını vermek için "kalın" zarf bekleyeni de var, hem de epey var. boş zarfın selasını çabucak bitirip dolu zarfın selasını uzatanı da var. yok mu? merayı babasının tarlası sanıp ekip biçen hak hukuk gözetmeyeni de var. hasılı kelam balık baştan kokar doğrudur zaten bizim problemimiz de budur. balık baştan kokmuştur, kuyruk kısmı da dünden hazırlıklıdır.
işinizi yaptırana kadar binbir türlü afra tafra ile karşılaştığınız memurdur. sanki bedavaya, zorla çalıştırılıyordur kendileri. ben bu kişileri bir de özel sektörde görmek isterim, bakalım aynı tripleri o zaman da atabiliyorlar mı?
bu orta sınıfı kötüleyenleri anlamamakta ısrar ediyorum. birinciis balık baştan kokar, memurun size hizmet etmesi için başındaki personel şefi ya da müdürlerinin tembel olmaması lazım ki işiniz aksamasın, size güler yüz göstersin. babamdan biliyorum hiç de tembel değildi ve memurları da bir okadar sıcak kanlıydı. sanırım torpilden gelen yoktu, herkes ekmeğinin peşindeydi ve geçim sıkıntısındaydı. benim tanıdığım memur insanlar böyleydi. (nüfus çalışanları)
torpil yapan, rüşvet alan, gereksiz yere rapor alan, görevi kötüye kullanan, birbirinin ayağını kaydıran, devlet malını kötüye kullanan, mesai saatlerine uymayan vs. yok mu? sürüyle var. ama bunun önlenmesi için başındakilerinin gerekirse en baştakilerin adam olması lazım.
nedense devlet memuru denince hep vergi dairesinde, nufusta, tapuda çalışan inasnlar gelir akla. musluğu açtığında o su nasıl akıyor, ş.çtığın b.k nereye gidiyor, akşama kadar yarattığın çöp ne oluyor. hiç düşündün mü bunları. o ptrojeleri kimler yapıyor, kimler kontrol ediyor acaba? görmediğimiz harıl harıl çalışan bir sürü memur var aslında klasik devlet memurundan farklı.
sözlük yazarlarından ikisinin şu an arada yirmi metre olan iki bankoda karşılıklı oturup entry girmesine olanak veren bir kavramdır. parası azdır, ama bir çoğunun işi de, özel sektöre göre azdır. doğruya doğru.