Neredeyse bilimsel bir gerçekliktir. Avrupada başlayan rönesans reform hareketlerinden tutun da fransız ihtilaline kadar tüm ilerlemeler halk tarafından gerçekleştirilmiştir, bu nedenledir ki türkiyede bi sürü problemler çıkmaktadır, devlet eliyle kocaman kocaman insanların hizaya getirilmesi elbette mümkün değildir, öte yandan avrupadaki çağdaşlaşma hareketleri ve özgürlük akımları ağır insan hakları ihlalleri yüzünden ortaya çıkmışken müslüman toplumlarda nispeten insan hakları o kadar da kötü değildi, o nedenle müslüman toplumlar baş kaldırma, özgürleşme gereği duymamışlardır.
Sözün özü devlet otoritesiyle yahut devlet gücünü elinde tutan bikaç kişinin insiyatifiyle çağdaşlaşma örneği dünyada yoktur, olması da mümkün değildir, 30 yaşına gelmiş bir insanı sen çağdaş olacaksın, o nedenle şu şekilde davranacaksın, şunu giyeceksin, şunu yiyeceksin şunu içeceksin gibi komutlar vermek komiktir, ilerlemek halk eliyle olur, tepeden inme yapılan bütün girişimler toplumu biçimlendirmeye çalışmak, toplum mühendisliği yapmaktan öteye gitmez, sizi güç kullanmak zorunda bırakır ve ilk fırsatta toplum yine eski haline döner veya sizin istemediğiniz noktaya gider.
devleti bağımsız değişken olarak alıp almadığına göre değişen bir olgudur. eğer devleti bağımsız değişken olarak alırsan, devlet eliyle çağdaşlaşan, çağdaşlaşan demiyelim de gelişen ülkeler mevcuttur. Asya Kaplanları, Sovyet Rusya, 1800'lerin başındaki Fransız Bonapartizmi gibi bir çok örnekleri mevcuttur.
Not:Çağdaşlaşma çok göreceli bir kavram o yüzden gelişme desek daha doğru.
çağdaşlaşmak dediğimiz olgunun insanın içinde olduğunu, medeniyet dediğim o tek dişi kalmış yellozu içimizde barındırdığımızı bildiğimiz durumdur. tarihte yapılan ıslahat veya inkılap çalışmaları bi kaç şey haricinde süregelmemiş ve çürüyüp gitmiştir. şimdi söyleyin bakalım bana hanginiz mustafa kemal'in şapka devrimini uyguluyorsunuz. hatta bi çoğunuzun çevresinde hala cübbeli, sarıklı adamlar vardır. yazık diyor ve yakşamlar dileyerek sahneyi benden sonraki yazara bırakıyorum.
sovyet rusyanın yaptığı iş çağdaşlaştırmak değildi ki, halkı tek tipleştirmeye, bir nevi köleleştirmeye çalıştı, asker mantığıyla halkı yönetmeye çalıştı sovyetler, sonunda o da başarısız oldu, halkı zorla madenlerde çalıştırıp, silah fabrikalarında çürüterek çağdaş olunabilir mi.
devlet olgusunun nasıl algılandığıyla alakalı. devleti toplum oluşturur, devleti kutsallaştıran unsurları da. kamuyu yönetenler diyelim buna; kimseyi formatlayamaz. toplumun çağdaşlıktan ne algıladığı da önemli!
bazılarının dünya algısı 780.000 kilometre kareyi aşamadığından, siyaset bilimi teorilerini, siyasi tarihi bilmediğinden veya bilmek istemediğinden , televizyondaki tartışma programlarından kaptığı bir iki argumanla kafasındaki kemalizm karşıtlığına cuk diye oturan bir teori keşfettiğini sanması dolayısıyla oluşan öngörüdür.
Devlet eliyle çağdaşlaşmanın mümkün olacağı gibi tam tersi durum da söz konusudur.
devleti kurumsalcı bir bakışla irdelersen devletin yeri geldiğinde toplumlara şekil verdiğini, verebilecek gücü olduğunu görürsün.
eğer devleti bağımlı değişken olarak alırsan devleti sivil toplumla entegre bir şey olarak görürsün ve zaten orada devlet toplum iç içedir.
şimdi gelelim katibimden'in varmak istediği noktaya. Kemalist devrim bir çok alanda tepeden inme de olsa topluma şekil vermiştir. o süreç de zaten kemalist devrimle değil, kanımca üçüncü selim veya ikinci mahmut döneminde başlamıştır. yani yüz yıllık bir birikim söz konusudur. Şapka gibi küçük etkilere sahip ve o dönemin koşulları neticesinde oluşmuş olaylar yerine; etki alanı daha geniş ve zamandan görece bağımsız sekülerlik, hukuk reformu, kadın hakları gibi çağdaş yeniliklere bakmak gerekir.
ve akp'nin sekülarizm retoriğine baktığımızda türkiye'nin sekülarizmi içselleştirebilmiş bir ülke olduğunu görebiliriz çünkü muhafazakar bir parti olan akp de devletin laik olması gerektiğini savunur, gider bu retoriği arap devriminde kullanır.
Kadın hakları keza öyle, hukuk reformu da. Bunlar Türkiye'de toplumun benimsediği ve desteklediği reformlar olarak sayılabilir.
bu cümle baştan yanlıştır. çağdaşlaşmak diye bir ibare modernleşme anlamında kullanılmıştır çünkü. oysa çağdaş demek ayni çağda yaşayanlar için kullanılır. yani düşünceleri değiştirmek, ya da bazılarının anladığı şekilde kıyafet seçimi sizi yapsa yapsa modern yapar. siz ne yaparsanız yapın şu anda her birimiz dünyanın her yerindeki insanlarla çağdaşız. dile özen, dile sahip çıkmak modernleşirken bizi biz yapan değerlerden kopmamanın ilk adımıdır lütfen dikkat. arzu eden tdk sözlüğüne bakabilir...