bugün

para babalarının*, "mübarek" dini cemaatlerimizin*, menfaatçi ülkücülerin sevmediği, kötülediği bundan dolayı da takdir edilesi, Türk milliyetçiliğini merkez sağa oturtmaya çalışan ve partinin başında kaldığı müddetçe oyumun tek adresi olan zat-ı muhterem.
derinliği olmayan hamaset nutukçusu insan. milliyetçiliğin vatana hizmetle yapılacağını anlayamamıştır kendisi.
milliyetçiliğin ne olduğunu kendini vatanı pazarlamakla mükellef gören zihniyetten öğrenmeyecek olan asil,beyefendi devlet adamı..
devlet adamlığı ciddiyetini taşıyan ama dava adamlığı heyecanını bir kere bile yüzünde göremediğimiz zat-ı muhterem.
partisini sola yaklaştıran lider. nerdeyse ulusalcı...
tanım: mhp genel başkanı.

adı milli kelimesiyle birlikte anılan her şahsa, kuruma, olaya "faşist" kelimesinin türevleri ile saldıran kesim tarafından hakkında bok atılacak mevzu bulunamayan siyaset adamıdır.

alparaslan türkeş'e "faşist" diyen, muhsin yazıcıoğluna "eli kanlı" diyen, nihal atsız'a "kafatasçı" diyen, abdullah çatlı, haluk kırcı, mehmet ali ahca, oral çelik vb. kişilere mafya diyen zihniyet bu sıfatlandırmalarının temeline bazı olay, konuşma ve tavırları yerleştirmeyi başarmış iken, bu saldırı cephesinden alnının akıyla çıkabilen ender bir simadır. bu bile başlı başına geçmişinin temizliği konusunda takdir edilmesine yeter de artar.

şöyle bir hafızalarınızı yoklayın bakalım bu kişinin işgal ettiği devlet makamlarından hangisi süresince ne yolsuzluğu, ne vatan düşmanlığı, memleket sevgisizliği görüşmüş...bu dönemde hangi kadrolaşmanın başını çekmiş? google, hizmetinizde beyler bayanlar... arayın bakalım.

bakın ben bulacaklarınızın bir kısmını buradan yazayım; "sol terör örgütlerinin veya tatlı su devrimciliğinin önde gidenlerince hakkında söylenmiş birkaç laf-ı güzaf". yok işte. başka birşey ben bulamadım en azından.

tabanı tarafından belki de en çok eleştirilen liderdir bu adam. yaptıkları ile değil, yapmadıklarıyla, dedikleri ile değil demedikleri ile üstelik. nedir yapmadıkları ve demedikleri bunu sizler de çok iyi biliyorsunuz.

dsp ve anap ile kurduğu koalisyon en çok eleştirilen icraatı olmakla birlikte yine dönemin siyasal ve iktisadi gerçeklerini yorumlamaktan uzak sığ beyinlerce "kuzu oldu beah" tavırları ile karşılanan bu lider, bu koalisyonu neden kurmuştur bilen var mı? bu kolalisyon zamanında 1980 ihtilalinin zeminini hazırlayan meclis içi parti liderlerinin uzlaşmaz tavırlarından farklı olduğu için mi suçludur acaba? birgün bu koalisyon ne şartlarda kurulduğunu öğrenirseniz yazın buraya, bilmiyorsanız da dönemin genelkurmay başkanı hüseyin kıvrıkoğlu'nun anılarını yazmasını bekleyin bence veya gidin o dönem ankara'da oluşan siyaset kulislerinin, mecliste fink atan amerikan devlet görervlilerinin, us army komutanlarının, ab üyesi devletlerin temsilcilerinin anılarını da yazmasını bekleyebilirsiniz. bunlar gerçekleşmezse kara hilale mesaj atın da uygun bir zamanda olayın içini bir de ben yazayım uygun bir başlık altında.

efendim bir de şu söylentiler var ki cidden komik; "bu adam asimile olmuş bir ermenidir". sizler bülen ecevit'in kökenini ne kadar araştırdınız, veya şeyh sait ile olan akrabalık bağından haberdar mısınız? devam edelim, rahşan hanım'ın kendisini bilmezsiniz o zaman kız kardeşinin soy kütüğünü hiç vakit ayırıp inceleme gereği duydunuz mu? acaba süleyman demirel türk oğlu türk müdür? mesut yılmaz neden hemen hiç türk okullarında okumamış? veya tansu çiller kimdir necidir? zor gelmesin okuyanlara ama siz bu ülkenin siyaset sahnesindeki kaç liderin soy araştırmasını yaptınız? bu ülkenin kürtçü terörist başı bile kürtoğlu kürt değil be! atacak bok kalmadı da fısıltı gazetelerinin etrafa pompaladığı bilgi kirliğine mi güvendiniz kelamlarınızı ederken? yazık diyecem ama aslında müstahak be, size de bize de müstehak!

bu adam amerikan büyükelçisinin göreve başladığ dönemde, "sizinle görüşmek istiyorum" talebine "bu ülkedeki muhatabınız meclis dışındaki bir partinin genel başkanından önce başbakandır, cumhurbaşkanıdır, dışişleri bakanıdır, onları ziyaret edin sonra bekleriz" diyerek kapak etmiş kişidir. bu uyarıya tıpış tıpış uyan büyükelçi nihayet kendisinden randevu koparabilmiş ve bu görüşme birkaç gün önce gerçekleştirilmiştir. belki de tarihte ilk kez bu görüşme bizzat devlet bahçeli tarafından kayda aldırılmıştır. ki birgün bu görüşme hakkında fısıltı yapanlara gerektiğinde kapak olması cihetiyle. büyükelçi "hükümet hakkındaki olumsuz eleştirileriniz var mı?" sorusuna "benim siyasi terbiyem ülkemin hükümetini yabancı bir büyükelçiyle tartışmaya izin vermz" diyerek ikinci kapağını da vermiştir kendisine.

hrant dink cinayeti hakkındaki eleştirilen tutumunua da cevabı kendisi vermiştir alın onu da siz okuyun.

http://www.mhp.org.tr/gen...7/index.php?page=24012007

bok atmanın da bir şerefi var maalesef o şeref de kayboldu...
(bkz: hizipçi), (bkz: samimiyetsiz).
ülkücülüğü ve milliyetçiliği insanlara yanlış tanıtan* abidik gubidik kimse.
(#1290307)entryde verilen linkte hrant dink cinayeti ile ilgili satırları buraya alalım da konu işle ilgili görüşleri açığa çıksın istediğim parti lideridir. ben bır kısmını alıyorum buraya varsa karşı ifade onu da ona faşist diyenler alsınlar buraya.

" Geçtiğimiz hafta vuku bulan ve Ermeni asıllı bir vatandaşımızı hedef alan insanlık dışı cinayet Türkiye&yi derinden sarsmıştır.

Şurası bir gerçektir ki, Türkiye hem bu alçakça işlenen cinayetten, hem de bundan sonra oluşturulan psikolojik terör ve tahrik ortamından gereken dersi çıkartmak durumundadır.

---------------------------------

AGOS gazetesi genel yayın yönetmeninin katledilmesi, her şeyden önce insan olma onurunu kaybetmemiş olan herkesin lanetleyeceği menfur bir cinayettir.

Bunun vicdanlarda ve yüreklerde doğurduğu infaal, bu sınırlar içinde kaldığı sürece, tabiatıyla insani ve ahlaki bir tepki olarak görülecektir.

Bu cinayette tetiği çeken zanlı ve temasta olduğu düşünülen şahıslar adalet ve emniyet makamlarımızın elindedir.

Bu suikastın, varsa siyasi bağlantılarını, azmettirenlerini, yardım ve yataklık yapanları ve örgüt ilişkilerini ortaya çıkarmak devletin görevidir.

Hükümetin bu işin üzerine sonuna kadar gitmesi ve arkasında kimler varsa ortaya çıkarması, siyasi sorumluluğunun yanı sıra ahlaki bir vecibedir.

Soruşturma ve yargı sürecinin sonunda bütün gerçekler ortaya çıkacak ve bağımsız Türk yargısı hükmünü verecektir.

-----------------------
Türkiyede cereyan eden her olaydan sonra devleti peşinen suçlu ilan etmek ve devlete güven duygusunu yıpratmaya yönelik bir linç kampanyası başlatmak, çok tehlikeli bir alışkanlık haline gelmiştir.

Bu senaryo son olayda da aynen sahnelenmiştir.

Saldırının hemen akabinde devleti peşinen mahkum eden komplo teorileri piyasaya sürülmüş ve idrak ve insaf sahibi herkesi derin bir endişeye sevkeden şu gelişmeler yaşanmıştır.

Cinayetten hemen sonra ellerinde seyyar hedef tahtaları ve siyah bayraklarla sokaklara dökülen gruplar, saldırının failini hemen bulmuşlar ve katil devlet, hesap verecek, işte devlet, işte soykırım haykırışlarıyla devleti suçlu ilan etmişlerdir.

Bunu takiben, televizyon ekranlarında ve gazete sütunlarında, bu sıfatı eğreti bir etiket gibi yakalarına iliştiren bir grubun öncülüğünde sözde aydınlar ve düşünürler mahkemeleri kurulmuştur.

Bu zeminlerde, hiçbir ahlaki sınır tanımadan çok geniş bir suçlu profili çizilmiş ve peşinen verilen mahkumiyet kararının sütunlarda ve ekranlarda infazı için harekete geçilmiştir.

Polis, savcı, hakim ve infaz memuru yetkilerini, kendileri için doğal bir hak olarak gören bu çevreler, çizdikleri bu geniş kapsamlı suçlu profili içinde,
Türk yargısını,
Türklüğe hakaret fiilini düzenleyen Türk Ceza Kanununun 301. maddesini,
Türkiyenin milli onuruna, haysiyetine, milli birliğine ve kardeşliğine çıkma anlayışını simgeleyen sahip Türk milliyetçiliğini,
Sefil bir tetikçiyleözdeşleştirerek bu cinayetin arkasındaki azmettiriciler olarak suçlu ilan etmişlerdir.

Bütün bunlardan da önemlisi, bu olayı siyasi amaçları için kullanmak zilletine düşen bazı çevreler, ezik ve suçlu bir Türk toplumu portresi çizmek için birbirleriyle melanet yarışına girmişlerdir.

Bu maksatlı linç ve karalama kampanyasının bütün aşamalarında altında toplandıkları slogan da, ne gariptir ki Hepimiz Ermeniyiz sloganı olmuştur.
Bu sloganın duygusal bir ortamda, bireysel düzeyde bir dayanışma ifadesi olarak görülmesi belki mümkündür.

Ancak, bu sloganın Türkiye’nin kabuk değiştirdiğinin göstergesi olduğunu söyleyen çevreler için bunun ne anlam taşıdığını herkes kendi vicdanında takdir edecektir.

------------------

Burada, fikri namus sahibi herkes şu gerçeği görmek durumundadır.

Türk milliyetçiliğini suçlu göstermeye çalışanların sarıldıkları yalan ve iftira silahıyla, son suikastta kullanılan silah arasında özde hiçbir fark yoktur.

ikisi de, kullananların karanlık ruhunu yansıtan, adi ve alçak birer suikast silahıdır.

Son cinayet vesilesiyle Türk Milliyetçiliğini hedef alan bu karalama ve saldırı kampanyasının amacı, yalan ve iftiralarla kolektif suçluluk psikolojisi yaratmak ve Türk Milliyetçiliği ekseninde etrafında bir yasak alan oluşturmaktır.

Türk milliyetçiliği duygularını başlı başına bir suç işleme dürtüsü olarak göstermeye çalışmak ve milliyetçilik tehdidi paranoyası yaratarak samimi milliyetçileri potansiyel suçlu olarak ilan etmek en hafif tabiriyle hayasızlıktır.

Türk milliyetçiliğini ucuz hedef tahtası haline getirmeye yeltenen bu gafiller;
- Türkiyeye karşı hazırlanan tezgahlarda kimlerin amaçlarına hizmet ettiklerini ve

- Kendilerini hangi oyunlarda ucuz bir piyon olarak kullandırdıklarını çok iyi düşünmelidir.

Türk milletine ve Türk milliyetçiliğine karşı, kökleri çok derinlere giden kronik husumet sahibi bu çevreler başta olmak üzere, herkes şunu çok iyi anlamalıdır:
- Kuru gürültü ve bilgi kirliliği yaratarak Türk milletini aşağılamaya çalışmak,

- Demokratik ve insani değerler açısından geri kalmış sorunlu ve hastalıklı bir toplum olarak göstermek ve

- Geçmişle yüzleşme hezeyanlarıyla Türkiyenin tarihini ve milli değerlerini karalamaya yeltenmek,

Hiç kimsenin, ama hiç kimsenin haddi değildir.

- Hiç kimse Türk milletinin milli benliğinden, milli şuurundan ve tarihinden kopmuş bir halk yığınına dönüştürülebileceği gibi ham bir hayal peşinde koşmamalıdır.

- Büyük medeniyetlere vücut vermiş Türk milletinin tarih sicili, her zaman iftihar ettiği milli ve manevi değerlerinde saklıdır.

- Bunu sorgulamak gafletine düşecek olanların yapması gereken, önce bunu okumak ve çok iyi anlamaya çalışmak olacaktır.

-----------------------------"

işte hrant dink cinayeti sonrası beyanı...bu satırlara faşist diyen zihniyete "o zaman ben de faşistim diyerek" selam ederim.
akp' ye ' milliyetçilik üzerinden siyaset yapıyorsunuz' diyerek benim gülmeme sebep olan mhp başkanı. * *
baskanlik surecinde mhp icinde buyuk bir degisim yaparak ozellikle maganda milliyetciliginden kurtulup modern milliyetcilik kavramini partisine yerlestiren parti icinde kuruluslarda or. ulkuocaklarinda buyuk bir revizyona giderek bunlari islah ederek gerekli saygiyi hak eden kendisine buyuk bir sempati besledigim acemi fakat iyi,sakin ama sert cikislar yapan milliyetci hareket partisinin lideri
--spoiler--
Bu maksatlı linç ve karalama kampanyasının bütün aşamalarında altında toplandıkları slogan da, ne gariptir ki "Hepimiz Ermeniyiz" sloganı olmuştur.
Bu slogan'ın duygusal bir ortamda, bireysel düzeyde bir dayanışma ifadesi olarak görülmesi belki mümkündür.

Ancak, bu sloganın Türkiye'nin kabuk değiştirdiğinin göstergesi olduğunu söyleyen çevreler için bunun ne anlam taşıdığını herkes kendi vicdanında takdir edecektir.

Türkiye, 1984 yılından bu yana PKK terörü ile mücadelede büyük acılar çekmiş ve sayısız şehitler vermiştir.

Şehit cenazelerinde ve taziyelerinde Türk milletinin mensubu olarak hiç görülmeyen bu çevrelerin, şimdi mağdurun etnik mensubiyeti üzerinden slogan geliştirmeleri, izaha muhtaç bir garabettir.
--spoiler--

Bu açıklama ırkçılık değil midir? "Hepimiz Ermeniyiz" diye bir slogan olmadığını geçtim (bahsedilen slogan Hepimiz Hrant Dink'iz), olsa bile ben Türk olmama rağmen bu ırkçılığın sonucunda işlenen bu cinayetten sonra da ırkçılığın ne kadar çirkin birşey olduğunu ve hepimizin aynı çatı altında aynı seviyede vatandaş olduğumuzu vurgulamak için "Bende Ermeniyim" derim!

Çarpık açıklamalar, ve karalamalar ile faşizmin allah.ını yapan bu şahsiyeti lütfen korumayın, biraz daha eleştirel bakabilin!

Kaldı ki hemen bu açıklamanın ardından PKK terörü ile ilgili bir cümle geliyor! Şehit cenazelerinde bu görülmeyen çevreler deniyor! Gayet milliyetçi bir tutuma sahip olabilen Ermeniler (bkz: Hrant Dink), bu şehit olma durumu karşısında acaba karşıdan gülüyorlar mıdır, yoksa aynı düzlemde bir vatandaşları öldüğü için üzülüyorlar mıdır? Bence ikincisi..

PKK terörü ve şehitlik duyguları ile insanların ince noktalarından Ermeni.leri karalama kampanyasını bu kadar açıktan yapabilen bir yazı herhalde olamazdı..

Kaldı ki bu sloganı söyleyenleri %60-%70'i ermeniden çok türk (veya kürt farketmez) vatandaşlardır.. istanbul'un yarısını sokaklara döken de bu birlik beraberliğin bozulma amaçlarına karşı tepkidir! Milliyetçilik kavramının Faşizm yada maşizm kavramları ile karıştırılmış ve bu şekilde hayatımıza enjekte edilmeye çalışmalarına bir tepkidir!

Buraya yazan yazarları da belli bir seviyede aydın olarak kabul ediyor, bu çerçevede olayları daha ince detaylara bakarak değerlendirmelerini diliyorum! Lütfen basit galiyana gelmelere kapılmayın, milliyetçi olalım derken faşist nefret duyguları püskürtmeyelim.. böyle bir ortamın en son kurbanı hrant dink 'dir. başka hrant dink'ler kaybetmeyelim!
1971 ankara iktisadi ticari ilimler öğrenci yıllığında kendisi için "adanalı, hafif kabadayı, türkü sever ve tek ideali bir yerde müdürlük olan arkadaşımız" şeklinde bir yazı bulunan beyefendi insan... bu arada turgut altınok ile devre arkadaşıdır... her ikisi de saçlıymış...
ecevit hükümetini yıkıp ülkeyi erken seçime götürerek akp iktidarının önünü açan, bugün geldiğimiz noktada cumhuriyet düşmanı bir zihniyetin çankaya'ya çıkmasında en büyük paylardan birisine sahip siyasetçi. (bkz: tarih bunu unutmaz)
bir tv programında imf ye verilen niyet mektuplarını eleştirirken kendisini de imzası bulunduğunun hatırlatılması üzerine "önüme geldi ben de imzaladım" diyerek ne büyüklükte bir devlet adamı olduğunu bizlere göstermiş ve ülkemizin kimlere emanet edildiğini bize bir kez daha anımsatmıştır.
ayvalığa yerleşip domates yetiştirmesini tavsiye ettiğim parti lideri. dinlemedi beni istanbulda kalıp domates yetiştiricekmiş. '10 yıldır burda cifliğim var simdi gitmem olmaz' dedi.
yüzü gülmeyen adam. 'bu mudur türk kültürü ve örfü; ciddiyetyüzün sirke satması mıdır' sualini hak eden kişi.
mhp nin genel başkanı. türk milliyetçiği fikir sistematiğini sadece akp ye saldırmak sanan, yılların verdiği deneyimi aksiyon halini reaksiyona çeviren, asker delegesi ile genel başkanlık koltuğunda oturmaya devam eden, demokratik tahammüllerden uzak, milletvekili adayları sıralamasında hatalı olduğunu kabul etmeyip herkes memnunmuş havası yaratmaya çalışan siyasetçi.
mhp'nin başındaki en büyük dert..
gerçek ülkücülerin asla tasvip edemiyeceği lider. ne yapalım anam üç hilal'i görünce dayanamayıp basıyoruz, onu da desteklemiş oluyoruz.
hamaseti, sözel şiddeti abartmış insan. biri bunu ya durdursun , ya da eversin...
http://www.internethaber..../news_detail.php?id=88888
kendisine halk tarafindan guvenilmis ama ankaranın siyaset oyunlari arasinda sikisip kalmis ve hala evlenmemis kismetsiz mhp baskani..
össan canaydın'ın siyasi ayağı. her kongrede başarısız olacakları bilindiği halde yeniden başkan seçilmeleri mi dersiniz, devraldıkları kuruluşların kısa zamanda ne kadar mesafe (eksi yönde) katettikleri mi dersiniz, sürekli olarak abidik gubidik vaatlerde bulunmaları mı dersiniz, her yönden uyuşuyorlar canıım.
madem devlet bahçeli,o da bu bahçenin keyfinden faydalansın diye istenen ve her nedense gündemin hep onun leyhinde geliştiği siyasetçi.
başbakan'a yönelik söylediği ''Irak'a müdahale etmeyeceğine dair söz mü verdin, stratejik ortağının deliğe süpürmesinden mi korkuyorsun, yoksa milli duygularını mı kaybettin'' sözleri her vatanperver insanoğlu için müstesna bir yaklaşımdır. Onun bu sözlerini beğenmeyenler yeni bir başlık altında Bahçeli'nin söylemini yansıtsınlarda görelim dediğim, başkandır, liderdir.