türk siyasi hayatında; yaptıkları, yapmakta oldukları ve gelecekte ( tanrı türkü korusun) yapabilecekleri ile tarihte gelecek bir zamanda, türk milletinin o günlerdeki sefil ve perişan durumunun müsebbiblerinden biri olarak anılması yüksek olasılıkta olan, bir türk hayal kırıklığı timsali.
şu ara milliyetçilikten ekmek yiyemeyeceğini(yiyemediğini) gören ve ümmetçiliği kullanmaya başlayan parti başkanı. zira türban konusunda akp'den bile önde koşarak belli kesimin oylarını çalmak istemektedir. ama ne yaptığı o kadar belli ki, kendi seçmenini de kaybediyor.
yeni yaptığı "Türban serbestisi ilk ve orta öğretimi kapsamayacak" açıklamasıyla da bu stratejinin daha çook süreceğini kanıtladı. ne demek ilk ve orta öğretimi kapsamayacak ya? kapsasaydı bir de.. zaten 7 yaşına gelen çocuğunun başına türbanı takmaya meyilli(o hale getirilmiş) insanlar varken 10 sene sonra o da özgürlük kapsamları içine girer merak etmeyin.
konuşmasının içinde geçen "Siyasi duruşunda hiçbir değişiklik olmayan MHP'nin AKP'nin koltuk değneği olduğunu söylemenin insafa sığacak bir tarafı yoktur" cümlesiyle de kendisinin ne halt yediğinin farkında olduğu ortaya çıkıyor. çok iyi anlamışsınız sayın bahçeli.ben de tam onu diyecektim zaten..
milliyetcilik yerine ulkemizde son yillarda yukselen trend ummeticilige yonelmeyi tercih ederek akp'nin su tasimaktan sorumlu degirmen gorevlisi olmus siyasi kisilik
büyük bir kesimin gözünde gelmiş geçmiş en büyük kahraman olabilme fırsatı elinin altına gelmişken değerlendiremiyen lider.
1999 seçimlerinde halk bazı konulardan çok çekmişti. %20 oyla birinci yaptığı parti kapatılmış, 28 şubat döneminde islami kesime büyük bir darbe indirilmişti. halk artık islamcıların kurtuluşunu o dönemin "fazilet partisi"nde göremiyordu. bir daha destekleseler yine kapanacak, yine yasaklanacak ve iddealler yine yarım kalacaktı. sığınılacak bir liman aranıyordu. ve bu liman sağ kesim için sadece milliyetçi hareket partisi olarak görünüyordu. ne de olsa mhp iktidara gelirse başörtüsü sorununu çözecek, apo'yu da taksim meydanında asacaktı. 1999 seçimlerinde mhp oylarının birçoğunu dindar kesimden almıştı. oy verenlerin istediği olmuş mhp iktidar olmayı hatta devlet bahçeli başbakan olmayı garantileyecek oyu almıştı. ama daha ilk günden sağlam bir hataya düştü devlet bahçeli. seçimden hemen sonra kurmaylarına doğru yol partisi ve fazilet partisi ile koalisyon kurmayacaklarını deklare ettirdi. oysa iki parti de devlet bahçeli'ye başbakanlık teklif etmişti. netice itibari ile sol görüşlü dsp ve (o dönem) hiçbir görüşü olmayan anap ile koalisyon kuruldu. bu koalisyonun hiçbir fikri tarafı yoktu. ve mhp dünkü seçim vaadlerinden hiçbirini yerine getirememişti. ekonomik anlamda da başarılı olunmayınca devlet bahçeli topu atmıştı. oysa devlet bahçeli bu dönemde fp ve dyp ile koalisyon kursaydı hem türbanı çözen hem de apo'yu asan bir lider olarak ismini çoklarının gönlüne kazıyacaktı. ama bu tren kaçmıştı.
2007 seçimlerinde ise devlet bahçeli mhp'si tamamen milliyetçi bir alana yöneldi. artan teror olayları, yakılan türk bayrakları bu yönde bir yükselişe vesile oldu. islami kesim din konusunda devlet bahçeliden birşey görememiş ve hüsrana uğradığı için islami vaadleri artık yutmayacaktı. ama mhp milliyetçilikten nemalanarak tekrar meclise girmeyi başardı. seçimlerden önce chp ile oldukça yakınlaşmış, hatta aynı söylemlere sahip olmaya başlamışlardı. seçimler bittikten sonra devlet bahçeli dümeni yeniden islamcıların üzerine kırmaya başladı. iktidarken çözmediği türban sorununu muhalefetken çözmeye yardımcı olacaktı. bu konuda oldukça cesur bir duruş sergiledi ve seçim öncesi birbirlerine göz kırptıkları sol kesimi karşısına aldı.
sözün kısası şudur. devlet bahçeli 1999 seçimlerinde aldığı oyların çoğunu dindar kesimden, 2007 seçimlerinde aldığı oyların çoğunu ise milliyetçi kesimden almasına rağmen, seçim sonrasında kendisine oy vereni değil diğer tarafı desteklemeye çalışmıştır. yanlış zamanda yanlış piyonu oynamıştır. madem türban konusunda bu kadar hassastın kursaydın dyp ve fp ile koalisyon bu meseleyi çözen adam sen olsaydın. şimdi tayyip'in gölgesinde durmak niye? evet sayın devlet bahçeli, sen zamanında doğru hamleyi yapabilseydin bugün akp diye bir parti yoktu. olsa da bu kadar güçlü değildi. dindar kesimi sahipsiz bıraktın, onlar da kendilerine son model bir çoban buldu.
akp'nin türban saçmalığına en büyük desteği sağlayıp ardından tüsiad'i "akp'yi desteklemek" ile suçlayan komik, faşist, gereksiz onlarca siyasilerden sadece birisi.
aslen trabzon çaykara zino köyünden olup zamanının sel felaketiyle bugünkü kabul edilen memleketine göç etmiştir.
aslen marksist bir aileden gelmektedir.
aslen beşiktaşlıdır. bir tek onda şaşma olmamıştır.
parti grubunda yanlışlarının doğruları götürdüğü bir konuşma yapmıştır. güneş operasyonunun zamanlaması, süresi, bitirilme tarihi hakkında gayet makul sayılabilecek fikirler var konuşmada. ama "topyekun imha"dan filan bahsetmiş. hatta operasyonun çapının yetersiz kaldığından filan bahsediyor. sanırım genelkurmay'ın açıklamalarındaki altmetni tam okuyamamış. genelkurmay brifinginde operasyonun çapı gayet belirgin anlatıldı aslında. "terörist unsurlara daha geniş çaplı darbe vurulmalıydı" filan diyor. uzun vadeli ve geniş çaplı bir harekatı, vasat kamuoyu gazlarıyla yorumlamamak lazım.
fikirlerinden nefret ediyorum, kendisini seviyorum. ecevit hastanede iken onun bakımsızlığını görüp onu gata' ya naklettiren kişidir sayın bahçeli. ülkü ocaklarına emir verip;
- aman ha, saldırılar falan yapmayın... deyip faşistlerin önünü kesen kişidir.
ha, kendisi faşist midir?
evet, faşizan düşüncelere sahiptir. bu, bazı gerçekleri değiştirmiyor gene de.
16 mart 1978 yılında sol görüşlü öğrencilerin grubuna! ki o dönemde ancak üniversitelere gruplar halinde polis kordonu altında girebiliyorlar. bir gün bu polis kordonu ne hikmetse yok olur ve bu grubun üzerine bomba atılır ardından da taranır otomatik silahlarla. temamız bu olmadığından uzatmıyorum bu olaylar olmadan ki ülkücülerin yaptığı kesindir yaklaşık 20 gün önce istanbul üniversitesi'ne yakın yerde beyaz bir araba durdurulur ve portakal kasası altına gizlenmiş iki tam otomatik silah bulunur. ve bu araç o dönem ülkücü teşkilatı lideri olan devlet bahçeli'ye aittir. hakkında ne bir işlem yapılmıştır ne de o bu konu hakkında konuşmuştur...
baba türkeş'in oğul tuğrul türkeş'e yazdığı mektup da "devlet bahçeli'ye dikkat edin, mit ajanı olma ihtimali yüksektir" dediği kişi. Mektup olayı sonradan tuğrul türkeş tarafından doğrulanmıştır.
abd emperyalizminin uzantısı , hiç bi kutsalı olmayan , türkçülükten bi haber oldukları halde kendilerini türkçü zanneden *ülkücülerin, soros tarafından atanmış lideri.
(bkz: tanrı türkü devlet bahçeli'den korusun)
kağıda bakmadan hitabet edememesinden mütevellit çok kızdığım mhp lideridir. ülkeyi yönetmeye teşebbüs eden insanların böyle bir hakları yoktur. tamam nasıl konuşacağı şeklinde bir notlar alabilir , hatırlatma tarzında ama sırf ansiklopedi okuyormuş gibi o kağıt parçasına bakmadan bir şeyler okuyamaması onu sokaktaki insanda hiç birşekilde ayırmaz , liderlik potansiyeli katmaz. aksine yok eder varsa bile o potansiyeli.
aşağıdaki resimde objektife bakmayan idealist lider çalışması üzerinde denenmiş siyasetçidir. "açlıktan ölen aslanlara et atan romalı lider" edasında mitingde katılanlara ip atmıştır. ayrıca;
annemin "konuştu konuştu" nidalarıyla sabah uykusu ile kendimi televizyon karşısına atmamın sebebi olan kişi. 8 aylık çocuk muamelesi yapmamızın sebebi şu önünde ki kağıt yine ordaymış, görmemiş annem. halbuki ne kadar da sevinmiştim bir şeyler değişiyor diye.
konusmasını kagıttan yapan kişi. koskoca ülkeyi yönetmek adına yola cıkanlar, halka hitap ederken kopya cekiyorlar. ahh mon cher ne memleket, ne memleket...