gözlerimi açtığımda sırtüstü yerde yatıyordum. loş bir odadaydım ve havaya çok ağır küf kokusu yayılıyordu. kulaklarım sesi kısılmış bir radyo gibi dışarıdaki ağustos böcekleri ile gerdanlı dalgıç kuşlarının seslerini çok zor işitiyordu. kafam buzdolabı kadar ağırdı kaldırmakta güçlük çektim. sanki beynimin içinde senfoni orkestrası kötü bir şefle yönetiliyordu.