29 ekim cumhuriyet bayramı gelirken, yine o günleri hatırladım... ergenliğimde eskişehirli olmaktan en çok gurur duyduğum olay neydi bilir misiniz? dev - genç marşının aslında eskişehir marşı olması. hayatımda çok degildir toplulukla marş söylemişliğim. istiklal marşlarına da andımız'lara da eşlik etmezdim. toplu halde yapılan şeylerden pek hazetmem. ama ne zaman 29 ekim gelse, ilk hatırladığım şey, dev genç marşı olur: bilinçaltımın bana oyunu bu. bak bu animi da yazmazsam, hatirim kalir. ilkokula gidiyorum. yıl 1974 olabilir. ramazan öğretmenim illa saz çalmayi öğrenmemi istiyor. bende kulak yok; mandolini kıvıramamışım, saz çalacagım. babam özene bezene beni istanbul'a getirdi, şimdi hala beşiktaş'ta mevcut şemsi yastiman (kendisi vefat edeli çook olmuştur) saz evinden fıstık gibi bir saz aldık. eskişehir'e döndük. etrafımızda ülkücü ağbiler gibi devrimci abiler de var; ve ben tercüman okuyan muhafazakar babama çok çaktırmasam da devrimci abilere daha yakınım. dev genç marşı yeni çıkmış, ben de notalarını öğrenmişim; macir (gömenlere macır derler eskişehir'de - muhacir anlamında) ilkokul sevgilime bir tür serenad yapıyorum: dev genç marşıyla serenad. sen misin? paat! sazım yere düştü, güzelim aletin tepesi kırıldı... nasıl kipkirmizi oldum! eve gidince dayak var işin ucunda... ha, ha, ha... (komik olmadı anladım; bari ben kavanozdan gülme efektleri çıkartayım.
la mi mi mi. mi fa mi re
(hey dev genç'li. hey dev genç'li)
mi fa mi re. do es(boş) re mi
(savaş vakti. yaklaştı)
devrimciler ölür ama devrimler durmaz sürer sözleriyle dillerde peleseng olan marştır. devrimci yol geleneğinden gelenler hala eylemlerinde haykırmaktadır.