saw serisini eleştiren bir film (at yalanı sikeyim inananı)
fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış misali; saw filminin yapımcılarının haberi var mıdır acaba bundan.
--spoiler--
gidersiniz, mal mal bakarsınız... en azından ben öyle baktım...
gülmek için kastım, diğer insanlarla senkronize bir biçimde güleyim diye elimden geleni yaptım ama bırakın senkronu kendi başıma bile gülemedim üstüne üstlük bir de çıkınca boşa zamanım gitti diye oturup ağladım...
küfrü becerememişler, argoyu yapamamışlar... hele bir göbek atma sahnesi var, bitse de gitsek dedirtti... bitti ve gittik... ama siz gitmeyin bence...
--spoiler--
çıkış sahnesi olmayan film.* salondaki ışıklar yanınca galiba bir ara daha verildi sandım ama meğerse film bitmiş lan.
belaltı kelimelerin havada uçuştuğu ama yine de birkaç sahnesinde kahkaha attırabilmiştir salonda izleyen onca kişiye. buradaki "paranıza yazık" tabirlerine aldırmadan gidebilirsiniz. ha bi recep ivedik kadar keyifli değil ama iğrenç de değil yav.
ama bunu yapamamışlar sanki; film baştan aşağı küfürle dolu, küfür olunca da insan ister istemez gülüyor tabi ... hani keşke küfür az olsaydı da farklı mizah açıları yakalansaydı diyorum. bazı alakasız sahneler de yok değildi, örneğin bu köyün gençleri nerde diyor ve ardından alakasızca bir görüntü. hani ben o sahneyi hala anlayabilmiş değilim. filmde en çok sevdiğim şeyler arasında etin suyunu çıkarmak, karpuzun çekirdeğini çıkarmak gibi sözler vardı.
uzun lafın kısası içerdiği küfürler nedeni ile ailecek veya kız arkadaşla gidilmemesi tavsiye olunur. toplayacaksın erkek arkadaşlarını hadi sinemaya gidiyoruz diye gideceksiniz bu filme. kızlar da kendi aralarında toplanıp gidebilirler o ayrı konu ...
bu sene izlediğim en kötü film idi. hayalkırıklığına uğradım resmen. projenin başında gürcan yurt'un olduğunu öğrenince umutlanmıştım halbuki. nerden bilebilirdim bir tayfun güneyer filmi gibi bir şey ortaya çıkaracağını.
sürekli h harfiyle isimler kullanarak güldürmeye çalışan film. gürcan yurt robinson ve cuma da da ttek başına değilken komik olamamıştı. şimdi hiçbirşey yok. filimde tek tebessüm ettiğimiz yer sinema olarak, delinin cama yapğışıp: "erol büyükburçum ben saksı değilim" diye bağrındığı sahne.
işte karşınızda yaratıcılıktan uzak bir türk filmi daha.
türk sinemasının acizliğini bu kadar yüze vuran bir film daha görmedim, görememde herhalde. kahpe bizanslar keloğlan kara prense karşılar, kutsal damacanalar, recep ivedikler ve şimdi de destere.
olay nedir bi' türlü çözemiyorum. yani nedir şimdi, biz sokaktan geçerken " ehe ehe ne gadar gomik bi film yeæ! dememizi mi bekliyorlar? "erol günaydın oynuyo hafız, tuna orhan off! hele peker açıkalın! vay amino asit, ne film olmuştur lan kadroya bak!"
türk sinemasının benim için bittiğini, bugün filmde uyurken anladım.
gülcan yurt'un yönetmenliğini yaptığı vasat ötesi bir film, diyerek zorunlu tanımı yaptıktan sonra... :
'NE UMUYON BACINDAN BACIN ÖLÜYOR ACINDAN'
Şimdi şöyle bir geriye dönüp baktığımda ortaokul son sınıf öğrencisiyken, Almancı akrabaları olan bir arkadaşımıza 8mm bir kamera gelmişti Alamanya'dan, onunla otu boku çekiyorduk film yapıyoruz ayaklarından. Sonra bir araya gelip herkes en çok kim güldürecek ve en iyi kim anlatacak arzusu içinde fıkra anlatırdı. ( Tabii her zaman en baba fıkraları ben anlatırdım.)
Ardından telaşlı Hamdi arkadaşımız bu fıkraları toplayıp film yapsak demişti de taa çocukluk aklımızla Ziktir lan demiştik. Nerden bilirdik bir gün '' Fıkralarla Türkiye'' diye ucuz yapım bir program yapılıp çok para kazanılacağını... Bu çocukluk hatıramı yanıma alıp ''DESTERE'' filmine gittim. Türk sinemasında yükseliş var diyenlere, komedi filmini iyi yapıyoruz abi.. Adamlarda teknik var bizde mizah babam nidaları kulaklarımda çınlarken film başlıyor anonsu içinde yerimi aldım..
Bizim ortaokul yıllarında hadi leeen dediğimiz olayı adam resmen düşünüp, on fıkrayı birleştirp film yapmış, Şimdi giydirme olayına girmeden önce şunu söylemek isterim, çok sinirliyim. Aynı zamanda teknik konuda; yok yönetmen açışı, kamera açısı, ışıkta Kelvin bilgisi, oyuncu koçu, karakter çalışma, mekân seçimi ,cast seçimi, hiç girmeden kafa yormadan sadece fikri ele almak istiyorum.
Yönetmen Gülcan Yurt, Ahmet Uygun (Bu arada Gülcan Yurt aynı zamanda senaryoyu yazmış) bir arkadaş ortamında biralar içilmiş, cips falan, renkli 'ikea' mobilyaları eşliğinde sinemacı arkadaşlar az önce izlenen Akira Kurusowa filmi sarhoşluğunda, bazen tutulamayan osuruklara gülünerek fıkralar anlatılmış, konu'' SAW'' filmine gelmiş ve derken yüksek kalite Türk sinemacısı, abiii hıı hı hı diyerek bizde bir DESTERE çekelim mi Peker Açıkalın da oynarsa tamam. Diyerek iş bu hale gelmiş... Hatta mayalanmış beyinde durmayan fikir gibi biride, Hocam diğer oyuncuda Önder Açıkbaş olsun demiş, niye laan denildiğinde, abii baksana biri Açıkalın biri Açıkbaş komedi burada başlıyor haa ho hoo ha ho diye gülünmüş, paraya tapan bir yapımcıda ikna edilince motor denilmiş.
Şimdi akıllara ilk gelen anca eleştir durumları yada küçük gör bakalım höykürmeleri olacak tabii... O zaman sinemacı kusmalarıma göz atın film testere filminde olduğu gibi iki adamın ayaklarından zincirli şekilde bir odada gözlerini açmasıyla başlıyor. Ortada bir ayı ölüsü var.Bundan sonra Trakyalı bu iki adamın devamlı küfürlerini görüyoruz.t Tabi malum katilde devamlı telefon ve teyp kasedi ile arayıp küfür ediyor.katili bulmaya çalışan bir jandarma komutanı ve iki askeride film boyunca küfüre devam ediyor.Baştan sona hiç bir komik yanı olmayan sadece küfür edilen bir film. Belki tebessüm sağlayacak tek olay katilin ve kurbanlarının Trakyalı ağzı ile konuşması olabilir. işin en ilginç ve kötü yanı ise film bir dizi gibi son buluyor.
Hiçbir olay çözülmeden komutan katili ile yüz yüze geliyor ve bitiyor. Çok büyük bir hayran kitlesi varmış gibi devamını çekmek için filmi yarıda bırakmışlar. Böylesine amatörlük görmedim. Bir film devamı çekilse bile önce bütün olaylar çözülür ve devam edilecek şekilde bitirilir. Bir sonraki seride aynı tema olsa dahi değişik bir konu ele alınır. Bunlar devam filminde 1.filmdeki konularla ilerlemeyi düşünüyorlar. Şu ana kadar hiç entel takılmadan gayet masum parasını vermiş ve filmini izlemiş adam edalarında konuştum. Tek umudum karşı tarafın zekâsına saygı duyularak film yapılması, zıçtınız bari üstüne bok diye yazmayın. ''Küfür edelim abii tutar'' köylü kurnazlığı nereye kadar. Ama ''ne umuyon bacından bacın ölüyor acından'' dramı bizimkisi...
Neyse bu arada Ferhan Şensoy ' un yazdığı Vişne Bahçesu oyununda ki hali ile hala güldüğüm Ali Çatalbaş'a seslenmek istiyorum. Üstat Erol (Günaydın) Abimizi al ve sahneye dön ve ne vakit hatırı sayılır işler olursa o zaman git istirham ediyorum. O büyük yetenek nasıl bir filmde oynadığını gerçekten sağlam bir şuur içinde bilse boynunu büküp çok hakikatli bir laf eder.
insanoğlunun asla yok olmayacak sağduyusuna seslenmeyi bilen yönetmenlere selam ederim...
fragmanını bile izlemeye dayanamamış bir yazar olarak, filmi izlemek zorunda kalan tüm insanlara şimdiden geçmiş olsun diyorum. peker açıkalın türk sinemasının en berbat komedi filmlerine imza atma rekorunu kimseye kaptırmayacak sanırım.
ne izlediğimi hala anlamış değilim. film değil, uzun bir skeç olabilir. biri eline kamerayı almış parça parça çekmiş sonra onları yapıştırmış gibi. başı yok ortası yok, sonu yok... kötü değil .. kötü olmak için değerlendirmeye almak lazım. değerlendirmeye alamıyorum.
Hasibe bacı adlı karakterin ağaca kazıdığı o güzel 'asibe- akan ' yazısından sonra sandalyelerden düştüğümüz filmdir. Güzeldir.izlenmelidir. Bi de baş rolde hasibe bacının vazgeçilmezi bir hıyar vardır. Çok karizmadır.
ortodoks entellerimizin o klasik, mağrur, çakma hollywood eleştirmeni tarzlarıyla yerden yere vurdukları film. evet, sinema tarihinde bir kült değil, çığır açan, efsane olarak hatırlanacak bir film de değil ama kendi yağında kavrulabilen ve hatta eğlendiren bir film. yeri gelmişken de söyleyeyim, çok eleştiri alan şive komedisini de türk komedi tarzının bir parçası olarak kabul etmek gerektiği açık artık bence.
kısıtlı bir butceyle çekildiğini düşündüğüm film. kotu olmus. oyunculuklar cok abartılı. trakya ağzıyla konusucaz diye, işin suyunu çıkarmışlar. "beya" lar "abe" ler "kapçık aazlı" lar kulak tırmalıyor. her sahnede bu laflar fazlasıyla var. başarısız bir film. merak ettiğinize değmez.
filmdeki küfürleri,konu bütünlüğünü herşeyi bir yana bıraktım, "bir filmde bu kadar eblek dans sahnesi neyin nesi yahu, peker açıkalın'ın göbek dansına bir insan nasıl tahammül edebilir, yazık değil mi izleyiciye" diyerek seyrettiğim, ama ne şanstır ki evde seyrettiğim için dvdplayerin ilerleme tuşunun imdadıma yetiştiği film.