paragrafların paragrafları kovaladığı, ilk bakışta vay amına koyim adam ne yazmış be dedirten, ancak okudukça, ilerledikçe, okuyanda anlayamamktan kaynaklanan bir huzursuzluk yaratan entrydir. bunu okuyan adam, bir kaç satırda bir geri dönüp tekrar okumak zorunda kalır. çünkü kullanılan dil yabancıdır ve bunu genelde, çok entelim, süper bilgi birikim sahibiyim, latince, ingilizce kelimelerin anlamlarını bildiğim için, anlayamayan birileri olabilir gibi bir düşünce gütmeden yazmakta hiç bir beis görmüyorum demektir. bir bakıma şahsi şov dur. okuyan için eziyet olmaya başlayınca bırakır, bide küfür eder bu ne lan diye. zannedersin ki bilim adamının birisi diğerine iş mektubu yazmış.
bu tip entrylerin en meşhur sahiplerinden biri de ekşi sözlükteki otisabi dir. okumak için ısrar edilirse kusturur adamı.
Bir çok insanın başına gelendir. Düşünceleri kelimelere dökmek kolay olsaydı ve bu kelimeler de herkes tarafından anlaşılır bir dilde olsaydı herkes müthiş insanlar olurdu. Bu imkansızdır, Destan gibi yazıyla, en ince ayrıntısıyla "en anlaşılır dilde" bile yazsanız, karşınızda ki anlayabileceği kadar ya da 'anlamak istediği' kadarını anlar. Bu böyledir, berbat bişey bayılmıyorum.
çok anlatmak isteyip hiçbirşey anlatamamak diye de niteleyebiliriz bu durumu.
yazılan yazının içeriği ile anlatılmak istenen şeyin satırlar çoğaldıkça farklılaşmasıdır.
hani laf lafı açar deriz ya, a noktasındayken konuşma bittiğinde kendimizi b noktasında buluruz. nerden nereye... deriz. onun gibi birşey bu da. o yüzden hep derim, tadında, özünde bırakmaktır önemli olan.
akıldayken müthişmiş gibi duran ama yazıya dökünce hiç bişeye benzemediği anlaşılan yazılardır veya çok şey anlatmak isterken hiç bişey anlatamamaktır..
bazılarının uzun yazınca iyi yazar olduğunu sanması... uzun yazıcam diye ipin ucunu kaçırıp. ne yazdığını da unutarak entry nin sonlarına doğru iyice saçmalamak...
aslında marifet az laf ile çok şey anlatabilmektir...