2001 yapımı italyan-türk ortak yapımı gallio film festivali en iyi film ve locarno film festivali juri özel mansiyon ödülü almış, mevlevi şeyhi ahmet nurettin in hayatının anlatıldığı sağlam dialoglarıyla ve müziğiyle güzel bir tat bırakan çok hoş bir film.
tasavvuf da kendini hor görene ses çikarmayan, hatası yüzüne vurulduğunda allah razı olsun diyebilen insanlara derviş deniyor.dervişin anlamını daha iyi anlayabilmek için ;
vaktiyle kalenderiye yoluna mensup bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir. meşrebin usulünce bundan sonraki makam kalenderîlik makamıdır.yani her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan
vazgeçecektir. fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. her türlü görünür süslerden arınması gereklidir... saç, sakal, bıyık... ne varsa hepsinden. derviş, usule uygun hareket eder soluğu berberde alır.
- vur usturayı berber efendi, der.
berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. derviş aynada kendini takip etmektedir. başinın sağ kısmı tamamen kazınmıştır. berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir
kabadayı girer içeri. doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmamış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- kalk bakalım kabak, kalk da tıraşimızı olalım, diye kükrer.
dervişlik bu... sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. kaideyi bozmaz derviş. ses çikarmaz, usulca kalkar yerinden. berber mahcup, fakat korkmuştur. ses çikaramaz. kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
"kabak aşağı, kabak yukarı..."
nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çikar. henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. kabadayı oraya yığılıp kalır. ölmüstür. görenler çigligi basar. berber ise şaşkın... bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayr-i ihtiyarî sorar:
- biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- vallahi gücenmedim; ama!.. hakkımı da helâl etmiştim. gel gör ki, kabağın bir sahibi var. o'nun gayretine dokunmuş olmalı!..
grup yorumun pek bilinmeyen güzel parçalarından biri. şarkının yaklaşık 1:30 dakikalık giriş kısmı sizi bambaşka duygulara sürüklüyor. mükemmel bir eserin sizi beklediğinin adeta bir habercisi ayrıca bu kısım. 'derviş oldum gönül günül dolaştım -balık oldum deryalara ulaştım....' ilk 2 dizeler ve mükemmel bir ses ana müzik arka planda devamlı kulağımızı okşuyor ve şarkı boyunca 3 defa ortaya çıkan nakarat kısmı günlerim-gecelerim dost adını hecelerim, biter bir gün acılarım....heyyy! ve her nakarattan sonrakı yine o içimizi titreten enstrümantal kısımlar. 'yürek zorlu yolculuklara gebe-on beşinde sevdalık çağındadır' kısmında ise adeta şarkı tavan yapıyor ve inanılmaz iç okşayıcı yorum devam ediyor. buram buram kalite kokan bu eserin nakarattan önceki kısımlarının nakarata zoraki bir tamamlama değil de başlı başına mükemmel bir dizeler topluluğu olması en büyük avantajı. bazı şarkıların sadece müziği bazılarının sözleri bazılarında ise seslendirmenin kalitesi konuşulur ya bu şarkı da üçü de 10 numara ( ki grup yorum farkı bu) bu nedenle 3-4 şarkı çıkarabilecek faktörler topluluğu bu şarkıda birleşmiş.
zeynep casalini ye ait, birkaç kez dinlenildikten sonra sözleriyle etkileyen hoş şarkıdır.
sözleri:
Soru Sormadan Beni teslim alırsan
Kelepçe Takmadan hiç karşı koymadan
Hesap yapmadan Yürürüm arkama bakmadan
Hiç Karşı Koymadan Kendime Aldırmadan
Yanarım Ateşe Kanmadan
Aklımı alırsan soyunuk yatmadan
Hiç karşı koymadan hesap yapmadan
Yürürüm arkama bakmadan
Hiç karşı koymadan Kendime aldırmadan
Yanarım Ateşe kanmadan
Aşk bana gurbet olmuş ben dervişim gezmez olmuş
Adamım ziyan olmuş .. bul beni Kurtar beni
Karanlıktan çek çıkar beni
dinledikten sonra ''yani siz insan mısınız arkadaş.'' demenin gayet normal bir tepkidir. bu kadar da insanın içine işlemez bir şarkı. bir bağlama. bağlama sesi. of ulan of..
kuranda kaç kere 'ahiret' kelimesi geçiyor ise bir o kadar da 'dünya' kelimesi geçmektedir. o yüzdendir ki dervişler dünyadan vazgeçmiş değil dünyada ahiretin bilincide yaşarlar. aslında tam olarak dengede yaşarlar. dünyayı ahirettten daha önemli hale getiren bizler onları dünyadan vazgeçmiş görürüz.
ders veren hikayeleri olan zatı muhteremdir.
işte bir hikaye...
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir.
Meşrebin usulünce ...bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.
Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir...
Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.
- Vur usturayı berber efendi, der.
Berber dervişin saçlarını kazımaya başlar. Derviş aynada kendini takip etmektedir.
Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.
Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:
- Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.
Dervişlik bu... Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş.
Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.
Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar.
Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:
'Kabak aşağı, kabak yukarı.'
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki,
gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.
Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir. Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:
- Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
- Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki, kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!