bi yere içmeye çağırırsın, onda bile muhabbet dönüp dolaşır ve derslere gelir, bir daha da bu eksenden sapılmaz.
hocaları ve okulu eleştirmek başta keyifli gelse de bir noktadan sonra aynı muhabbet baymaktadır.
bu arkadaşlar için tek sosyallik kütüphanede toplanıp ders çalışma etkinliğinde bulunmaktır. onlar için hayattaki en önemli şey yüksek not ortalamasıdır, 0.01 bile düşse onlar için hayatın sonu demektir. ba gelen dersleri tekrar alan örneğini bile gördüm.
sabahın köründe telefon eder "agaaaa x dersinin y notu açıklanmış kaç almışsın?" diyerek günümün ağzına sıçar. bu "kaç aldın" cümlesi onlar için fix bir kalıptır bu arada. çünkü illa kendi notunu başkalarıyla kıyaslama stratejisi içindedirler.
başlarda yapılıyorsa sorun, sıkıntı yoktur ama gün geçtikçe sıkıcı bir hal alır. böyle insanlara tavsiye: arada kitap okuması, film izlemesi, dizi izlemesi, hadi maç da olsun.
en basitinden başlayın how i met your mother ' la, fight club' la başla filmlere de. kitaplardan da hadi klasik okuyamıyorsun madem bestseller dan al birkaç kitap. mesela bir 'kürk mantolu madonna' her ortamda gider. sürekli ya şu hoca şöyle gıcık, bizim bölüm şöyle zor, inanır mısın o kadar çalıştım cc geldiyle ömür geçmez, ömür bitmez.
çok iticidir. halini hatrını sorarsın onda bile derslerden bahseder hayatı derstir. mutluysa iyi bir not almıştır, üzgünse kötü bir not almıştır. tam bir sünepe ve sıkıcıdır makaradanda anlamaz.
-naber selen.
+kötü yaa.
-hayırdır bro noldu?
+sanat tarihinden düşük almışım.
-oldu o zaman selen hadi görüşürüz.