tek gülen sizseniz herkesin şaşkın bakışları altındasınızdır.. geçen yine dersteyim arkadaşla montların asılı durduğu tarafta oturmuştuk.. sonra bunun titreşimdeyken telefonu çaldı kafayı sağa sola sallayıp duruyor tiredikçe sallıyor titredikçe sallıyor sonra döndüm dedim ki mal mısın ne yapıyorsun öyle dedim öyle deyince çaktı olayı aa ben telefonun vızz vızz sesini arı sandım da gitsin diye kafamı sallıyordum dedi.. tabi bunu duyunca ben bir kahkahayı patlattım ama nasıl gülüyorum hiç bir derste böyle krize girmemiştim.. sonra hoca ne oldu dedi bende söylemedim ne olduğunu tabi ne de iyi yapmışım söylememekle her şeye alakaya maydonoz şu hocalar.. sana ne yani.
En arka siradakilerin cogunlukla icinde buludugu durum. Gulusmeler duyulmasin diye kendinizi sıkarsiniz ve domuzlarin cikardigi gibi degisk sesler cikarirsiniz. Ondekilerde napiyo bu mallar bakislariyla bakar.
Üç dört kez dersten atılmama sebep olan şey.
Ben o gülme krize girdiğimde çıkamıyorum. Hoca bağırıyor falan hala gülebiliyorum yani. E sonuç da çık dışarı çık oluyor.
Genetikçi otozomal kromozom anamolilerinden bahsediyordu. genetik hastalıkların fenotipte aynı şekilde ortaya çıkmak zorunda olmadığını ilave etti üstüne basa basa.
Derste konuşulmasından çok rahatsız olduğundan, aklıma gelen espriyi kağıda yazıp arkadaşa gösterdim. Arkadaşla çok samimi değildik öncesinde. Adamın gülme krizi huyu varmış. Krize girdi adam. Tüm sınıf bize döndü. hoca da bize doğru ilerledi tabi.
Hoca sınıfta dolaşan tiplerden. O sıra bize yakınmış. Ben de allahtan kâğıttakileri silmeye çalışıyorum. arkadaşla beraber krizdeyken, hoca dibimizde belirdi.
kâğıttakileri silmiştim çok şükür. Adam üstelemedi sağolsun. Kâğıtta şöyle yazıyordu:
--spoiler--
her down, bu down değil... X (hocanın ismi) down!
--spoiler--
hoca harbiden reklam yapıyor gibiydi. ders boyu güldük. Ama adamda bizi rezil etmedi. kendisini bu nedenle ayrıca severiz.
çok yaşamış olduğum bir durumdur.sınıfta çık yokken gülme sesimin duyulması halinde diğer arkadaşlarımında gülmesi ilginçtir.sıranın altına girip ağlayarak susabilmektir.
öyle menem bi sebebe ihtiyaç duyulmayan durumdur.
ders dinleyesiniz yoksa her boka gülebilme potansiyeline sahipsiniz demektir.
mesela hoca kalemini (tebeşirini) düşürür yere eğilip alırken bi tomar tozla birlikte kalkar sen gülmeye başlarsın.. hoca farkedip sinirle ne gülüyosun sus kızım der, o sırada annenin çok değerli bir uyarısı olan "olmayacak yerde gülesin tutarsa başparmağına bak geçer" dediği aklına gelir, bakarsın ve artık koptuğunun resmidir bu son an.. **
sonuç tabiki dışarı atılmaktır ama bu ceza bu durumu yaşayan kimse için son değildir ve olmayacaktır.
sıra arkadaşınız sınıftaki biri hakkında ya da hocanın tipi hakkında komik bişey söylemiştir, çok komik olmasa bile sıkıntıdan ölmek üzere olduğunuz için bi gülme alır sizi. siz güldükçe sıra arkiniz güler, o güldükçe siz. güldüğünüz görünmesin diye kafanızı eğersiniz, suratınızı kaparsınız, nefesinizi tutarsınız. gülmemeye çalıştıkça aradan sesler gelir. bilirsiniz ki gülmemeye çalıştıkça çıkan kesik tepkimeler vardır. hocayla göz göze gelinir ve ''komik bir şey varsa söyleyin hep beraber gülelim'' lafı duyulur. bişey denemez. tenefüs olduğunda güldüğünüz şeye hiç gülmezsiniz. dersin bi büyüsüdür o.
gülmeyi bastırmak için uğraş verdiğin kadar ders dinlemeye uğraşsan profesör olursun dedirtecek bir olaydır. hocanın fark edip söyleyin de biz de gülelim demesine kadar devam eder.
lise 1. sınıfta, hapşıran edebiyat hocasına tüm sınıf bir ağızdan, "çok yaşayın hocaaam, çok yaşayııın, çok yaşayın hocaaaammm vuuaaaaaaaaağğğ" şeklinde böğürme ile gülme krizine girmektir. lise 1'in en unutulmaz anılarından biridir.
Çok sevgili ingilizce hocamın sinirden gözünün döndüğü anlardan biriydi. Hatta o kadar sinirlenmişti ki bu kuralı benim oyunlarıma göre oynayacaksınız gibi bir cümle sarf etmişti. Bütün sınıf gülemiyoruz da korkudan. Ama çok iyiydi ya, hala hatırladıkça gülerim. Bu da böyle bir anımdır.
şimdi düşününce bile beni güldürebilen olaydır. şöyle ki :
bizim sınıf amfi, ben hep arkalarda otururdum ki 150 kişilik sınıfta konuşsak da gülsek de hiç dikkati çekmezdi.
bir gün bir piç arkadaşımızın gazıyla ders dinlemeye, not almaya en ön sıraya oturduk. ki bu arkadaşın dersle uzaktan yakından alakası yok; bırak dersi 2 kelimeyi bir araya getiremeyen bir çocuk. hoca buna hiç birimizin bilmediği, arkadaşın anlayamadığı bir soru sormaz mı!!! tabi bu çocuk bir bakış baktı ki artık benim fitil alevlendi, o dersi bitirene kadar gözümden yaş geldi, içeri doğru sıçmayı orada öğrendim. hayatımın en zor ve en keyifli dakikalarıydı hocadan fırça yemeden ve sınıfa rezil olmadan beklemek orada, bir daha önde mi oturmak, allah yazdıysa bozsun.
--spoiler--
günün birinde rahibin teki azmış. rahibelerin mantar toplamaya gideceği gün aletini beyaza boyayıp çalılıkların içine kendini kamufle etmiş.
1. küçük rahibe gelmiş dans ede ede mantar toplamaya başlamış.
1 mantar, 2 mantar ,3 mantar 3 mantar kopmuyo demiş bırakmış.
biraz daha iri rahibe gelmiş başlamış.
1 mantar 2 mantar 3,3 eeeh neysedemiş bırakmış.
rahip acayip zevke gelmiş.
iri yarı rahibe gelmiş başlamış.
1 mantar 2 mantar 3 mantar 2 patates.
--spoiler--
şimdi bu fıkrayı neden anlattım.
ders: biyoloji
konu: mantarlar
hocamız her mantar dediğinde kendi kendime gülüyorum birde kadının kafası da mantara benziyordu kısa kabarık saçlar falan. nasıl gülüyorum ama salyalarım akıyo artık o derece. neyse kadın iyicene sinirlendi. kalk ayağa p.s.k.t. dedi.
kalktım.ama hala gülüyorum
-çık dışarı dedi.
devamsızlığım 18 gün oldu yapmayın etmeyin hocam dicem ama diyemiyorum gülmekten.
netice o ki (bkz: konuyu bağlayamamak) beni dersten attı ve yok yazdı. yıl sonunda da bıraktı uyuz.
çok kötüdür lan çok kötü. geride bıraktığımız öğretim yılının ilk döneminde başıma gelmiştir bu hadise. uludağ üniversitesi eğitim fakültesi'nde eğitim bilimleri dersindeydim. hocamız da edip koşar, tanıyan tanır. çok sert bir adam değildir ama derste ders işler, sivrilirseniz de belanızı siker.
neyse, bir konu üzerine çocuklarla ilgili örnek verirken 'mesela arkadaşlar bir çocuğa bir kilo pamuk mu ağırdır bir kilo demir mi diye sorduğunuzda..' diye bir cümle kurdu ve en önden bir arkadaş da hocanın cümleyi bitirmesine fırsat vermeden ciddi ciddi 'demir değil mi hocam' demesi üzerine öyle bir gülesim geldi ki kendimi siksem rahatlayazdım o derece diyeyim. halbuki ortada öyle hayvani derecede bir durum yok lakin gülmemem gerekiyor ya illa gülecem amına koyim. aklıma lisedeki istiklal marşı sıraları geldi birden.
kendimi gülmemek için öyle bir sıktım öyle bir sıktım ki burnumdan kan gelmeye başladı suratım yeni 31 çekilmiş y.rrak başı gibi kıpkırmızı olmuş. en son baktım ki beyin kanamasından ölmek üzereyim bastım kahkahayı. öyle hunharca gülüyorum ki görseniz napıyor bu amk liselisi der uzaklaşırsınız. hoca bana 'noluyo lan' bakışları attıkça füturssuzca çığlıklar attım sırada defalarca kıvrandım. arkadan biri de hocam çoğcuğun ağzı kanıyor demez ki. herkes başıma toplandı biri kolonya döküyor biri bileğimi ovuşturuyor falan, hocanın da ödü patladı tabi. ben hala gözlerimden yaş gele gele gülüyorum. herkesin şok oluşunu fırsat bilip arada öğrenci işerindeki dallamaya ve bölüm başkanına sövdüm. burası şakaydı. o günden sonra benim gerizekalı olduğumu düşünen çok oldu. hoca da yazık lan amk salağına deyip bb ile geçirdi sağolsun.
dil ve anlatım dersindeyiz öğretmen anlatıyor: "ben çocuğuma bakamıyorum ya üf neden doğurdumki" der. bizim bir arkadaşta: "hocam bakamayacaktınız neden doğurdunuz". öğretmenden cevap : " doğurdukta gevur mu olduk oğlum". çok gülmüştük.
7. sınıfta, fen ve teknoloji dersindeyiz, muhtemelen geyik yapma amaçlı ezik bi kız arkadaşımız söz alıyor ve hocaya soruyor;
-hocaaağm, kuyruk sokumu nerdeee?
sıra arkadaşımda sadece benim duyabileceğim bi ses tonuyla
-götünün tam ortasında!