bir kıraathanede oturan, biri elazığ'lı diğeri tunceli'li iki gencin yaşanmış dialogudur.
e: tavlaya gelen varmı?
t: ben oynarım.
e: mars edersem bi çay ısmarlarsın.
t: tamam.
e: eee gakkom sen nerelisin?
t: dersim
e: anan .mını versin kofik. tunceli desene!
ve elazığlının tavlayı tuncelilinin kafasına yerleştirmesiyle dialog sonlanmıştır.
hayattan, kendinden, başka birinden belki de okuldan aldığın derstir. senindir, sana katmıştır.
hatalar sonucunda veya bir mutluluk anında doğmuş olabilir. belki çok fazla şey kaybettirmiştir. ama kattıkları genelde kaybettiklerinden daha çok şey kazandırmıştır kişiye.
kimi zaman kaybettiğin bir dost, bir sevgi, zaman, mekan olabilir. an-ı kaybetmektir.
kötülenme üzerine edit: özür dilerim katliam değil isyandır. dönemin koşulları onu gerektirmiştir. asilerin anladıkları dilden konuşulmuştur, derslerini almışlardır. oradaki herkes özellikle küçücük çocuklar dış mihrakların oyununa gelmiştir. hepsi şeker ile kandırılmıştır. hatta itiraf ediyorum bende dış mihrakların piçiyim, kurusuyum. ingiliz asıllı bir yunanınım. ermeni ajanıyım. mossad yalakasıyım. yamyamım.
MÖ 5000 yıllarında Dersim yöresinde yaşadığı saptanan müşki adlı Aryalarla başladığı Asur bölgelerinde Dersim halkının MÜŞKi adı ARYALAR olduğu belirtilmektedir. Daha sonraki dönemlerde KARDUK adını alan bu kavim, Hitit krallığı&nın yıkılmasıyla batıdan gelen PALA ve diğer Hititlilere karıştılar....Bu dönemde Şuhna, Ishüru, Alshi halkları Hititlere komşu idiler. MÖ 4000 lerde Sümerlerin egemen olduğu Akad Kralı Sargan ve Naramsine ait kitabelerde anlaşılmaktadır, ancak MÖ 2370-2330 yıllarında Dersim, Akadlar Devletinin bir ili olarak gösterilmektedir.
MÖ 2200 de Dersim ve çevresi Mezopotamya-Anadolu arasındaki ticari ilişkilerde geçiş noktası; bu binyılın ikinci yarısından önce bağımsız Hurri Krallığı arkasında Hitit imparatorlığu (XV. Yüzyılın ortaları XI. Yüzyılın sonu) yayılma siyasetinde öncelikli bir yer tutan bölge olmuştur.MÖ 2....de işu va diye anılan bugünkü Tunceli-Elazığ bölgesinin halkı olan Hurrilerin uygarlık açısından Hititleri etkilediği görülür. Daha sonra Saburrular, Hurri diye anılmaya başladılar.MÖ 2000 yılında Kuzey Doğu Anadolu, Hurrilerin egemenliğine girdi. MÖ 1500 yıllarında Hurriler Orta Doğunun en güçlü devleti idi.
MÖ 16.-15. Ve 14. yüzyıllarda bölge Mitanilerin egemenliğine girer. Mitaniler (Mitani halkı Hurrilerden oluşuyordu.) Dersim yöresinde Asurlardan da önceleri bir süre egemenlik kurmuşlardır. (MÖ 1252) Asur Kralı Tukulti (MÖ 1242-1206) Hurrilere ait ALZi, AMADUNU (Diyarbakır) Purulumzi bölgelerini almıştır. Hitit Kralı Suppuliluila Mas ve oğlu Marsilis (MÖ 1347-1320) yazıtlarında komşu ALZi , SUHWA, ISHUVA ve ALSHi halklarıyla savaşlardan söz eder. Bu halklar Ermenilerden önce bölgeye gelmiş bölgenin ilk halklarıdır. MÖ 1335 yılında Dersim yöresi ile bütünleşen AZZi HAYAŞA ülkesini Hatti Kralı II. MÜRŞiLi bir seferle kendisine bağladı. Dersim olarak adlandırılan işuwa yöresinde MÜŞKiLER yaşıyordu. Erken demir çağında yöreye nereden geldikleri kesin olmayan Müşkilerin Dersim yöresini iskan ettiği bir alan olarak görülmektedir. MÖ.IX. yüzyılda Müşkiler, Murat suyu ile batı fırat arasında UŞUVAyı da içine alan bölgeye gelip yerleşirler. Bu sırada yöre halkı Hurrilerden oluşuyordu. Asur Krallığının bölgeye ilki bu kez Asur-Muşki mücadelesine sahne olur. IX. Yüzyılın sonlarına kadar bölgeye Asur yağmar seferlerine maruz kalır. Dersim çervresi IX. Yüzyıldan iyibaren bu kez Dersim; Asur ve Urartular arasında çekişme konusu olur. Ancak Asurlar bu tarihlerde kendi iç karışıklıkları ile uğraştıklarından bölgenin hakimiyeti el değiştirmiştir.(Hakimiyetini kaybetmişlerdir.) Urartu Kralı MiNUA (810-785/780 yıllarında Alzi ülkesini VIII. Yüzyılın başlarında da (799 dan sonra) ele geçirerek kendi eyalet sistemi içine katmıştır.
MÖ VIII. Yüzyılda Dersim yöresi Urartuların egemenliği altına girdi. Urartular(MÖ 900-612) Müşkilerin saldırılarını püskürttüler.VIII.yüzyılda Dersim Urartu Devletinin sınırları içerisinde olup, Urartular-Dersim-Elazığı yöresine Süpani diyorlardı. Urartu halkı MÖ II.yüzyılarından kalma Hurriceye yakın bir dil konuşuyorlardı. Urartu Devleti, Hurri soylarının küçük prenslikleriyle bir birlik olusturmaları sonucu kurmuşlardır.
ilk Kralı Sarduri I. (MÖ 840-825) Dersim yöresi VI-II. Yüzyılda Urartu sınırları içerisinde göstermektedir. izolide, Bağın Mazgirte ve Paludaki yazıtlarda bu gerçeği kanıtlamaktadır.
Kral II. Rusa (MÖ 678-645) Mazgirti bayındır bir haline getirerek, kaleye bir kitabe yazdırır. Dersim yöresindeki Müşkilerin saldırısını püskürtmüş ve bu dönemde etkisiz hale getirmiştir.Mazgirt kale köyündeki kale II. Rusa döneminde yapılmıştır.
MÖ 715 yılında Med aşiretlerinin önderlerinden Dayarikko Keyeksa tüm Med aşiretlerini (Med, Guti, gui, Kusi, Lolo, Mamai, Kardus, haldi ve Kardu) bir araya getirerek bugünkü iran şehri Hamedanda Medleri bir devlet çatısı altında birleştirdi. MÖ 600 yıllarında Medler, Urartu Devletini ortadan kaldırdılar. Böylece Urartuların yerine bölgeye Medler egemen olurlar. Medler MÖ 7. yüzyılda işuvayı, 560 yıllarında ise Doğu Dersim yöresini ele geçirdiler.Böylece Dersim bölgesi Med Devletinin egemenliğine girdi.
Medlerin Dersim yöresindeki egemenlikleri süresince dinsel alanda yüzyıllar boyunca silinmeyen izler bıraktıkları anlaşılmaktadır. Dersimde şiiliğin bir kolu olan Ehl-i Hak Mezhebi büyük ölçüde Zerdüştlükten etkilenmiştir. MÖ VII. Yy.da Dersim Med egemenliği altına girdi. Ancak yerleşik bir düzen oluşturamayan Med Devletine MÖ 550 de Persler Anadolu ya sefer yapar.Dersim yöresini fetheder.Pers döneminde Medya Sınır Saptanlığı içinde yer alan Dersimin yerel halkı, Haldiler, Khalibler, Massinekler ve Akilisenlerden oluşmaktaydı. 13. Satraplık olan Akilisenler, Dersim için bulunduğu Armenia satraplığının sınırları Ağrı Dağından, Fırat ırmağının kıyısına doğru uzana bölgeyi kapsıyordu.
Heredotun 13. satraplık olarak belirlediği Dersimin içinde bulunduğu satraplığın o zaman ki valisi ORTATAŞ, Akilisene yöresini de kapsayan alanda valilik yapıyordu.
MÖ 334 yılında Büyük iskender; Biga Çayı iSOS savaşı daha önce de Gawgamala (Kerbela yakınlarında) yaptığı savaşta Persleri ağır yenilgilere uğratan Makedonyaluı iskender, tüm Anadoluyu Makedonya topraklarına kattı. Pers soylularından Ariorates, MÖ 332de Dersimi kapsayan topraklarda Makedonya Krallığını kurdu.
Makedonyalıların Anadoluya egemenlik yılları isyanla geçer.isyanların başını Akilisene (Dersim) ve Kapadokya halkı çeker. II. Ü. Ariorates, Makedonyalılara karşı başarılı bir direniş örgütleyerek, MÖ 301 de Kapadokya Krallığını yeniden kurdu.Ancak Makedonyalı asker önderler isyan bölgesine gelerek , katliam yaparak isyan bastırdılar.(MÖ 322) iskenderin ölümünden sonra Perdikkas ayaklanma bölgesi olan Akilisene gelir, Dersim&deki ayaklanmayı bastırır. Dersim böylece Makedonya egemenliğine girer. Dersim bölgesi MÖ 230 yılında Kapadokyaya dahil edildi.
MÖ 180 lerde Kapadokya Krallığı, Anadoluyu işgal politikası gütmekte olan Roma imparatorluğunun uydusu durumuna geldi.Anadoluda Roma ordusuna karşı da etkin olan Pontos Krallığı, Kapadokya topraklarını işgale yeltenince, Roma-Pontos savaşı başladı.
Sulla komutasındaki Roma ordusunun Potos-Ararks işbirliğini çökertmesinden sonra, etkinliği azalan Pontos Devleti, son kralları Mitridates, Evpaturun Roma komutanlarına yenilmesiyle ortadan kalkınca Dersim Roma egemenliğine girdi.
Part Krallığı döneminde ise , Part Krallarından Mitridates MÖ 140 yılında Dersim bölgesini egemenliği altına alır.Araks (Part) Krallığı, Selekidlere meydan okurlar. Pers Krallığı ülke topraklarını daha sonra Perslerle paylaşırlar.. Bu prensliklerden birini de ARTARSASD in oğlu Tigran (Dirkan) yönetir.Tigran, Sophane (Dersim-Elazığ) Krallığını da alarak, böylece dersim bu dönemde TiGRAN ın egemenliği altına girdi. MÖ 70 lerde ise Arasklar yönetimiyle, Arsaklar arasında el değiştirdi.
MÖ 69-66 yıllarında Romalılar Lukullus komutasında ki bir orduyu Tigranın üzerine gönderirler.Lukullus Malatya (Melitene) Sophane (Dersim-Elazığ) yörelerini yağmalar.Tigran Vana kaçar. MÖ 55lerden başlayarak Doğu Anadoluya giren Partlar Dersimde etkinlik sağladılarsa da , bu etkinliği kıran roma Askeri gücü, bölgeyi kapadokya eyaletine bağladı.
Romalılar MÖ I. yüzyıldan itibaren partların üzerine sürekli seferler düzenlemişlerdir. Partların (Arsaklar) direnişi uzun yıllar sürer. Part Kralı MiDRDATES, Ermeni (ARASK) Kralı ve damadı Tigran Romalılara karşı savaşmışlardı. Bu dönem de Dersim bazen Arsakların bazen de Araskların egemenliği sınırları içinde kalmıştır.
Sasaniler (212-642) Babekin oğlu Erdeşir 226 yılında Sasani imparatorluğunu kurmuştur.Grek ve Roma tarihçilerine göre, Sasaniler, Romalılarla ve Bizanslılarla savaşmışlardır.Daha sonra Sasanilerle Bizanslılar arasında kalıcı bir barış yapılır.Dersim-Elazığ yöresi Sasani imparatorluğu içinde kalır. 395 ten sonra Doğu Roma (Bizans) imparatorluğunun egemenliği altına giren Dersim Roma Mezopotamyası denilen Therma içerisinde iken iran-Sasanlı ve Bizans orduları etkinlik savaşlarına sahne olur. Sasanilerin Dersimdeki egemenlikleri 506 tarihinden sonra başlar.Sasani hükümdarlarından I. Kubart (Kavaz) Dersim yöresini imparatorluğunun sınırları içine alındığı söylenirse de, bölgenin dağlık oluşu, nedeniyle egemenliği her zaman olduğu gibi şaibeli kalmıştır.
642 yılında Halife Ömer zamanında Nihavend Savaşı (642) sonucunda Arap islam Orduları Sasani Şahı olan III. Yezdigirti yenilgiye uğratmasıyla, Araplar, Sasani Devletinin siyasi valığına son verirler.
661 yılında Araplar Habib b. Meslene tarafından Doğu Anadolu bölgesinde fetihlere girişilir. Bizans imparatoru Konstantin durumu kendi lehine çevirmek için Dersim; Erzincan ve Erzurum yöresine sefer düzenler, olumlu sonuçla döner. 653 yılında Habib, Mesleme, Ermeni valilerin desteğiyle Dersim&de denetimi sağlarsa da, Dersim bu dönemde Bizans; Arap güçleri arasında sürekli el değiştirmişti.(686)
700 yılında Arap islam Ordusu Abdullah b. Abdülmelik komutasında bir sefer yapar ve Erzurum, Erzincan,Dersim bölgesi Arap egemenliğine girer.
772 yılında Abbasi yönetimine karşı Dersim yöresinde genel bir ayaklanma olur.(Ayaklanma içinde Ardzruni, Bağratlı ve Mmikon Ermeni kökenli boyları vardır.) Dersim merkezinde başlayan bu ayaklanma, genişleyerek isyan dalgası Erzurumu kuşatma altına alır. Amir; b. ismail El Harisi komutasındaki Arap ordusu, Ermenileri Erzurum; Erciş yakınlarında yenilgiye uğratır. Abbasi Halifelerinden Muhammed Mehd ve Halife Mutez döneminde de bölgede isyanlar çıkmıştır.Bu dönemde Bizanslılarla islam Arap kuvvetleri bölge de etkinlik kurmaya çalışsalar da, Bizans imparatoru Theoophilo 837 yılında Dersim yöresini yağma eder.Hozat yakınında ki CMU(CMNU) Palin ve Maskert (Mazgirt ile Akkilisene) yöresini işgal eder. Hozatı tahrip eder.Bizansın baskıcı yönetimine karşı halk ayaklanır. 837 yılında Dersim yöresi Bizanslı Jones Karkuas ile Müslüman Hamdanilerden Seyfüdlarının kuvvetleri Harput yakınlarında savaşa tutuşurlar.Karkuas yenilgiye uğrar. Bu savaşta askerlerin çoğu Dersim ve Elazığın yerel halkından oluşuyordu. Bizans Doğu Ordu Komutanlığına ionne Tsimiskes, Batı Ordu Komutanlığına ise kardeşi Leon Phokas getirilir.Böylece Bizans imparatorluğu Bölgedeki yönetimi Dersimlilerin eline geçer.Çünkü Jonnes Tsimiskes Çemişkezekliydi. Ancak 882 yılında Dersim bölgesi islam Arap etkisi altına girer
IX. yüzyılda Bizans imparatorluğu, Mezopotamya içinde yer alan Dersim, bu dönemde Şeyh Hasan Beyliğinin egemenliği altındaydı. Bu dönemde; Türklerin yerli ittifakları olan Şadiller ve Mervan Kürtleri, Bizansa karşı sert darbeler indiriyorlardı. Bu sırada Dersimin Mazgirt yakınlarındaki Bağında Bizansa karşı ayaklanmahaberi imparator Manuele ulaşır.(1051-1052) Bunun üzerine Bağın yöresine Beros komutasında bir ordu gönderilir.Beros Bağında eşine az rastlanan yağmalar ve zulümler yapar.1055 TE Berosun yeri,ne bu defa Melissene geçer. Bizans imparatoru THEDORAS Bağın yöresinin yönetimini ve Ermeni Perslerinin savunma görevini Melisseneye verir.Büyük Selçuklu döneminde ise Selçuklu hükümdarı Melikşah, Dersim aşiretlerinden bazılarını(Baba, Mansur ve Kureyşan aşiretleri gibi)Kavurda karşı gösterdikleri başarıdan ötürü, Selçuklu Sultanı Melikşah bu aşiretleri Dersim yöresine iskan ettirmiştir.
Dersim 118-1142 yıllarında Mengücekler; Mazgirt çevresine, beylikler döneminde ise Dersim yöresine egemen olmuşlardı.
Ağustos 1226 yılında Anadolu Selçukluları Çemişgezeki ele geçirdiler, 1228 yılında ise, Mengücekoğulları topraklarının tamamını fetheder.
Böylece Dersim yöresi Anadolu Selçukluların egemenliğine girer. (1231-1237) Anadolu Selçukluların, Büyük Selçukluların yenilmesinden sonra, uzun süre değişik beylikler arasındaki etkinlik savaşlarında durmadan el değiştiren Dersim, 1243te kısmen Moğol egemenliği altına girdi.
13.yüzyıl sonlarından 14. yüzyıl ortalarına kadar Dersim, Elazığ-Malatya, Maraş, Erzincan gibi yerlerde Moğol egemenliği kurulmuştur. Merkezi Erzincanda bulunan Eretna Beyliği (1335) bu dönemde Moğolların varsalı durumundaydı.Osmanlı topraklarına giren Timur Dersim yöresini kısmen de Sivas şehrini kuşatır. Kuzey Dersimin hakimi durumunda olan Muttahharten de Timra itaat eder.Bu dönemde Güney Dersim yöresi ise Şeyh Hasan Beyliğinin egemenliği altındaydı.Muttahharten, 1387 de Timurun egemenliğini tanıyıp, Sivasın ele geçirilmesinde ona yardımcı oldu.Bu hareketi cezalandırmak için Dersim üzerine yürüyen Yıldırım Beyazıd Erzincanı aldıysa da kesin başarı sağlayamadı. Timurun Doğu Anadolu egemenliği yıllarında Karakoyunlular, Erzurum, Sivas, Erzincan ve Dersim dolaylarına yerleşirler. Akkoyunlular XV.yüzyılın ilk yarısında Dersim yöresini kendi kendi yönetimine alırlar. Ankara savaşından sonra uzun süren Dersim&deki etkinlik savaşlarında taraf olmayan Dersimliler, Osmanlılar 12 Ağustos 1453 Otlukbeli savaşıyla yöreyi ele geçirmeye çalışsalar da, Dersim yöresinde üslenen Şah ismailin güçleri ve Dersimin hakimi Hacı Rüstem güçleri Osmanlı egemenliğini sarstılarsa da , 1514 Çaldıran savaşıyla yöredeki Osmanlı etkinliğini kısmen sağlamıştı.
Bütün bunlara rağmen Dersimin tamamı Osmanlı egemenliğine girmedi. Dersim ile Osmanlı Merkez yönetimi arasında bağlar sağlanmıştır.XVII. ve XVIII. Yüzyıllarda Dersim muhtariyet olarak kalmıştır.
Tanzimat döneminde ise Dersim komutanlığı Şah Hüseyin adlı bir Dersimlinin egemenliğindeydi.
Osmanlı merkez yönetimi ile Dersimliler arasında kaynaşmalar devam ederse de XIX. yüyılda Dersim özerk olarak yönetilir.(Abdülhamit döneminde Dersimin özerk olduğunu belirtir)
1847 yılında Dersim sancağının Erzurum eyaletine verilmesinden sonra , 1859 yılında da yapılan değişiklikle Harput eyaletine bağlandı.
1890 yılı Devlet sahnamesinin kayıtlarında şöyle anlatılır.Mamuret Ül Aziz vilayetine bağlı bir sancak olan Dersimin merkezi Hozat olup, Ovacık, çemişgezek, Çarşancak, Mazgirt, Kuzucan (pülümür), Kızılkilise(Nazmiye) ve Pah kazalarından oluşmaktaydı.
1892 yılında Dersim, Erzurum vilayetinin Erzincan sancağına bağlıydı. 1916 ve 1918 yılında da herhangi bir yönetsel değişikliğe uğramadı.
Cumhuriyet döneminde de değişmeler sürmüştür. Cumhuriyetten sonra il yapılan Dersim, 1923 te ilçe olarak Elazığa bağlandı. 1936 yılında tekrar il yapıldı. Ve 2884 sayılı özel kanunla Dersim adı Tunceli olarak değiştirildi.
senelerdir pkk adı altında türklere karşı soykırım yapan, masumları öldüren insanların(!) 1938'te "soykırım" yapılmıştır diye nitelendirdikleri sözde bölge. bu insanlara şunu da öğretmek gerekir. amed değil diyarbakır'dır... dersim değil tunceli'dir... tabi anlarlarsa...
heteredoks inancı ve kozmopolit kültürü olan, 1938 yılında büyük bir fiziksel ve kültürel soykırıma maruz bırakılan, insanları öldürülen, sürülen, asimilasyona maruz bırakılan mağrur coğrafya.
güvenilmez insanların yaşadığı/doğduğu yer. bir tane iyi olmaz mı arkadaş iclerinde. billahi yok. kaypaklar. ellerinde hancerle gezip, ilk fırsatta adamın sırtına kalp hizasından saplıyorlar. ya bi iyilikten anlayın, bi insan sevgisi neymiş öğrenin. tümü oscarlık oyuncu, biret pit dahi ellerine su dökemez. bi mazlum edebiyatı, bi mazlum edebiyatı. yok katliam görmüşler, yok ezilmişler. geç anam babam gec, bunlardan ne dost ne düşman olur. görüldüğünde yolu değiştirmek selamı sabahı kesmek en güzeli.
bugün itibariyle tayyip'e gerekli dersi vermiş coğrafya. az nüfusuna ragmen binlerce kişi sokağa cıkarak hep bir ağızdan seyit rıza'nın o unutulmaz sözünü haykırmıştır:
tarih boyunca birçok padişahın haşmetine zeval getirmeden kalabilmiş "gümüş kapı" anlamındaki şehir ismi.
"gümüş kapı"nın üzerine katranla yazı yazan faşizan zihniyetlere katranın mı yoksa gümüşün mü kalıcı, katranın mı yoksa gümüşün mü bir değer olduğunu düşündürmesi gereken güzel isimli şehrim, diğer bütün şehirlerim gibi.
Tuncelidir. Orada yaşayan siyasi alevi-kürtlerin dışında herkesin kabullendiği ve kabullenmek zorunda olduğu Tunceli şehrinin eski adıdır. Tüm dünya ve Türkiye'de ki herkes Tunceli olarak anar. Ancak bazı vatan hainleri başaramayacaklarını bildikleri halde, ısrarla dersim diye anılması yolunda mücadele vermektedir. Tıpkı bebek katili Abdullah Öcalan'ın başaramadığı gibi onlarda başaramamışlardır.
haritaya baktığımda göremediğim yer, ha tunceli' nin eski adı olduğu söyleniyor; doğrudur. ama şöyle bir durum var ki biz haritaya baktığımızda anadolu toprağına "osmanlı imparatorluğu" veya "selçuklu" demiyoruz değil mi? yeniyi kullanmak hepimiz için daha sağlıklıdır.
sözlükte kullanılınca bazı provakatörler tarafından pkklı damgası yemenize sebep olacak canım tuncelimin eski adıdır.
alttaki entry üzerine edit: biz baktığımızı göremediğimiz için aktütün saldırısı oluyor zaten. herşeyi kitap yazmaz yani biraz da kendimiz kafa yormalıyız.
1937 yılında dersim'de incelemeler yapanlara yaşlı zazalar, güzel bir türkçe ile "bizler horasan'dan gelmiş türkük" demişler ve bunda ısrar etmişlerdir...
ister kabul et ister etme...
turklestirme politikalarindan payini sonuna kadar alip adi Tunceli olarak degistirilen guzel cografya. turk devletinin resmi kayitlarinda ve bizzat Ismet Inonu tarafinda dersim cibani olarak degerlendirilmistir. tarihine baktiginiz zaman dersim'i anlatan en iyi soz: "bicilen her gomlek dar gelir bize." olsa gerektir.
daha elazigdan yeni ayrilmissinizdir. oraya gidiyor olmak dusuncesi bile bir heycan mutluluk verir. yolculuk boyunca yuzunuzde bir tebessumle hep arabanin on camindan ufuga bakar artik daglarin kendini gostermesini beklersiniz. yolculuk boyunca hic ama hic sikilmazsiniz yolun sonu sizin icin oyle guzel bir yere cikiyordurki hep bu ruh halinde kalmak istersiniz. zaman ilerledikce oraya yaklastikta icinizdeki kipirtinin siddeti artar. yollar artik yuksek tepelerin daglarin uzerinden arasindan gecmeye baslar. sonunda vardiginizin ilk belirtileri evleri evlerinin onunde kosusturan cocuklari gormeye baslarsiniz. birden araba yavaslar. yasli coban koyun surusunu karsiya geciriyordur. arkasinda da kucaginda kucuk bir kuzuyla minik bir erkek cocugu. oglu belliki. doga canlanmaya basliyordur yavas yavas. leylekler atmacalar sahinler sincaplar. bir kac dakika sonra evlerin yogunlugu artar. heyecan artik doruktadir. oyleki kalbiniz neredeyse gogsunuzden firlayacak. ve sonunda iste oradasinizdir yillarca suren ayrilikdan sonra. ilk once munzur selamlar sizi. yine eskisi gibi. huysuz bir ihtiyar misali hizla ve kizgin bir sekilde dovuyor kayalari. heyecan yerini artik hafiften huzunle karisik mutluluga birakir anilarinizla tekrar yuzlesmeye baslayinca. belki gozleriniz dolar belki tutamazsiniz gozyaslarinizi. yillar oncesine gidersiniz cocuklugunuza. saklambacdaki favori mekaninizdan hep beraber futbol oynadiginizden yerden gecerken cocukluk arkadaslarinizin simalari belirir teker teker zihninizde. annenizden oyun aralarinda sac ekmegi uzerine tereyagi aldiginiz pencerenin onune gelince icinizden bi seyler kopar sanki. orada olmak oyle farkli duygulari bir anda yasatirki size gozleriniz dolarken tebessumle dalarsiniz dusuncelere. oraya zincirlenmek istersiniz bir daha ayrilmak istemezsiniz orada olmek dersimin topragina karismak istersiniz.
dersim'e tunceli
amed'e diyarbakır
armutlu'ya fatih sultan mehmet mahallesi
1 mayıs mahallesi'ne mustafa kemal mahallesi
demeye başladılar
isim değişince içerik değişir sandılar herhalde,
şimdi o isimler kullanılınca oralar elden gidecek sanılıyor herhalde,
halbuki oraların sahipleri isimleri ne olursa olsun hala oraların sahipleri.
ve oralılar ne isterse onu demeye devam edecekler istediklerince.
şimdi başka bir örnekten hareket edip istanbul'u inceleyelim;
1- ibn-i Batuta Seyahatnamesinde "astambul"demiştir.
2- Türk-islam devleti olan Osmanlı şehre "islambol"demiş ve zamanla bu kullanım şekil değiştirmiştir.
3- 1453 Osmanlı Devletinin başkenti olana kadar şehir Konstantinapolis olarak biliniyordu.
yani istanbul ismini belirleyen nasıl tarihsel gerçekler varsa. Dersim'i tunceli yapan bazı tarihsel gerçekler de var. bu tarihsel gerçeklerden bahsedilmesi neden seni rahatsız ediyor? inkar etmenin, saldırıda bulunmanın, hakaret etmenin, bağnazlık yapmanın ne faydası var. sen ne kadar inkar etsende orası dersim'di. tıpkı istanbul'un Konstantinapolis olduğu gibi.
bakın ilber ortaylı istanbul isminin kullanışıyla ilgili ne diyor:
"Sadece tarihi bir gerçeklikten yola çıkarak boş yere bağnaz olunmaması, kızılmaması gerektiğini söylemeye çalışıyorum. Yani istanbul mu? Konstantinapol mü? sorusuna vereceğimiz yanıt "her ikisi de" olmalıdır. Niyetim yanlış anlaşılmasın kimseye şehre artık istanbul demeyelim, Konstantinapol diyelim demiyorum. Her iki kullanım da doğrudur diyorum."
evet her iki kullanım şekli doğrudur. isteyen dersim der isteyen tunceli der.
Sanırım bizim Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti dediğimiz yere, Avrupalının filan bizi hiç sallamayıp direk Kıbrıs demesiyle paralelliği olan bir yerleşim yeri adı. Tamam Türksün, her şeyinle gurur duyuyorsun ama rica edicem haritaları açıp 100 metrelik tepelere bile Türkçe isim bulmaya kasmış denyo atalarında gurur duyma. Valla bak, çok komik görünüyor.
Yerleşim yerlerinin adını devletler belirlemez, orada yaşayan halklar belirler. Devletler hiçbir zaman hiçbir toprak parçasının sahibi değildir. Geçici yöneticileridir (hemen hırlama arkadaşım, tamam Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacak. tarihte daha önce görülmemiş olsa da, türkler tarih boyunca en fazla devlet kurup yıkılmasını seyretmiş millet olsalar da yıkılmayacak. ama hani olmaz ya, diyelim yıkıldı.) Devlet binaları değişir, kaymakamlığın önündeki bayrak değişir ama orada yaşayan halk değişmez. toprakların adını üzerinde yaşayanlar koyar.
anadoluda yerleşmiş en eski halk olan çingenelerin dilinde drom (yol) ve sim (gümüş) kelimelerinden gelir, dönüşerek dersim olmuştur... kuzuların çokluğundan dolayı "kuzu" da derler...