atatürk'e hala diktatör diyebilecek kadar bilgi noksanı, nankör, saygısız olan kişilerin zırt pırt ortaya atıp hebe hübe dediği olaydır. katliam demek yerine isyanın bastırılması demek daha doğrudur. devlete karşı bir isyan vardır. bu isyan, henüz iskeleti tam oturmamış devlete karşı yapılmıştır ve uzaması onca emeğin boşa gitmesi anlamına gelebilecektir. o günün şartlarında en kısa şekilde çözülmesi gerekiyordu bu olayın. öyle yada böyle çözüldü de. dünyada bu kadar nedensiz, sadece sömürge amaçlı kıyım, katliam varken, devlete karşı çıkan bir isyanın bu kadar konuşulması çok ilginç, bunları konuşanlar adına da bir o kadar çelişkilidir. madem bu kadar duyarlı insanlarsınız, sizi biraz daha tutarlı görmek isteriz. tepkinizi gerçek katliamlara göstermenizi dileriz.
başta seyit rıza şerefsizi olmak üzere , hain sürüsünün yok edildiği operasyondur. ister katliam deyin ister kıyım. çok sayıda pislikten arındırılmıştır anadolu.
anımsatalım ki bundan yüzlerce yıl evvel yavuz sultan selim doğu seferi sırasında dersim'le ilgili fetvalar yayınlatmıştır. anımsatalım ki ta o zamandan sırf alevi-kızılbaş oldukları gerekçesiyle haklarında mum söndü ve kafir söylentileri yaydıranlar devlet yönetmişlerdir ta o zaman.
anımsatalım ki 80.000 kişinin hepsi adam öldürmeye kalksaydı yahut savaşsaydı o ordular bozguna uğrardı. arkadaşın yanağına tokat atıyorsun ötekini dönüyor, halbuki dersimliler öyle mi, kendilerine bomba atan devlete karşı direnmişler. yazık. ne ayıp. sanki hiç bilmesek çeşme başında tecavüze uğrayan dersimli kızı...
türkiye'nin yüz karası olayıdır. ortada bir isyan varsa isyan edenler bastırılır. yani sadece eli silahlı kişilere silahla karşılık verilir. masum çoluk çocuğun kafasına bomba yağdırıp sonra değerli chp'li faşist vekilimiz gibi "yan hasar" falan denilmez. o ölenler insan lan, oyuncak değil.
tuğla kalınlığında entrylerle tartışılan isyan. evet 50.000 insanın katli kesinlikle kabul görmez amenna. ama şöyle bir durum söz konusu olabilir. bir devlet kurmaya çalışıyorsunuz, hemde bitmiş tükenmiş bir devlet, neredeyse son kalan küllerden kurulmak üzere. ama sizi tanımayan, otoritenizi hakkınızı, sözünüzü kabul etmeyen bir bölge var. ilk önce adam gibi yönetmeye çalışıyorsunuz, köprü yakıp, telefon direkleri devirip ananıza avradınıza sövüyorlar. baktınız iş çığrından çıkmış yapacak bir şey yok ! kan dökmek gerekir bazen tarihte yer almak için.
hem mustafa kemal değilmiydi türkiye cumhuriyeti şeyhler,mürtler devleti değildir diyen. ne yapmak lazımdı bir avuç aşiret ve onların ağalarına mı bırakılsaydı tunceli başına buyruk bir toprak gibi. diyelimki öyle bir şey oldu, bugün kürtlere güneydoğuyu vermekle o dönem aşiretlere tunceliyi bırakmak arasında fark görebilen var mı ?
bir de şuna eminim bu dersim isyanında devleti suçlayanların hepsi de koyu kemalisttir.
isyan öncesi dersimin durumunu tersinden anlatanların yorumladığı isyandır. Evet dersim ve bölgesi osmanlı zamanında özerktir.
Lakin bu özerklik Kürtlerin var olduğu söylenen özlük haklarını çağına göre olabildiğince koruyan bir özerklik midir?
Osmanlı Anadolu'nun Türk olan bölgelerinden vergiyi doğrudan halktan çeşitli yöntemlerle alırken Özerk olan bölgelerin beylerinden, ağalarından almaktadır. Yani Ağa, bey feodaliteye hiç aşina olmasanız da kemal sunal filmlerinden olduğunuz gibi marabayı "köle" olarak çalıştırır, vergisini de öder. Yani Osmanlı'nın özerklik vermesinin nedeni Kürtlere saygı duyması haklarını görmesi falan değildir. Doğrudan kürtlerin herhangi bir sorunuyla uğraşmak istememesindendir. Osmanlı doğrudan kendisine bağlı olan bölgelerdeki halkın iyi kötü refahını sağlamak için çırpınırken ona göre üretimin devamı için uğraşırken Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki insanların temel haklarını umursamaz bile anlayacağınız. Onun derdi sadece vergi almaktır. Ağa kürtü ezmiş, ezmemiş umurunda değildir. Yani bölgedeki özerklik Kürt için nimet veya hak değil tam tersi lanettir.
Kürtlerin özerk ağaların, beylerin "Köle"si olması Yunan şehir devletlerinin veya sonrasında ortaya çıkan avrupai feodal düzenin köylülerinden bile beterdir.
çünkü yunan şehir devletleri o veya bu şekilde gelişimin, üretimin devamının değerini bilen belirli bir medeniyete ulaşmış haldedir. yani Köleyi mal hatta maldan beter bile saysa da işlevini yitirmemesi için elinden geleni yapar. Bu düzenli olarak bir arabayı bakıma sokmak gibi de düşünülebilir. Keza avrupanın feodal yapısında osmanlıdaki gibi bir barış ortamı olmadığı için feodal bey köylülerini çağının şartlarına göre tatmin etmek kendine itaat ettirmek zorundadır. Ama kürt feodal beylerinde hiçbir şekilde bu şartlar yoktur. onlar osmanlı'nın da olduğu gibi sadece statükoyu koruma peşindeki ilkel varlıklardır. Ha osmanlı'nın aklı 1800lerde de olsa başına gelmişken 21.yy da Kürtlerin hem de çoğu beylerin Kölelerinin soyundan gelme kürtlerin hala feodal beylik statükosundan kurtulmak istememesi, geçmişteki o durumu "özgürlük", "özerklik" gibi kavramların çağcıl karşılıklarını kullanarak insanların aklını karıştırmak istemesi çok ironiktir.
Demek ki kürt 1000 yıllık kölelik travmasından bugün bile kurtulacak medeniyete erişmemiştir.
Makyavelin bundan 500 yıl önce italyada bile önüne geçmeye çalıştığı feodaliteye 500 yıl sonra hala özerklik diyebilen insanların varlığı Osmanlı torunu olarak "keşke atalarım bu kişileri medeniyetle tanıştırabilseydi" diye üzülmeme neden olmaktadır. Atatürk'ün bu medeniyet çabasının ise devamının getirilmemesi de üzücüdür. Eminim onun bu çabasının devamı getirilseydi bugün dersimde bizi katlettiniz diyen ilkel kürtler medeniyete uyum sağlamış mutlu mesut bir şekilde türkiye'nin vatandaşı olarak yaşıyor ve atatürk'e dua ediyor olurdu.
ek: ilkel demiştik işte. ben feodaliteden insanı insan saymamasından, merkezi otoritenin olduğu yerlerde hakkın daha rahat arandığından, medeniyetten bahsediyorum adam hala vergi diyor. lan milyarlarca dolar sizin gibi feodaller yüzünden çöpe gitti sizden vergi alsak ne olacak.
Ha bir de dedem dersimde 3 tane kürt kızına tecavüz etmiş erdi. Kurtuluş savaşı da bir kızın başörtüsü fransız askeri tarafından yırtıldığı için başladı. Her türlü olayı "kadın" kavramına bağlayıp basitçe açıklamak bile ilkelliğin göstergesi be kardeş.
olmayan isyandir. Zira dersim halki gunun birinde "bundan sonra vergi vermeyip, askerinizi de buradan surecegiz" diyerek isyan etmemistir. Yalnizca, suregiden bir durum, bir hak, bir sure sonra yeni cumhuriyetin milliyetci elitlerini rahatsiz etmistir.
Dersim OSmanli'dan beri bir ozerk bolgedir. Turkiye Cumhuriyeti kuruldugunda da, Dersim bolgesinin milletvekileri de o meclislerde yer almislardir fakat ne Mustafa Kemal'le ne diger yoneticilerle"dersimin ozerkligine son verilmesi" gibi bir anlasma veya en azindan bir gorusme olmamistir.
gunun birince devlet, "okul yapiyorsunuz" diye halki kandirip onlari calistirarak karakollar insa ettirmeye, yol dosemeye baslamistir. Isin rengi ortaya cikip, anlasma-gorusme olmadan devletin dersim uzerinde demir yumrugunu vuracagi anlasilinca Dersim'deki siyasi elit buna tepki gostermis, sinirlar dahilindeki askerlere ve karakollara saldirilar olmustur. Devlet buna kimyasal gaz kullanip toplu katliamlar yaparak, butun koyleri bombalayarak, gazetelere "kurtlerin kuyruklari vardir, cig et yerler" tarzi haberler yaptirarak cevap vermistir.
atatürk ve kurduğu sistemi ilk günden beri kabullenmeyen kürt faşistlerinin atatürke bok atmak için sürekli öne sürdükleri isyandır.
tuncelinin burdur veya adapazarından hiç de bir ayrıcalığı yok ve onlar da asker ve vergi vermek zorundalar. yok arkadaş ben seni tanımıyorum deyip de jandarma erlerini kurşunlarlarsa sonucuna da katlansınlar.
1937 de bu isyanı bastıran komutanların çoğu balkan, birinci dünya savaşı ve kurtuluş savaşını yaşamış ,20 yıl savaşmış kandan ölümden bıkmış travmalı bir nesildir. yeter artık ulan sizinle mi uğraşıcaz ömrümüzü yediniz deyip topyekün temizlik yapmış olabilirler.
ulan selçuklu osmanlı burada egemenlik kuramadı, siz kimsiniz diyerek cumhuriyete dayılanmış ve gariban jandarma erlerini şehit etmiş, atatürk dönemindeki kararlı tutumla haddi bildilmiş kenttir. her şiddet olayında olduğu gibi kurunun arasında yaş da yanmıştır.
tunceli halkı akıllanmış mıdır? maalesef hayır. bu ilin konyadan , burdurdan, afyondan bir imtiyazı olmadığını kabullenememişler ve asilik etmiş olmak için asilik etmeye devam etmektedirler.
hiç bir sorunlarına da çözüm bulamazlar o kafayla.
Cumhuriyetin örümcek beyinli insanlarının zihniyeti bu değildir. Olsa olsa ergen zihniyetidir deyip burada yazılan şiddet yanlısı söylevlere bir karşılık vermek istemem.
Hani Şener şen in ilyas salman ile karşılıklı oynadığı banker Yakup filminde üçkağıtçı bankerin bir sözü vardır.
Bir sor ama niye yaptım.
işte tam bu noktaya parmak basmak istiyorum. Dersim isyanında gösterilen şiddeti savunmak için bir sor ama niye yaptım çarpık sorusunu yöneltiyorlar. Bunu yöneltmelerinin sebebi tamamen siyasi. Bunun farkındalar içten içe lakin çalınan minareye kılıf hazırlamaya çalışıyorlar. Abes.
Herkesin kendine göre haklı gerekçeleri olabilir insanları öldürmek için değil mi? Amerikalılar kızılderelileri katlederken ama onlarda kadınlarımızı, çocuklarımızı öldürüp, kafa derilerimiz yüzüyorlardı diyebilir. Ama kızıldereli topraklarını işgalinden söz etmezler. Tıpkı sizin gibi, sizin gibi cumhuriyetin ergen bekçileri. Bu arkadaşlara soruldu mu topraklarından öksüz düşürülüp, dillerini kör ederken. daha fazla yazmaya lüzum yok. Kafanızı bir duvara yaslayın düşünün ama fazla yaslamayın üşütürsünüz...
bastırılmış bir isyandır. bu isyanın gereğinden sert bastırıldığı iddiaları bir yana bastırılmasının gerekliliğinin tatrışılması çok ilginç.
dersim yüzyıllardır kendi halinde yaşamaktaymış, kendi kendine gayet güzel geçinmekteymiş, sanki böyle bir ulus varmış, insanlar aşiret ağalarına filan bağlı değilmiş, hür düşünce ve özgürlükler diyarıymış ve yeni kurulan türkiye cumhuriyeti de gidip orayı işgal etmiş gibi bir hava yaratılmaya çalışılıyor.
bölgeden geçenlerden haraç toplayarak mutlu mesut yaşayan aşiretler yapabilir elbette bu tip bir propoganda, ama diyalekt düşünerek bölge koşulları da göz önünde bulundurulduğunda ortaya çıkan sonuç bellidir. kuveyt ten bahsetmiyoruz burada.
kafası çok karışık olanlar varsa dünya harbi tarihinde rus cephesini rusların ağzından da bir okusunlar.
bugünkü pkk terörünü nasıl sonlandırabileceğimiz konusunda başlı başına bir ders olan dersim operasyonunu doğurmuş isyandır. insanlıktan nasibini alamamış, medeniyet görse ekmek sanacak it rıza ve tayfasının sonunu hazırlamış isyandır. cumhuriyet elinin tersini göstermiş ve göstermekle kalmamış uzun süre yerinden kalkamamalarını sağlayan bir tokat vurmuştur.
seyid rıza liderliğindeki hareket. osmanlı döneminden beri ülkenin başına bela olan dersim, kurtuluş savaşında da vergi ve asker yollamamıştır. 1930 ağrı isyanına da destek veren dersim'i "ıslah etmek" ve "türkleştirmek" amacıyla harekatlar düzenlenmiştir. 1936larda dersimin etrafına karakollar yapılmış, dersimli silahlılar bunlara saldırmıştır. araya kışın girmeiyle olaylara ara verilmiş, yazın tekrar başlamıştır. baskınların üzerine sabiha gökçen'in de aralarında bulunduğu bir hava filosu şhri bombalamıştır. ordu, mağaralara kaçan eşkiyaları ve halkı mağalarının ağzına ateş yakarak boğmuş, içeri zehirli gaz salarak zehirlemiş, içeri silah sıkarak öldürmüştür.
ntv tarih dergisinin bu ay kapak konusu yaptığı konudur. ntv tarih dergisine göre ölen insan sayısı 13 bindir. (kesin olmamakla birlikte) kimisine göre 30bini bulmuştur. (bkz: nuri dersimi) batı illerine zorunlu olarak göç ettirilen kişi sayısı 11.818dir. ancak gerçeğe en yakın ölü sayısı 13.160 deniliyor.)doğru olma ihtimali en yüksek) ancak ölü ve diri yakalanan insan sayısı 7954 iken ele geçirilen silah sayısının 1019 olması orantısız gibi görünüyor.
olayda rol almış bazı önemli şahsiyetlerin de olaylardan sonra ne dediği yazılmış. en ilginci sabiha gökçen'in yorumları:
keşif yapılıyordu, ordunun da istihbaratı vardı. Biliniyordu bu kötü kişilerin nerede olduğu. Çoluk çocuk olan yerleri doğrudan tahrip etmek insanlık dışı olurdu. Böyle bir şey olmamıştır. Ufak bir azınlığın ayaklanması neticesinde bu harekata gerek duylmuştur ve kısa zamanda önlenmiştir. Pek mühimsememek lazım aslında bunu. Evvela yerden birtakım hareketler yapıldı. sonra havadan. (Atatürk'ün bakış açısı) ufak bir ayaklanmayı bastırmaktı. Nihayet oradaki insanlar da bizim insanlarımızdı. Ama her zaman bu gibi haller olabiliyor her yerde. Yaşadıkları yerler iptidai idi, konut denecek halleri yoktu. Onları daha iyi bir yaşama kavuşturmak için başka yerlere yerleştirdiler. Atatürk'ün gayesi buydu. daha insanca yaşamalarını istiyordu Atatürk.
"kekik, reyhan ve kaçak tütün kokusu taşırdı rüzgar.
alçak damlı evlerin yüksek, küçük pencerelerinden
soluk ışıklar yayılırdı geceye
köpek havlamaları korkulara karışır
kaygıları beslerdi.
sonra dağlardan kurşun sesleri gelirdi belirli belirsiz
namlunun ucunda çırpınırdı yürekler.
ağıtlar yankılanırdr dağlara doğru
kapılar kırılır,
talan edilirdi sevdalar, umutlar
ve insan olan ne varsa.
ve kan akardı derelerimizden
zilan, munzur, otuz üç kurşun ve nevala kasaba
ve ülkenin bütün derelerinde.
o iklimde kalırdı acılar.
duymazdı bir allah'ın kulu çığlığımızı
ve dağlara sevdalanırdık karabasan gecelerin sabahında
direnmek kalırdı kürde çünkü yaşamın bir başka adı
direnmekti"
Tren vagonlarında sıkısmıs bedenleriz, zor nefes alabiliyoruz ust uste onlarca kişiyiz ve karanlık.. Yemeğimiz ve en onemlisi içeçeğimiz bir sudan bile mahrumuz. Vagon deliklerinden sırasıyla nefes alabilmek için dudaklarımızı dayayıp biraz olsun rahatlayabiliyoruz.. Çoçuklarda var aramızda olabildiğince onları ustumuzde tutarak daha rahat nefes alabilmelerini sağlıyoruz, bazende kimimiz alta kimimiz uste gecerek karanlık demirden bir tabut olan bu vagonda yasamak için mucadele ediyoruz.
Gunler surecek bir yolculukmus... Biz nereden bilelim.. Onlarca kisi olarak bir yola cıktık ve coğumuz bir vagon karanlığında öldük.. Kardesimle aynı vagondaydık ve o demir tabutta onu da bırakmak zorunda kaldım.. On yasında bir cocuktu yiyeceksizlik, susuzluk ve havasızlık celimsiz bedenini iyice yorgun dusurup bitirmisti. Son anlarında biraz destek olmaya calıstım lanet ki lanet ne yapabilirdim yasaması için etimi koparıp bitap bedenine yedirsem ne fayda...
Tren bir yerde durdu ve aksam soğugunda ayaklarımı istasyonun tas zeminine dokundurduğum anda bende bitmistim.. Oracıkta bayılmısım.. Kardesimi ne yaptılar cenazesini ne ettiler hiç bir fikrim yok zaten yasayana saygısı olmayanlardan bir cenaze merasimi beklemiyordum.. O kadar caresiz bırakmıslar ki bizleri kendi halimden bile vazgecmistim sanki dunya gozumden akıyordu bir an once olsemde kurtulsam diyordum luzumsuz bu konukluktan..
Dedem bu konusmaların kaydından yakın bir sure sonra kurtuldu dunyadaki luzumsuz konukluğundan..26 yasında bir surgun cocuğu olarak cıktığı yolculugunda hep bir surgun olarak oradan oraya dolasıp durdu. Asla bir sehirde bir ulkede yerlesik bir yasam surdüremedi. Belki de kimselerin bilemediği aklının koyunde yasıyordu ve zaman takvimi belki de hep 38 olarak duruyordu. Nerede oldugunun kim oldugunun bir onemi yoktu katliamda eşini, cocuklarını, annesini, babasını kardeşlerini, akrabalarını yitirmis birisi olarak dunya'ya guvenilmemesi gerektiğini bilecek kadar tırmalanmıstı...
Dersim Katliamı uzerine son gunlerde genis tartısmalarla yurutulen siyasetin labirentlerinde istediğiniz kadar derin tahliler yapın, tezler olusturun bu bitimsiz oykuler aramızda akıp durdukca sizin siyasetinizden daha genis manevralar yaratarak kendisini uretir durur. Bu hikayeler kusaklar boyu anlatıp gidecektir dedemden bana gecen bu ağırlık bana dokunup etrafıma hale hale yayılacaktır. Siyasetin rengi değişir yolu baskılasabilir oysa bu oykuler yurege hep aynı renkle yolla sıkısıp kalır..
Siz doğmadan sizin uzerine yazılmıs bir kaderin susmayan yankılarını kendi govdenizde tasıyarak sıradan, olagan bir gunun içerisine tasınıp durabilirmisiniz.
Kendi koklerinizde ağıtlar uguldayıp duruyorken, mezarsız olulerinizle doluyken gectiğiniz tarihiniz ve kor değilseniz ve oyulmamıssa içinizin yas derisi kalb atıslarınızdan, nabız vuruslarınızdan daha onem arz eden bir boslugunuz carpıp durmaktadır bedeninizde..
işte o bedeni gun içerisinde milyonlarcamız oradan oraya tasıyıp durmaktayız... Bizimle beraber ilerleyen tarihin yureginden seslenip yankılar bulmaya calısıyoruz. Belki kirliyiz, belki kotuyuz.. Ama işte bir vahset gunlugunden geliyoruz..
O gunlugun satır aralarında kayıp edilmeye calısılan tarihimizin mağralarına ciziyoruz ruhumuzun korkularını.
Benim topraklarımın sesinden bir damar içimde kanımı dolastıran.. Bir ses, bir ağıt, bir haykırıs.. ben kendi olulerimi arıyorum.Kendi olumlerimden bir yıkıntılar enkazında kendi topragımı kazıyorum.
Hiç bir siyasetin susturamayacağı ağrılar içinde kıvranıyorum, kimse de merak etmesin anamda ağlıyor, bende ağlıyorum, cocugumda ağlayacak... suyun aksi bas donduren sabah aydınlığı ile yol almazsa kimsede merak etmesin
bu topraklarda haykırısın, feryadların kara lanetli bulutları ovalarınızı bırakmaz... O urpertici siyasetin guvenli tasları kırılır bir gun ve merak etme benim ağladığım bir cağda sende yalnızlık yontarsın.. Nasıl olsa dersim orada ve bilin ki tarih içine kıvranmıs cocukları ağlamaya alısık ama gozyaslarını gucsuzluk duskunluğu sayan kendi ağlayacak tarihi bile bulamayanlara inat daha gur ve dik alnını yaslıyor katliamda yitirilmis cocuklarının aşkına....
Bazı kesimlerin hergün türk milletinin önüne getirdiği ama türkün yemediği yemek.
Çünkü bu milletin soydaşlarının
50.0000 nin morada 1 gecede ölüm fermanı yazılmış
10 yıllarca bulgar topraklarında esir edimiş
sayısız neferi arap çöllerinde kaybolmuş
silahsız garibanları kıbrıstan sürülmüştür.
ki bunların hiç birisi ne millete hiyanet etmiş nede yanındaki toplumlara zulmetmiştir.
şimdi bu kadar acıyı yemiş millete ''ya birisi sizin devlete isyan etmiş cumhuriyeti yıkmak istemiş sizde orayı yakmışsınız mahvetmişsiniz insan hakları çiğnenmiş'' demek ''al bak bu da süs biberi'' demekle eştir.
direniş dersimde başlamıştır..
E dersimde başlamışsa dersimde de bastırılmıştır ,paintball oynamıyoruz burda.
cumhuriyet sayesinde, bir çok köyümüz ve insanımız türkleştirilmek ve buna benzer politikalar ışıgında dagıtılmıştır ve binbir eziyetten geçirilmiştir varolsun cumhuriyetten başka ne debilirki, (bkz: kimin cumhuriyeti bu)
bu vatan için sadece çanakkale savaşında 253.000 şehit verildi(1915-1916). sarıkamışta donarak şehit olan asker sayısı 90.000 (1914) bu insanlar niçin şehit oldu vatan için.bu kadar şehit kanıyla alınan bu topraklar heralde ermeni işbirlikçisi üç beş tane kürt aşiret reisine bırakılamayacak kadar kutsaldır.bir türk büyüğünün de dediği gibi : bu vatanın ekmeğini yiyipte bu vatana ihanet eden bir gün ekmek yediği yerden kurşunu yer.kimse hikaye anlatmasın niçin dersim bunu sorsun kendine niçin izmir değil niçin kars değil niçin antalya değil samsun değil de dersim?
edit:atatürkün üstün askeri dehasıyla tam zamanında yapılan müdaheleyle bugün ülkenin başına bela olan pkk nın kurulması 40 yıl gecikmiştir.