süleyman demirel hükümetlerinin ünlü dışişleri bakanı ihsan sabri çağlayangil'le emekli olduktan sonra 1986 yılında yapılan bir röportaja göre kimyasalların kullanıldığı bir katliamı doğurmuştur.
kanli bir hareket . ".....tercümana kürtçe anlattı. tercüman bize tercüme etti. [kürt adam şöyle dedi] 'beyanatınız bizi duygulandırdı. vereceğiniz isimler üzerinde inceleme yaptık. üç tanesi hariç bunları size teslim etmeye karar verdik.' abdullah paşa bu üç tanenin kim olduğunu sordu. içlerinden biri bu kadın. bir tane de başka adam var. abdullah paşa bu üç kişinin istisna edilmesine razı olamayacaklarını, bu üç kişinin de teslimi gerektiğini kabul ettiklerini beyan etti ve bu üç kişinin istisnasının sebebi sordu. kürt büyük bir samimiyetle dedi ki: 'bir adamın bir kocası olur dedi. siz bir hareket yapıyorsunuz. bu hareket gelir geçer. buraları yine kürt ağalarına kalır. o zamanlar bize zulüm ederler. bizi kurtaramazsınız siz. siz bütün dersim'e hâkim olsanız, oraya devlet otoritesi girse zaten biz ağaya kul olmalıyız. ama siz yoksunuz, bizim daimi muhatabımız ağa olduğu için ve kudret de onda olduğu için ve bunlar da şeyh olduğu için, din büyükleri olduğu için, size değil onlara itaate, sizin değil onların söylediğini yapmaya mecburuz.'abdullah paşa, şimdiye kadar bu işin böyle olduğunu, fakat hükümetin bundan sonra kararlı olduğunu, dersim'i de yurdun öbür parçaları gibi hükümetin otoritesinin cari olduğu ve hükümetin üstünde tek bir otoritenin bulunmadığı yer yapmakta kararlı olduğunu, ağaların lafına kapılmamasını, meseleyi tekrar tezekkür etmelerini söyledi. bunlar kabul etmediler. sonra biz geri döndük. yani meclise. neticeyi söylüyorum. bunlar kabul etmediler. mağaralara iltica etmişlerdi. ordu zehirli gaz kullandı. mağaraların kapısının içinden. bunları fare gibi zehirledi. yediden yetmişe o dersim kürtlerini kestiler. kanlı bir hareket oldu. dersim davası da bitti. hükümet otoritesi de köye ve dersim'e girdi. dersim böyle bitti. bugün dersim'e rahatça gidebilirsiniz. jandarma da gider siz de gidersiniz. yalnız son zamanlarda bilhassa sınırlarda dış tesirlerden kürtlerin bağımsızlık hareketi başladı. kürtlerin bir bölümü türkiye'de, bir bölümü iran'da...." (kayıt burada bitiyor.)
--spoiler--
bu isyanı katliam olarak nitelendirenlerin Mustafa Kemal'in askerleri olarak yoldan çevirdiği herhangi bir türk e gereken cezayı vermesini önerdiğim isyandır.Veremeyecek olan Türklüğe suçlu diyen ancak götü yanmış kedi gibi ağlamaktan başka bir halt yapmayan kendini bilmez vatan hainleri susması gereklidir yoksa Türk milleti atasına devletine milletine ihanet edenlere gereken yaptırımı yapmaktan çekinmez.
dersim'in 1950 yılı nüfusunun çürütmek için değil, katliamın varlığını desteklemek için kanıt oluşturduğu isyandır.
bu konuyla ilgili yaptığım yüzeysel de olsa bir araştırmada, sayılar üzerinde fazla durmadan, meselenin nasıl şekillendiği ile ilgili birkaç iddia ile karşılaştım.
bir iddia mustafa kemal'in o yıllarda çok rahatsız olduğu ve katliamın mustafa kemal'e rağmen inönü önderliğinde yapıldığı. ama bu iddianın doğruluğu bana oldukça tartışmalı geldi. bilindiği üzere atatürk'ün mânevi kızı sabiha gökçen'in havadan bölgeyi bombalayarak birçok insanın ölümü eşliğinde isyanın bastırılmasında etken olması durumu var ki, bu bu iddiayı oldukça zayıflatıyor.
diğer taraftan bölge halkının kalbinde dersim katliamının izleri bu kadar canlı olmasına rağmen çoğu evde mustafa kemal resimlerinin hacı bektaş-i veli'nin ve ali'nin resimlerinin ortasında yer alması ilginç bir durumdur.
onlarca alıntının olduğu ama alıntıların kaynaksız yayınlandığı bir konu.
kaynaklardan bağımsız, mantık çerçevesinde olayı ele alırsak,
1-öldürüldüğü iddia edilen 50.000 kişi var, o tarihlerde 50bin kişilik kaç il vardı acaba?
2-insanların kollarındaki ve ağızlarındaki çalınan altınlardan bahsediliyor, o devirde o zenginlik hey maşalah diyesi geliyor insanın, bu devirde gitseniz o kadar altın bulamazsınız, kaldı ki insanla seferberlikte neleri var neleri yoksa bağışlamışlardı, dersimliler zahmet etmemiş heralde.
3-bu devlet halkına düşmandı da bir tek dersim'de yaşayanları mı kendisine düşman belledi. neden bir foça katliamı, fatsa katliamı yada muğla katliamı yok??
devamı da gelir ama bu kadarı da yeter, zaten biz isyan ettik diyerek suçlarını da itiraf ediyolar.
edit: 1950 yılı il nüfusları;
1950 IL MERKEZLERI NÜFUSU
ADANA 117 642
ADIYAMAN 11 522
AFYON 29 818
AGRI 10 028
AMASYA 14 470
ANKARA 288 536
ANTALYA 27 515
ARTVIN 4 562
AYDIN 20 161
BALIKESIR 36 006
BILECIK 4 878
BINGÖL 3 977
BITLIS 11 137
BOLU 7 954
BURDUR 14 865
BURSA 103 812
CANAKKALE 11 824
CANKIRI 14 108
CORUM 22 833
DENIZLI 22 017
DIYARBAKIR 45 053
EDIRNE 30 426
ELAZIG 29 317
ERZINCAN 18 043
ERZURUM 53 353
ESKISEHIR 89 879
G.ANTEP 71 887
GIRESUN 12 507
GÜMÜSHANE 4 220
HAKKARI 2 756
ANTAKYA 30 494
ISPARTA 18 363
MERSIN 36 463
ISTANBUL 1 002 085
IZMIR 227 578
KARS 21 130
KASTAMONU 13 597
KAYSERI 65 488
KIRKLARELI 14 557
KIRSEHIR 14 034
IZMIT 36 037
KONYA 64 434
KÜTAHYA 19 448
MALATYA 48 621
MANISA 35 240
K.MARAS 34 641
MARDIN 19 354
MUGLA 10 612
MUS 7 050
NEVSEHIR 15 054
NIGDE 12 457
ORDU 11 668
RIZE 15 067
ADAPAZARI 35 581
SAMSUN 44 019
SIIRT 15 580
SINOP 5 780
SIVAS 52 234
TEKIRDAG 15 696
TOKAT 21 666
TRABZON 33 990
TUNCELI 1 883
S. URFA 38 685
USAK 19 636
VAN 13 664
YOZGAT 11 885
ZONGULDAK 35 722
AKSARAY 10 966
BAYBURT 9 843
KARAMAN 13 476
KIRIKKALE 15 750
BATMAN 915
BARTIN 8 789
KAYNAK: Türkiye Tarihi Yerler Kilavuzu (Orhan Albayrak)
rakam sallayanlar daha destekli sallasınlar, hatta küsürat versinler, daha inandırıcı olur. he yok sen hala doğru lan o vakitte bu kadar adamı nerden bulmuşlar, demekki bizi kandırmışlar demiyosan kimsenin sana yapabileceği birşey yok, piyon olmaya devam edersin.
uzun zaman sonra ek: anadolu savaştan yeni çıkmış, halk harap ve bitap, devlet daha kök salamamış, savaş alevi dünyayı kasıp kavuruyor, bu ahval içinde sen tutup isyan edip devleti içerden yıkmaya çalışıyorsun, ardından tutup buna katliyam diyorsun, alakası yok bu suç ve cezadır.
marksist, aynı zamanda kemalist ve aynı zamanda ateist ve yine aynı zamanda üstüne bir de alevi olanlara 1937 yılından 80-90bin kişinin "olmaz öyle şey'" diye seslendiği katliam.
resmi ideoloji tarafından yönlendirilmiş zihinlerin "isyan" olarak tanımladığı fakat birçok yönüyle soykırım ya da katliam olarak nitelendirilebilecek olaylar bütünü. bugün 70.ci yılında olmamıza rağmen , bu olaylar hakkında en ufak bir araştırma zahmeti duymadığı halde dersim katliamı hakkında fikir beyan edenleri vatan haini olarak yaftalayanlar yüzünden ne yazık ki tarihimizle yüzleşemiyoruz.
erzincan'ı sahipsiz sanan bir avuç kendini bilmezin, erzincan'ı geçerek karadeniz'e çıkma isteğidir. kapak olsun.
(bkz: yaşa erzincan varol türkiyem) **
--spoiler--
Cumhuriyet tarihinin en büyük isyanı ise 1937 de patlak verdi. Nedenler yine aynıydı. Kürt ağalar yönetilmekten hoşlanmıyorlardı. Yöreye yol, su,hele okul gelmesini hiç istemiyorlardı. Köprü, yol, okul demek medeniyet demek, Kürt insanının dışa açılması, kölelikten kurtulması demekti. işte Şeyh Rıza nın başını çektiği Dersim isyanı bu tür bir köleliğin, cehaletin ve bunlara bağlı olarak kendi düzenlerinin sürüp gitmesi için başlatıldı.
Nokta dergisinin 28 haziran 1987 tarihli sayısında benim ingiliz arşivlerinden çıkardığım bir belge yeralmaktadır. Dersim isyanının lideri Şeyh Seyid Rıza nın ingiliz Dışişleri Bakanlığı na gönderdiği bir mektuptur bu. 30 Temmuz 1937 tarihli ve Dersim Generali Seyid Rıza imzalı bu mektupta isyanın lideri ingilizlere şöyle seslenmektedir:
- Uç milyon Kürt benim sesimden ekselanslarına sesleniyor ve hükümetinizin manevi etkisinden Kürt halkını yararlandırmanızı istirham ediyor...
işte dersim isyanı ancak bu kadar bağımsızlıkçı, bu kadar özgürlükçüydü!.. yayımlanmasının hemen ardından bazı çevrelerde bu belgenin sahte olduğu ileri sürüldü. Belgenin aslı Londra da, Public Record Office arşivleri arasındadır ve dileyen herkes parasını vererek bir kopyasını edinebilir.
Dersim isyanı son derece kanlı bir şekilde bastırıldı. isyanın elebaşları Elazığ çarşısında, halkın önünde asıldılar. 1938 deki ikinci harekatta ise Dersim Kalan mıntıkası tamamen temizlendi. Komitem belgeleri bu isyanın nedenleri konusunda zamanın en dikkate değer saptamasını yapıyor. 29 Temmuz 1937 tarihli ve Türkiye Komünist Partisi Genel sekreterlerinden ismail Bilen imzalı belgede Dersim olaylarından şöyle sözediliyor:
- Ankara Hükümeti Dersim bölgesinde Kürt aşiretlerinin yeni bir gerici ayaklanmasını bastırmakla uğraşıyor. Dersim de devlet otoritesi sadece kağıt üzerinde kalıyordu. Feodal aşiret reisleri her fırsatta devleti hiçe sayıyordu. Bugün Kemalist rejimin enerjik reformları yüzünden kendi iktidarlarını tehdit altında hisseden feodal unsurların ümitsiz bir direnişiyle karşı karşıyayız.
--spoiler--
çoluk çocuk denilmeden birçok sivilin katledildiği isyan. bugün "türk katliam yapmaz.", "devletim neylerse güzel eyler" diyenlerin, dersim isyanını biraz inceleyip kendini en azından biraz sorgulaması gerek. dönemin albaylarından hulusi yahyagil, isyanı şöyle anlatır:
"l938'de bizi dersim isyanını önlemeye ve bastırmaya memur etmişlerdi. isyan dedikleri şey de, bazı dağ köyleri o yıl vergi verememişti. bize verilen emir ise tek kelime idi: 'imha!'..
'canlı bir şey bırakmayınız; genç-ihtiyar, çocuk-kadın ve saire.'
bunların çoğu rafızî idi. fakat bu tarz bir muamele ile, bunlar salâh mı bulacaklardı? ben kıt'a komutanı idim. en çetin ve zor vazifeyi de bize verdiler.
'sen piyadesin, seni topla takviye etmek gerektir' dediler.
müthiş bir hüzün ve ızrıdap içinde idim. hz. üstad benim bu hüznümü hissetmiş. bu durumu kendisine yazıp soramadım. nasıl yazabilirdim? bu ızdırabımı kâğıda nasıl dökebilirdim? tam merhum pederimle vedalaştım. hayvana bindim gidiyordum. bir de baktım, hizmet eri koşarak geldi. elime bir mektup verdi. mektubu açtım. mektubu üstad kastamonu'dan ürgüp müftüsü olan kardeşi abdülmecid vasıtasiyle gönderiyordu:
'hulusi'nin bir gailesi var, diye hissediyorum. merak etmesin. risale-i nur'un şakirdlerine inayet ve rahmet, nezaret ve himayet ederler. dünyanın meşakkatleri madem sevap verir, geçerler; o musibetlere karşı sabır içinde, şükür ile, metanetle mukabele edilmek gerekir. hem o, hem sizler, bütün dualarımda ve kazançlarımda benimle berabersiniz.'
az sonra isyân olan bölgeye gittik. döndük dolaştık. o bölgesi terk etmişler, dağlara mağaralara çekilmişler. rahmet-i ilâhîye yardımımıza yetişti. elimizi kirletmeden ve kana bulaştırmadan bizi kurtardı."
bölgenin türkleştirilmesi amacıyla, dersim'e özgü yüz kızartıcı kanunnamelerle başlayan katliamdır, aslına bakılırsa ortada belirgin bir isyan yoktur. olsa olsa yapılan harekata karşı bir direnişten söz edilebilinir.
dersim'e verilen tunceli ismi aynı zamanda katliam hareketinin ismidir: "tunç eli".
Katliamdan önce ismet inönü tarafından Mustafa Kemal'e sunulan rapor şu şekilde:
"... Van, Muş ve Erzincan ovaları, Kürt yayılmasına açıktır. Van ve Erzincan'da acele olarak, Muş ovasına yavaş yavaş, bir de Elazığ ovasında kuvvetli Türk kitleleri meydana getirmek zorundayız.
...ERzincan yakınındaki boş köyler, Dersim'in sert ve nütehakkim halkı ile hızla dolmaktadır. Erzincan beyleri, arazileri işlemek için Dersimlileri maraba adı ile kullanmaktadır. Bu, beylerin bir nevi Dersimli himayesine sığınmasıdır.
...Bu köyler ve meralar, Dersim çapulcu kollarının içeri yayılması için menzil ve yataklık rolü yapmaktadır. Az zamanda Erzincan'ın Kürt merkezi olmasıyla asıl korkunç, Kürdistan'ın meydana gelmesinden ciddi olarak kaygılanmak yerindedir.
...Kürtlere okullar yapılıp yapılmayacağı, şimdiye kadar bir politika olarak mütalaa edilmiştir. Bu politikayı halk biliyor. Biz, bundan hiç yararlanmadığımız halde zararlarını çekiyoruz. Daha Türk köylerindeki okulları yapmamışken ve en nihayetinde yüzde 10'a varamayan okutmada biz özel siyaseti halkın diline düşürmede hiçbir fayda yoktur. Sonra, ilkokulu okutmada çıkarımızın daha yüksek olduğu kanısındayım. Kürtleşmiş ve kolayca Türklüğe dönecek yerleri okutmak, hatta Kürtlere Türkçe öğreterek Türklüğe çekmek için ilkokul ve onun iyi öğretmeni çok etkin araçtır".
Aynı raporda eylem planı özetle şöyle açıklanıyor:
" Dersim vilayetini yeni yöntemle yapılandıracağız..... Bundan sonra Dersim'e verilecek şeklin safhası başlayacaktır. Bütün tasavvurlar gizlidir"
Bu da Mustafa Kemal'in meclis konuşmalarından:
"işlerimizin en önemlisi DErsim meselesidir. Bu yarayı, bu korkunç çıbanı temizleyip ve kökünden kesmek işi her ne pahasına olursa olsun yapılmalı ve bu hususta en acil kararların alınması için, hükümete tam ve geniş yetkiler verilmelidir."
Asilimasyonist politika sonucunda yapılan bu katliam Kürt sorununun gelişim aşaması açısından da önemli bir veri sunuyor. birçoğu gibi bu katliam da hala yüzleşemediklerimizden.
alenen abdullah öcalan'ı ve yediği haltları destekleyen, ve bunun sonucunda kendilerinin son derece dangalak olduğu düşünülen bir avuç sözlük yazarının aslında ne kadar da barışsever, hümanist, savaş karşıtı kelebekler olduğunu anlamaya vesile olan olay.
her fırsatta lafı ırkçılığa getirmeden önce, bu ülkenin daha önce de şimdiki gibi bölünmeye çalışıldığını, ve bu çabalara ilk cumhuriyet döneminde nasıl cevap verildiğini görerek ders çıkarmak gerekir.
elin amerikalısının, avrupalısının kütüphanede kitap aramayıp internetten araştırabileceği olay. ermeni soykırımı da bir zamanlar böyleydi. ne zaman ki ermenilerin lobi faaliyetleri başladı, ondan sonra haberimiz oldu ülke olarak, ama atı alan üsküdarı geçmişti çoktan. düşünsenize araştırmak istiyorsunuz ama ortada doğru dürüst resmi bilgi yok. ee kim yapacak? ulan ben mi araştırcam, ben miyim tarihçi? tabiki ttk yapıcak. eğrisiyle doğrusuyla koycak belgelerini. yoksa götten yorum yapmakla olmaz. ilerde görürüz belki cnn'de bilmem nerde tarihçiler toplandı diye alttan flash haber geçerler. sonrası mı? çamlak çömlek patladı, hepimize geçmiş olsun efem.
osmanlı devletine vergi ve asker vermeyen feodal yapıdaki bölgenin genç cumhuriyet rejiminede aynı tutumu göstermesi sonucu ortaya çıkan sonuçtur. elbetteki türkiye cumhuriyeti vatandaşlık görevlerini yerine getirmeyen, anayasal eşitlik ilkesine karşı aykırı davranan bu bölgeyi kontrol etmek zorundaydı. sabiha gökçen'de bu operasyona fiili olarak katılmıştır.
vatan hainlerinin dersini aldığı; o günleri çabuk unutanlara tekrar yaşanmaması için hatırlatılması gereken olaydır. ayrıca ne zamandan beri ülkeyi bölmeye çalışanları öldürmek katliam olarak adlandırılmaktadır? bunu katliam olarak adlandıranların bir sonraki adımı askeri operasyonları katliam olarak duyurmak mıdır?
1937-1938 yılları arasında dersim bölgesinde çıkan isyanı, atatürk'ün talimatıyla bastırma sırasında yapılmış olduğu söylenen katliam.* ayrıca türk tarih kurumu'nun sitesinde dersim isyanı veya katliamı hakkında bir bilgi yok, ama google da aratınca birçok alevi ve kürt forumunda yüzlerce döküman var.* hal böyle olunca biraz garip oluyor. sen devletin tarih kurumusun ama bitane doru dürüst belgen yok olay hakkında, ilginç.