koşturmaktan, çalışmaktan kıçı çıkan öğretmenlerin yaptığı iştir. yeni mezunsanız kendinize kısaca köle dedirtebilirsiniz. hiçbir farkınız yoktur çünkü. 3 kuruşa eşek gibi çalıştırırlar, hiçbir sıfatınız da olmaz ayrıca..
tabi kendini kanıtlamışsanız, tutunabilmişseniz; paraya para demezsiniz. özel derslerle de beraber 7 ceddinize yetecek kadar para destelersiniz. fakat kıçınız her halükarda çıkar. ömrünüz öğretmekten ibaret olur, harcamaya vaktiniz kalmaz..
rezilliktir hele ilk senenizde stajerseniz büyük ihtimalle para almadan gönüllü köle olursunuz. okullarda bu kadar açık varken adeta yem edilmişsinizdir bu aç kurtlara. Emeğinizi idealizminizi enerjinizi herşeyinizi sömürürler ve sistem sizi bir iki sene kullandıktan sonra çöp gibi bir kenara atar ne yazık ki güzel ülkemin öğretmeninin en büyük gerçeği budur bilgisiyle mesleğiyle emeğiyle köle olmak!
zor lan vallahi zor, yok yapmadım ama dershaneye gittim .
öncelikle dershane ortamından başlayalım, bir sınıf düşünün yirmi kişilik, bunların içinden on kişi gerçekten o yıl sınavı kazanmak zorundadır , aile baskısı şu bu derken adam dersi öğrenmek için gelir, aralarından beş kişinin dünya s*kinde değildir afedersiniz para bok zaten ibneliğine gelmiş oraya, geri kalan beş kişiden bir tanesi süzme maldır o zaten bir halt yiyemez. diğer dört kişide ben ve batak ekibim .
öncelikle size ekibimi tanıtayım;
kuru ömer ; esrarkeş olduğu için değil çok zayıf olduğu için kuru lakabına layık görülmüş olan ömerin matematiği çok iyidir, derslere katılır bir insan gibi dinler matematik dışında hiçbir dersten bir bok anlamaz .
kız ali; bu arkadaş her derse ilgi gösterir ama ne hepsini çok iyi bilir ne de bilmez, öyle ortada .
templar; sayısalcı olmasına rağmen sözel derslerde başarı göstermesiyle ünlüdür dershane ortamında, derslere girmez , lise türkçesiyle dershanede takılır, allahın malı 2x2 = 3 deseler inanacak kadar iyi anlar matematikten, bu arada 2x2 = 8 dir bunu sonra tartışırız .
lakabı olmayan dördüncü arkadaş templar'ın aynısıdır. dördüncü diyorum dershaneyle onunda ilgisi yok olayı masaya bağlayalım .
hocalar gelir gider birşeyler öğretmek ister, içeride bazı arkadaşların işi aşk meşk, bir grup kumar derdinde, hiç anlamayan bir üçlü var, zor lan dershane öğretmenliği.
22 yaşında hoca gelir öğrencinin yaşı 24 oha, kız ders vericem diye gelir iffetini koruma çabasından tahtaya birşey çizemez, arkanı dönebilirmisin lan bu öküzlere ?
eşcinsel bir hoca vardır, adam sonuçta işini yapar dersi anlatır, görünüş olarak erkek diyeceğimiz fakat o hocadan daha ibne birisi çıkar adamı geyiğe alır, lan totoş sus adamla geyik yapma dimi ? nerde .
sonra ne olur efendim, bu batakçılardan ikisi, iki yıllık okulları kazanır, diğer ikisi diğer yıl sınava tekrar hazırlanır, hocalarla geyik yapan arkadaşların çevre illerde iki yıllık okullarda olduklarını duyarsınız üzülürsünüz, etüt olayına gelince, sanki market promosyonudur ülkemizde, bütün öğrenciler koşuşturur hocam etüt var mı etüt kaçta ? lan gelin ben size kahvede etüt vericem gelin gelin .
hocam etüt var mı demek ; 'biz sizin derste anlattıklarınızdan bir bok anlamadık adam gibi ders anlat lan' demektir .
yahut; 'biz o mallarla oturunca anlamıyoruz üç beş kişi gelelim öyle anlatın' demektir, git evine soru çöz hıyar herif .
özal'in sayesinde olusmus bir fenomendir. belirsiz sifattir. kacinin nereden geldigi belli ki? kim kontrol ediyor ki? bir devlet okulunun ogretmeni kadar ogretmeye istahli olabilir mi? *
dünyada birçok ülkede yapılan meslektir misal abd, japonya, almanya. haa türkiye'deki gibi ilkokul 2. sınıfta başlanmıyodur fakat japonyada üniversite sınavlarına hazırlık kursları yaygınmış bildiğim kadarıyla.
devletin zamanında fazla tölerans göstererek izin verdiği bir sistemin artık baş edilemeyecek bir durum alması sonucunda bir çok genci sömürür gibi çalıştırmasıdır.
Uyanık dersaneler öğretmenlerini girdiği ders saatine göre sigortalattığı için 6 yıl çalışıp toplam 2 yıl sigortalı olmayı, baba zoruyla dersaneye gelen veletlerin ders dinlemeyip her türlü haylazlığı yapıp sonrada bu hoca öğretemiyor demesini, pazar günleri herkes keyif yaparken bu veletlere bir şeyler öğreteceğim diye boğaz patlatmayı, pazartesi günleri herkes çalışırken tatil yapıp tatilin keyfini bu yüzden alamamayı, bu yüzden dersaneci olmayan eşinle felekten bir gün çalamamayı, yarı yaşındayki zengin veletlerin paranı ben veriyorum nazımı çekeceksin mealindeki ağız kokularını sindirebilmeyi peşin olarak kabullenmeyi gerektiren meslektir.
sıradan bir dershane , hoca fonksiyonları anlatıyor ;
- arkadaşlar bugün fonksiyonları anlatacağım ve ömürünüz boyunca unutmayacaksınız bu dersi , fonksiyonları türk aile yapısına göre ele alabiliriz, her çocuğun bir babası olacak .
babasız çocuk peach tir . şeftali dedim yanlış anlaşılmasın, şimdi bakıyoruz ;
****** *****
* a * * a *
* b * -- * b *
* c * * c *
* d * * *
* * * * *
***
- çocuklar bakıyoruz a,b ve c nin birer babası var fakat d'ye soruyoruz 'yavrum baban kim' diye havaya bakıyor bir a'ya bir b'ye bakıyor baba baba diyor ! o zaman bu arkadaş peach oluyor . gördünüz mü çok basit, şimdi defterlerinizden bu sayfayı yırtın .
not: dediği kadar oldu vallahi 6 senedir unutamadım bu dersi .*
edit: ben şu şekilleri çizemedim lan olmuyo bir türlü neyse takılmayın oraya zaten bu yaşıma kadar resim dersinde güneş bile çizemedim o yüzden hiç gocunmuyorum .
dershane sahiplerinin eğitimhane gözüyle değil de ticarethane gözüyle baktıkları yarışa hazırlık kurum. dershanede çalışan öğretmenler kendilerini öğretmen gibi hissetmezler.
insanla ugrasmak, hele ergenlerle ugrasmak, hele hele bi de bunlarin velileriyle ugrasmak, ustune bir de cins idareci ve is arkadaslarin varsa ve o idareciler seni essek gibi kullanmak icin firsat kollayan birileriyse cekilecek is degildir.
devlet öğretmenleri gibi ezbere çalışmazlar. olayları daha farklı, zekaları daha yüksektir. burda devlet öğretmenlerini kesinlikle küçümseme gibi bi durum yok. ama dershanede daha fazla doğaçlama oluyor. sistemler değişiyor vs. ama okulda 20 yıldır aynı şeyler.
haftada 6 gün 6 saat ders ve bir o kadar da birebir dersin karşılığı 400 tl. meb öğretmenleri boşuna ağlamasın, tüm yük bizlerin omuzlarında. salla başı al maaşı değil bizim halimiz. sadece yol ve yemek parasına çalışıyoruz ama sizin kadar isyan etmiyoruz. bu yüzden öğretmenlik mesleğini hakkıyla dershane öğretmenlerinin gerçekleştirdiğini düşünüyorum.
mesleğin en kötü kademesidir.
akademisyenlik > devlet kadrolu > devlet sözleşmeli > devlet ücretli > dershane
eğitim alanında dante nin inferno su türevi bir sisteme sahibiz.