eğer derste topu topu 3-4 kişi varsa ve bir kişi de koşarak zar zor yetişmişse dahi geç kaldığı gerekçesi ile ayar verip dışarı gönderen hocadır. (bkz: süleyman tuluğ ok)
okulu, dolayısıyla öğrencileri ego tatmin edevatları olarak gören hocadır. hatta, "geç kağıdı getireyim mi" denilip ardından sınıftan çıkıldığında müdür yardımcısına durum anlatılır, o da şöyle der; söyle yoklama kağıdına x dakika geç kaldı yazsın numaranın yanına. kimi kime şikayet ediyorsun anasını satayım..
derse neredeyse profesörle 'atbaşı' girersiniz. o, burun farkı ve vücut çalımıyla sizden önce girer içeri.
amfidekilerin dikkatle izlediğini bilerek size döner, gözlüğünü burnuna indirir ve ukala bir tavırla size bakarak; el işaretiyle 'çık dışarı' der.
bu nasıl bir ukalalıktır? o kadar zorunuza gider ki, 'indir lan elini!' dersiniz rezil olma psikolojisiyle. ardından arkanızı dönüp çıkarsınız. tabii o yıl bir daha okula uğrayamazsınız. ben biraz daha sağlama alıp okulu bıraktım.
sonradan duydum ki okulda efsane olmuşum.
'güzelim bölüm gitti oğlum ne efsanesi?'
(bkz: havan kime aslanım)
(bkz: ben sana hoca olamazsın demedim adam olamazsın dedim)
ben bunca yıl uğrastım hoca oldum bu ipneler beni nasıl sallamazlar ulan diyen hocadır.ama bilmez ki annesinin kulaklarının cınlamasına sebep oldugunu.
-cık dısarı gec kaldın
+almazsan alma lan kendin kaybedersin *
koridorda karşılaştığınızda, sizin önünüze geçmek ve dolayısıyla sizi derse almamak için, depar atabilecek hocadır. bizim okuldadır bu hoca, *, söz konsu yarışı kazanmış ve arkadaşı sınıfa almamıştır
en kötünün yanında iyi sayılabilecek hocadır. ders zili çaldığı an sınıf koridordadır ve sınıfa doğru gidiyordur. mevzu bahis çakal hoca ise benim biraz önümdedir ve ben yeni farketmişimdir. prensipleri gereği(!) kendisinden 1 saniye bile olsa sonra geleni derse almadığını bildiğim için hızımı arttırmışımdır. bunu farkeden hoca da hızını arttırmıştır. ben dumurlara uğramış bir şekilde ve içimden küfürler ederek yavaşlayıp hoca girdikten sonra kapı önünde durmuşumdur ve bütün sınıf olaya şahit olmuştur. lakin bu hoca sırf bana özel olarak gıcık olduğu için böyle bir ibnelik yapmıştır. ben ise "mutlu oldunuz mu hocam?" diyip spor salonunun yolunu tutmuşumdur ve giden yarım gün devamsızlık ziyan olmasın diye okuldan kaçmışımdır.
öğrencilerine kan kustururken kendisinde yarım saat geç gelme hakkını gören hocadır. sanki zaman hocanın keyfine göre işliyordur. derse yarım saat geç girer ama yine de kendisinden birkaç dakika geç gelen bir öğrenciyi olmadık şekilde tersleyerek dersten atar. tüm profesörlerin biraz sorunlu olması ilkesini kanıtlayan davranıştır ve ancak kendilerine yakışır.
efendim vardı bizim eğitim hayatımızda da böylesi. derslerde, sınavlarda anamızı ağlatırdı. kapıyı kapadığı an dışarıda kalanı almazdı içeri. ara vermek için saniyeleri sayardı bir de.
- hocam ara versek?
- daha 47 saniye var höröcan.
- hocam ama?
- bak zamandan çalıyosun şu anda.
- tamam hocam tamam. *(senimnagodumunung...)
- efendim?
- yok bi'şey hocam.
ertesi sene rektör değişince, ideolojiler de değişti. bunu aldılar kadrodan, biraz aşağı çektiler paçasından. ne olduysa herif kadayıf kıvamına geldi. sene boyu imzaları kontrol bile etmedi. ilk derse girdikten sonra tüyerdik yok saymazdı, aynı haftada 8 imza atardık bir şey demezdi. tavırlar da değişti, dersi dinleyecek olan benden önce gelsin tripleri, ders bölünüyor benden sonra girmeyin falan yalan oldu. hatta sınavdan önce önemli yerleri not aldırmalar, ders boyu süregelen şakalar, yok efendim tatlı dil güleryüz falan...
okul bitip de ayrılırken son ders topladı tüm sınıfı, çıktık bahçeye. gitmiş marketten koliyle topkek, kola-fanta neyim almış. millete dağıttı, geçti ortaya bi' de veda hutbesi okudu. şaka maka duygulandık lan. hayır üç sene anamızı ağlatan adam bu muydu yani, nasıl böyle bir anda değişti, ne yaptılar yavrum sana, gece rüyana ak sakallı dede mi girdi; bir türlü anlam veremedik.
sonra ne mi oldu? vallahi akıbetinden haberim yok, ama bu gazla bırakmıştır da akademik hayatı.
