insan öğrenerek gelişimini sürdürür. öğrendikçe hayata karşı kendi bakış açısını oluşturur.
okullarda öğretmenler öğrencilere hayatlarında "sözde" lazım olacak bilgileri belirli süreler içerisinde verirler.
bu süreç oldukça acımasızdır çünkü insanın kazanması beklenen iyi davranışları "nedense" bir türlü kazanamadığı,
üstüne üstlük yıllarını da heba ettiği rahatlıkla gözlenebilir ve dönüp ardına baktığında beni bana bıraksaydınız daha güzelini öğrenirdim diyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. insanı eğiten hayatın ta kendisidir.
bir öğretmenle öğrencisi arasında geçen bir dersi konu alan tiyatro oyunu.
Eugene Ionesco'nun "Ders ve Sandalyeler" adlı oyunundan uyarlayan Ayşe Burcu Eren'dir. Murat ipek'in yönettiği oyunun oyuncuları, Ayşe Burcu Eren ve ibrahim Can'dır.
--spoiler--
Ders esnasında olanlar, bireyin içsel çatışmaları, sahneye yansıyor. Hikayede tekrarlanan son, oyunda bir süpriz olarak karşımıza çıkıyor ve gündelik hayatın absürditesi, tüm trajikomikliğiyle gözler önüne seriliyor. Ders, anlamsız bir dünyada şaşkınlık içinde sürüklenen, çaresiz bireyler arasındaki iletişimsizliği gözler önüne seriyor. izleyiciye verilmek istenen yegane mesaj, Ionesco'nun şu sözlerinde somutlaşıyor: "Bu dünyaya yardım edebileceğini sanmaktan gülünç ne olabilir?"
--spoiler--
şuanda içimi kemiren,sırf onun yüzünden son bikaç haftadır her türlü nesneye küfrettiğim,artık tiksindiğim ve hayatımı kendi elleriyle boğmaya başladığını düşündüğüm iğrenç yaratık.