ceyreklerde, yirmi gecelerde, yirmi beş kalalarda çalışmaya başlamak uğursuzluk getiriyor. hele bir saat başı olsun, düz hesap olur, hem biraz yorgunum o ara azıcık televizyonun karşısında ayaklarımı uzatırım. ve o ara bitmek bilmez.
vicdan rahatlatmak için uydurulan bahanelerdir.
-bu saatten sonra çalışsam da bir şey anlamam zaten
-bu saatten sonra ne kadar çalışabilirim ki?
(bkz: sınava son gün çalışmak)
portakal soymak ellerdeki kokusunu gidermek için hiç gerek yokken banyo yapıp gidermeye çalışmak, ardından mutfaktaki hamam böceklerine kolonya döküp üzerine kibrit çakmak. en sonunda tüm geceyi mahfettim moralim bozuldu diyerek uyumak
-ben nasıl olsa zekiyim, çalışmasam da yaparım.
-hem belki çok ders çalışanın sabah karın ağrısı tutacak, yani çalışsam da yapamama ihtimalim var. yorulmamış olurum.
-ikinci dönem geçer not alsam zaten geçiyorum, bu dönem niye sıkıntıya gireyim ki?
-zaten okuldaki başarı ile hayattaki başarı bir değil ki, bir sürü başarılı insan üniversite mezunu bile değil.
-hoca zaten hiç anlatamadı, bu notlardan okusam da anlamam.
-dönem ödevimi bu dersten alırım, yırtarım.
-bu hocadan en iyi çalışan ile doğru dürüst not alamıyor, benim bu kadar konu eksiğim varken ne kadar uğraşsam nafile.