--spoiler--
geçmiş zaman, hiç geçinemeyen bir baba ve oğlu varmış. baba , oğlunu
" sen adam olamazsın"
diyerek devamlı ikaz edermiş. gel zaman git zaman oğlan, ülkenin veziri olmuş. genç vezir, adamlarına babasını yanına getirmeleri için emir vermiş. yaşlı baba , yaka paça vezir oğlunun huzuruna çıkarılmış. kendisi ile gurur duyan vezir,
"bak baba gördün mü beğenmediğin oğlun vezir oldu"
demiş. baba oğluna şöyle bir bakmış ve demiş ki ;
"oğlum, ben sana vezir olamazsın demedim, adam olamazsın dedim".
--spoiler--
Profesör, felsefe dersinde büyükçe bir kavanozu masanın üstüne koymuş ve içerisini tenis topları ile doldurmuş. Öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade etmişler. Bu sefer çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza dökmüş, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmuş.
Öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sormuş profesör. Öğrenciler :Evet doldu demişler."
Profesör bu kez kumu yavaşça kavanoza dökmüş. Kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurmuş. Tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.
Öğrenciler de koro halinde "Evet, bu kez gerçekten doldu" demişler. Gülümsemiş profesör ve masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi kavanoza boşaltmış. Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurmuş.
Profesör "Eveeet" diyerek: "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım. Şöyle ki; bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz, aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız vs. Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl taşları ise daha az önemli olanlar; işiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir. Şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerli. Vaktimizi ve enerjimizi ufak tefek şeylere harcar, israf edersek, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sıhhatinize dikkat edin. Eşinize ilgi gösterin. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Kavanoza öncelikle tenis toplarını yerleştirin. Hayatınızdaki incelikleri sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur!" demiş. Bu arada bir öğrenci parmağını kaldırmış ve sormuş: "Peki, o iki fincan kahve nedir hocam?" Profesör bilge tavırlarıyla eklemiş: “Bu soruyu sorduğuna sevindim. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek vakti ayırın!"
bir göçmen kuş, güneye doğru uçuyormuş sürüsünden ayrı. küçük kanatları fazla dayanamamış soğuğa ve düşüvermiş bir tarlanın ortasına. oradan geçen bir inek, zavallı kuşun üstüne dışkılamış. göçmen kuş dışkının sıcaklığıyla kendine gelmiş, neşe içinde ötmeye başlamış. onun sesini duyan bir kedi, kuşu dışkılardan bir güzel temizlemiş ardından da midesine indirmiş. bu hikayeden çıkarılacak dersler varmış. size her pislik atan size kötülük etmiş demek değildir, sizi pislikten her kurtaran da size iyilik etmiş demek değildir gibi. ama bence ana tema şudur: pisliğin içinde bile olsan, ne var ki mutluysan, sesini çıkarma..
anlamlı bir mesaj içeren insanın ders çıkardığı hikayelerdir.
Hintli yasli bir usta, ciraginin surekli herseyden
> sikayet etmesinden bikmistir. Bir gun ciragini tuz almaya
> gonderir.
> Hayatindaki herseyden mutsuz olan cirak dondugunde,
> yasli usta ona, bir avuctuzu,bir bardak suya atip icmesini soyler.
> Cirak, yasli adaminsoyledigini yapar ama icer icmez agzindakileri
> tukurmeye baslar.
> Tadi nasil? diye soran yasli adama ofkeyle aci diye
> cevap verir.
> Usta kikirdeyerek ciragini kolundan tutar ve disari
> cikarir. Sessizce az ilerdeki golun kiyisina goturur ve
> ciragina bu kez debir avuc tuzu gole atip, golden su icmesini soyler.
> Soyleneni yapan cirak, agzinin kenarlarindan akan suyu koluyla
> silerken, usta ayni soruyu sorar:Tadi nasil?
> Ferahlatici diye cevap verir genc cirak. Tuzun tadini
> aldin mi?diye sorar yasli adam,
> Hayir diye cevaplar ciragi. Bunun uzerine yasli adam,
> suyun yanina diz cokmus olan ciraginin yanina oturur ve
> soyle der:
>
> Yasamdaki acilar tuz gibidir, ne azdir, ne de cok.
> Acinin miktari hep aynidir. Ancak bu acinin siddeti, neyin icine
> konulduguna baglidir.. Acin oldugunda yapman gereken tek sey aci
> veren seyle ilgili hislerini genisletmektir. Onun icin
> sen de artik bardak olmayi birak, göl olmaya calis