Neden bilgisayarda yapıldığını anlayamadığım iştir. Eskiden nasıl yapılıyorduysa* öyle yapılsın gene. Şu an yürürlükte olan sisteme göre sabahın köründe bilgisayar sırasına girilir, alınacak derslerin yarısının mevcudunun dolmuş olduğu görülerek hayrete düşülür, müdüriyete çıkılıp yer açtırılır(aptallar bir tane açıyor, sen bilgisayar başına dönene kadar kapıyorlar, açsana üç beş tane, talep var demek ki!). Sonra danışmanın yanına gidilip, alınan dersler onaylatılır. Elbette kapısına gidilen bu iki kişi, müdüreyle danışman yerlerini en az iki saatliğine terk etmişlerdir, başkaca işlerini* halletmekle meşguldürler. Onay alındıktan sonra da terlemeye devam edilir, çünkü kaldığınız dersleriniz vardır ve tekrar alıyorsanız bunları, saatleri muhakkak çakışır yenileriyle. Düzeltmek için iki hafta sonrasını, ders alma-bırakma haftasını beklersiniz. Oysa herkes alacağı derse yazdırsın ismini, bir kaç sekreter koysunlar her bölüme kontrol etmek üzere kağıtları. Ama saçma sapan "ortalamana göre alacağın ders sayısını sınırlandıran mantık" buna müsade etmez. Sana ne kardeşim ben alıyorum o kadar dersi, zorlanırsam zorlanırım. Hem bu muhteremler başarımızı düşünecek olsalardı dönem kaybettiren dersleri yaz okulunda açarlar, olmadı kazığından da olsa sınavını yaparlardı. Yani okullar ya bıraksınlar teknolojiye ayak uydurma zırvasını ya da fikstür çekimini federasyona devretsinler.
dönem başlarında yapılması zorunlu tutulan karın ağrısıdır. geç kalırsan sürüm sürünürsün.. bilerek süründürürler adamı, ordan oraya, bugün git yarın gel..
türkiye'den fransa'ya gelince türkiye'deki danışmanların elini öpeyim dediğim işlemler safhası. türkiye'de olsan, bütün derslerini seçersin, imzalarsın, bu kadar basit. yahu arkadaş, burada her ders için, sınıflara gidiyorsun, hocayı buluyorsun. sana fiş veriyor ve grubunu seçiyorsun, fotoğraf ekliyorsun her ders kaydı için, evet. ulan ne kadar da severler evrak, posta işlerini?!
