Bana birinin önemli olanı söylemesini istiyorum;buna hakkım var!
Sormak en doğal hakkım...
Kurduğum cümle anlamsız olabilir
Şu an kendimi anladığım zamanlardayım.
Uzak yollara yürümüşüm ve yürümeye devam ediyorum şimdilerde.
Bakışlarımla etkilemişim duygulu dokunuşları...
Hissetmişim kırmızının isterik benliklerdeki sigara kokusunu.
Tahrik olmuşum çekici tutkuların tatminkar hislerinden.
Benliğimi eritmek istiyorum,geçmek istiyorum soğuk odaların bana anlatabilmek istediği sorgusuz tıkanıklarımdan.
Beynim her zaman uyuşuk.
Demli zamanları bir daha asla hatırlamayacak ya da hatırlamak istemeyecek insanlardanım.
Kendimi üç beş damla ile tarif edemem ki ben!!!
Çünkü senin görebildiklerinden çok daha fazla derin bir yerlerdeyim.
Belki doğum senin göremediğin anlamlardadır.
Ölüm de bu denli derindir aslında.
insanların ayıkken fark edemeyeceği kadar derin bir kuyudur...
Bugün görebildiysem bazı şeyleri şükredebilmek ya da vicdanen rahatlayabilmekten değil.
Farkında olabilmektendir anladıklarım ya da farkında olabildiklerim.
Bırak biriktirdiklerim bir bir aksın kağıtlara
Ve her biri bir düş baladı olsun.
Varsın kimse anlamasın beni,varsın en sevdiğim bile anlamasın...
Varsın mezarlık çiçekleri sıyırarak kessin her bir yanımı
Aşkımın sana kalan damlaları da yok olup gitsin satırlarda...
Ben yine de mutluyum yine de bitmez ruhumun görebildikleri.
Bitmez tazelenen ruhun ölüme yakınlığı...
Gün geçtikçe daha bir yakınlaşacak ölümle yaşamın kesiştiği nokta
Bu bezeyiş ve kurgulanmış zamanlar bitecek.
nekropsi nin 1996 çıkışlı mi kubbesi albümünden bi parça. kanımca biz türkler tarafından yapılmış en güzel albümlerden olan mi kubbesinin en güzel çalışmalarındandır.
derinlik yoktu aslında.
giz yoktu.
anı yoktu.
söz yoktu.
biraz duman, biraz göz yaşı, biraz kin vardı,
bi parça da ışık.
her şey böyle başladı...*
varoluşun amacıdır, arzulanandır.
fazla derinlere dalma boğulursun denir ama bilinmez ki derinlere inenler boğulmaya karşı daha hazırlıklıdır.
boğulanlar daha çok denizin yüzeyini komple keşfe çıkanlardır ya da denizin tadını çıkarmaktan başka gayesi olmayanlar.
bir de bataklıklarda derinleşenler vardır ki onlarınki sadece tuhaf.
bir deniz varken bataklığı tercih etmek!? böylesi derine de inse, çamur banyosuyla temizlendiğini de düşünse oyalanmaktan öte gidemez.
sığ olmanın karşısında durur. daha arka plandadır ve bu yüzden daha temizdir.
derinlik sessizdir. dingindir. yavaş ilerler. görece yavaştır aslında. anlaşılmak ister, sabır gerekir bu yüzden.
deli gibi tüketme çağındayız, derinlik çatı katlarında tozlar içinde. bu sefer de önce tozlarının alınmasını bekliyor.
sığ olanı küçümsemek değil amaç ama daha yoğun olana bu düşmanlık da niye? bu aceleci tavırlar neden?
sindire sindire yaşamak varken...
hayat dediğin şey bu değil! bence değil...
derinlik aradı. kimi zaman karanlık gecede gökyüzünde, yıldızlarda, ayda. kimi zaman denizin gök ile birleştiği sonsuz ufukta, kimi zaman bulutların dağlar ile kavuştuğu zirvelerde. göklerden gelen bir derinlik aradı.
göklerden avluda oynayan çocuğa kaydı gözleri.
bak şu güzel çocuğa. dünya derdinden habersiz oynuyor. büyüyecek daha, birçok yol yürüyecek. omuzlarına kesif bir yalnızlık çöktüğü de olacak. birçok mutsuz olduğu zamanlar olacak, kaçışı yok bundan. sevinçli hallerinde insan hep sevinçli kalacakmış gibi hissediyor, sanki bilmiyor o sevinç geçici. biliyor ve bilerek unutuyor. üzüldüğünde karamsarlığı da ekliyor aynı insan, sanki hep aynı kalacak. bak şu güzel çocuğa nasıl da gelecekten habersiz ağacın, bulutun, kırların, oyuncakların tadını çıkarıyor.
avluda oynayan çocuktan kuyuya kaydı gözleri. kuyudan aşağı baktığında sakin bir su gördü dipte.
ama bu sudan ötede bir şeye aktı içi. derinliği daha önce kuyuda aramamasına şaşırdı.
suya akseden kendi görüntüsüne derinlik yükledi. derinlerdeki ben diyerek hayal etti sudaki aksini.
sanki kuyuda bir ''ben'' var da kuyuya çağırıyor.
insanın kendisiyle böylece uğraşması ne güzel. ne güzel korkmadan kendi üstüne gitmek. arzularının, hırslarının ötesinde ''ben'' diye hissettiğini araması. ''ben''i bilmeyen, hissetmeyen ''ben''den ötesini ne bilsin?
su ışıkla bir oldu, hapsetti kendisini karanlık kuyunun dibine. suda dalgalanan kendi silüetine daldı. gözlerini suya verdi. su gözlerine doldu. adeta kuyu ''ben'' dediği oldu. bir büyücü suya okumuş da su, kendisine bakandan kendisini alıyor hapsediyor gibi. masal ile gerçek arasında bir an. an işte. öyle ki içinde duyduğu ürpertiyle sudaki aksine kelimelerden öte sordu; kimsin sen?
kuyudan ses gelmedi.