deri döngüsü

    1.
  1. Güneş sakallarından süzülüp havaya karışıyordu adeta... Yaşlı adamın beyaz-sarı karışımı sakalı uzun, tel tel dökülen bir görüntüye sahipti. Bu haliyle çok da ümit vaat etmiyordu ihtiyar. Ağır aksak yürüyor, önüne gelen çöp konteynerlerini bir kaşı havada, merakla karıştırıyor; hemen hemen çoğundan bezgince ayrılıyordu.

    Ayaklarını yerde sürürken çıkan sese, eliyle çektiği yirmi beş yıllık pazar arabasının artık pastan yarı dönmez hale gelmiş tekerlekleri de karışıyordu. Pazar arabasının içi boş sayılırdı: Eski bir çizgi roman (pek çok sayfası eksikti, bir kısmı da yanmıştı ama cildi hala sağlamdı), bir portatif el radyosu, paket lastiğiyle sımsıkı sarılmış yırtık pırtık bir iskambil destesi, tabanı yer yer delik bir çift ayakkabı ve deriden; içi hemen hemen boş bir cüzdan vardı.

    Sabahın ilk saatlerinden bu yana sokakları arşınlıyordu yaşlı adam. Karnını zar zor doyurabilecek üç beş lokma, bir çift ucu hafif yanmış çorap -ki onları hemen ayağına geçirip iki haftadır giydiklerini kendisinden daha çok ihtiyacı olan birisinin alması için çöpe bırakmıştı- ve bir çatal bulmuştu. Çatalı, biraz üstüne silip temizledikten sonra çantasının içine dikkatlice yerleştirmişti.

    Kolundaki saate baktığında henüz yedi olmadığını görünce hayıflandı. Zaman çabuk geçiyordu, şehrin boş halini çok seviyordu. ironik geldi bu durum, şehir gerçekten boş olsa o aç kalırdı. Yani, zaten hep açtı ama... Tamamen aç kalırdı.

    Ürperdi.

    Bu düşünceler eşliğinde karşıdan karşıya geçerken acı bir fren duymasıyla bulutlardan yere düştü. Yere düşme kısmı mecazi değil, ah, hayır. Yaşlı adam havada süzüldü ve yere kapaklandı! Ona çarpan arabadan önce fren, sonra kapı açılıp kapanma sesi ve bir süre sonra tekrar gaz sesi duyuldu.

    ihtiyar, birkaç nefes daha aldıktan sonra gözlerini ilelebet kapattı.

    Araç gittikçe hızlanırken meçhul sürücü, dikiz aynasından bakıyordu. Yaşlı adamın ayağa kalkmadığını görünce içi rahatlamıştı. Hayatta kalıp acı çekmesindense ölüp gitmesini yeğlerdi, azıcık kalmış vicdanıyla. Yanındaki koltuğa elindeki cüzdanı bırakmadan önce kabının üzerinde parmağıyla biraz gezindi.

    Böyle bir cüzdanın o adamda ne işi olduğunu bilmiyordu. "Muhtemelen çalmıştır!" diye içinden geçirdi sapağı dönerken. Ayakları hala birazcık titriyordu ama ilk kez karşılaştığı bir kazaya karşılıklı çok soğukkanlı davrandığını düşünüyordu: Adamın kimliğini belirlemelerini bir nebze engellemişti cüzdanını çalarak. Aracının önünde olası kan izlerini bir hayvana ait olduğunu söyleyebilirdi, dna testi yapılsa bile adamın kayıtlı olacağını sanmıyordu...

    Tabii ki, cüzdanın içinde kimliği varsa!

    Endişelenip cüzdana uzandı, araladı. iki katmandan oluşan, ince bir cüzdandı. içinde kimlik falan yoktu; sadece iki üç yarım yamalak fotoğraf...

    Sinirlendi, fren yaptı; sert bir fren. Durumu kafasında tartmaya girişti. Dönüp tekrar adama baksa, saat henüz yediyi iki geçiyordu. Vitesi bire alıp sinyal dahi vermeden direksiyonu kırıp gazı kökledi. Ancak öyle bir ses gelmişti ki, motordan gelmesi mümkün değildi! Başını sağa sola çevirmek istedi ama namümkün! Boynu kopacak gibi acıyordu.

    Elini götürdüğünde ılık bir sıvı geldi ve beyni, o sıvıyı görünce çalıştı: Aracını döndürürken dönüş yönünde gelen bir araç onunkine bodoslama dalmış olmalıydı. Midesi bulandı ama kusamadı. Midesine bir şeyler batıyordu... Direksiyonu tutan elinde cüzdanın olduğunu hayal meyal fark etti, görüş alanı kararıyordu. Son gördüğü şey, cüzdanın çekilip alındığı olmuştu.

    Cüzdanı çekip alan, nispeten zayıf bir kadındı. Kendi aracında fazla hasar yoktu ama çarptığı arabanın neredeyse tamamen içine göçmüş olması ilk bakışta korkunçtu! Neticede, o aracın içinde o da olabilirdi! Cüzdana, arabasına dönerken baktı; içi boştu. Şaşırdı. Paraları olmamasını anlardı da, öyle lüks bir araca binen birisinin kimlik veya ehliyetini taşımaması?

    Tekrar araca bakmak için dönerken aracın alev aldığını gördü. Gözleri büyüdü, dönüp sarıldı direksiyonuna; rotasını tamamen terse çevirdi. Olabildiğince erken hızlandı, gözleri dönmüştü. Daha önce de bir kez ölümle sonuçlanan kaza yapmıştı ancak olay yerine gelen polise biraz 'ilgi' gösterince hepsi hallolmuştu! Tabii, adresini bulan polise o günden beri her ay birkaç kez daha 'ilgi' göstermek zorunda olması hariç bir sorun yoktu. Hapis yatmaktan iyidir, diye homurdandı.

    Cüzdanı hafifçe okşadı. Kabı deridendi; sarı, pullu bir şeydi. Hafifçe araladı. Üç tane siyah beyaz fotoğraf vardı. Hüzünlendi, siyah-beyaz fotoğraflar onu hep hüzünlendirirdi. Gözleri hafifçe dolmuştu. Rahmetli anneannesinin dedesinin fotoğraflarına bakışı geldi aklına. Siyah beyazdı onlar da...

    Dalmış gidiyorken, arabasıyla bir şeyin üzerinden geçti. Sarsılmıştı. Durdu. Dönüp bakınca yerde yatan bir adamı gördü, şaşkınlıktan açılan ağzını eliyle kapatmak zorunda kaldı. Çevresini de kolaçan ederek araçtan inip yerde yatan adama ilerledi... Yerde yatan adam çok yaşlıydı. Elinde hala cüzdanın olduğunu adamın başına gelince fark etti.

    Eliyle hala sımsıkı tuttuğu pazar çantasına pek ihtiyacı kalmamışa benziyordu artık. Çevredeki apartmanlara dikkatlice bakan kadın kimsenin onu görmediğini fark edince derin bir soluk koyup elindeki cüzdanı yaşlı adamın çantasının içine atıverdi. Kimsenin cüzdan üzerinde parmak izi arayacağını düşünmüyordu.

    Üstelik garip bir şekilde, cüzdanı çantaya attıktan sonra yaşlı adamın yüzünün daha huzurlu göründüğü izlenimine kapılmıştı! Arabasının tekerine kan bulaşmadığını görünce de mutlu olan kendisi olmuş ve gazlayıp gitmişti...

    (***)

    Üç gün sonra evinde kahvesini içerek mukkavva keserken, tüm keşmekeşi unutmuş; hazırlamakta olduğu projeden başka bir şey düşünemez olmuştu kadın. Hatta kapı çalınınca ilk başta duymadı, ısrarlı ısrarlı çalınınca daldığı işten başını kaldırabildi.
    Kapıyı açınca 'o'nu gördü. Kabusunu.

    "Şimdi olmaz! Çok önemli bir işim var!" diye tıslarcasına kapıyı kapatacak oldu, adam kolunu ve ayağını eşiğe koyup kadını durdurdu. Kadın şaşırdı. Daha bir sert iteleyecek oldu, kapıyı tek hamlede açtı polis.

    "iki cinayetten aranıyorsun!" diye bağırdı kapıyı sertçe kapatırken. Kadın önce mevzuyu anlamasa da, sonra gözleri büyüdü.

    "Birisi kazaydı, yaşlı adam da zaten ölmüştü..." diye mırıldanarak kalakaldı. Polis başını salladı, "Ben bilmem!" diye homurdandı: "Aracını tespit ettiler, kimliğini bulmaları an meselesi..."

    "N...nasıl?" diye sordu kekeleyerek, saçlarını ellerinin arasına almıştı.
    "Senin çarptığın adam, yerdeki adama çarpmış. O adamdan sana kadar geleceklerdi işte..."

    "Sen benim olduğumu nasıl anladın?" diye çıkıştı bu kez kadın.

    Adam derin bir nefes alıp, bilgiç bir edayla konuştu: "Bendeki parmak izinle emniyetin elindekini karşılaştırma fırsatım oldu diyelim! Ama, sana güzel bir haberim var..."

    Elini arka cebine götürüp bir şey çıkardı. Bu, ona ulaşmalarına engel olacak tek nesneydi: Camdan giren güneş ışığıyla parlayan, sarı deriden bir cüzdan!

    Kadın gülümseyerek uzandıysa da, polis elini geri çekti. Şaşırmış bir halde adama bakarken, adam boştaki eliyle kadının beline sarıldı; kendisine doğru çekti. Kadın sustu, dişiyle dudağını kemirmeye başladı... Adam dudağıyla hafifçe boynunda gezinirken, tahrik dahi olamıyordu. Nefreti, tüm hormonal faaliyetlerini sınırlıyordu; başından beri...

    Adamın nefesini teninde hissederken bir eliyle ensesinden kendisine bastırdı, diğer elini ise kendi arkasına götürdü. Adamın soluk alışverişi hızlanmıştı, duraksayıp başını hafifçe havaya kaldırıp kendisini çenesinin altından öpmesi için izin verdi adama. Isırma-öpme arası çenesine yönelen adam gözlerini kapatmıştı... Soluğu hızlanıp yavaşlıyordu. Birden gözleri büyüdü, soluğu önce kesilip sonra aşırı hızlandı ve ağzını bile açamadan soluk alışverişi durdu. Gözleri büyük halde kalakalmıştı.

    Yaptığı projede kullandığı mukavvayı kesmek için maket bıçağını açık bir halde, tulumunun arka cebinde bulundurması; işini kolaylaştırmıştı. Adamın ense köküne sapladığı maket bıçağını hafifçe çekti, adam önünde yere yığıldı.

    Eğilip cüzdanı aldı ve aynı cüzdan olduğuna emin olmak için fotoğrafları kontrol etti, aynıydı. Gülümseyerek yerde yatan polise baktı. Bıçağı temizlemek için lavaboya giderken cüzdanı hafifçe okşadıktan sonra cebine koydu...
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük