derek walcott

entry4 galeri10
    1.
  1. 23 Ocak 1930'da Küçük Antiller'e bağlı St. Lucia adasının Castries
    kentinde doğmuş şair. Ada o sırada ingiliz sömürgesiydi. Doğum yeri, Afrika kökenli olması ve ingilizce'yi iyi kullanması Walcott'un karmaşık esinlerine kaynak oluşturdu. Walcott'un anne ve babası evleri kitap dolu öğretmenlerdi. Babası, bir yaşındayken öldü.
    Batı Hint Adaları Üniversitesi'nde Fransızca, ispanyolca ve Latince öğrenimi gördü. Yirmi yedi yaşındayken Rockefeller Vakfı'nın bursuyla New York'ta yönetmenlik dersleri aldı. Trinidad'ta Tiyatro Atölyesi'ni kurdu, Antiller ve ingiltere'de oyunlarını sergiledi.
    Boston Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı.
    Derek Walcott klasiklere, folklora ve tarihe beslediği sevgiyi evrensel terimlerle dile getirmiştir. Sömürgeci geçmişleriyle yüzleşen Antil yerlilerinin verdikleri mücadelelerden,
    Afrikalı, Hollandalı ve ingiliz kanlarının karışımı olan kendi melez ırkına duyulan tepkilere, köleliğin acı gerçekliğinden kişinin doğum yerinin doğal yapısının etkisine kadar çok çeşitli konuları kapsayan şiir, yazı ve oyunlarında zengin bir dil kullanmıştır.
    1 ...
  2. 2.
  3. AŞK ÜSTÜNE AŞK

    Zaman gelecek.
    coşkuyla.
    kutlayacaksın kendini varınca
    kendi kapına, kendi aynanda.
    her biri gülümseyecek ötekinin hoş karşılayışına.

    diyeceksin ki, şuraya otur. Ye.
    Kendin olan yabancıyı seveceksin yine.
    Şarap sun. Ekmek sun. Yüreğini sun
    yüreğine, yaşadığın sürece

    seni seven yabancıya, başkası için
    ihmal ettiğin kendine, seni ezbere bilene.
    indir kitaplığın rafından aşk mektuplarını,

    fotoğrafları, umutsuz notları,
    soy kendi yansımanı aynadan.
    Otur. Yaşamınla bir ziyafet çek kendine.
    *
    2 ...
  4. 3.
  5. 1992 'nobel edebiyat ödülü' sahibi 'saint lucia'lı yazar.

    nobel edebiyat ödülü seçiciler kurulu şunları söylüyor, onu layık gördükleri ödüle gerekçe olarak;

    " Tarihi bir vizyona sahip, çok kültürlülük vaadi içeren, fevkalade parlak şiirsel eserleri için."

    *****

    AĞIT

    Hamağımız sallandı durdu iki Amerika arasında,
    Özgürlük, özledik seni. Che'nin
    yıkılıyor kurşun bilmecesi bedeni,
    öldüler, Cumhuriyet yeniden doğması için
    önce ölmeli, diye bağıranlar,
    kafadan oy veriyor özgür doğan yurttaşlar.
    Yine de istiyorlar

    Amerika Güzeliyle yatmayı. Hem, insanlar,
    ekmek yoksa, vişneli pasta yesin.

    Ama örterken kar gibi beyaz kâğıtlar
    soykırımı,
    kalmadı artık ormanlarında kurt derinliğinde yaralı
    koşmayı, ulumayı seçme hakkı;
    saklayamaz hiçbir yüz
    toplumsal, kişisel acısını,

    beden gerilmesi, zaten yontulaştı.

    Beynine yerleşmiş kırık bir ok başı
    yerleştirir uluyan kara derili şarkıcıyı ayı tuzağına,
    genç gözler parıldar deli parlaklığında,
    süregelen hüznüyle yaşlıları yorar;
    ve kapısında her yıl leylaklar açar,
    vişne bahçesinin köpüklü dalgası
    kör eder Washington'u ve fısıldar
    kulağına, dayalı döşeli odasında suikastçının
    ideal bir Amerika'da, göz kırpan ekranları
    gösterir, yavaş ilerleyen sürüler halinde, Çeyen hayaletlerini
    ayak sürürken kazıklar, tellerle çevrili ovalarda
    fısıldayarak, ayakları bez sarılı,

    bu arada Calvin'in azizleri gibi arkalarında Gotik kapıları
    çiftçi çift, ısırıcı, yoksul, yararcı,
    kavrayarak şeytanın yabasını;
    dik dik bakıp dururlar ölümsüz buğdaya.

    derek walcott

    çeviri : nezih onur
    0 ...
  6. 4.
  7. omeros isimli muazzam bir epik şiir yazmış olan şair.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük