Anadoluda işgal kuvvetlerine karşı verilen mücadelenin yanı sıra, daha önce ingilizler tarafından Mondros Mütarekesine bile aykırı olarak haksız yere işgal edilen Musul vilâyetini tekrar elde edebilmek için çeşitli planlar tatbik edildi. Zaten bölge ahâlîsinin çoğunluğunun Türk ve Kürtlerden müteşekkil olması, Anadolu Türkleriyle kültürel bağların kurulmasında kolaylık sağlamıştı. Anadoludaki gelişmeler, kısa sürede Musul vilâyetinde de bir takım hareketlerin başlamasına yol açtı ve seri ayaklanmalar patlak verdi ve ingilizler karakollarını Revanduzdan on sekiz mil güneybatıya kaydırmaya mecbur oldular.
ingilizler, Musulda uygulanacak yönetim biçimini oluşturmada yöredeki kabiliyetli, nüfuzlu insanlardan istifade etmeyi ümit etmişler, fakat halk içinde gerek ingiliz idaresine gerekse ingiliz tahakkümünde kurulacak kukla bir idareye karşı sert bir tavır sergilemişti. Erbil, Kerkük ve Süleymaniyedeki Türkmenler kurulması düşünülen Kürdistana bağlanıp bir Kürt yönetimi altına girmek istememişler, Musuldaki Kürtler de Arap idaresini kabullenmemişlerdi. Bu karışıklık içinde, ingilizlere karşı sık sık saldırılar gerçekleştirilmiş ve Yüzbaşı Salmon ve Albay Leachman adlı iki subay öldürülmüştü. Bu arada Mustafa Kemal yöredeki aşiret reisleriyle temasa geçti. Aşiret reisleri içinde müstesna bir mevkiye sahip Şeyh Ajimi el Sadûn, mütemadiyen Ankara hükûmetiyle temas halinde bulunmaktaydı. Araplar içinde muhtelif hiziplerin yanında Türk hâkimiyetine geri dönerek bir Arap-Türk commonwealthı kurmak isteyenler ile mutlak bağımsızlıkta ısrar eden gruplar da vardı.
Iraktaki ingiliz görevlileri, ingiliz yönetimi gözcülüğü altında Büyük Millet Meclisi ile görüşmelerde bulunmayı önerdiler, bu öneri, ingiliz Sömürgeler Bakanlığınca desteklendi. Dışişleri Bakanı Lord Curzon arada sağlam bir esas bulunmadığına değinerek bu görüşmelerin yapılmasına karşı çıktı. Iraktaki ingiliz Yüksek Komiseri Sir Percy Cox, Kral Faysalın saygınlığının arttırılması ve tahtının güvence altına alınması gerektiğini savundu, ayrıca Ankara Hükûmeti ile Fransa arasında yapılan görüşmelerle artan Fransız etkinliğini kırmak için ingilterenin de Ankara ile görüşmelere başlamasını gerekli gördü.
itilâf kuvvetleri ile görüşme yapılacağını daha önceden gören Ankara Hükûmeti, konferans masasında kullanılabilecek kozlar sağlamak için Aralık 1921de asker sevkedilip Revanduz ele geçirildi.
ingilizler, Büyük Millet Meclisi planları ile ilgili bir çok varsayım üzerinde duruyorlar ve Mustafa Kemalin Iraktaki ingiliz idaresini devirmek için Haziran 1922de özel bir komite kurduğunu iddia ediyorlardı.
General Townshendin Ankarayı ziyaret ederek Türk hükûmet yetkilileriyle görüşmesi diplomatik alanda Ankaranın başarısı olarak addedilmiş ve ingiltere ile barış umudu doğduğu izlenimi yaratılmıştı. Fakat ingilterede Yunan yanlısı siyasetin mimarı Lloyd Georgeun, 4 Ağustosta Avam Kamarasında Ankara Hükûmeti aleyhine yaptığı konuşma ve Londraya gönderilen iyi niyet elçisi Dâhiliye Nâzırı Ali Fethi (Okyar) Beye Lord Curzonun takındığı tavır ingilizlerle antlaşma umuduna büyük bir darbe indirmişti.
Öte taraftan Özdemir Bey komutasında Türk birliği Musul bölgesindeki harekâtına başarıyla devam edip, 31 Ağustos 1922de Derbent Muharebesinde ingilizleri ciddi şekilde hezimete uğrattı ve Eylül ortasından itibaren Şaklava kazasına gelerek Musul ile irtibatı sağladı. Anadoluda başarı ile devam eden mücadele, Musul hattındaki aşiretleri ingilizlere karşı cesaretlendirmişti. Süleymaniye, Kerkük ve Musul bölgesi halkı, bağlılıklarını bildirmek için, vergilerini Ankaraya göndermeye başlamışlardı. Bölgede Türkler lehine değişen denge ingilizleri, Süleymaniyeyi terketmeye mecbur etti aşiretler şehre girerek duruma hâkim oldular. ingilizler bölgedeki başarısızlığın telafisi için Şeyh Mahmudu devreye soktular. Mahmudun devreye girmesi aşiretleri böldü, bir kısım aşiretler Türklerin yanında mücadeleyi yeğlerken diğer bir kısım aşiretler mahallî muhtariyet elde etmenin mümkün olabileceği düşüncesiyle Şeyh Mahmudun himayesini tercih ettiler. Bu yolla Mahmud Süleymaniyeye girmeye muvaffak olmuş fakat buradaki tavırları ile kısa sürede bütün tarafları rahatsız etmeye başlamıştı.
Irakta işlerin kötüye gittiğini görünce kendilerine dost görünen aşiretler ile bir toplantı yapmak isteyen ingilizlerin gayesi bu toplantının sonunda aşiretlere bağımsızlıklarını kazandırıp Şeyh Mahmudu da devletin başına geçirmekti. Fakat Şeyh Mahmudun Mustafa Kemal ile irtibata geçip anlaşmak üzere olduğunu haber alan ingilizler bu defa devreye Seyyid Tahayı sokmaya kalktılar ve Bağdada çağırıp yüksek komiser ile görüştürdüler.
Seyyid Taha, Türkleri Revanduzdan çıkarıp aşiretleri yanına alabileceğini beyan etmişti. Bu sırada Siirtten hareket eden Ali Bey, Musul sınırını aşarak başarılı bir şekilde ilerlemekte ve Türkiye'ye taraftar aşiretleri silahlandırmaktaydı. Musul uleması, ingilizlerin bölgede yapacakları seçimin boykot edilmesi gerektiğine dair fetva çıkarmışlar, fakat ingiliz Irak hükûmeti karşılık olarak bunların ileri gelenlerini sürgüne göndermişti.
Fevzi Paşa 7 Eylül 1922de Doğu ve el-Cezîre cepheleri komutanlarına çektiği telgrafta Musulu elde etmenin tek yolunun silahlı mücadele olduğunu belirtmişti. Bunun için de aşiretler ve yerli halktan kuvvet tedarik olunarak Özdemir Bey Müfrezesi takviye edilmiş ve imâdiye-Süleymaniye hattı üzerinden Musul-Kerküke taarruzla görevlendirilmişti. Bu sırada Batı Anadolu ve Boğazlar bölgesinde kuvvet bulundurulması gerekli olduğundan söz konusu kuvvetler batıya kaydırıldı. Lozan Konferansının toplanması ile askerî yöntemlerden bir süre için vaz geçilip diplomasi yolu ile meselenin çözümü Londra gibi Ankaraya da daha münasip gelmişti.
Lozan Konferansı müzakereleri devam ederken Musuldaki ingiliz ve Arap birlikleri 8 Nisan 1923te biri Şeytanboğazı diğeri Serderya istikametinden iki koldan harekete geçti. Bu vaziyet Özdemir Beyi çok nazik bir konuma getirmiş ve Hakkâri ile irtibatı kesilmişti. Bu durumda Özdemir Bey irana çekilmeyi uygun bulmuş ve iran makamları silahlarına el koyarak Türk müfrezesinin Türkiyeye geçmesine izin vermişti. Böylece 1922de başlayan Türk askerî harekâtı son bulmuştur,
özdemir bey yalnız bırakılmış hatta bir nevi ne halin varsa gör denilmiştir,
bugün hala kemalist kesimler bu zaferi sahipleniyorlar, ancak ihaneti neden en gelişmiş lensler yardımıyla bile göremiyor, demek ki lozan çokta iyi değilmiş.*
özdemir bey günlüklerinde şöyle diyor;
destek bir türlü gelmedi, ankara savaş planına uymadı uyamadı, ama savaş planı rafa kalkmadı,
evet o savaş planı rafa kaldırılmadı ama çok sonra bu seferlerde sözde isyanlarla suya düşecektir.