- elimden geldiğince otuzbir çekerim!
- saçı hiç sevmem ama sana yakışmış!
- Ne zaman ki bi orospu çocuğu ile 'hayır sen orospu çocuğu değilsin, benim ' tartışmasına girsem kaybetmişimdir.
- Ekseri yemek saatleri içerisinde, tek başıma girdiğin bi lokantada neyin, bir kişinin masayı işgal etmesinin önüne geçmek için ilgili kişinin, seninle aynı kaderi paylaşanların yanına yönlendirmeye çalışmasına 'tamam olabilir niye olmasın ki'' gibi bi tutumu ancak ve ancak, o, yanlarına yönlendirildiklerimin arasında kızları da gördüğümde doğru bulabilirim. Gayrı yatıya gelmedim diye çıkışır, s.kime göre oturacak yer bakınır, birden fazla beraberce yemek yemeği planlayanların pek de tercih etmiyeceği yer olması muhtemel olan kapı ağzına yakın masaya veya tuvalete en yakın masaya yada benden önce tek başlarına gelmiş birbirlerinden gözlerini kaçırak neredeyse ana yönlere bakarak tıkınanlara doğru yol alır 'o kadar boş masa var, hadi biz ağzımı açamadık, bi mal gibi geldik oturduk buraya ama sen, sen öyle misin adeta freedom hesabı bi rüzgar estirerek başkaldırdın buna rağmen o kadar tırtmışsın ki yine de buraya doğru yöneldin tüu kalıbına sıçiim bakışları' ararım ama millet baya acıkmış, yemekten başka bişi gözleri görmez olmuşya lan!
- bulunmak zorunda olduğun bi yerde ki insanların kalitesi konusunda o ana kadar sende oluşan kanaatin geçerliliğini test etmekle beraber daha hallice bi kanıya varmak istiyorsan, bilinçli bi şekilde, kendini saçma sapan kriterlerle yukarı koyan adam sığlığı intibası bırakacak şekilde, hatta içinde ''bozukluğu'' kelimesinin de geçeceği bi rahatsızlığı olan adam gibi görünme pahasına da olsa, herkesin yaptığı geyiği, gündelik konuşmaları başka bi boyuta taşımalardan, aslolanın espri yapmak değilde hayata mizahi bir yönle bakmalardan zerre anlamayanlara ayıracağım zaman hayatımdan çalınmış zamandır düşüncesi ile bi anda ilişkinin temeli olan konuşmayı ekonomik kullanarak, takınacakları tavırlara (ufak yollu acımalara, riyakarca 's.kerim lan seni üzenleri' demek olan elini omza koymalara, sevecen, içten gibi görünen sahtekarca diyaloglara) içine düşecekleri kuruntulara ( ufak bi mazi taraması ile varılan ancak bi sabi sübyanın hayatında yer alabilecek 'ha şu yüzden olabilir' türü bi alınganlığa ) hasılı kesilen ilişkinin nedenleri konusundaki çıkarımlarımlarının ne düzeyde olacağına bak derim. Valla. Şayet, sesini eskitmek istemiyor benzeri naif yaklaşımdan ziyade bi mahalleden geçerken kulağına kesik kesik belli belirsiz gelen önemsemediğin köpek sesinin giderek arttığını hissettiğin an ki hızlandırdığın adımlara denk bi duygu uyandırıyorlarsa ( bitmek tükenmek bilmeyen, tansiyonu yükseltmeye yönelik, imalı, ipe sapa gelmez burnu bokta küçük gaklamalarla falan), içine gark olduğun şüphenin haklılığı konusunda kendinle gurur duyabilirsin.
- ısıtılan çubuk makarnanın arasından ağza gelen soğuk makarna topağından, ısınmıştır herhal diye tencereden tabağa dakkasında alan benim gibi salazarlar sorumludur.
- öyle bi horlama sesi taklidi çıkarırım ki uyurken horlayan bi adamı bile uyandırabilirim.
- bozuk isviçre saati de günde iki defa doğruyu gösteriyorsa diğer bozuk bilmem ne saatlerinden farkı nedir ki o zaman? Bence, bozuk bi isviçre saati demek, günde 'en az iki defa' doğruyu göstermesi demek. 'En çok' hiç bozulmamış olması demek.
- geçen bi evin önünden geçiyodum ''demirleri sayılıyodu lan!'' desem, bana ''mutlak fakir evidir'' der misin? Yoksa mutlak ne a.q. mutfak diyemeyen annelerin mutlakı mı? dersin. dersin, dersin!!..
- denizden babam çıksa güvenmem!
- Vitrinde neyin pahalıca bi cüzdan gördüğünde 'e o kadar parayı verdikten sonra içine ne koyacağız ehü ehü ' demesek olmaz. Onun için diyelim.
- gözümden sakınılmaya çalışılsa da sakınılan şey gözümden kaçmaz!
- geçmişte bugün, tarihte bugün köşelerinde henüz hem ölüm tarihi hem de doğum tarihi ile birlikte girmiş bi kişiyi daha görmüş değilim.
- Şarkıteri! (güzel bi müzik dinleme sitesi olabilirmiş)
- LC 'ki ile waikiki'ye girilmez!
- Kitapçıda, sahafta vs türü yerlerde sayfalarını karıştırdığın kitabın içinde kulağına çalınan müzikle, korna sesiyle, harala güreleyle falan bi an için kaybolup, sesinin ayarını skiim diyeceğin türdeki bi dananın ''bu kitap ne kadar''ıyla veya aniden durarak kulağında bi boşluk yaratan müzikle falan geri dönmek..
- Açık ayranda, limonatada neyin geçerli olmasa da içindeki sıvının encamı dışardan bakıldığında belli olmayan ağzı tamamen açılmamış kapalı ayranın ve yahut kutu kolanın garsonun elinde seri bi şekilde sallandırılarak durum değerlendirilmesine tabi tutulması, içinde daha tüketilmeye hazır nevale olasına rağmen nevale sahibinin ''aliim mi abi'' demesi..
- gözlük kullanıyorum. Okumaktan falan gözlerimin bozulduğunu zannedenler var. oysa ki '' elektrik, su gibi faturalarda vuku bulan kuyruklardaki 'kaynak'lardan gözlerim bozuldu'' haberleri yok.
- mizah dergilerinin kapaklarına, sergilendikleri yerin önünden hasbelkader geçerken, maksimum dörtlü olarak öğle yemeğine çıkan ofis adamlarından bi tanesinin, işi bilen adam hesabı, bilinçli tüketici/okuyucu hesabı, şöyle bi bakınıp ''e adamlar yazmış, çizmiş elbet komiktir'' düşüncesine yenik düşerek abartılı gülüş takınıp (ki bu abartılı gülüşün kişiliği konusunda ipuçları vermesi, dışarıdan bi gözle de rahatlıkla adının konması çok da zor değildir) transit yol alan arkadaşlarını frenleyen, (amaçta bu değil mi zaten?) esasında, ekseri tabi, öyle aman aman bi sırıtışa gark etmeyen mizah anlayışına (ki olması gereken, kinayeli bi gülüştür, tuhaf sesler çıkarmayı gerektirmez), ters bir edimle, beraberinde bakındığı arkadaşına göstermeye çalışarak 'piç adam, gözünden bişşi kaçmayan adam, geyik adam' kim? Cevap veriyorum, ben..' diyen adamdır gibime geliyor. Genelde gibime gelir.
- kalkmakta olan metro, tramvaya berberce koşup binmeyi becerenin dışarda kalana duyarabildiği kadarıyla sıradaki durakta bekliyorum demekle beraber karşılıklı sırıtışları.. macera lan!
- Arkadaşlarla beraberken hep beraber olarak verilen siparişlerin arasından bi tanesinin siparişinin gecikmesi üzerinden espri üretmek..
- bi çok kimsenin şahitliği eşliğinde şakayla yaklaştığı fazla samimi olmadığı adamın, muhtemel küfre yakın fevri çıkışmasına denk bi çıkıştan imtina ederek şakasına devam ederken ki yüzünün denge gözeten mimiklerine şahit olmak, yaşamak görülmeye değer..
- Dilinin dönmediği yabancı bi kelimeyi dilinin ucuyla söylerek olası doğru telaffuz edememe durumunu legalize etmek için muhatabın söylemesine zemin hazırlar tavır takınmak..
- tam bi takılmayı yaratmaktan ziyade hafif bi sendelemeyi vücuda yaşatan asfalt, kaldırım çıkıntısı..
- Birbirlerine pişti oynamayı teklif edecek olanlardan bi tanesinin önce davranıp teklifi öne sürmesine de pişti denir mi?
- Büyükçe bi miktar değilde efenime söliim bi gazete, poça, simit vb. bişi alabilecek kadar bi miktar olan borcu, alıcısına isale ederken kabul etmeyişine, üçün beşin hesabı yapılır mı besmelesi mevz-u bahis tabii, üçüncü bi kişinin araya girerek tedavül bocalaması yaşayan paraya talip olması..
- armut ağacına çıkan armut dibine düşer!
muhatap (k)aldığı kendinden daha akıllı, daha hızlı düşünen adama, daimi kendi iyi özelliklerinden bahsedip, oysa kimi yiyo köy-kılavuz hesabı, rakibi yani akıllı adamı ekseri bir başkasının yanında; (ekseri ekseri de değil ya neyse ) teke tek gelemez bu tipler kaybetmekten korkarlar bu riski alamazlar, g.tleri yemez, bire birde tehlike oranı daha yüksektir ve bu tehlikeyi gördüklerinde de saniyesinde kendilerini asıl konunun dışında tutarak korumaya alırlar, küçük düşürmeye çalışarak tatmin olma anlayışlarını belli eden, (bunun türlü yolları var. en basitinden 'kendine hak gördüğü' el şakaları, tipolojiden devşirme laflar falan ) bir başkasının üzerinden kendi konumlarını belirleyen, yaratıcılıktan ve uyumdan yoksun olmaları hasebiyle, insanları hali hazırda etkilemenin yavşaklıktan geçtiği zanneden, (yavşaklığın sahası yoktur, her iki yarı sahada da yavşak yavşaktır) (- soyut bi ifade bu bi bok anlamadık) ''kafaya da, o akıllı adamı, kendini kabul ettirme sevdası yüzünden haylice takıp'', hayatı koftiden yorumladığının ipuçlarını veren, (ama sağlam bi ipucu, burdan tuttun mu çok şey gelir, geliyo da) derdi sıkıntısı gerçekleri öteleyememek olan- oysa ki asıl sıkıntı, niye ötelemek isteyesin, böyle de maldır bunlar, ( bundan da bi bok anlaşılmıyo) çarpık kişisel gelişiminlerinden dolayı kendi benzeri bi adamın dışındaki adamlara tahammül edemeyen, zihinlerinde gerçek bilgi açlığı yaşamadıklarından, ilgileri topuz'un ikinci yarı da ki şutuyla sınırlı kalan (bak bu kolay bişii değil, helal lan size, allahın gerizekalıları ama yine de tahammü ediliyosunuz) muhatabın akıllı adamın yani üzerinden, çaktırmamaya çalışarak (oysa kimi yiyo demiştik) kendi zeka düzeylerini belirlemeye çalışan, mantığa bak a.q., nasıl ki garibin hikayesini dinlemek için garip kulağı gerekirse (mevlana) akıllının hikayesini dinlemek için de (ulan hadi akıllı olmaktan geçtim) en azından akıllı dinlemeyi taklit etmek gerektiği bilincisine dahi sahip olamayan, akıllı adam zihnen, bedenen vs, yorgun olduğu bi anda da leş kargaları gibi üzerine çullanmaya çalışarak embesillere özgü ortak refleksi sergileyen, akıllı adamın, bu tip budalaların kendilerini akıllı zannetme ve bunu da ispat etme çabalarına, klasik bi yöntem olan kısık gözle bakmaları ve akıllı adam ol ama sakın belli etme düsturunu bir an için kenara bırakmalarına 'tam dayaklısın' bakışları ile karşılık veren,
işte zurnanın zırt dediği yer de burası pek muhterem sevgili okur.
Artık her şey küfre girer. Lakin bu kadar yeter.
Ha diyeceksin ki bu kadar vasfı bi bünyede toplayan bi adam gördün de mi yazıyon a gadasını aldığım genç mi ne zıkkımsan artık be adam. Gördüm güzel kardeşim, gördüm. Her gün görüyom hemi de, her gün. Bana malum olacak hali yok ya bu vasıfların yahu.
Ha yine diyeceksin ki bu söylediklerin onların kulağına giderse götünden kan alırlarsa falan. (G rh + ) Gitse ne olur, direk kendi okusa ne olur. Zaten baştan kabul etmeyecek, üstüne alınmayacak bu bir, ikincisi de okusa bile okumadım ki diyecek. Okumayla edinilenler bu arkadaşlara, lan yine arkadaş dedim şanslısınız it herifler sizi, malum oluyo malumunuz.
- ağzı çekirdek kokan adam gibi kokan sakız istiyom ben. Kaybolsa da olur.
- poşet çayı, poşetin ipiyle çay kaşığına dolayıp, atılması düşünülen poşetteki mevcut sıvının-demini alırken ipinin kopmaması için gösterilen asgari çaba bi tarafa ipin poşeti kesmesi halinde demin bardağa kısmen boca olmaması için gözetilen asgari dengenin hastasıyım.
- Bi kaç ay önce not defteri kullanmamaya karar vermiş idim. Snop bi ifadeyle, not defterimde olmayı hak eden aklıma gelenleri veya başka bi takım şeyleri falan, izlediğin bi filmden bi replik gibi, not almayıp, hatırlatmaları başka bi nesneye uyarlayarak ya da hatırlamama yardımcı olacak başka bi hatırlatmayla aklımda tutmayı, ''zaman sonra hatırlamaya çalıştığımda, not defterinden aldığım randımana yakın bi randımanla ikame edebilecek miyim acep duygusuyla'' yeğliyor idim. Gel gör ki bırak kafamdaki kah nesnelere uyarlayarak tutmaya çalıştığım kah da başka bi hatırlatmanın tetikleyeceği hatırlatmayla gelen notları hatırlamayı, böyle bi karar aldığım bile, aylar sonra aklıma geldi lan. Kaldı ki böyle bi yaklaşımla kafanın yorulması anlamsız olduğu gibi kafanda yer etmeye çalıştığın notların öyle yada böyle tamamını mı yoksa bazıları mı hatırladığını mukayase edebileceğin bi mekanizman da yok.
- sokak aralarında hayata pek tabii geçirilen mahalle maçlarında golü yiyen tarafın, rakip kaleye yakın olmak için, her golden sonra, orta sahadan oyuna başlaması, santrayla oyuna başlar başlamaz maçı ölüm kalım maçı belleyen agresif bi tanesinin kaleye şut çekmesi, halen halı saha maçlarında devam ettiriliyor ha. Geçen gördüm. Bayaa komikti. Komiklik derecesini artıran ise haksız yere gol yenildiğini düşünen arkadaşın küfür edercesine kaleye abanmasıdır ki ben bunlara çok gülüyorum. Afraya tafraya bak, sankit şampiyon kulüpler kupası maçı a.q.
- Gardan falan yolcu ettiğin bi arkadaşının aracın hareket etmesinin üzerinden daha bi kaç on dakika geçmeden ceple ulaşmaya çalışması. Bu bir ritüel galiba.
- bana toplu masturbasyondan öte başka bi anlam ifade etmeyen ama bi çok insan için ise çılgınsal bi hayatın kanıtı niteliğine vurgu yapması hasebiyle herhal, önem arzeden; bi arkadaşın cihazıyla hep beraber çekinilmiş ortak resimlerden, kendisine de, o cihazın sahibi arkadaştan isteyen ''ayıpsın hacı, ne demek, kelle sayısı kadar çıkartcam zaten''le geçiştirilen ama resimlere aradan sittinsenede geçse sahip olamayacak arkadaşların yeğenleri; sizlerin üzülmenize gerek yok. hiç mi hiç üzülmeyin. Feysbuk ne güne duruyo, bakın arkadaşınızın yarrak kafalılıktan iki dk önceki profiline, resimlerine falan, kesin oralarda bi yerlerde bulursunuz resminizi zati. Devir eski devir değil lan!
- Msnde yazıştığım bi arkadaşımın, ileti yazdığını msnin foksiyonel işlevinden anladığım sırada, bahsi edilen konuyu kısa yazılarla saptırarak iletisine devam etmesinin önüne geçmeye, iletmek istediklerinin yersiz, anlamsız vs vs olduğunu idrak ettirmeye ve iletisini yazmaktan vazgeçirdiğim o ana , msnin fonksiyonel cartundan curtundan bittabi, bayılıyo gibiyim. Hatta bayılıyom.
- merdivenden zemine, bi kaç basamak kala, halen atlamaktan vazgeçebilmiş değilim.
- mahalle maçında, gol atmak için açılan kaleci-oyuncuyu veya kaleciyi geçip kale dibinde yere kapaklanıp kafayla boş kaleye topu yuvarlayarak gol atan yada nasıl olmasa gol olacak diyerek kale dibinden topu rakibe veren yada boş kaleye abanma, küfür eder gibi. Unutulmaz.
- Su bardağına silme kola falan koyduğumuzda, o koladan alacağımız tat, haz, vesaireyi, bardaktaki kolayı bitirip tekrar doldurmaktan, izlediğin bi filme ara vermek gibi gereksiz neden örneğinde olduğu gibi, üşenmek ya da ikinci bi defa doldurmak için yerinden kalkmanı gerektirecek bi zahmete girmemek için, mevcut bardağın alacağı kadarının karşılayamayacağını düşünerek, kolanın ağzını kapatmadan, silme bardaktan kafaya bi kaç yudum dikip, bardağı tazelemekten, özellikle su bardağında ki kadarının veya kullanılan bardak bi birahi büyüklüğünde de olsa 'bana az gelir hacı' hissiyatındakilerin, kendilerini alıkoyamayacaklarını biliyoruz.
- Konfeksiyon dükkanlarının önünden her geçişimde dışarı vuran, sıcak havanın ve ütünün yarattığı havayla karışan kumaşın kokusunun bende yarattığı garip bi mutluluk var. bu kokuyu seviyorum.
- otogardayım, bi arkadaşımı yolcu edicem, bank mı ne onların bi tanesine oturmuş arkadaşımın önce telefonunu sonra da gelmesini bekliyorum, yanımda ise; emekli tişörtlü, eşantiyon şapkalı, topukları bol yarıklı, nasırlı, katır tırnağına ramak kala tırnaklı çıplak ayaklarını arkasını kırdığı ayakkabısının üzerine konuçlandırmış 'bir nota' ların dışında pek bi varlık gösteremediği bulmacasının üzerinde eşantiyon tükenmez kalemini gezdiren ve silme bayat ekmek dolu poşetinden başını yer yer kaldırıp kuşlara atan adam var. sadece ekmek parçası atmak için kaldırdığı kafasını, yoldan geçen, büyükçe bi parçaysa 'cık cık!' eşliğinde öpüp başına koymadan bi kenara koyamayan, küçükçe bi parça ise sadece 'cık cık!' la yetinip bi kenara koyan insanlar yüzünden kaldırıp ''yahu durun onları ben atıyorum.. kuşlara atıyorum. Kuşlara.. yesinler diye'' üst perdeden seslenmeye çalışıyor. Ama zamanında samsun falan çok içmiş olsa gerek ki ağzından çıkan her laf bi ton çatal içeriyor. Üst perdeden seslenme çabası anlaşılır yani. Ben bile yanında olmama rağmen zar zor anlayabiliyorum. Neredeyse her attığı ekmek parçası kuşların rahatlıkla mideye indirecekleri yerde değilde yaya trafiğini yoğun olduğu bi kaldırımın kenarında birikiyorlar. Yine, tekrar, yerdeki ekmek parçasına geçerken uzanmaya çalışan bi kadına seslenecek oluyor ama bu sefer vazgeçiyor. Yüzündeki ifade ile birlikte gelen içimin cız etmesine telefonumunun çalması eşlik ediyor.
- O eski mahalle maçlarında, şimdiki halı saha maçlarında da falan, kaleye kimin geçeceği konusunda anlaşmazlığa düşüldüğünde, aralarındaki iyi oyuncuya, kaleye geçmesi dahi teklif edilemiyo da, o iyi oynayan çocuğun, 'tamam ben geçerim ilk önce' teklifine karşı çıkan, oyunu gereğinden fazla önemseyen ki bu tipler genelde toptan çok da anlamayanlar arasından çıkar, çocuğa da, üstelendiğinde kavgaya kadar konuyu taşımasından ötürü de kaleye geçmesi istenmiyo ya, işte bu da çok komik.
- çay kaşığını neredeyse yutacak kadar çay/kahve neyin dolu bardağı baş ve işaret parmağının ucuyla tuttuğun çay kaşığı ile parmak uçların ha yanacak ha yandı endişesiyle karıştırıken o parmaklarınıza bi bakın hele, o kadar acizler ki o kadar olur yani. Valla. Çok savunmasız görünüyolar garipler.
- sigara paketinin içinde bi kaç sigara tüketilesiye değin dışarılarda sürten çakmaklarız hepimiz. Ağlamak istemiyorum!
setcardı uzatıp, pasajın dışına açılan kapısından kafasını uzatıp ''bereket buyrun.. bereket, lezzet burda lezzet'' diye, hepimizin bileceği üzere, bi lokantada özellikle otogardaki bi lokantada, lezzet ne kadarsa, o kadar olacağı bi gerçek olan lokantaya, davet adı altında, işini seven, iyi yapan adam yavşaklığıyla, gelen geçene, karı kız geçiyorsa daha da bi höyküren, klasik siyah kumaş pantolon, beyaz gömlekli ve zırt pırt masaları silermiş gibi yapacağı elindeki sarı bezle deli dana gibi ortada dolanan genç irisi adama, ''şurdan alır mısın'' diyorum? Ses etmiyor!
'Mönü gibi bişii yok mu, fiyat listesi falan' diyecek oluyorum, pis bi gülücükle 'liste benim abi' diyor. kapalı ağzın sadece bi kulağa doğru götürülmesi ile yapılan alaysı bi gülümseme ile karşılık veriyorum. ''Ne alırsın'', ''ne yiyeceksin'' ''yardımcı olayım'' ''çok güzel kurum var abi'' gibi yaklaşımına fırsat vermeden bi kuru, bi pilav bi de salata alayım diyorum. Cevap vermesini beklemeden, özneyi çoğullayamayı da ihmal etmeden, 'dışarıda oturabiliyomuyuz?' diye sorup gereksiz kibarlığı elden bırakmayarak pasajın dışına açılan kapısından görece daha temiz olan masaya konuçlanıyorum. sarı bezden olur olmaz nasiplenen masanın bi ayağa daydaya selavat veriyor. Biraz çekiştirmeyle ayaklarını yere sağlam basmasını sağlıyorum.
Kartın içindeki para bana ait olmasına rağmen, 'e ama karttan gidiyo nihayetinde' düşüncesiyle pasajın içinde setcard geçen yer arıyorum. ''bereket buyrun.. bereket, lezzet burda lezzet'' e kulak kabartırken camekandaki setcard amblemi görüyorum. Amblemi görmeme rağmen sedcard geçiyo dimi sizde diye sorarak işimi garantiye alıyorum.
Geçireceklerini bildiğim halde 'ne kadar geçirecekler ki lan!' iç sesime karşılık bulmam için bi kaç dakika beklemem gerekiyor. 'Liste benim adamı' nı, birer kaşık alıp bıraktığım kuru, pilav, salata triosu ile bekliyorum. kartımla beraber gelen fişe büyük bir merakla bakıyorum. 'Hayırdır abi yemeklerde bi sorun mu vardı?' demek olan gözlerine gözlerimi dikip, ben sizin g.tünüze koyim emi g.tünüze demek yerine 'kuru ne kadar ki sizde?' diyorum. Önüme koyduğu kurunun o kadar etmiyeceğine dili varmıyor olacak ki avuç içini bana doğru çevirerek diliyle varamadığı fiyata parmaklarıyla varmaya çalışıyor. Pilav ne kadar peki diyorum. Bu sefer parmakları da varmıyor. bende burda çalışıyom işte abi diyor. Siktirme abini şimdi bana demek varken tamam diyorum.
Bi elimle gelen fişi baş ve işaret parmağımla ufalıyor diğer elimle de sedcardımı masada bi kibrit kutusu çevirir gibi çeviriyorum. Tekrar, 'tamam' diyorum, 'sorun değil, kolay gelsin!' diyerek uzaklaşıyorum. Daha bi kaç dükkan geçmemiştim ki ''bereket buyrun.. bereket, lezzet burda lezzet'' burdayı duyuyorum. Dilimin varmakta çokta güçlük çekmiyeceği bi kaç şey mırıldanmak yerine orta parmağımı ufaktan hareket ettiriyorum.
Mizah dergilerinde, üzerinden sıklıkla espri üretilen ortak temalara bi kaç örnek;
- aynı nehirde iki kez yıkanılmaz!..
- cevap anahtarını kaydırma..
- çölde ''suu, suu!..'' diye debelenen adam..
- bir zamanlar fakir ama onurlu bi genç vardı!
- bi arkadaşa bakıp çıkıcam!
- ampulü bulan edison..
- yerçekimi bulan newton..
- sabahında böceğe dönüşen gregor samsa..
- sağılan inek, zevklenmesi, süt boşalması..
- tekerleğin bulunma anı, bulan adam..
- karısını başka bi adamla (''açıklayabilirimler'' lerle, ''hemde bizim yatağımızda'' larla) yakalayan koca/karı..
- sırtta taşınan tabut..
- yardım için gökyüzüne yansıtılan logonun muhatabı batman..
- on kaplan gücünde olan fantom..
- telefon kulübesi giren vs. vs. süperman.
- sanatsal bi resme bakan sıradan adam yada tablosuna ağır laflarla açıklamalar getiren ressam..
- elektrikli sandalye, darağcı, son isteği..
- balonda 80 günde devri alem..
- arkanda ayı var!
- Göt kadar adada mahsur kalmış adam/adamlar..
- yavaş yol alan kaplumbağa..
- atılan bişeyi getirmesi istenen köpek..
- sevgili telefonu, hangi adla, nasıl kaydedildiği..
- kızımız elimizde, polise haber verme diyen adam!
- Kaçmak için rehinenin kafasına silah dayayan adam!
- Gerdek gecesi, tarafların itirafları..
- eve giren hırsız..
- biz burda yabancıları sevmeyiz..
- lütfen söyleyin doktor bey yaşayacak mıyım?..
- Nasılsın asker!
- Sevgili günlük!
- Sarkaca bak!.. uyuyosun evet, uyuyosun!
- Spermin yumurtaya ulaşma aşaması..
- labirente bıraktığı fare üzerinde deney yapan bilim adamı..
- kule, iniş izni istiyorum..
- izler taze fazla uzaklaşmış olamazlar..
- yerle bağlantısını kesmiş bağdaşlı tapınak adamı..
- ayna ayna söyle bana var mı benden daha güzeli bu dünyada?..
- ben tanrı misafiriyim!..
- adem & havva.
- 'çığlık' tablosu.
- hangi yıldayız?.
- bi yere tutunması ile nam yapmış koala.
- Loading..
- cehennemde/cennette türk..
- günbatımını seyreden çift..
- seksten sonra yatakta laflayan çift..
- bill gates..
- o kadar güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım..
- şapkadan tavşan çıkaran sihirbaz..
- takkeli, cübbeli, tespihli, sakallı adamın ardı sıra gelen dört çarşaflı kadın..
- darth vader..
- ağzından ateş saçan ejderha..
- nokya şarzı olan var mı?..
- taş örneği toplayan astronot..
- exorcist..
- trene bakan öküz..
- freddy kruger..
- tabureye oturtulmuş, kafasının hemen üstünde lambayla tabi ki, konuşturulmaya çalışılan adam..
- yıllar sonra rastlaşılan liseli arkadaş..
- rapunzel..
- dünyayı sırtlayan 'atlas'..
- zirveye ulaşmış dağcı..
- kız isteme..
- balıktan evrilme faslı..
- bunları daha önce kim bilir kaç kişiye söyledin..
- dökülecek saç kafada durmaz!
- Her erkek porno izler! Eyvallah, tabii, niye izlemesin de bazı erkekler halen minton visididen izlemeye devam ediyolar gibime geliyor. Ekmeğini korsan ürünlerden çıkaran, (taştan çıkarmak eskilere özgü bişi) korsanci abiye yaklaşıp direk ''miki film var mı?'' diye, ekseri, soramayan ama korsancı abimizin ''aradığın özel bişi var mı?'' yada hiç uzatmadan ''yeni pornolar geldi abi'' adı altında topladığı filmlerin arkada olduğunu söylediğinde, (neresi olum orası!) ''valla iyi olur, onlara da bakarım'' la cevap veren ve ''normal filmler'' e bakmayı bıçak gibi kesip atıp, ''porno film alan adam realitesi'' ni örtbas etmek için, gerekirse kurşun sıkmaktan da kurşun yemektende korkmayan korsancı abi, bi kaç dakika içinde arkadan filmleri getirdiğinde, ''işler nasıl abi gerçi artık herkes internetten izliyor'' demeyi de ihmal etmeyen, başka bi korsancı abiye sorduğu ''bu tek cd 2 milyon, normal film çift cd o da 2 milyon, niye?'' yi bu scarface kırmasına da sorsam mı diye düşedurduğunda, bu düşünedurduğu suali bu seferlik es geçip, üzerindeki çiziklerden dolayı kimsenin itibar edip almadığı kuvvetle muhtemel bi sidiyi poşetten çıkaran korsancı abinin ''bi sarışın var göreceksin manyak bişşi abi'' diye önerdiği sidiyi eline alarak ''bi ton çizik var bunda'' olmazsa olmaz sualini yöneltip, ''bozuk çıkarsa getiririm bak''a, bi yandan sidiyi tişörtünde silip, ''leke abi leke bulaşmış bi yerden, sidinin öyle göründüğüne bakma sen'' le, ''bilgisayarda izlendiğinde biraz takılıyo ama visidide takılmıyo abi, neyde izliceksin'' le mukabele edilen, ''yok zaten visididen izlicem''le, ''bak olurda takılır, getiririm haa'' yla alışverişini tamamlayıp ''her zaman abi buralardayım, allah bereket versin, iyi akşamlar'' a, ''bereketini gör, iyi akşamlar''la karşılık verip, ''nasıl bi film acaba?'' diye tezcanlı evine yol adamlardır bunlar ve tipten çakozlarsın; evindeki bilgisayara sidi koyup ta mı yoksa visidiye cidi koyupta mı yoksa internet kafedeki bilgisayara sidi koyupta mı yoksa internette sitelere giripte mi yoksa evinde sitelere giripte mi porno film izlediğini. Eyvallah, tabii, niye izlemesin de bazı erkekler halen minton visididen izlemeye devam ediyolar, aldıkları sidiler bozuk çıkıyo, sidiyi visidinin içine düşürüyolar, zaman sonra bi miki değil de, bozuk çıkma ihtimali göz önünde bulundurup, bi kaç tane miki film almayı da öğreniyolar. Yazık lan!
- şayet, farz-ı misal, bi cenazeyi imam yerine mizahçı kaldırsa, cemaate, ölüyü nasıl bilirdiniz diye sormak yerine ölüye cemaati sorardı gibime geliyor. Ortada ölü neyin olmasa yaptığı bu ya gerçi..
- En fazla iki katlı, ekseri tek katlı, bi yanı boş, arsa olan, ön cephesi kaba sıvalı, çatısında yeni bi kat çıkma niyetiyle dikildiği belli olan yağmur suyunu yiye yiye aşınmış olan bi kaç direk arasına kurulmuş, evin önünden çatıya uzanan asma ağacının dallarıyla oluşturulmuş kameriyeye ve emektar su deposu ve taa evin inşaatından kalan, lazım olur diye çuvallarda bekletilen ince kuma sahip, herhangi bi yapıyla teması olmayan sıvasız, direk tuğlası görünen yan cephesine, boş arsadan bakıldığında merdiven çıkıntılarının eşlik ettiği eski binaların çevresinde ki arsalar (aslında tarlalar, sonradan arsa adını alacaklar) paranın para zamanı, yok pahasına satılmışlar, her yer çamur içinde diye tenezzül edilip alınmamışlar, kim gelecek de buralarda yaşayacak demişler, yol yok iz yok demişler, oysa vizyon sahibi olsalarmış, eccük ileriyi görselermiş, zamanında üç maaşa 150 metrekare alınan arsalardan, sayıyla, 'bi tanesini ya bi tanesini hiç olmasa akıl edipte alsaydık, şimdi müteahhite verilip bi dükkan ve 3 daire getiren yerimiz olacaktı' diye hayıflanan adamlardan olmayacalardı. Olmayacaktınız, bi aile meclisi toplandığında konuyu 'ah eşşek kafam ah' a getiren babalar, dayılar, amcalar! Olmayacaktınız!
- ''dibinde zaten, hem asidi de kaçmıştır!'' diye dolapta görmezden gelinen, günlerdir çöpe gitmeyi ya da ''olsun lan yinede içilir ki'' düşüncedeki son içicisini bekleyen kola şişesinin dibindeki kolayı; ortalama bi su bardağına boşalttığında şişede halen mevzut kola gördüğünde, öncelikli olarak şişede kalan koladan mı (''bunu da kafaya dikeyim'' diyerek) içersin yoksa şişenin dibindeki kadar miktar yer açmak için, silme doldurduğun bardaktan mı içersin yoksa şişenin dibinde kalan kolayla şişenin bi kaç dakika öncesine kadar sürdürdüğü makus talihine dolaba gerisin geri göndererek ''artık kim içerse'' düşüncesiyle bir yenisini mi eklersin yoksa daha içilmez iyicene çişe döndü bu a.q. hissiyatıyla dibindeki kolayı eviyeye döker ve yahut eviyeye dökmez de dibindeki ile birlikte çöp kutusuna mı yollarsın. ha n'aparsın! (- aa delinin zoruna bak!)
- lan o kadar kalabalık yazı var du şurdaki az olanını öncelikli olarak okuyayım diye düşünerek şu anda bunu okuyan okur gördüğün gibi, her şey gün gibi ortada eheh.
- 20 yaşındaydım, daha da geçtim, hayallerim vardı (sedar ortaç'tan bile fazla kadınla yatacaktım) ve kendime bi hedef koymuştum; (sedar ortaç'ı da aradan çıkaracaktım ) 25 yaşına kadar, öyle ya da böyle, zengin olacaktım ( 'ne olur ne olmaz, 25'e limitlemiyeyim, 30'a kadar yolu olsun lan!' diye de terennüm etmiye ihmal etmeyecektim) ve 25 yaşıma günler kala benden borç isteyen arkadaşıma, bi takım çevrelerce peygamber elması olarak da bilinen adem elmama, 25 senedir bana olan inançlarını, bi an için bile olsun, yitirmemiş olan baş parmağım ve 'keşke aynı elimde bi kaç tane olaydı'' diye düşündüğüm orta parmağım ile, fakirliğimin altını çizen, boğaziçi mezunuymuşumcasına da tırnak içine alan, tıklatmayı yaptığımda, anladım ki, limiti 30'a kadar uzatmakla ne kadar da yerinde bi edimde bulunmuşum.
- çitlediğin çekirdeğin kabuğunu, çitletmek için aldığın çekirdekle hemhal olmuş ambalajına, çeşitli sebeplerde yada istemsizce geri attığında, ağzının tadını bozmayacağını umduğun başka bi çekirdeğe parmakların ulaştığında, aldığın çekirdeğin, içi yenmiş kabuk olduğunu henüz parmaklarındayken farketmeyip, ağzına götürdüğünde, çitletememenin ve de o, kısacık bi an için bile olsa ,yenmemiş çekirdek içinin hissiyatının ne demek olduğunu hepimiz biliyoruz. Hepimiz. (burda gözyaşları sel olması ilazım!)
- bi şeyini satılığa çıkardığında, (kötü düşünmece yok) yabancıya gitmesin diye, öncelikli olarak yakın akarabalara, satacağı her neyse artık, haber eden adamlar yada bişeyini satılığa çıkaran yakın akraba olan adamın, satılığa çıkardığı şeye ihtiyacı olduğu, aylar evvelsinden belli olan adamlar, alacağı her neyse artık, yada ihtiyacı olmadığı halde, yakın akraba satıyo, hem yabancıya niye gitsin düşüncesiyle, satılan her neyse, satılan o şeyin ne olduğuna, enikonu bi baktıktan, inceledikten sonra karar vereceğini haber eden adamlar arasında köprü vazifesi gören adamların, sırtına, yapılması planlanan üçüncü köprünün yüzde 22,3 ağırlığını verin ( küsuratlı bi veri inandırıcılığı artırır) bana mısın demezler gibime geliyo. (- yüzde 100 atıyon gibime geliyo!)
- Aynı ortamda, grupta, aralarından biriyle konuşurken, seni dinlemeleri muhtemel birilerine, bahsi edilen konuların ardından, yüz hatlarına neyin bakıp, onlar üzerinde nasıl bi etki yarattığına yorabileceğimiz nabız yoklamayı, kendine güveni en baba olan adam bile yapıyo lan! Mimiklerden anlaşıldı her hal!
- Gördüğün bi adamın, kadınları boş ver şimdilik, nereli olabileceklerini tahmin etme oyunundan haberin var mı? Yoksa bile, uğur dündar'dan sonra sokuşturmacı habercilikte ki tek isim olan genç adam sana haber etsin mi? etmesin mi? etmesin diyenleri boş verelim şimdilik. Bu oyunda temel bir argüman var, ona dikkat kesilmek gerek. O da gördüğün adamı, nasıl bir yerde gördüğün. Bazı adamlar o bulunduğu yerde bariz sırıtır hocam ve de ben aslında amasyalı'yım, efenime söyliim tokatlı'yım diye bangır bangır bağıran yüz ifadeleri takınırlar. Gördüğünüz gibi oyun çok basit. Sadece bakmasını bilecen, hasılı; mekana bakacan, adama bakacan, yüzüne bakacan bu kadar. Ama gidip adama nereli olduğunu sormak yok. O zaman olmaz. Diyelim ki baktın amasya'lı lan bu dedin, sonra da, ya değilse dedin, gittin adama da sordun, yok ben mardinli'yim dedi ne olacak şimdi. Oyunun hiç bi zevki kalır mı? Kalmaz. Burda amaç sallıyoruz, mutlu oluyoruz, hafif çakırkeyiflik yolunda arjantin bardakları yanımızdaysa, daha da mı bi mutlu oluyoruz ne? Hıck!!..
- Geçmek zorunda olduğu yada başkaca bi geçişin olmadığı yada başka bi yerden geçişin mümkün olmasına rağmen dolanması gerekecek yer olması hasebiyle ''s.ktir et şimdi'' diyip çükünün doğrultusunda yol alırken fotoğraf çekilenleri görenlerin, acele etmesini gerektiren işlerinden yada son anda fotoğraf çekildiğini idrak edenlerin ortak refleksi olan, eğilirsek kadraja girmeyiz diye düşünenlerle aynı kişiler olduğu, bi kaç saniye domalık vaziyette yol almalarından belli gibi.
- He man diyojen'e ''gölge yapmazlarsa nereden gücümü alacam lan ben '' dese, diyojen'de he man'e ''bana güvenip te mi gölgelerin gücü işine girdin'' dese ya.
- ''halk günü''nü en yakın kurulan pazarla aynı güne denk getirerek, o gün için sebze meyve gibi bazı ihtiyaçlarını pazardan tedarik etmek isteyen ekseri ev hanımlarını fiyatlardaki oynamalarla durdurabileceğini zannederek hedef kitle algısı anlayışını yansıtan ekseri varoş/mahalle marketleri; evinden dışarı ağır aksak adımlarla pazara yol alan ev hanımına, en yakın pazara nazaran (''halk günü'nde de''?!) markete daha yakın oturmasına rağmen iki eli kanda da olsa pazara gitmeyi tercih eden, büyük olasılıkla yakın zamana kadar da sıklıkla görüştüğü alt sokaktaki başka bi ev hanımıyla pazar yolunda ya da pazarın içinde karşılaşmaya denk bi haz yaşamayı ve buna paralel ev hanımlarının ota poka aralarında yaptıkları ''gün'' de hissedilen sosyalliği en azından vaad edemediğiniz sürece izlediğiniz, akıl ettiğiniz bu yerel bakışınızın sözüm ona keskinliği giderek körelecektir gibime geliyor. (derdime bak a.q.)
- güzelim gözlerinden yaş gelmesine sebebiyet veren esnemene şahit olmamış tanıdık veya değil her hangi birinin, hali hazırda kulağında kulaklıkla radyo neyin dinlediğin sırada göz göze geldiğinde, her ne dinliyorsa hatırası var herhal ki gözleri olmuş diye düşünmesi muhtemel diye düşünüyorum.
- Başka bi açıdan, azarlamak için binbir türlü neden peyda etmede maharati ile bilinen annelere/annelerimize, her şeye rağmen, emek kokan ellerine yeni bi koz vermemek gayesi ile mahalle maçında, nerden geldiği bi kaç tahminle bulunabilecek su akıntısına (ya yolun yukarsında halı yıkanıyordur ya bi esnaf etraf serinlesin diye tükkanın önünü hortumla suluyodur falan) bulanan toptan/topumuzdan diğer sabilerin ayakkapları, paçaları üzerinde kuruyana kadar uzak durmayı ''bir gollüğüne kaleye geçiim mi?'' ile veya duvar pası ile önüne alda at dercesine yuvarlanan plastik yuvarlağı imtina ile tepükleyerek başarmadık mı? Başardık.
- Dur, maçı izleyen abiye gol olmadığını bildiğim halde '' gol dimi abi?'' diye sorayım da belkit gol derde havadan bi golüm olmuş olur eheh. Maçı izleyen abi gol derse goldür. Ha bide gol olduğunu kabul eden rakip, ayağına top geçti mi sevdiği fitbolcunun adını sayıklarak tepükleyen doğrucu davut'u oynayan, bi mal da gol olduğunu kabul ederse goldür. ''adamın gol diyo olum! Adamın gol diyo!!
- Annenin koş koş yetiştiremiceksin diye eline tutuşturduğu altından damlayan çöp poşetleriyle çöp kamyonunun arkasından koşturduğu gören, tutunduğu yerden insanlara bakmanın veya sana bakmalarının hissiyatının ne demek olduğunu hiç şüpke yok ki bilen (belki de bilmeyen, niye şüphe yok ki diyorsam artık) çöpçünün, sadece kamyonu sürmekle görevli olan şoförüne (belki de değişmeli sürüyolardır 'yeter lan biraz da ben sürücem' gibi durum da olabilir ) (cahillik almış başını gitmiş!) ''ağır ol!' diye seslendiğinde, elindeki poşetleri, 'bu mesafe iyi, burdan denk getirebilirim' diye salladığınızda, benden size tavsiye; çöpçü abiye denk getirmeyin, ne yapın edin denk getirmeyin, bunların ağzı da pis a.q.
- Bu poşet çaylar falan, çayın üstünde yüzen çöpe mukabele edilen ''bi gelen var!'' gibi ''bi misafir var!'' gibi geyiklerden bizi mahrum ettiler ya, artık paşa dahi olsa her hangi bi çayın buğusunda edilen dost sohbetlerinin tadı kalmadı ha.. Tabi..yani kalmaması lazım! O çöpün uzun olması, kısa olması, kalınca olması falan, çay içilen o yere, ekseri evlerde edilirdi bu laf, doğru olanda evde edilmesiymiş zaten ehe heh, pattadanak gelmesi muhtemel kişinin gıyabında atıp tutmayla başlayan 'sohbet açıcısı' olarak değerlendirilirdi çünkit. Çöpten cinsiyet çıkarımı pek yapılmıyo ama. Gerçi diğer bi çöpe göre haylice kısa olan başka bi çöp varsa idi, gelenlerin 'çocuklu bi anne' olacağına yorulurdu. Yaa... Neyse, hey gidi günler hey! diyip uzaklaşiim de kendime bi poşet çay aliim. Yazdıklarıma nazire poşet çayı da sallıcam!
- yakınlık derecen muallakta seyreden bi kız arkadaşla neyin yanyana, otobüste, minibüste, kalabalıktan ötürü yanına sokulmanın kaçınılmaz olduğu bi mekanda falan, oturduğunda, önündeki bi derginin, gastenin dikkat kesilmesini istediğin bi noktasına, kızın yakından incelemek, hakkını vermek için o noktanın üzerine yüklendiği sırada, gösterdiğin şeyin üzerinde seyreden işaret parmağının uzantısı olan kolunda efenime söyliim dirseğinde, memelerini tüm ihtişamıyla hissettiğin an, muallakta seyreden yakınlık derecene, memelerin ne kadar bi süre ile o kolun, dirseğin üzerinde kaldığı gerçeği ile yeni bi boyut, yeni bi çıkarımlar getirmek mümkündür abicim. ( bu nasıl bi izah a.q.)
- iki 'gizli pençe' kafadan garanti hacı! (lostradamus) (- kafadan sallamış işte!)
- Diyojen göle yoğurt çalan hoca'yı görse ''gölde yapma başka ihsan istemem'' dese ya.
- çin tank cumhuriyeti!
- topu neyin tepüklerken sol ayağını, bişi yazarken çizerken sağ elini, çanta taşımakta falan sol elini, basketbol topunu potaya yollarken sağ elini, cepte mesaj yazarken sol elini, bişiden güç alıp tutunmak istediğinde sağ elini kullanan, örnekler çoğaltılabilir tabi, bi yarraama dermanmış gibi söylemiş olmiim de, adamım. Ne tam solak ne tam sağak..
- bi dalını kopardığın not defterinin kopardığın yerden ayrıldığı noktadaki küçük kağıt yığınına ve de alınan o dalın not defterinden ayrıldığı noktadaki girintili çıkıntılı çirkin saçak görüntüsüne muazzam gıcık olurum. O küçük kağıt yığınına ve o çirkin saçak görüntüsüne bi son vermeden notun ne olduğunu bi önemi yoktur benim için.
- Sesli seks satın almak istiyorum!
- Toplu taşıma aracında tutunduğumuz, zaman sonra bazı yerlerinin boyası dökülmüş demirlerine sankit bi bağlamanın, gitarın sapı imiş gibi bi muamele gösterip parmaklarımın arasında bi o yana bi bu yana gezdirir, tutunduğum o demirin sıcak yaz günlerinde soğuk bi yerinden tutunmaya çalışan başka bi yolcunun parmakları ile yanlışlıkla buluşturur elektrikli bakışların şiddetinin o parmakların sahibinin cinseyetiyle doğru orantılı olduğunu pattadanak idrak ederim.
- Kapalı alanda içinde sigara geçen şarkılar da yasaklansın!
- Çekyatın, yatağın altına falan kaçan kalem, kumanda pili falanı el yordamı ile bulmaya çalışırken çekyatın, yatağın kör noktasına doğru el yordamı ayarsızlığından ötürü göndermek. oklava olmadı elektrikli süpürge borusu daha da olmadı çalışır vaziyette ki elektrikli süpürge borusu ile derman arayışından her daim karlı çıktım.
- Aldığı karpuzun, 'iyi çıkmış bu sefer karpuz' ortak paydası ile aile bireyleri tarafından onay gördüğüne sevindirik olan babalar, her yaz karpuzu alan taraf sizler değil misiniz yahu, ne bu coşum a.q. Kaldı ki bu sefer iyi çıkmış dedi aile bireyleri yalnız dikkatini çekerim, sevindirik olmayı tamamlayabilmeniz için aldığınız karpuzun her daim iyi çıkmış olması gerekir babacım, her daim, kah değil. Bi de her yaz alıyonuz insan kompetanı çıkar lan her yaz alınca.
- Minibüsün içindeki bi kaç yolcudan biri olup, aynı yere giden, tarif ettiği, hemen önünde tembihlediği başka bi şoförün minibüsüne geçmemizi rica eden minibüs şoförü abiye hayır demek göt ister göt. (olur olmaz şeyi 'göt ister olum göt ister' e bağlayan adam)
- Benim yanımda kimse arkamdan konuşamaz!
- Yürüyen merdiveni ekseri yığılmadan falan tercih etmeyip normal merdiveni kullanırken, yürüyen merdiveni yığılma mığılma dinlemeden tercih edenlerin alaysı bakışlarını ''bunu bi kenara yazıyorum'' ''elbet talih bize de gülecek'' ''bu devran böyle gitmez'' diye savuşturur, dalgınlıkla değilde, çoğunlukla sürü psikoloji ile hareket edip, arızalı yürüyen merdivenin basamaklarında, yürüyen merdiven varken normal merdiveni tercih ettiğinde gark olunan hissiyattan daha da beter bi hissiyata bürünme eşliğinde, kendini bulanlara ''hıh hıh ne oldu ha ne oldu, malsınız lan mal ehe ehe'' demek olan bakışlarımı gergin bi ok gibi gönderir başımı göğe erdiririm.
- Sahaya yabancı cisim atılması yasak ama sahada adım atılmadık yer bırakmayan başka bi yabancıya, direk kırmızı yada önce sarı sonra direk kırmızı veyahut ikinci sarıdan kırmızı görene kadar sahada kalması serbest olacak iş değil. Böyle türk fitbolu kaybeder ancak ben söyliim yani. ( yedek yabancı, yabancı teknik adam)
- Bence sahaya her bir taraftarın üç yabancı cisim atma hakkı olmalı!
- Dişlerini iyicene bi kürdanla kaşıklayıp çıkardıklarını 'ziyan olmasın' diye herhal, mideye indiren zihniyet, yakın bi zihniyet için bakınız: kaşıklarken perdelemeye giden, kürdanı ağzında bir o yana bir buna yana geveleyen zihniyet, o kürdanın ucunu bi kokla hele, resmen bok kokmuyosa ben de genç adam menç adam değilim.
- Kaptan mağaza adamı!
- Yenilen pehlivan güneşe doymaz!
- ''polisi aramak yok, bütün paran elimizde eğer paralarını geri istiyorsan kızını dediğimiz yere dediğimiz saatte getiriyorsun!''
- bi taksici abimize otostop çeksem, aha da müşteri diye de beni alsa, neresi abi dese, sen nere gidiyon desem, salak lan bu dur şurdan alt yola sapayım da nere gitmek isterse istesin yolu uzatmış olayım diye düşünürken sen nere gidecektin dese, ben doğru yoldayız ( alt yola girdiğini gördükten sonra da) düz devam et abicim desem, tam olarak nere gideceğimi sorsa, abi ben otostop yapa yapa ülkeyi geziyom desem, vites attırıp kapattığı soldan sinyal minyalda vermeden sağa doğru direksiyonu kırsa, kalp atışlarım hızlansa (işte bi otostopçunun aradığı adrenalin) sağa çekip levyeyle dışarı çıksa, taksinin önünden gözgöze geleceğimiz şekilde geçerek kapımı açsa, in ulan aşşaa dese, inerken abi valla şaka yaptım desem, s.kerim lan seni de şakanı dese, abi valla billa şaka yaptım diye de devam etsem, ne yazdı abicim deyip elimi cüzdanımın olduğu sol arka göt cebime götürsem, bu arada taksici abimiz de sağ eliyle tuttuğu levyeyle sol elinin avuçiçine küçük küçük tokatlıyo olsa, içimden anaskim nerde lan bu cüzdan desem, şakaya devam mı ediyon lan ippne dese, anaskimi içimden dedikten sonra bu sefer çatallaşan sesimle cüzdanımı bulamıyom abi bundan önce bindiğim kamyonda düşürmüş olmalıyım desem, hassiktir lan g.t ama sen bilirsin diyip beni, oracıkta, belime belime levyeyle çalışıp bi güzel benzetip bi kenara atarken iti kopuğu da beni mi bulur lan deyip direksiyonun başına geçse, o giderken arkasından abi (levyeyi görmüşken) bari geyve'ye nasıl gidebilirim diye bağırıp olduğum yerde kalakalsam. Dur bu fantazime taksici abimizin yeni müşterisinin, burda bi cüzdan var abi demesiyle noktalayayım da renk katayım. Bu benim fantezim ama kendime torpil geçmedim gördünüz dimi, dayağı yiyip kaldım bi kenarda, istesem o levyeyi taksici abimizin bi tarafına, neyse bu kadar dediğim yeter artık uzaklaşma vakti eheh.
- Otobüste sağda solda pantulun üzerinde gömleğinin bi kenarında falan iplik parçası olan birini görürseniz paçaları kaça yapıyonuz diye sorabilirsiniz, (ipinizi çekmez merak etmeyin) ve sizi temin ederim ki yanılma payınız bi duble paça payı kadar ya vardır ya yoktur. Bence yoktur.
- Tek yön olmasına rağmen karşıya geçmek üzereyken imtina edip araçların geldiği yönle beraber gideceği yöne de göz atmaktan geri durmayan biriyim. Yaparım bunu. Canımı tek yönde bulmadım ben lan!
- Benim için bu yemeğin ne kadar önemli olduğunu biliyor musun sen diyor kız. izlediğim dizi sit-com olmağı için niye yemekte karnı yarık mı var demiyor haliyle oğlan.
- Bi yeğenim salıncakta sallancam sallancam banane banane diye parkın önünden geçerken tutturdu, yanımızda da dayın mı dayım olan babası, aklı başında bi adam olduğum için taksim de bi kez sallıyacan bunu bak bi daha sallanmak ister mi demedim. Vardık salıncağa, bi iki sallanır sıkılır zaten diye düşünmüştüm. Öle de oldu zaar.
- Sabit yada cep, telefonu omuzla kulak arasına alarak konuşanların artık elleri dolu olmasa gerek ki daha pek görmüyorum. (Nasıl da genele yayıyo bak bak bak bak. bi de utanmadam ben görmedim ise sen hiç görmemişsindir demeye de mi getiriyo ne. vay herifçioğlu vay.)
- seni tanıdığına inadığını düşünen biriyle, senin hakkında, senin yanında, üçüncü bi kişiden kendince senin yumuşak karnını, karanlık bi tarafını duyduğunda, kesin kafasında bi takım soru işaretleri ve kullabileceği kozlar oluşmuştur diye düşünedurduğun sırada göz göze geldiğinde o gözlerinin o bahsedilen her ne ise doğru olmasa bile valla öyle değil duyduğun gibi değil atıyo ibine demek istediğini anlatmaya çalıştığını anlayacaktır. Bu durum da yapılması gereken şey, seni tanıdığına inananı bi kenara bırakıp o üçüncü kişi ile sağlam bi göz temasına girip söylediklerinin benimle uzaktan yakından, yakından uzaktan da olabilir, ilgisi yok neden bahsettiğini bilmiyorum beni tanımıyosun bile sana bunu kim söylediyse benim hakkımda iyi şeyle düşünmüyor demek kine gibi artık ezbere bildiğimiz kaçış cümlelerini kusarak hem o tanıdığına inananda hem de ne tanıdığına ne de tanımadığana inanan o üçüncü bi kişi olan herifin üzerinde abandone etkisi yaratmaktır.
- Armatör karikatüristin espirisi sulu olur!
- sevdiceğimize kaka yapmasını falan yakıştıramıyoruz da anne babamıza çok mu yakıştırıyoruz. Kakasını yapmaması gerek diye düşündüğümüz kişi ile sevişmişliğimiz ya da sevişme potansiyelimizin mi olması gerekiyo. Ben bunlara inanmıyorum. Bana 'ben bunlara inanıyorum' dedirtemezsiniz. Ben çatır çatır, patır patır kakamı yapıyorum bu da berrin onun da benden aşşa kalır yanı yok dimi berrin diyecek ve berrin tarafında da götüyle (mümkünse üç kısa zort) tastik edilecek insanlara ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Yahu bunu saklamanın, yapmıyomuş gibi davranmanın bir başkasının (çiçekler) yapmasını yakıştıramayanların neyin peşinde olduklarını çok merak ediyorum açıkcası. g.t deliği diye bişey var, bu salt anal seks yapılsın diye hizmet veren bi delik değil abicim. Belli ki asli bi görevi var. bırakında yapsın. (Yapmasın diyen mi var sadece ben görmiim diyenler, hele hele adam olmuşlarda, beniminen muhataplar.) Bi de şey daha var. kaka yapmasını yakıştıramama da koku ön planda ya, buna çare aynı evde yaşamıyosanız pek bi sıkıntı olacağını zannetmiyorum nasıl olmaza umumi wc ler bize yalan söylemek için görevlerinin başındalar, aynı evdeyseniz de tıpki umumi wc lerdeki gibi iki ayrı tulavetle sorun çözülebilir. Nasıl ki aman çocukların s.kiştiğimizden haberleri olmasın diye ebeveyn banyosu varsa aman birbirimizin kakasına kokusuna maruz kalmayalım diyede, bi kat alttaki dirsekte buluşacak iki başka gider borusu olan kaka yapma yeri ile de sorun çözülebilir. Bu arada çiş yapmakta beis görülmüyo ona da canım sıkılıyo. Çiş yapmak daha mı kabul edilebilir bişii ki. Ayıp ayıp. Çiş yapmasını da yakıştırmayalım. Harbi olalım.
- Benim bi not defterim var. ama hiç 'not' yazmadım. Uzun zamandır not almadığım not defterimdeki tek notum. Aha da notumu vermen için sana bi fırsat.
- Kablosunu üzerine sardığın şarj aletini kullanmak için şarj aletinin prize giren ucundan yukarıdan aşağı sankit bi topaç çeviriyomuş gibi bırakmakma sırasında kablonun boyunun o kadar da önemi yok. Zamanında topaç çevirmiş adamız yahu bunu mu yapamıyacaz. (çok zormuş gibi anlatma sanatı)
- klibini izlediğim eski bi şarkının halihazırda 'sanat hayatı' na devam eden, salak magazin proramlarında son albümümdeki tüm şarkıların, sözü, bestesi, aranjmanı otu boku bana ait diyen, içine sindiğini eklemeyi de unutmayan bi 'isim' tarafından yorumlandığını bazen terennüm etmiş olduğum bu şarkıyı zamanında (şarkının şarkı olduğu zamanlar) bu mu söylemişti be eşliğinde idrak etmeyi, yer yer, denk geldiğim, muhtemelen yarrak gibi bi konusu olan bi filmdeki repliği, halen de, sinemada ki kariyerine, sevişirim de soyunurum da bu benim işim çünkit ağza sakız lafını geveleye geveleye devam eden bu lavuk mu söylemişti de yaşıyorum, yaşamıyor değilim. (biraz karşık mı oldu ne!?)
- bi lokantada falan yemeğin ardından ilgili kişinin sarf ettiği bişi içer misin ile çay içer misin kilit kalıplardır. Bişi içer misin de içeceğin ne ise parasını domalman kuvvetle muhtemelken çay içer misin de ise çayı beleşe getirmen kuvvetle muhtemeldir gibime geliyor.
- buraya çöp döken eşşektir. Buraya işeyen şerrefsizdir yazılı duvarların dibine neyin bu tip ( çöp atmak, işemek gibi) aymazlıklar yapmak yasakta yazısını yazmak yasak değil mi? Duvar bizim lan!
- Ne zaman ki bi arkadaşım, kitap okuyamıyom abi dese, neden kitap okumuyoruz diye bi kitap çıkmış onu oku da neden kitap okuyamıyorsun öğrenirsin diyecem de o da bildiğimiz kitap, aptal şakasını yapmaktan kendimi alıkoyamıyom. Şimdi uydurmuş da olabilirim. Muhtemel.
- Kolonya kapağını tek kalemde açıp iki kalemde kapatmak. Yakışır.
- Asıl ''risk burdur'' valisine parmak atmakta lan!
- Elif şafak'ın erkek okuyucuları arasında son romanı olan 'aşk' ı renginden dolayı okumaktan imtina edenleri varmışta falan. Olum sizin ev yol geçen hanı mı? Hadi bunu geçtim. s.ktiğimin entelleri gibi sen de cafe de falan kitap okuyon ediyon iyi de bu güne kadar okuduğu kitabın renginden utanmaman gerektiğine laakal yorabileceğin bi metin neyin hiç mi okumadın. (bak ben laakal'ı okudum cümle içinde de kullanıyom) Nerenizle ne için kime kitabı okuyonuz anlamadım ki. Kaldı ki sankit hiç korsan kitap satılan bi yer bilmiyon. Sankit hiç korsan kitap almadın. Git abiden rica et istediğin renkte, sayfa sayısında hatta ben elif şafak okuyom ama çevrem elif şafak okumamdan rahatsız olur ahmet altan yapamazmıyız diye düşünüyorsan da rica edersin yazarın adını bile değiştirebilirsin. Ulan hadi bunları da geçtim ayak üstü bizi s.kiyolar mazrufu kakalamak için zarfı kullanıyolar olum!
- maden bu kadar sıklıkta seks geçiyor aklımızdan ne uğraşam lan yumurtanın fırçalanmayan tarafıyla falan diye düşünerek direk ''seksi düşünmeyi'' düşünmeye yoğunlaşayım diyen bi bi bilim adamı var mıdır? Seksi düşünmekten fırsat bulsak cevap verebiliriz gibime geliyor. Yine de sen bilirsin tabii. Ben bilim adamıyım sıradan insanlar kadar seks düşünemem daha fazla düşünmeliyim daha fazlasını..
- Arkada otobüsün içine hakim boş koltuğun olduğunu gören bi zibidinin yerinden ayağa kalktığı sırada arkalara doğru ilerlerken, kendisine yer verdiği için yerinden kalktığını zanneden yaşlı amcanın yok arkada boş yer var oraya geçecem demesi üzerine yok sen geç buraya oraya ben geçecem demesi. Bu yaşlı emice, elindeki bastonuyla 'ne insanlar tanıdım' a bi yenisini daha ekleyip kalakalan yaşlı bi emice midir yoksa nasıl olmasa yaşlıyım benim için kalkmıştır her hal diye düşünen tezcanlı yaşlı emice midir? Bence o an orda kalpten gitmiş olması gerekirdi emicesidir.
- Ekseri not defteri olmayan bi deftere kah ta (lı mıçı) bayaa bayaa not defterine not almadan önce ''not;:'' falan diye başlamak.
- Toplu taşıma araçlarında uyuklarken sadece duraktan durağa bakiim kız binmiş mi acep yollu düşünceyle gözlerimi aralarım gari de aralamam.
- Gözlük camı silme bezini zaman sonra bi burnuna götür de taharet bezinden bi farkı var mı yok mu enikonu bi anlayıver benim optik kardeşim.
- Dantel bohçası dantel istemez ya da ister. Bilmiyorum henüz. Bazı şeyler zamanla tabii..
- Dolaylı yoldan kültür farkı, küfür farkından anlaşılır.
- Savaşma sıvış! Sıvışamazsan sevişemezsin kine.
- yaklaşmakta olduğun seni görmeyen birinin o an yaptığı işe bağlı olarak ya da tabiatından kaynaklı dengesiz hareketlerinden imtina ederek yanından geçmek.
- bir hafta on gün öncesinden başlayıp evlendikten sonraki bi hafta on gün sonrasına kadar ki erkek arkadaşlarımıza 'damat' denir.
- Eltiye zeval olur!
- Bilgisayarda takıldığını gören yakın akrabalardan, ekseri küçük dayının, ''benim şu ssk ya baksana'' demeleri, bakman, dolan gün sayısı, kalan gün sayısı yaşın dolmasını bekleme muhabbeti, yetmiyomuş gibi ''maaşın düşük olsa da ssk olacak'' tembihi.
- Koltukaltı kıllarını uzun zamandan beri kesmediğine şahit olduğum, koltukaltının başına bişi gelse, beni de şahit yazarlar mı acep, bi arkadaşıma, 'koltukaltı kılı dövmesi yapmışsın, yakışmış da haa' şakama takdir edersin ki şaplak yemiş ense dövmesi şakası yapması bir olmuştur. Oldu da zati.
- Elleri sabunlarken, çeşmeden akan suyun makul bi miktarda akmasını sağlamak için sabunlu ellerle müdahale sırasında çeşmenin başının sabunlanmasına sebebiyet vermek, elleri duruladıktan sonra sabunlu sabunlu bakaduran çeşme başına yukarıdan aşşa kasımpaşa yaptırmak.
- Entel bi kızla ilk buluşma, papatya çayı söylemesi, seviyo sevmiyo şakası yaparım lan ben buna deyü bende papatya çayı aliim demem, her fırtında seviyo sevmiyo diye içimden geçirmem, bardağının dibinde çaydan biraz kalması, 'çayın kalanı içmek isteseydin daha kaç fırt alırdın' demem, anlamaması, bi tek plastik sanatlardan anlıyodu zaten, papatya çayı kokusunun yanı sıra balon kokusuda almıyo değildim hani, 'seviyo sevmiyoyu fırtlarına uyarladım da eğer tek sayı kadar fırtlarsan seviyo çıkacak çift sayı kadar fırtlarsan sevmiyo çıkacak da'' demem, yine anlamaması. Patlayan balon kokusu ve içinde ki tükürük. Bardağı sayarsam seviyo çıkıyo..
- Yerine göre, göbekten yada papuçlardan ses geliyo mu, olmuş mu diye bisiklet tamircisinin tamir için getirilen bisikletle bi tur atması falan, görülmeye değer gibime geliyo.
- Buluşmayı planladığın muhatabın buluşma yerine ceple konuşa konuşa gelmesi o konuşmaya devam ederken öpüşme yada konuşmasını bitirene kadar öpüşmeyi erteleme. Buluşmayı planladığın muhatabın buluşma yerinde ceple konuşması o konuşmaya devam ederken öpüşme yada konuşmasını bitirene kadar öpüşmeyi erteleme. Her iki durumda da göz göze gelmeler, kaçırmalar, başka bişi ile ilgileniyormuş gibi yapmalar falan filan.
- Sarı tişörtlü her kız sarışın değildir!
- Pilav arabaları aynasından kendimi ne kadar görebilirsem kar.
- ekmek arası yada püsküüt çeşitlerinden her hangi bi tanesini yeme sırasında dökülmesi muhtemel kırıntıların ziyan olmasını önlemek için ısırıkla birlikte dille ısırılan yeri sünnetlemek.
- bebek arabasında bilgisayar kasası taşıyan bi adam gördüm. Oysa o kasanın hakkı koltukaltıdır.
- iki farklı yedi fark arasında onsekiz fark vardır. hassiktir lan
- Dilimlenmiş karpuzun öncelikle çekirdeksiz olanlarını, diğerlerine nazaran daha az çekirdekli olanlarını ya da çekirdeği bi tarafında yoğun olan dilimin çekirdeksiz ve yahut daha az çekirdekli kısmını öncelikli olarak yemeğe layık bulmak.
- Böyle bi çocuğa dünya getirmek istemiyorum!
- Bi arkadaşla sultanahmette takılaleybıl, bi çiftin arkadaşımdan bi fotoğrafımızı çekebilir misin ricası, arkadaşımın sen halledersin pası, filmvari ses tonuyla ''hayır bunu kabul edem, seni daha güvenilir buldu ve seni tercih etti dostum, ben çekemem istesem de artık çekemem, şu an kendimi sorgulamakla meşgulum çünkit'' şakama kızın tebessüm edip yanında ki kasıntı 'bu çiçek bu malda ne bulmuş' tipteki oğlanın 'lan adam salakça bi espriyle kadınımı elimden alacak iyisimi kuul takılayım da boşluğa düşsün' düşüncesini okumamla makinaya elimi uzatıp almam, çiftin yanyana poz vermeleri, bi an için sırf oğlana gıcık olduğum için sankit onları çekiyomuş gibi yapıp başka bi yeri mi çeksem acep hayalime ilaveten ''taş'ı da da aliim mi?'' demem, ses etmemeleri..
taş?!
- hulusi kentmen'le, ekrem bora arasında olsa olsa kaş farkı vardır.
- güneş gözlüğünü takıp açık havada basına demeç veren siyasetçilerin arasında aynaya bakıpta tipini s.kim senin tipini diye kendine bu hakikati hatırlatmayanlar varsa ki vardır ben onların adına hatırlatmış olayım.
- şortlu olarak evde oturuyorum. Zil çalıyor. tişörtünü giyerek kapıya bakmaya giden adam karizmasını bana yaşatan ise bi dilenci a.q.
- Mizah dergimi açıp okumaya başlıyorum. ilk defa biri 'bi sayfasını verebilir misin?' diyor. içimden vay be ilk defa okuduğum dergimden nasiplenmek isteyen bi allahın kulu çıkıyor diyorum. Dergimin adama tente olacağı o an, tipe indirgemek istemem çok doğru olmasa da, tipten anlamalıydım.
Otobüsteyim. Eve gidiyorum. Yıllardır otobüse neyin bindiğim için, o binme saatinde eve gidene kadar hangi koltuğa oturursam daha az güneşten etkilenirim iyi biliyorum. Bilmeyen yada bilse bile ayakta mı gidecem lan o kadar yolu diye düşünen biri olacak ki son durağa kadar güneşten eksik olmayan koltuklardan bi tanesine biri oturuyor.
- Cehenneme gitmek için her hangi bi günahtan başlayabiliriz. 'Her hangi bi günah'ı elli büyük günahla sınırlandırırsanız kesin sonuç almanız içten bile değil.
- Cennete gitmek için her hangi bi sevaptan başlayabiliriz. Her hangi bi sevab'ı elli büyük sevapla sınırlandırmazsanız kesin sonuç almanız içten bile değil.
- Elli büyük sevap da mı var?
- Cehenneme gitmek cennete gitmekten daha kolay sonucunu çıkarıp günahımı da alabilirsiniz.
- Tokalaşmak için uzattığın eline, elinin dolu olması yada değişiklik olsun diye makul elini değil de tokalaşmanın hakkınının verilmediği makul olmayan elin uzatılması. (makul/makul olmayan el?!)
- Akbilin bittiğini bildiğin halde belki vardır içinde lan diye basmayı elden bırakmamak.
- Bi karış hatta bi kaç karış sakallı minibüs şöförleri derneği.
- am.nı g.tten s.kmek: neye niyet neye kısmet.
- Bazı karikatür albümlerinin sayfa sayısı yok.
- Ekseri internet cafede, evdede muhtemel, kullanmadan önce kulaklıktan dışarı ne kadar ses gidiyo diye teste tabii tutmak. Porno film meraklıları iyi bilir.
Eve geleli on dakika olmamış. Balkona geçiriliyorum.
Bi kaç dakika sonra sait faik abasıyanık'ın yeğeni olduğunu öğreneceğim komşu, eniştem, bi iki orta yaş üzeri başka bi komşu, dayı oğlu hep beraber evin balkonunda oturuyoruz. Yeğen dediysem 20-30 yaş arası bi figür kafanda canlanmasın sevgili okur. Bu yeğen 60 küsür yaşında. Dayımın vefatı üzerine artık oğluna (mr.do) kalan sahile yarım km uzaklıkta, karamürsel'deki evindeyiz. Matem havası her yeri kaplamış. Ağızların açılmasına bıçağın gücü yetmiyor. ama ''çok iyi bi insandı'' açılış cümlesinden medet uman birisi her zaman çıkar biliyorum. çok geçmeden yanılmadığımı anlıyorum. Düğümü eniştem çözüyor. Dayımın ''ekmekli biri'' olduğundan tutunda, güleryüzlülüğüne, bahçesine olan düşkünlüğünden tutunda, ailesine olan tutkusuna, alamanya görmüşlüğünden tutunda torunlarına olan sevgisine her türlü temiz çamaşırları balkona seriliyor. Çamaşırlardan kimseyi göremiyorum. Bu günler de kirli çamaşırların esamesi okunmaz biliyorum. Galiba dayımın nasıl biri olduğunun dile dökülmesinin sonu yok diye düşünürken dayı kızı 'sarı kola' lardan ikram da bulunuyor. Herkes henüz birer yudum çekmişken, bi iki orta yaş üzeri komşulardan bi tanesi sesini yükseltiyor. Elinde altıgen bi bardak var. ''sizin evde başka bi bardak yok mu?'' diye çıkışıyor. ''Doğruya sen o bardakları sevmiyordun, kafa mı kaldı ki!'' diyor dayı kızı. O an, içimden tabi, bi tek ben, ''n'oluyoruz lan?!'' dediğimden eminim. ''bugün yapma bari'' bakışı arıyorum. Çamaşırlardan geçit yok. Hiç bi bakışa rastlamıyorum. Bi an sesizlik. Ölüyü övmek görevini yeterince yerine getirildi düşüncesi artık hakim olmuş olsa gerek ki 'yeğen'le de tanıştırılıyorum. içimden ''vay a.q. resmen sait faik abasıyanık'ın yeğeni ile aynı ortamı, havayı kokluyorum lan'' diye geçiriyorum. v.ö'nün ''türkiye sait'tir faik kalacak'' şakasını yapsam mı diye düşünüyorken ''şakanın sırası mı lan'' diye de düşünüyorum. ''Ne diyo lan bu lavuk'' deme ihtimalleri de mevzu bahis tabi. Şakanın sırası değilse de ''bir insanı sevmekle başlar her şey'' lafının tam sırası ama be genç adam diye de kendime laf yetiştiriyorum. Lafı kendime yetiştirip müsaadenin bende olmasına rağmen müsaade isteyip mr. no nezaretinde iki farklı oda gibi bi düzenlenmiş olan salona geçiyorum. Gözüm annemi arıyo, ''nerde bu kadın'' diye düşünmüyor muyum. Düşünüyorum elbet. boş bulduğum ilk koltuğa ilişiyorum.
Karşımda kendi ölülerinden bahseden kadınlar var. ''ölümlü dünya'lar, ölümünde hayırlısı tabii'ler, allahtan çok çekmedi'ler''le yengem taziyeleri kabul etmeye devam ediyor. Bu raddede bile işin artistliğinde olanlara da yeni rastlıyorum. Bilmem nerde tanıdık doktorlardan, yurtdışındaki profla olan bağlantılarından, oğlunun çevresinin genişliğinden dem vuran modern yaşlı kadına kulak kabartıyorum. Bi yanda da dev yelpazesinden faydalanıyorum. Tırnakları dikkatimi çekiyor. Müthiş bakımlı görünüyorlar. Damarlı ellerinin kafamı okşamasını hayal ediyorum. Göz göze geliyoruz. Gözümü kaçırmaya, ''o kadar üzgünüm ki neler konuşuluyo farkında değilim'' yollu düşünceyle hareket etmeye çalışıyorum. Yengeme yönelik ''kim bu delikanlı'' dediğini duyuyorum. Tanıştırılıyoruz. Bi kişinin merakına herkesin ortak olduğu anı yaşıyorum. (ben dayısın ölmesine niyeyse o kadar da üzülmemiş olan olan genç adamım)
mr. do.(dayıoğlu) elini dizimin hemen üstündeki etli kısmı avucunun içine alarak oturuyor. Bacağımdaki sızıyı, cenazeye gelmediğim gibi aradan geçen bir haftada da telefonla ''dayımı kaybettik başımız sağolsun'' diye aramadığım için ' ima yollu hafiften sıkmıştır' a mı yoksa 'yok lan daha neler a.q.' a yorarak 'dozajı ayarlayamamıştıra' mı yorayım henüz bilemiyorum. ''Ne lan öle arayıp sormamalar, hadi çalışıyosun ediyosun cenazeye gelemedin telefonda mı edemiyosun, kontörün yoksa çağrı atsaydın biz seni arardık merak etme'' diye çıkışıyor. (artık biliyorum) Modern yaşlı kadına bu sefer gözümü kaçırmadan bakıyorum. Yüzünden ''yazıklar olsun senin gibi yeğene''yi okumam hiçde zor olmuyor. Daha dakikalar önce kafamı okşamasını hayal ettiğim damarlı ellerinin suratımı dağıttığını hayal ediyorum. Bi yandan bi insan saniyeler içinde nasıl terler, utanır'ı yaşıyorum bi taraftan da işi taşşak muhabbetine vurup ''Olum ben 532'li hat kullanıyom 532'li, ne kontöründen bahsediyon sen hacı piii!!'' demek istiyorum. Hayal ettiğim suratımın dağılmasında ki el sayısını minimumda tutmak için vazgeçiyorum. dilimden ''doğru söylüyosun mehmet abi, şimdi ne desem bahane'' dökülsün istiyorum. Dökülüyor.
Yemeğe geçiyoruz. Herkes nedense aç. Ben ise (istanbuldan çıkagelmişim) tok olmama rağmen ''ne ulan alındın mı yoksa, bizim cenazemiz var arayıp sormamana alınmıyoruz da sen buna mı alınıyon'' denmesi muhtemel diye çıtımı çıkarmıyorum. Artık bende açım. Bütün yaşanılanlara rağmen birilerinin yemekle uğraşması gerekir. Annemin çoktan sazı eline almış olduğunu görüyorum. Yemeklerin o kadar da tuzlu olmamasında aradan geçen bir haftanın etkisi olduğuna yoruyorum. (göz yaşı tuzu faktörü)
annem yatılı. Ben ise geri dönmek zorundayım. ''Yarın işe gitmem gerekiyor'' lafı can simidi olacak, zamanını bekliyorum. Yemek bitti aradan yarım saat kadar zaman geçti. Annemle göz göze ''gelip ben kalkayım, biliyosun'' diyorum. Kimsenin bişi demesine fırsat vermeden can simidi cümlesini ortaya bırakıyorum. Ha yarın işe gideceksen tamam ortak paydası oluşuyor. Bu evde bi işe sahip olmak çok önemli daha önceki ziyaretlerimden hatırlıyorum. Her yolcu gibi çıkmadan ne olur ne olmaz diye çıkıştan önceki son çişi, kakayı karamürsel'e bırakmak üzere tuvalete yöneliyorum.
''Servis gelip alıyo dimi'' diye do'ya soruyorum. Geliyo da ben bırakırım garaja seni diyor. Do'ya artık ne derse he diyecek kıvamdayım. Olur diyorum. Vedalaşma faslı falan filan. Sessiz sakin garaja varıyoruz.
Dayıoğlu tel'le birini arıyor. Kimi diye sormuyorum. Kayınpeder efe tur'da kaptan sana bişiler yapar gidersin diyor. Her şeye rağmen benim beleşe eve gitmemi istiyor. Büyüklük bende kalsın demek istediği gibi üstüne bi de kıyak yapayım demek istiyor. Gerek yok abicim diyorum. 'Çok mu paran var diyor' 'yoo da gerek yok' diyorum. Tel kulağında bir anda mr. do yanımdan ''babaa.. babaaa.. '' diye fırlıyor. Bende arkasından... ''Baba naber misafirim varda'' diyor ''esenler otogara gidecek'' diyor. özürle beraber, ''aracım kalkıyo gitmem gerek'' deyip tur da görevli arkadaşlarına yönlendiriyor. 19 numaraya ayartılıyorum. bi durum değerlendirmesi yaptıktan sonra mr. do'nun kalbini kazanıyorum. Ödül olarak bi kaç hafta sonra gel acımız dinsin denize gideriz vaadinde bulunuyor. ''Tabii ki gelirim'' diyorum.
''19 numara cam kenarı mı koridor tarafı mı bilmiyorum ama oturduğum koltuk 20 numara da olabilir'' diyorum. Her insan gibi önceliğimi cam kenarından yana kullandım. Cam kenarından çok şey umuyorum. 21-22 numaradaki kızlara göz ucuyla bakıp ''önemli değil oturabilirsin'' diyor. Üstelemiyorum. Otobüsün içinde güneş gözlüklü adamla yolculuğum başlıyor. Kocaeli'ndeyim. Beleş seyahat etmeyi planlarken muavin telefonunu bana uzatıyor. Teldeki adam do'nun ikinci babası. ''bişiilerden bahsedip özür diliyor'' ''önemli değil, asıl ben özür dilerim'' diyorum. otobüsten inip başka bi araca bilet kestiriyorum. Otogar'dayım. Minibüse binip evime yol alıyorum. Artık evimdeyim. Eve geleli on dakika olmamış.
mr. do'yu arayıp ''böyleyken böyle, senin ikinci baban da ölmüş lan'' diyip 'laf koymak' istiyorum. Bi kaç hafta sonra, nasıl olmasa deniz için gidicem, kalabalık bi zamanda yumurtlar intikamımı perçinlerim diye hezeyanımı erteliyorum.
- Ben imam olsam intihar etmek için tereddütsüz minareyi tercih ederdim!
- Metro, tramvay değilde, akbilin basıldığı yerle arasında belirli bi mesafe olması hasebiyle olsa gerek, halk ve iett de akbilini bastıktan sonra pasosunu ağzına alıp bi müddet oyalanan arkadaş anladık öğrencisin, anladık pasonu çantana, cüzdanına koyana kadar iki elini de kullanmak zorundasın da bu salakça eylemi tüm bunların dışında da yapmaya devam ediyo olmana ne demeli, neyle açıklamalı.. bildiğin paso işte, bi numarası yok, tamam aylık doldurmalarında falan 50 kaat cepte kalıyo, (ayrıca bende de var 'aksaray aöf' kısmı işi bozuyo ama olsun paso pasodur eki eki) öğrencisin o kadar da hakkın ama, her neyse diyeceğim şu ki; ben senelerdir otobüse biniyom daha bugüne kadar falan mavi kartını ağzına her ne olursa olsun götürmüş bi emekçi, efenime söyliim bi fakir görmüş değilim. bu numara, bu artistlik bi tek sende var öğrenci kardeşim, yapma etme, gel yarından itibaren vazgeç bu sevdadan, her ne umuyosan bu şekilcilikten tiz elden uzaklaş, bak her şey daha güzel olacak. Bi kere bu ahval ve şeraitte ben seni görmiyecem, arkadan atıp tutmayacam daha ne istiyon. Lan!
- Öksürmeden önce öksürükle öksüreceğini haber verir misin dedim bi arkadaşıma ama artık demem.
- toplu taşıma araçlarında, özellikle otobüslerde yolcuların birbirleri arasında ya da yolcuların şöforlerle arasında geçen diyaloglarına nazire olarak, kimi zeki(!) bireylerin, muhatap olduğu arkadaşına yönelik gibi görünen ama esas hedef kitlesi diğer yolcular olan ve de sözde espiriler yapmaya çalışan insan tiplere otobüs komiği dendiğini biliyor muydunuz?
- bu gün altkimliği pvclettim artık bi müddet güvendeyiz!
- Sevap hırsızlığına tanıklık ettim ya artık pes. Önümde bi adam gidiyo ben de hemen arkasındayım. Adamların hemen arkasından giderim. itiraf ediyorum. Neyse. Neyse'den önce şaka şaka yazmayı unuttum. Orda, itiraf ediyorum' dan sonra şaka şaka var. neyse yerde de bi simit parçası... niyetlendim üç defa öpüp ezilmemesi için bi kenara koyacaktım ama o önümdeki lavuk bende önce davrandı ve sevabımı çaldı. Evet evet. Yani görünen o ki hadi doğruyu söyliim bari, biraz g.tünü yırtarsan, sevap işlediği bi sırada günaha da girdi. Yani değişen bişi olmadı. Oysa ben direkman sevaba girebilirdim. gerçi yine de girmişimdir. niyet önemli ya. Bu yazdıklarımda da asıl niyetimi belli edip niyetten gelecek sevaptanda olmuş oldum gibime de gelmiyo değil hani. hay allah.
- Bi tanıdık abi kardeş kuruyemiş dükkanı açmışlar adını ne koydunuz demeye kalmadı kardeşler dedi küçük olanı. Benimkide kafa işte. Eheh.
- Toplu taşıma aracı içinde, ayakta kalmış, boş olan tek koltuğa yönelen iki kişiden biri olmak, diğeri, afedersin, karı kızsa, senden büyükse, yaşlıcaysa, buna şüphe yok, ayakta kalmaya, istisnalar hariç, devam ediyo olmak demek. hemcinsinse, sen yaşlardaysa, önce, ''seni yenicem lan istanbul!'' bakışlarını aratmıyacak zayıflıkta göz göze gelmek demek, yavaştan almana rağmen ''sen otur istersen'' demeyi kendine bırakmak demek, ekseri karşındakinin bu düşüncelerden bihaber olması demek, eşşeğin teki olması demek, sen bunları kafandan geçirene kadar, çoktan, eşşeğin arka ayaklarını topladığını görmen demek. (not: başlangıç çizgisi sabit kabul edilmiştir)
- evde, tadilat dolayısıyla falan, her ne kadar anneler imtina da etseler ekseri ayakkabıları ile (terlikte versen ayakkabısını terliğe giyerekte olsa) dolaşan ustalar'ın ''işini savsaklamasın, baştan savma yapmasın, adam gibi işini görsün'' diye başında durmak, yahu adam yapıyo işte işini düşüncesine kucak açtığın an ebeveynden gelen kaş göz işareti.
- böldüğün ekmeğin kırıntılarını yediğin ekseri sulu yemeğin üzerine gelecek şekilde istemsizce ayarladığını fark ettiysen eğer sen çiçek gibi bi insansın abicim.
- Bi lokantada falan istediğin yemeğin yanı sıra gelen peçeye sarılmış kaşığı, çatalı neyin bariz bi kirlilik olmamasına rağmen, her halükarda mevcut peçeteyle silmeden kullanamıyorsan eğer sen eşşek gibi bi insansın abicim, kusura bakma.
- zar zor, o da muhtemel arka kapıdan, bindiğin otobüsün 'otomatik kapı' sının, götün tam manasıyla kapıya dayamış bi vaziyetteyken pattadanak kapandığı sırada, otomatik olması hasebiyle tekrar açılması, durakta bekleşmekte olan fakirlere allahıma pozisyon zenginliği yarattım lan hissiyatı...
- Bir an da karşına seni tanıyan, seven küçük bi çocuğun, 'beni sev abi, kucağına al abi' deyu bacaklara sarılması, küçük ellerinin hayalarına denk gelmesi, içten geçen bi ''hassiktir!'', yanında da bi büyüyüğü varsa, sahipsiz mi sandın lan sen çocuğu, ve de şahitlik ettiyse 'yok bişi, çocuğum olur her halde valla yok bişi, top çarpmadı ki, top çarpsa tamam ama top çarpmadı ki, top çarpsa işemek lazım hemen ama'' yollu bakışlar atmak...
- Bazı ailelerin çocukları kendilerine nazaran o kadar güzel ki, zamanında ''evlatta sahtecilik'' yaptıklarından şüpheleniyorum.
- Arda at dercesine!
- bugün nüfus cüzdanımı ağırlık yapar diye yanıma almadım!
- Şayet ailende ekseri halan yada teyzelerinden bi tanesinin adı gülbeyaz değilse... giriş cümlesine bakar mısın? sankit kutsal metin döşenecekmiş gibi, ama yok öyle bişii.. ne diyodum, hah!.. gülbeyaz değilse de sorun yok. Sıkmayalım canımızı durduk yere a.q. Ama gülbeyaz tam bi hala, teyze ismi, buna bi itirazın olmaz sanırsam.
- Nereden nereye ve numarası yazılı tabelasını düşürmüş iett şoförünün her durakta, ''güneşli'' diye bağırması.. ben bu ülkeyi işte bu yüzden seviyorum diyenlerin hoşuna gider diye yazıyorum, yoksa yazmam ki.
- Toplu taşıma aracında, şoföre ücretini senin aracılığınla iletmek isteyenin avucuna zor bela bıraktığı bozuk parayı, ki onada bir başkası iletmesi için vermiş de olabilir, direkman şoföre veyahut şoföre senden de yakın olana ulaştırmak isterken düşürmek... Kendi paran olsa önemli değil der, düşen miktar kadar cebinden çıkarır, bu sefer biraz daha dikkat ederek ödemeyi yapar, üstünde fazla da durmazsın (gördüğünüz gibi hiçte fazla durmuyorum) ama iş başkasının parasını (hiçte rızan olmadan sırf toplum içinde edindiğimiz geçici görevleri yerine getirmeyi şiar belleyip, örnekse; '' bi şişli uzatır mısınız?''a ''uzatmıyorum a.q. Al yer de veriyorum siktir git kendin uzat'' deme cesaretini gösteremediğimizden) (keşke gösteremediğimizden kelimesini yazarken göster'e kadar yazdıktan sonraki e'yi parantez içine alsaydım, ne afili olurdu ama haa, gerçi geçte kalmış sayılmam, siz artık orayı öyle okuyun emi) iletmeye geldiğinde, ki bunlardan bi taneside ''gel.. gel.. sağlı gel.. tam sağlı gel tam sağlı'' repliğinin besmele kabul edidiği araç, şoför, yoldan geçen adamın (yani senin) başrolünü paylaştığı, heveslenip eline bi kamera alan adamın çektiği s.ktiri boktan kısa film tadındaki andır, (lan hepsi başrollede ya a.q.) işin rengi değişiyor gibime geliyo. Burda imdada yetişen, buna tanıklık eden şoförün ''önemli değil tamam'' ı yada düşen meblağın bulunması, burda da üçüncü bi kişinin düşen parayı yerde araması, inşaallah ben bulurum hissiyatı devreye girer, hiç olmadı parasını düşürdüğün kişinin düşen miktarı yenileyerek, belki araya düşen miktar kadar da bi şaka sıkıştırarak uzatmasıdır ki yeterince bende uzattım ha (konuyu eheh).
- Çiğdem anat, ortalama türk yengesinin kırk yılda bi yaptığı makyajlı haline benziyo gibime geliyo.
- Dişi şişen çocuklar, nerdesiniz be oluum!
- Kellemi kesseler, ben kolay kolay yalan söylemem! (dayı itirafı)
- lan kime bişi desem, başkasının yanında söyleme diyo. kim ulan başkası! Kaldı ki o başkasının yanında da desem ne olacak ebeme mi atlıyacak? Hem belki risk alıp, başkasının sen olduğuna kanaat getirmiş buna paralel olarak hareket etmiş de olabilirim. Dımı? Bana kalırsa başkası diye bişi yok! artık her kime ne dediysen o dediğinin üzerine laf koyacak, söyleyecek lafı olmayan adamın klişe kaçış cümlesi lan bu. Bunlardan bi başkasına da bahsetmiyecem. söz!
- Bana (kendi) başkalarını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim!
- Tüm zamanların lafı: Hele hele bu zamanda!
- bu yapım aşamasındaki gökdelenlerin kaç kat olduğu merakı biz türkleri yiyip bitirmesin diye mi kat sayıları yazılıyo. inan bilmiyom, google da kar etmedi. Bi de google dersin.
- pehlivan lakaplı bi komşumuz vefat etti. Ölmeden önce mezarına 'karısına doymadan öldü' yazın demiş. Yazdılar mı bilmiyorum. ama bilinen bi gerçek var. Ölen pehlivan karısına doymazmış!
- Şirket lafını ilk bizimkiler'de duymuş adamlarız abicim. Kah şükrü'den, kah şevket'ten.
- Baş parmağıyla işaret parmağını birleştirip bi delikmiş gibi algılamanı talep eden diğer elin orta yada işaret parmağını da kafanda vajinanın canlanmasına sebebiyet veren o yuvarlağın arasından geçirerek s.kişten bahseden adam. Nerdesiniz be oluum!
- Biliyorum ki bi alışverişte falan elindeki ytl ve tl'ler arasından tl'lerden ziyade ytl'leri elden çıkarmak için küçük çaplı bi hesapla ve en fazla yıpranmış olanını elinden çıkarmaya çalışıyorsun. Sonra da bıdı bıdı. Bana yalan söyleme çocuk!
- Hiç bi, bi milyon müşterisi haklı olur mu lan!
- Bence şişmanlarda, söylenmesi pek de muteber olmayan bi iki laf ettiklerinde kilolarından utanmalılar. ne?!
- Hayatı, takımdan ayrı çalışan futbolcu gibi yaşayan adamlara selam ederim.
- istanbul'da at boku görmeyeli bayaa olmuştu geçen gördüm de özlemişi bee. At boku özlenen bişiidir kafa yapmıyorum. At boku diğer bi çok boklardan yeğ tutulacak belki de tek boktur. Boklar ve renkler tartışılmaz tabi ki. Haklısın. Yinede insanın, affına sığınarak, bahsedesi gelmiyo da değil. At boku demişken hali hazırda çingenlerin, bir kaç yıl öncesine kadar da seyyar karpuz, kavun falan satmaya çalışanların, atın götünün arkasına, bokların güzelim semtimizi kirletmesinden imtina etmek düşüncesiyle çuvaldan bozma bişi koyduklarını da hatırlatmak ister deli gönül.
- ders neyin çalışırken üzerinde durduğun rakamlı sorulara, rakamlı soru ne oluum?, gıpta ile şahitlik eden ilkokullu yeğenin tav olması, inceden g.tün kalması.. iki saattir uğraşıyom oysa, yeğen ona bile tav oluyo, zor soru galiba diyo.
- yeğen de mal bende malım.
- bedenine hakimiyeti neredeyse sıfır, beden derslerini kanaatle bile zar zor atlatmış adam... ıssız adam daha kısa bi ad ama. Bu ne bööle upuzun.
- bineceğin otobüsün, durağa gelmeden, durağa, bineceğin otobüsten daha önce yaklaşan diğer otobüsler yüzünden, yakın bi yerde duracağını kestirip, çiçek gibi kızlar olmasına rağmen, duraktan alarga konum almak.
- Aynı ortamı paylaşmak zorunda olduğun adamların kendilerine aldıkları, amiyane tabirle, nevaleden yalanda da olsa nemalanmanı teklif etmedikleri zaman, o an tükettikleri nevalenin adını vererek, 'ertesi günde ben alayım, hem bende yemiş olurum' şakası yapmamak lazım. Evet.
- senden önce işe girmiş, senin işe girmene şahitlik etmiş olan zaman sonra kaynaştığın iş arkadaşlarınla işe ilk girdiğin günlerdeki hal ve tavırlarını konuşmak, amma da malmışım ortak paydasında buluşmak. Gerçi hala malım ya diye devam etmek. Yok efenim öyle değildim böyle değildim hikayesini geçiniz efenim. Hakikat budur. Bi insan yeni işe girdiği ilk günler maldır. Hatta maloğlu maldır. Askerliğin ilk günleri gibi gibi.
- üniversiteye hazırlanan yeğen yada komşu çocuğunun çözemediği soruları getirmesi, 'ben de tam bilmiyorum ama' girizgahını, 'bizim zamanımız da bunlar sorulmuyodu ki' ile pekiştirirek, olası çözememeleri legalize etme düşüncesi, ekseri çözememen, tamam uleyn tamam, ekseri benim çözememem, çaktırmadan soruları ilgilendiren konulara falan bakıyo ayağına cevap anahtarındaki doğru şıktan yola çıkıp cevabı uydurmalara çalışman, tırt olman, mırt olman...
- komşu çocuğu da mal.
- Sıklıkla kulladığım güzergahta bi deli var, devamlı sigara ve üçü bi arada içen... bi yerden temin ediyo belli. Her neyse geçen yine gördüm sigarasını içtikten sonra söndürüp attı. Normali nedir? normali derken, bi deliden beklenen normal tavır nedir 'ulan nasıl olmasa deliyim, sigarayı içer atarım, skimde mi, bi yer yanarmış edermiş' i düşünmeden orta ve baş parmağı kullanıp fırlatmaktır ama dimi, oysa bu deli baya baya bi modern gibi içtiği sigarasını söndürüp attı, modern, sigarasını söndürüp kafasına göre atan kişidir, tabi bana atmasa daha iyiydi.
- Üçübiarada ayrı mı yazılır bitişik mi?