- en çok organ bağışını karadenizliler yapıyomuş. saat dilimlerine girmeden kısmen de bi karadenizli olarak söylemek isterim ki karadeniz sınırları içindeyse gayet normalde ülke geneli için de böyle bi tablo geçerliyse karadenizlilerin bi zamandan sonra kendisine lazım olmayacağını düşündüğü organları bağışlaması, yaşamı süresince o organları had safhada, özellikle bi iki tanesini, kullandığının işaretidir gibi.
- guinesse rekorlar kitabına en fazla canlandırılan karakter olarak giren sherlock holmes' a ''ginesi olmayanlar'' olabilir. normal. gine onlar bilir tabi.
- su şişesinin kapağını şişenin göbeğinden kavrayıp diğer elle kapağını açmaktan imtina edip tek elle kapağın üzerinden bulunduğu yere basınçla açma gibi bi adetim var.
- ''zam geldi yalnız 250 daha vereceksin'' diyen minibüs şoförü ile, ''varsa 250 daha aliim, bozuk yoksa yada çıkışmıyosa da problem değil'' diyen minibüs şoförü hiç bir olur mu?
- senin karşında, bali çekerek, ortalarda deli dana gibi huzursuzluk yayarak dolanan, ergen yaşlardaki hayat yorgunu bi çocuğu, normalinde manasız bakışlar atan bakışlarıyla bakışlarını kaçırmadan kemiksiz yenmiş bi genç adam var hacı. ne diyosun sen! pe heey! ehe ehe. nasıl mı yendim? şöyle ki; akşamüzeri uzunca bi kuyruğu olan mecidiyeköy metro çıkışında ki akbil dolum gişesinde, orji pasoma akbil tomu almak için dikeliyorum.(onun adı 'tom'muymuşu duyar gibiyim) hayat tecrübem bana, göz teması kurduğunda yanında bitmesi an meselesi, demesine rağmen kaçırmadığım gözlerimle baliciye icabında tinerciye yakalanıyorum. adımlarını bana yönlendirken içimden de ''al işte a.q. çattık şer vakti'' iç sesini geçiriyorum. ''bi milyonun var mı abi?'' diyor. bali, tiner falan çekmediğim için, iki elimin arasına bacağımın gövdeme yakın kalın kısmını alarak ''buna ne dersin'' demiyorum. 's.ktir git başımdan uğraşamam şimdi senle' keskinliği içeren ''yok''la savuşturmayı planlarken, gözlerinde nosferatunun kırmızılığını görüyorum. ''aha da şimdi g.tümde bi delik daha açılacak her hal'' endişesi ile bedenimin sıcaklığının arttığını hissediyorum. buna rağmen, beş on saniye kadar hiç bişi demeden dikeliyoruz. nazarımda ''hoca bana taktı'', ''bu çocukların dışarlarda sürtmesinde, bizim hiç mi suçumuz yok'' kabilinden olan bu çocukla, tekrardan bi göz temasını, ''uleyn am hoşafı, dibini dövdürüpte mi işini gördürüyo bu kuyruktakiler'' demeye getirdiği gözleriyle ve beraberinde getirdiği karşılığını alamadığı, yolunu bulamadığı üçün, sinire keserek birbirine eklemlenmiş dişleriyle, neredeyse, ilerleyen sırayla ve ''ne halleri varsa görsünler'' tavırlı üçüncü bilemedin dördüncü bakışlar eşliğinde, bi kaç dakika kadar, sert bakış atmada gösterebileceğim en büyük performansı göstererek ''hadi bakalım ne yapabileceği görelim hesabı'' bakışıyoruz. ben şu an uçuyorum ama ayık kafayla uçan adam elektiriği var bunda hissiyatına bürünmüş olacak ki başını öne eğip tası tarağı olan elindek bali poşeti ve torbasıyla s.ktir olup giderken ben ise boş çuvalın yere düşmesine benzer bi ruhsal bi düşüşü, omuzlarımın ve kendinden emin dik duruşumun normal halini alışını yaşıyordum, şeklinde yendim. allahtan verilmiş sadakam varmış dimi?! ehe eheh.
- not defteri kullanma alışkanlığı olmayan bi kimsenin ''ne yazıyon ki ona'' diye çıkışına ''senden öğrendiklerimi yazıyom ama daha bi dalını bile doldurabilmiş değilim'' dememek lazım.
- gereksiz yerde tutuma giden adamlar arasında başı, tıraş olduğu permatiği atmayarak etek ve koltuk altı içinde kullanıma hazır olarak bekleten adam çeker gibi gibi.
- elinin ayasıyla yada küçük pıt pıt yumruklarla omuzdan itip gardını alanın veya yüze ramak kala frenlediği genç kız yumrukları sallayanın, nefesini kesecek dozda midesine yediği yumrukla karşılık bulması halinde ağzından pıt pıt, kesik kesik çıkan ''elinin ayarını s.kiim senin emi elinin ayarını'' lafının bi önemi yoktur. sende rahat dur a.q. bok gibi de gard alırsan gard diye geçiriverirler adama işte öyle. Mal.
- ''yeni hattım bu'' diye mesaj atan arkadaş neyse de ''yeni mesenem bu'' diye mail atan arkadaş, mail adreslerinde ki ''kime'' kısmındaki msn adreslerinin arasında, (toplu gönderiler için söylüyorum) birbirlerini tanımayan ama erkek olanlarının bi adım atarak, kız mesenesi olduğunu düşündüğü adresleri de senin yeni meseneninle beraber eklemeye çalıştıklarını, sana attığım bu ilk maille hatırlatmak isterim.
- top dondurma vermek için kullanılan zamazingoda pek değilde daha düz bi formda, görünümde olan zamazingonun kullanımı sırasında, kornet ekseri saman külahına alınan dondurmaya destek veren, beyaz kirli önlüklü, kenar mahalle pastanesi tezgahtarı adamın başparmağının, siyah lekeli başparmağındaki tırnağının, dondurmaya asıl tadı verdiğini, dondurmanın o pastaneye gelene kadar ki süre içerisinde içine nufüz edenleri bi kenara bırakarak, muaf tutarak söylemek isterim.
- yanında içecekle pekala iyi gidecek olan bi siparişin ardından ''içecek olarak ne alırdınız?'' diye soran garsona, hiç bi şey içesin olmamasına rağmen, nazarında, o an için gereksiz yere ''parası çıkışmayan adam'' olarak değerlendirilmek düşüncesi ağır bastığında, kola, ayran demekten geri durup bi su dememizin altında ''zaten her halükarda suya ihtiyaç duyucam ama yani kola öyle diil ki, hem aldığım suyu bulunduğum süre içerinde içmesen de yanımda götürebilirim, kim ne diyebilir a.q. şimdi kutu kola alsam zaten içesim yok bi kaç fırt çekçem içemicem, eee sonra, ziyan olmasın diye onunla mı çıkıcam dışarı ayran da hakeza öyle, belirtmek isterim'' düşüncesi yatıyor gibime geliyor. ama paket siparişte sorun yok, babalar gibi ''almıyorum ulan al-mı-yo-rum, alsam söylerim s.kitoşlar, niye unutayım alacağım içeceği ha niye, ama bi 'ketçap mayonez olsun mu abi?'' demek yok di mi şark kurnazları yok di mi?'' iç sese eşzamanlı ''yok sağol'' derken ''kuru kuru pek zanmıyorum helbet daha önceden alınmış litrelik yada ne billim fazladan bi kutu kola, ayranı zaten vardır'' yaklaşımını, karşıt iç ses olarak ilgili kişide uyandırmak var gibime geliyor.
- ne üçün olduğunun bi önemi yok, camdan cama laf dalaşı yapan kadınlardan bi tanesinin son sözü ben söylerim demeye getirdiği dalaşdaşından önce camı öfkeyle kapatmasına hasta olduğum gibi halen camda olanla sese çıkan başka bi camda olanın durum değerlendirmesine gitmelerine de hastayım. (valla bende sese çıktım)
- bozuk zilini tamir ettirmeyen komşuya gelen misafirin ''biri açar helbet eşşek değiller ya'' düşüncesiyle kapı açılana kadar gelişigüzel zillere bastığını kendi çalan zilimin dışında diğer binalardan da gelen zillerle idrak ettiğimde oralı olmam. hem zil mi kaldı a.q. baktın ki ziline basıyon açan yok, çağrı at, 'kapıdayız/kapıdayım, nerdesin, ağaç olduk' mesajı at falan filan ama sonrasında bi 'kusura bakmayın' la geçiştirdiğin eşşeklikle anılma eşşek.
- okuldan döndüğünde evde olmayan, kafasında, şimdi çıkış saati, okuldan dönmek üzeredir kesinkes bilgisi olan annesinin, hangi komşuda olabileceğini kestirmekte zorluk çekmeyen çocuk, alengirli bi durumda ise sadece anahtarın kime bırakabileceğini kestirmekte de zorluk çekmesini beklemek yanlış olur.
- incelikli davranıp kiramen katibin meleklerine iş düşmesin diye sevap ve günahlarımı kendim not ediyordum ki sağ omuz meleğimi istemeden de olsa yormuş olabileceğimi farkettim.
- sözün bittiği yer aynı zamanda sözün de bittiği yerdir!
- kendisinden sonra merdiveni kullanacak kimsenin kalmadığını düşünen bi ergen, yüreyen merdivenin stop tuşuna bastığında arkasında beni görünce saniyesinde - artık sivilcelerden tarlaya dönmüş - kırmızıya galebe çalan yüzüne, on-onbeş merdiven kadar çıkmış ''kim bastı tuşa yine ha kim bastı'' diye ('yine' kelimesine dikkat, daha önceden de karşılaşmışlık olsa gerek) küçük çaplı bi vaveyla koparan adamla başını bağlıyayım da sen gör demeye getirdiğim ''söylim mi lan seni şimdi ha velet'' bakışlarımı bi ok gibi gönderdiğimde merhamet et gülümsemesi ile mukabele edince, ben kalender meşrebim hesabı, normal merdivenlerden ver ettim kendimi yoluma. bi dahikine s.kertirim ama.
- kendi telefonunun çalan melodisini sankit bilmiyomuş gibi bulunduğu ortamda kulağa çalınan çalan telefon sesi duyduğunda, normalinde de ekranını parmağıyla zırt pırt yaladığı telefonuna, acep bana mı diyerekten göz atan arkadaş, hiç şimdi benimki ile aynı melodiydi bi kereme, çalan telefonla benim kurcalama saatim denk geldiydiye falan sığınma, belli ki ya telefonun janti, sağa sola gösterme hevesindesin ya da sen de gereksiz bi denyoluk var ki benim kanaatim, telefonunun forsunu gösterme merakının da denyoluktan ileri gelebileceği yönündedir.
- imam adnan sokak'tan istiklal'e çıkıyorum. önümde de orta yaşın üzerinde iki adam abartılı bi şekilde konuşa konuşa yol alıyolar. biri diğerine buralarda bi sokağa tecavüz sokağı diyolarmış deyince sağdan biraz daha hızlanıp, artık g.tüm mü kaşındı nedir, bahsettiğin sokak burası abi diyorum. gülümseyerek, 'burası mı?' diyo, konuyu gündemlerine taşıyan. işi abartıp ''dikkat edin kesmesinler g.tünüzü, kan alırlar acımazlar valla, göz açıp kapayıncaya kadar s.ker atarlar adamı burda'', canına susayan adam şakasını, aklı başında bi adam olarak bi kenara bırakıp, ''evet abi burası hakketten bak bunlarda yara izim'' de demiyerek ''evet bu sokak abi hakketten '' diyorum. allahtan, hazır madem burasıymış hakkını verelim yerin diyerekten girişmedikleri için, akıldan geçirmiş olabilirler, belli ki onlar da akıllı, imam adnan'a dua ederek kalabalığa karışıyorum.
- arabanın altına kaçan topu almak için, arabanın altına, yatarak müdahale hesabı, kayarak yatan çocuğun, tekmüklediği topun bulunduğu yerde daha da sıkıştığını gördüğünde, hırsla daha da tekmükmesi sırasında, topun sahibi olan çocuğun, burnundan soluyan çocuğu kolundan tutarak ''patlatcan ya lan p.ç patlatcan yaa, tersten vuralım bi de tersten'' diyerek geri çekmesi ile kendine ancak gelebildiğini biliyor muydunuz? (- mikasa lan bu nasıl patlasın, biraz daha vursam çıkıyodu zaten)
- örnekse, 3 kızı bir oğlu vardı ya da üç kızı 1 oğlu vardı diye yazmaktansa, 3 kızı 1 oğlu vardı ya da üç kızı bir oğlu vardı diye yazalım. fıttiriiciim yoksa!
- hamamlı trene binen terlemekten korkmaz!
- işte, neyse artık, bi kaç kilo aldığın, diyelim ki domatesin, barkodu poşetine yapıştırıldıktan sonra tartının üzerinde sıfırlanıp üzerine sayıca dört beş tane aldığın başka bi, diyelim ki hıyarında eklenmesi ile ortak poşette çift barkodla verilmesinin hastasıyım. varsın domatlar ezilsin.
- namaza durulduğunda, babası ile (saf saf) saf tutan, oya işlemeli dantelli beyaz takkeli ''küçük imam''ın, yanında saf tutarken, hali hazırda halının bi kenarına sabitlediğin kafana alttan yukarı baktığında, namaza durmuş olmana rağmen namaza kafayı verememekten müzdarip her bünye gibi halılardaki şekilleri bişeye benzetmeleri bi kenara bırakıp yüz yüze gelindiğinde aklıma gelen ''ne bakıyon ya.raam'' (yarrağımın neresine nokta konur ki?!) beni kötü bi insan yapar mı? sankit çokta hakkını veriyomuşum gibi, namazımı bozar mı? diye ''büyük imam''a kürsüde vaaz verirken, araya, sözü balla kesip sormak istiyorum ama henüz cüppeli ahmet hoca'yı kürsüsünde canlı dinleyebilmiş değilim. (sabırlıyımdır)
- kalemtıraşın vidalı jiletini toka ucuyla söküp jiletini bi maket pıçaamışcasına kullanmamış olanlarınız beri gelsin hele.
- erkekler için söylüyorum, oturduğun yerde, bacağındaki uyluk kemiğinin etli kısmına, kendi çocuğunu, küçük kardeşini, yeğenini, ya da neyse artık, yer darlığından veya çocuğun sevgisinden ötürü oturtmak tarih mi oldu ne! bana tarih oldu gibime geliyo. çok sık, son zamanlarda kimsenin, kucak diim artık oraya, kucağına oturmuyorum ondan mı acep. ehe heh. tacizlerin, gün yüzüne bi haylice çıkan çocuk istismarı haberlerinin etkisi vardır mıdır? bilemiyorum orasını tabii. amma velakin şimdiki çocuklar, kucağa s.ksen mi gelmiyolar yoksa yetişkinler, kucağına alanlar kendilerinde mi şüphe duyuyolar bilmiyorum ve de ben bu resmi neredeyse artıkın hiç görmüyorum. hiç. ühü ühü.
- 2010'u analı babalı büyütür inşallah! allah.
- sevdiklerimi kaybetmenin acısını bir an önce aradan çıkarmak için harekete geçsem iyi olacak!
- baş parmağı boğum yerinden ayırma şakası da tarih oldu be. Vaay anasını..
- daha önce kendisine yönelik edilen beylik lafların dışında nokta laflar duyduğunda önemsemeyip, kendisi açısından ayrı bi yere sahip ''ünlü'' birinden edilen o nokta lafa anlamca en yakın lafı başka bi konuya istinaden duyduğunda hak veren tipte kişiler kendilerine ait bi düşünceyi bina ederken bile popülist referans peşinde koştuklarının açık bi delili değil de nedir atoplumsal gerçekçi sözlük yazarı kardeşlerim benim?
- bizim işçimizin asıl işi, meydanlara çıkıp hakkını aramak vs. olsa, böyle ütopik bi iş düşün, sayıca, yumurta kendi kapılarına dayandığında meydanlara dökülen işçilerden bile daha az kişi o işinin başında olurdu diye düşünüyorum. bana ilk taşı meydana çıkanlarınız atsın!
- geride bırakılan sene için ''hareketli bi yıldı'' girizgahı ile yorumlarda bulunmak bir kaç on yıl sonra geride bırakılan klişelerden olacak gibime geliyo. bu, girizgahlı cümle ''ben sağlam bi klişe olacam bak görürsün'' diyerek hareketli bi yıl olması beklenen yeni bi yıla bizle beraber girer gibime geliyo.
- aralarında, sorulduğunda ''bahane edebilecek kadar'' mesafe olan taraflardan, edilen lafı karşılayan tarafın edilen lafın işine gelmemesi halinde kasssımpaşa'ya işi bağlayıp, temaşaya tanıklık eden yanındakilere dönerek ''bi ses geliyo ama anlaşılmıyo, duyanınız var mı? '' vari laflar etmesi..
- şayet yılbaşına ramak kala gazeteler milli piyango bileti hediyeli olarak satışa çıksa, bi kaç gazete hariç tabii, tiraj bakımından hürriyet ipi göğüslerdi gibime geliyo. bi abla da orda var ya hani..(-salak!)
- klişelerden kaçınmak klişeleri bilmekten geçer!
- uzağı görmek için dürbün yapan akıl, uzağı duymak için harekete geçti mi bilmiyorum ama geçmediyse isabet olmuş, bu tip bi alet edevatta ne ola ki?. e telefon ne oluyo o zaman diyebiliritesi yüksek kardeşim, aranıza karışınlar oluyo onlar için diyorum, biraz algı, izan, mizan vs. çııın!! hemen küfür etmeyin lan!..
- eğimli yollarda, yağan yağmurdan mütevellit, yukarıdan aşağıya basamaklı akan küçük sele artistik bi biçimde fırlattığım tükürüğümü gözden kayboluncaya kadar izlerim.
- allah kimseye, boy aynası karşısında, 'komıklık' olsun diye, elleri bele koyarak, 'gidip gelme provası' yaparken, babaya yakalanma talihsizliği yaşatmasın. sıvazspor formasıyla derinlemesine top koştururken yakalanmayı bu tip bi görüntü vermeye tercih ederdim hacı. hakkatten. ailenin küçük beyi hesabı, küçük sapığı olarak algılanmak üzereydim ki aynı hareketleri 'açma germe'ye vurarak yırttığımı düşünmek istiyorum. ''allaam inşaalah yırtmışımdır. yoksa nasıl bakarım ailemin yüzüme'' demiyorum ama hacı, nihayetinde yeni kulplar buluruz evelallah ehe ehe.
- aklı başında olan bi kel 'beni baştan yarat' kalıbını her duyduğunda aklı başında olmaya devam eder. ne var ki bunda?
- yanınızdakinin yanınızdan kalkıp, tabire bak, başkaca, boş bi koltuğa otursa neyse de, üçüncü gözler eşliğinde manasız bi tavırla salınıp ayakta dikilmeyi tercih ederek baya da bi yol alması, otobüsün içinde değil, otobüsle beraber, lütfen, kafalarda, o eşlik eden üçüncü gözlerin kafalarında, ''ya osurup duruyodur, ya da ter menşeili leş gibi kokuyodur'' gibi düşüncelerin oluşmasına neden olabilir. hatta yanınızdan kalkan hatun bi kişiyse ''işin içinde tacizlik bi vakada olabilir'' suizanını da beraberinde getirebilir. burda yapılması gereken genç çüklü arkadaşlarım, sizin de ordan kalkıp ''varsa bi sorun koltukta arayın ipneler''e bağlanmasını sağlamaktır. ya da s.ktir edin a.q. mis gibi yayılarak oturun. daşşak kebabı yapın. bu ne lan! öyle düşün, böyle düşün, otobüste bi rahat yüzü göremiyecek miyiz kardeşim biz. di mi?
- bana güleni yaşatmam, gülmekten öldürürüm!
- marketten yada pazardan falan, meyve sebze alışverişini yapmış, evine yol alan tanıdık orta yaş üstü teyzelerin, amcaların, poşetlerini açarak ikramda bulunması sırasında, yıkanmadan da yenebilen meyvede karar kılmışken, içlerinden sadece muz ile kivi için bunun geçerli olduğunu gördüğümüzde, kim bilir ne kadar para verdiler, muzu almayı bi kenara bırakarak, dişleri kesmediği için hep yumuşak meyve alışverişi yapılmış tabii, kivi de karar kılmak daha doğru gibime geliyo. hatta en doğrusu hiç almamakta, bazıları bayaa ısrarcı oluyolar. yoksa neme gerek. istesem ben de bi kilo zengin meyvelerinden alırım ki.
- Masanın veya sıranın üzerine düşürülen uçu almak için parmak uçunun etli kısmını uçun üstüne hafiften bastırıp geçici mıknatıslanmayla almaya çalışan öğrenci kardeşim, kaç uç kullanıyon? Almayanıın!
- vakti zamanında, küçükkene, inşaatlarda, inşaat önlerinde falan çivi toplarken, eğilip elle tek tek toplamak da varken, inşaat ya oralar hep, eğilmek de pek akıl karı değil hani eheh, ucununa ip bağladığı mıknatısla bir batında daha fazla çivi toplamayı tercih etmiş olan dönemdaşlarıma selam ederim. hatta mıknatısı ekranda görüntü oluşsun diye televizyona yaklaştıranlara daha bi selam ederim. hatta ve hatta bu iktidar sahipleri şey pardon replikler karıştı hatta ve hatta topladığı çivileri koyduğu poşetler, kevgire dönmesin diye iki-üç kat poşet kullananlara, bununla da yetinmeyip çıkın yaptığı gazetelere sararak işini sağlama alanlarına daha bi daha selam ederim. gel lan öpücem her yerlerinden öpücem, yine yanlış replik. eheh.
- gazetelerde yer alan düğün haberlerinin başlıklarının el yazısı fontunda kullanılıyor oluşunun nedeni, sözüm ona el yazılarında harfler nasıl ki birbirlerinden ayrılmıyorlarsa evlenen çiftler de öyle ayrılmasınlar kaynaklı imiş. ya da ben yalan söylüyorum.
- kendisine malumatla harmanlanmış bi düşüncenin paylaşımı sırasında, dünyasında yeni bişi öğrenmenin ya da farklı bi bakış getirilebilir düşüncesinin esamesinin karşılığı olmayaların, duyduklarına ilgisiz kalmalarının altını, ukalalık olarak doldurmaları mümkün. kendi adıma, ukalalıkla da anlatılsa dinlerim abicim. akşam koyun koyuna yatacak halimiz yok ya. çok çok kulağımı s.ker o kadar. o kadar!
- siz hiç, lafım çüklü olanlara, eğleşmediğiniz bi semtteki kahvenin önünden geçerek köşeyi dönmek üzereyken, köşedeki 'oynak' bi kadının ricası üzerine, ola ki homemade hesabı kırmayıp, kahveden kocasını çağırmak için içeri girdiğinizde ''pazarcı mehmet abi varmış'' diye birisine sormadan önce aklınıza gelen ''iyi de sen bizim karıyı nerden tanıyon lan'' deme ihtimali geldi mi? benim geldi. kahvede birini bakıyomuşum ayağına bi tur atıp ''abla yarım saat kadar önce çıkmış'' dediydim.. olası 'dostuma'.
- mutfak tezgahı altında ya da banyoda bi kaç gün kesilen sulara tedarik amacıyla dolu olarak bekletilen bidonlar ah o unutulmaz bidonlar zaman sonra kullanılmadığında içindeki suyu tazelenen bidonlar...patates, soğan çuvalları... ah o merdivenin başında anneye, halaya içinden ikişer üçer tane ele avuca alınıp götürülen patates, soğan çuvalları ah.
- şimdi çalacağımız şarkı sevdiğiniz bi şarkıysa radyolarınızın sesini biraz daha açabilirsiniz önerisinde bulunan radyocular ''çalınan sevmediğimiz bi şarkıysa radyonun sesini kısma yada başka bi frekansa geçme'' önerilerinde bulunmuyo olmalarına bi önerim ya bize ''sevmediğiniz bi şarkıysa sesini kısabilirsiniz de dersiniz'' ya da ''başka bi frekansa da geçebilirsiniz'' dersiniz, ''maazallah yoksa biz ne pohh yeriz'' olduğu gibi, bi önerim de ''klişede boğulan, sadece radyofoniğiz diye program sundurulan radyocu bozuntularıyız biz''i şarkılardan önce, radyonun sesini açma önerilerinde bulunmadan yüksek sesle tekrarlamaları yönündedir.
- paris hilton 13 hayvanıyla beraber yaşıyomuş. erkek arkadaşlarını da saymış mı demek yerine 'o evde ben kalsam sayı değişir ama genel toplamda bi değişiklik olacağını zannetmiyorum' demek istiyorum.
- filmlerde ölen birinin açık kalan gözlerini kapatırken gördüğümüz ellerde el mankenlerinin parmağı olduğunu düşünüyorum.
- namaz kılıyorum öğleyse cuma!
- diyelim senden 5 milyon borç aldım.
Aradan bi iki gün geçti. Görüştük.
'elimde ne var bilirsen 5 milyon senin' dedim.
bunda bilemiyecek ne var kekom 5 milyon dedin.
vallahi de bildin diyerekten 5 milyonu sana uzattım.
tamam da güzel kardeşim benim asıl merak ettiğim
hala sana 5 milyon borçlu olup olmayacağım. dadadadaaan!!!
- askerliğini hiç bitmeyecekmiş gibi ordu için,
yarın bitecekmiş gibi kendin için yapacaksın!
- kızaran kulakta hissedilen sıcaklık
- su savaşları su tabancasıyla yapılamaz!
- askılıkta yer bulanamayıp üstü sallanan palto
- o kadar şeyi nasıl yazıyosun ben ''bi çöp adam bile'' yazamıyom!
- tırnak makasının ağzının iç tarafında takılı kalmış olan tırnak
- don kişotun atının şeyinin üzerindeki sineğin adı nedir?
yardımcı olayım baş harfi ha sen ha ben!
- kullanıcısına ait olmayan paso
- bakkal poşetinin içinde şekeri, tuzu yırtan bol çapaklı ekmek
- ayak baş parmağındaki tek kıl
- serçe parmakta zamanla kaybolmuş olan tırnak
- ikinci el giysi dükkanı açmayı planlarsam,
sıfırdan bi dükan açıp ikinci el giysi işi yapacağıma,
öncelike tabiatıma uygun olarak ikinci el giysi dükkanını
birinci elden çıkarmayı planlayan, tanıdık tanımadık
üçüncü kişileri de araya sokarak, başka bi dükkan sahibi
var mı yok mu diye piyasa araştırmasına giderim.
- yürüyen merdivene ilk adımı atan adamın hissettiği tarifsiz boşluk
- seni isteyen kızı istet, vermesinler,
kaçır, bi güzel s.k, aileye böyle böyle diye haber et,
sonra mundar kızı versinler... tam saha re(z)alite!
- küçük kızını, yazdıklarımı beğense de, sıkıyo vermesin herifçioğlu!
- alttan alan ''tamam kardeşim sen haklısın!'' siniri
- sıcağı birden alınca çatlamasın diye bardakların içinde gezdirilen ecük su
- sen aptalsın dediğimde ortamda en az bir aptal vardır!
- girilen porno sitesine olası durum için, alternatif pencere
- ayakkabı almaya giderken değiştirilen çorap
- tanıdık minübüs şoförünü tanıdık taksi şoförüne tercih ederim!
- hep bi dolaplar dönüyo ama ne diye işkillenen akıl
- yanlış kişiye atılan zamansız doğru mesaj
- meraktan fitil olmamız istendiğinden olsa gerek,
adı belirtilmeyen gösteri dünyasına
fitilik harflerle yazılmış olan bi adam,
g.tüne soktuğu fitilleri, hem kendi,
hem de seyircilerin burnundan fitil fitil getirebiliyomuş.
Haber bu!..fitilliyetten...
- ambalajlı ürünün buradan açınızı ile başedilemeyince kullanılan çatal
- bir kedi, adam öldürdüğünde haber olacağı gibi
dokuz kez de müebbet istenmelidir.
- havalansın diye, evden çıkarken ters açık bırakılan pencere
- ısırık almış olduğu çikolatadan ikram etmek isteyenin
diğer tarafından kopardığı parça
- ''Gol olur!'' (şeytan), ''ol, olur!'' (allah),
''allah allah nası girdi lan top ordan'' (ben)
- ısırık alınmamış çikolatanın,
ikiye bölünüp ikramında kabul edilen küçük parça
- birbirine kenetlenmiş iki beyaz plastik sandalye
- verdiği selamın alınmadığından endişe edenin,
tatlı sert 'selam verdik' ikazına,
'aldık ya kaç defa alacağız a.q.' u aportta bekletmek.
- kaplığın üzerine yapıştırılmış olan etiketi sökerken
tam sökme gerçekleştirilemeyince üzerinde bırakılan etiket parçası
- bedava çıktı mı diye, alınan yerde açıp bakılan kola kapağı
- aynaya veya kolun pazu bölgesine yaklaştırılıp öpüşme provası yaptırılan dudak
- tiryakisi tarafından zorda kalınsa çaya su olacak klozet suyu
- hem bi ara erkekliği ucundan kıyısından yaşadıları
hem de benim diyen kadınlardan bile seksi bi görüntüye büründükleri besmelesiyle
her travestoş gördüğünde yanındakini dürten
yada aklından geçiren kimse veya kimseler...
- tuğla deliklerine ihtimam gösterilerek sokulan parmak
- tek kalemde içme ihtiyacı gidermekten ziyade azar azar bardağa döküp içilen su
- fiyat etiketinin altında ki fiyat etiketinde yazan eski fiyat
- Fenni teneffüs! oral seks...
- gece gündüz sadece perde yada güneşliğin takılı olduğu pencere
- kendi çocuğu yanında başka bi çocuğu seven annenin,
kendi çocuğunun kafasında oluşması muhtemel pek sevilmiyorum galibaları,
kıskançlıkları bertaraf etmek için, sevdiği çocuğun ardından
kendi çocuğunu abartılı sevmesi yada
gram sevme ritüeline girmeden sinirlendirmeye çalışması...
- evde olmasına rağmen çat pat patır patır kullanılan alafranga tuvalet
- tek başınayken yanlışlıkla kapattığın sorun teşkil etmeyen tivi
- çöp konteynırının yanıdan aheste geçilirken çöpe atılacak şakasına maruz kalan araba
- çöp konteynıra sığmadığı için yanına atılmış çekyat
- eksik adam nedeniyle maça çağırılan... ikame mal!
- içinde kedi olabilir düşüncesiyle tekmelenen çöp konteynırı
- uzanılmış, dergi neyin okurken, gözü alan lambaya nazire, değiştirilen pozisyon
- bişi unuttum mu acaba düşüncesiyle, kalkılan yerde gezdirilen son göz
- tv yayınında ikram edilenleri gnam gnam götüren konuktan görüntüyü alan yönetmen
- perşembe, günü cuma zannetmek için güzel bi gündür! yok mu artıran?
- alkol alırken encamı yoklanan muhatap bardağı
- okunmuş zem zem suyu buz tutmazmış!
- sahte peygamberin kitabı da korsan olur herhal!
gün içinde askeri ücret nasıl iyileştirilebilir diye düşünürken aldığım notlar
- secdeye vardığında burnunu sızlatan kesif ayak kokusu
- gömleğin stepne düğmesi
- sıradan bi bokta bile göze çarpan koyu leke
- kopan tespihin aralarından kaybolan boncuğa ikame farklı renkteki boncuk
- giydiğinde özgüveni tavan yaptıran kıyafet
- tuvalet kağıdı rulosunun üzerindeki bi iki g.t silimlik kağıt
- ense köküne düşen damla
- hohlayarak yazabileceğin tükenmez kalem
- klavyede yerinden fırlamış olan tuş
- elini attığında kopan düğme
- hazır gitmişken arkadaşdan yatırması istenilen bi kaç fatura
- kimde olduğunu bilinmeyen halı saha ayakkabısı
- farklılık olsun diye sağ bileğe takılan saat
- sola dönmek için verilen ama kullanılmayan sinyal
- evdekilerde yesin düşüncesiyle yaptırılan paket
- mazgaldan deliksiz geçirilmeye çalışılan tükürük
- sürücü olunduğunda dikkat edilmesi gereken çise, gizli buzlanma
- mario hesabı gizli sarmaşıklar
- görüldüğünde şaşırılan asma ağacı
- hayranlıkla bakılan üst üste binmiş pazar çadırları
- nasıl görünüyo diye dönüp baktığın kendi g.tün
- tam ekmek arasına yarım ekmek nevalesi
- balkondan sallandırılan halı düşmesin diye üzerine konulan sandalye
- plakalara bakarak türetilen kelimeler
- arabayla arkadaştan ayrılırken eyvallah, görüşürüz anlamındaki son korna
- park halinde, içi bi araba adam dolu araba
- çatalla alınmaya çalışılan tabaktaki son bi iki çubuk makarna
- iki kanal çeksin düşüncesiyle ayarlanılan kanallardan bi tanesi
- otobüsün içinde dışarıda ortak bi yere odaklananların merakına merak
- yeni alınan arabanın hatrına ıslatmadan dönerken yapılan kaza
- basamağı olmayan yeşil otobüs
- emlakçının önünden geçerken kulakları çınlatılan ev sahipleri
- park halinde işlek yola bakan tarafta ki katlanması unutulmuş ayna
- sinirlenip artistlik tonda yumruklanılan duvar
- bisiklete yeni taktırılan papuç
- karşılıklı iki binanın, arka taraflarının arasında kalan betonsuz tek toprak parçalarına sallanılan çöpler
- bi kaç sıra seni öne çeken gişe numarası eline geçince başkasına verdiğin numara
- diş atmış bozuk pantolon fermuarı
- bi süre durman gerektiğinde el frenini çekerek dinleneye çektiğin ayak
- eski tip tost makinesinde kanatlardan dışa taşan ekmek parçası
- düzenli olarak aynı yerde çıkan sivilce
- kime ait olduğunu yazmadığın telefon numaraları
- cepte yanlışlıkla noya basıp tekrar aranmayı beklemek
- otobüste ters oturamayan ayaktaki yolcu
- sadece kazağın altına giyilen gömlek
- diğer elle yazılmaya çalışılan ilk harf
- bu ne be nasıl yiyolar bunu
- bankamatik, kredi kartlarının arkasına atılmayan imza
- cam kenarına yakın bedenin üşümesi, önceliği kola vermesi
- küçük bi taş parçası nedensizce tekmüklenirken yere sürtülen ayakkap
- boxerda ne işe yaradığını bilmeğim düğme
- bağcıkların ucunda bağcığı toplayan kopmuş laylon parça
- beş kişiyiz diye dolmuşa verene kadar taksiye veririz diye düşünülen tutar
- tuvalet yada banyoda ahşapla beraber boyanmış pencere
- koridorda sadece dirseği görülen boru
- çakılıp kutusuna geri konulan kibrit
- büyük harflerle yazılan soyisim
- boğazı yırtarak geçen ekmek parçası
- cinsellikle ilgili anne babaya yapılan küçük gönderme
- ters çevrilmiş el arabası
- önemli bi pozisyonun ardından çürümeye maruz kalan kol
- kırılan güneş gözlüğünün bi gözü
- baldıra su sıçratmasın diye taşın baldırına usulca bırakılan kaka
- otomatiğine basılmasına rağmen açmakta zorluk çekilen kapı
- kapaklıklı kalemin kaybettiğin kapağını, kapağı duran kaybettiğin başka bi kalemle
- bardağı taşıran son damladan sonraki ilk damla
- sittinsenedir kullanılan tava
- bulmacada çözülemeyen bi kaç kutuya sallanan harfler
- kıyafetin üzerindeki askılık izi
- fantezi şekillerin ardından yok hacı diyerekten normal kesilen sakal
- eldivenin kaybedilen teki
- bi iki esnaf arasında beleş okunan gazete
- sonrasında tövbe tövbe dedirten küfür
- burdan yaklaşık ne kadar tutar ki ye taksicinin kendinden emin günah tahmini
- masaj salonu, s.kiş diye bağıran yerdeki kartvizit
- haftaya da, bi daha ki haftaya da yerinde olacak pazarcı
- evde giyilen parmak arası terlik
- her defasında çok yedim diyen hep çok yiyen
- ayak ayasına sokulan bağcık
- iyi de hoşta
- beleş diye balya balya kullanılan tuvalet kağıdı, kağıt havlu vs.
- sen çıkaramazsan ben yerim
- fanila, atlet yerine giyilen tişört
- hızla gitmen gerekirken aheste önünde giden adam
- yaşça küçük olan dayı
- sadece patates takviyeli yarım tavuk
- kağıdına sığdırılamayan, arada yazılması da unutulan esnaf fazlası harf
- bi kaç deliği tıkalı tuzluk, diş çöpü müdahelesi
- borcu olana borcu unutuğunu söyleyen borç veren
- diğerlerine nazaran tez uzayan tırnak
- üzerine çizik çekilmiş eski fiyat
- kemere açılan gerekli delik
- bi insanın geçebileceği kadar geçişi olan çıkmaz sokak
- ceza almadan disiplin cezasından dönen arkadaş havası
- bi dişi kopmuş fiş
- minare ile çatı arasına çekilmiş fener bayrağı
- çatlak cama çekilen bant
- alt dudak altı kıllarının dudaklarla ezilirken dile gelen küçük parçası
- araba koltuğuna düşürülen sigara közü
- anahtarlığındaki aynı iki anahtardan bi tanesi
- çakmakla ucundan kıyısından yakılmış cetvel
- kulbu kırılmış olmasına rağmen kullanımına devam edilen kupa
- çalışanı s.ksinler dedirtecek kadar miktardaki para
- hz. muhammed'in (s.a.v) son iftar yemeği!
- kendine yapılmasından hoşlanmadığın bi hareketten haberdar olan, cüzzi samimiyetle ilişkini yürüttüğün tarafın, cüzzi de denmez ya hadi neyse, bu yaklaşımını kalıbına uygun bi vaziyette g.tünden anlayıp, çokta şaşıracak bi ahval ve şerait yok ortada yani, hoşlanmadığın bu vb hareketleri bir başkasının üzerinde, senin tanıklığın eşliğinde tatbik ederek rahatsız olmanı beklemesi gibi bi masturbatif eyleme girişmeside, ne menem bi mallıkla embed işgüzarlıkmış be abi. Bana ne lan a.q. ondan, çokta babayaro anasını satayım.
- eve pisuvar yaptıracam ama evdekiler mutlak ''arıza'' çıkarır.
- pisuvarın ''arıza'' tamiri ayakta yapılır!
- Kapısında ''arızalıdır kullanmayın'' gibi yazılar yazan wclerin bi çoğunun arızalığından şüpheliyim hacı. (hacı, hocam gibi bu yörenin lafları ile 'sınırlı samimiyet kuran adam' gerçeği) arıza bakış açına göre, bu tip bi şüphenin şüphe götürmezliğinden şüphelenebileceğin gibi 'arızaya bağlamışsın sen hocam' da diyebilirsin. Hak veririm yani!
- Fermuarlı bi üstün, boğaza kadar çekimi sırasında, çenealtı kıllarını da dişlerinin arasına aldı alacakken yarattığı anlık acı, insanı omuzlarından tutup silkeler, yerinden hafifte hoplatır gibi gibi!.
- Tırnak yemede asolan tırnakları etindeyken yeme. yoksa tırnakları yere serdiğin gazetenin üzerine kes, ağızda sabredebileceğin kadar çitlenmiş çekirdek içi gibi biriktir, parmak uçlarını, karşıdan direk bakılınca, tuzluk gözenekleri gibi görünecek bi hale sok, sonra ye olmaz. Kaldı ki tüm biriktirebileceğin, artık iyicene yoldan çıkıp işi başkasının tırnaklarını etindeyken kemirmeye kadar götürmediysen de şayet, ayak tırnaklarını yeme de ekstrem bi örnek, kendi elverişli uzuvlarının meyvesi olan tırnakların kadardır. Dimi. Bu işlem abicim dalından yenirse makbul gibi, görünen o gibi, başkaca da bi alternatifi yok gibi. En azından ben görmedim, duymadım öyle söyliim. Fekat, evet bi mücver abla gibi fekat, şu bi gerçek galiba, tırnakları ''hhmm bi leziz bi leziz ki sormayın'' diye mideye gönderen de tek tük çıkar her hal. Damak tadına hizmetten ziyade bi hastalığın gerginliğin, stresin falan işareti olarak tanısı konmuş ya tırnak yemenin, kemirmenin, işte o yüzden 'her hal'li cümle kurmamı yadırgamazsın her hal. Bi de zeki tipler mi ne kemiriyomuş tırnaklarını. Aramızda ki sivrilmeye çalışan embesillere de fırsat işte, mavradan kemirmeye başlayabilirler artık. Bariz, gözle görünen, e ucuz da bi edinim nassolsa. Dimi.
- Diğerlerine nazaran daha büyük olan yımırtayı tercih ederim. O kadar para veriyoz a.q. (-çakal seni!)
- Bu adam, demek ki, bu tip konulardan hasbıhal etmeyi seviyomuş, baksana nassı da dili çözüldü salazarın, tipe bak tipe, allahaşkına tipe bak, nassı da şevkle eteğindekileri döküyo, du o zaman bu minvalde ilerleyeyim de ağzına sağlam bi bal çalayım diye düşünedurduğu sırada, vay be istese o da bu konularda lafın belini kırabiliyomuş ama tenezzül etmediği için dile getirme zahmetine katlanmıyomuş intibası yaratmaya da çalışmıyo değilmiş o adam.
- Seveni o kadar çoktu ki tabutuna sırt vermeye gerek kalmadı. ebedi istirahatgahına götürecek kadar gözyaşı seli aldı götürdü merhumu. Tabuta bazı yerlerde, 'sal', 'imam kayığı' denmesinin nedeni bu mu lan yoksa.
- Alkol aldığımı bilen bi abimin direk, ''içme şu zıkkımın pekini a.q.'' demektense, abi dedik bağrımıza bastık ama ayaküstü alkolik yaptı beni de iyi mi?, sünger gibi çektiğimi zannediyo galiba, neyse, ''bende içtim zamanında, eee... sonra ne oldu? Hiç.. hiç bi bok olmadı ne olacak, şimdi altı ay akşamda bi içiyorum, yani içmiyorum da denebilir hatta'' demesinde hafiften, inceden, ''iç ulan s.ktir et, hiç miç diyorum ama sen bana bakma, ben, ara gazı abilerinden olmadığım için battı balık yan gider'e pek bağlamıyorum farkındaysan, gençsin demleneceksin, birilerinin kafasını dağıtmaktansa kafanı dağıtacaksın, başından geçenlere değil de kafandan geçenlere içececeksin, hasılı biraz rakı biraz acı adam eder adamı düsturunu belleyeceksin vesselam'' türkçe versiyonunu seçenekler arasından ben kendi payıma çıkarırım.
- Askerde kullanılan alt kamuflajın, sivil hayatta kullanım alanı balıkçılarda galiba. Yada ben bi kaç tanesinde gördüm vuruyom genele a.q. Sazanlık işte!
- Her börek yiyişimde falan zeki alasya'nın bi filmi vardı hani, hatırlayan bilir, bilen hatırlar, polis olmak isteyen bekçiyi canlandırdığı bi karakterdi hani... sabahları börek alır hoşlaştığı kıza demiim de kadına rast gelmek için de koşturur dururdu hani, (neydi lan filmin adı, du bi saniye google'a bi bakim, yada s.ktir şimdi, işimiz gücümüz de google'a bakmak oldu ya ne diiim, bi gogol'a bakiim diyen yok mu diim üstüme vazife olmadan) işte o filmdeki kareler aklıma geliyo, niyeyse artık. Börek bariz ön plandaydı da ordan mı hafızaya kazınmıştır nedir?
- Ev böreklerini muaf tutarak söylemek isterim ki, kol gibi börekte kıymalıyı tercih ederim ama kıymalarını ayıklar yerim.
- Yaptığı iş takım elbise giymesini gerektirmediği halde, hem değişiklik olsun, kendimi bi bok hissedeyim, hem de ''bakıııın, kot neyin giyiyom ama yeri geldi de mi adam gibi giyinmesini de biliyom'' demek istediklerini, g.tüm sağolsun, düşünürüm.
- Bana arkadaşının ben olduğunu söyle, sana kim olmadığını söyliim!
- Gözümle görmediğim ''bu kaç?'' sorusunun cevabı da, ya 'kalın bir'dir ya 'beş yüz beş' tir kaç olacak. (-niyee? Misal, beş yüz kalın bir var.)
- Rengimi belli etmeye çalışanları çokta siklamen!
- O sırada best fm'de haberleri dinlediğimi bilen bi arkadaşım, denizli'deki depremin kaç şiddetinde olduğunu sorduğunda, keşke 98.4 demeseydim. iyi de çocuk biliyon mu? Şakasal şiddeti hak edecek biri de değil. Yaptık bi hata. Bu arada running gagın da hastasıyımdır haa..
- Anchorman kravatları ile bazı tipler arasında sadece renk farkı var diye düşünüyorum.
- Gram tanımadığın tek tabanca birinin, telden, ya çok üzücü yada çok sevindirici bi haber aldığını, kabarttığın kulakla idrak ederken, mahalli telekulaklık da denilebilir buna, hasbelkader gözgöze gelinme anında tnık olduğun yüzüne yansıyan mimiklerinin efenime söyliim sağı solu kolaçan eden gözlerinin paylaşacak birini aradığına yormamız da mümkün bana kalırsa. Ama daha henüz 'nen var kuzum!' diye çıkışanını görmedim. (- Millet deli mi ki lan!)
- 'Galiba hasta olucam', 'şimdi uyusam uyurum ha', 'havada ha yağdı ha yağacak' bu üç güzide klişeyi aynı cümlede harmanlamış bi adamın konuşmasını can kulağı ile dinlerim.
- belediye otobüsünde, neredeyse tek ayaküstünde seyahat anında, kendine tam da bi adamın, g.tünün arkasında yer bulabilmişken, ''değdiriyo galiba ipne'' endişesi taşımasına, araç sallandığında, çabaların yetersiz kaldığında falan, hafiften kaba etlerine uzvunun değdiğini hissettiğinde, hak vermemek mümkün değil lan. adam hali hazırda g.tünü sağlama almak için de maksimum bi çaba sarfediyo gerçi, yalan yok. Lakin ben daha henüz ''bizi mi s.kecen lan sen, ipne g.tveren'' diye çıngar çıkaranını görmedim. Alengirli bi pozisyon tabi. (-değdirdiler mi lan yoğusam sana?)
- bu ülkenin %99'u müslüman, yüzde %99'un %99'u da kendine müslüman!
- Kapıların kapanmıyacağını düşünerek, bulunduğu kompartımandan aradan gördüğü diğer boş olan kompartımana geçmek isterken metro kapısının yüzüne kapanması talihsizliğini yaşayan bi kadın gördüm.
- Bu güne kadar karıştırdığım kitapların özsözlerinin, yazarların yaşamları ve eserlerinin, giriş kısmının ve arka kapak yazılarının dışında kalan rastgele seçtiğim bi sayfasından okuduklarımı, her kitap karıştıran gibi, bende kitap yapıcam inşaallah, elif şafak çakalı gibi. Adı da, o vakit, ne olsun ne olsun hah!.. buldum. Yandı gülüm keten helva olsun, evet lan olsun. (- masalda bööle bitmiiiş.)
- Cep telefonumda, mesaj veya not yazımı sırasında, aynı rakamın üzerindeki harflerden bi kaç tanesini ardışık kullanmam gerektiğinde, o an için yazdığım harfin üzerinde imleçin kendini sona atmasını beklemektense, başka bi rakamın üzerindeki ilk harfi yazar, sonra siler tekrar kullanmam gereken rakamın üzerindeki harfi yazarım. imlecin kendini sona atmasını bekleyecek sabrı henüz edinebilmiş değilim.
- Ben ölsem kesin sırma saçlıyım!
- Önünde ossbir için görsel malzemesi bol olan ergenin patlamak için görsel malzemelerden birinde karar kılması anında ki içsel patlamalarını bilmediğimizi inkar mı edelim yani. Onu mu istiyo bu toplum, bu köhne zihniyet.
- Trenle gelirsin de hoşgelmez misin? Kafadan, tren zaten hoş gelir, seni de getirmiş olması bonus tabiki de. tamam kabul yer yer tren, 'hızlı tren'se gecikir, belki hiç gelmez ama gelirse de ki gecikmiş bi hoşgeliş olur, haksız mıyım? Saygılarımla.
- istanbul metrosunun her iki ucundaki kompartımandaki aynalar, metrodan inmeden kendine son rötuşları vermek isteyenlerin çıkıştan önceki son durakları...
- Bazen hiç tanımadığım birine sırf, '''selam versene lan lale' (diyen adamlara benziyor diye) dercesine baktı diye'' selam vermişliğim vardır. Gerçi allahın selamı göz teması sağlandı mı hep vermek lazım. yine de 'ne işim var lan elin adamıyla a.q.'' diye de düşünmüyor değil hani insan. Ama mahalleden, gram konuşmuşluğun olmayan adamları falan, selam verme fırsatını buldukça selamlamak gerek, mahalle kültürü oluum. Ölsün mü yani şimdi güzelim kültürümüz. Valla mahalle baskısı değil, sevap baskısı. ver selamı, al sevabı. Hem atik davranıp önce selamı veren daha çok sevap alıyo biliyosun, girmiyelim şimdi dini bilgilere de konuyu sana selama getirecem diye de belime ağrı girdi a.q. Neyse ki sonuna gelmiş bulunmaktayım. selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh! Artık cumalara gitsem mi ne yapsam lan! (- hem a.q. hem de selam var içinde farkındayım hacı)
- benden, ekseri ofis kadınlarının giydikleri gömleklerine gölge olarak düşen ve de göğsün hemen üzerindeki iki düğme aralığından görünen sütyenlerinin beni adeta bi çılgına, dizlinlenemez bi azgına çevirdiğini mi duymak istiyosun. Niye ki?
- soğuk olarak tüketilen içeceğini içmeye biraz ara vereni görenin ''içsene abi soğuyacak şimdi''sini düzeltmenin bi anlamı yok.
- tiger woods'un karısı, tiger woods'a sevgili olabilmek için boşanma davası açmış. Gerçekleşirse boşanmanın ardından evlenmesini beklemesi gerekecek gibi geliyo bana hatunun.
- Tek tabancayım ama altıpatlarım!
- Neleri biliyo olabileceğimi bilmiyo olmanı, çoğunluğun zaten bilmiyo olmasında referansla bildiğimi, bilmeni isteseydim, neleri bilip bilmediğimi bilmen için bilip bilmediklerimi bilmek isteyip istemediğin bilgisini de bi kenara bırakarak, tüm bilgi birikimimi gözlerin önüne serer, kendi bilgilerinin benim bilgilerimin yanında nasıl da cılız kalacağını iyicene yaşayarak bilmen için de hali hazırda bilgim dahilin de olmayanları da, neden bilmediğimi kanıtlar nitelikteki yan bilgilerle, önüne serdiğim bilgilerimin yanına sererdim. Bilginize artık!..
- Bahsi edilen konuya hakim birinin karşısında konuya dair gram malumatım olmasa bile kafadan beş-on dakika o konuya dair etli laf edebilirim desem işaret parmağınızı diğer elinizdeki naha tutar ve nahınıza binaen yada istinaden 'aç karnına sen hiç bundan yedin mi' der misiniz? Ben olsam elimi naha korkak alıştırmazdım.
- istinaden duvarına kaçak binaen çıkılmaz!
- Eldivenlerini bi cerrah gibi, bi motosiklet kullanıcısı gibi parmaklarına geçirenle, bulaşık eldivenini parmaklarına bi anne gibi, tuvalet deliğine müdahele için elini poşete sokan bi gönüllü gibi geçirenin, eldivenlerini parmaklara oturttuktan sonra ekseri tek bi elinin ayası ile ağız çevresini kapayacak şekilde sıcak tutmak için hohlarken ağzına gelen kılımsı, ipimsi şeyleri çıkarmak için eldivenleri tekrardan, en azından bi tanesini çıkaracağını biliyo olması gerekir. Hatta bu ağzındaki dilindeki ipimsi, kılımsı şeyleri, eldivenli elin parmaklarıyla çıkarmaya çalışırsa, bu ufak sorunun sorun yumağına dönüşeceğini de. Yaa..
- Yanlız yanlıştır, yalnız doğrudur ama (yanlış hadi neyse de) yalnış anlaşılır!
- Siyasi liderlerin birbirlerine çemkirmeleri sırasında, sazı eline alan tarafı dinleyen tarafın, sarf edilenlerin doğruluğu yanlışlığı bi tarafa, duyduklarını s.klemeyen, 'sen onu gel küçük lidere anlat' demeye getiren suratındaki pişkin ifadelere, kendi çemkirmesi sırasında ziyadesiyle nazire edileceğini bildiği halde, devam ediyo olmasının altında, 'siyaset siyasilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir!' yatabileceği gibi, 'ben sizin daha birbirinizi ciddi ciddi, adam akıllı dinlemeyi liderlik zafiyeti olarak idrak eden kafanızı s.kim emi kafanızı' da yatabilir. Ben ikincisine inanıyom. inanılacak bi üçüncü, dördüncüler de olabilir.
- Domuz gribiyim yalanından kim ölmüş!
- Ayak fetişti olsam ekseri sosyetik bi yerde ayakkabı satıcısı olmak isterdim. Gün içinde fetişte sağlam zemin hazırlanmasa da, nihayetinde ayakkabı fetişti değilsin sadece ayak fetiştisin, fetişte kapı olasılığı düşüncesi bile insanın içini gıdıklayabilir.
- Satılmayan akvaryum, içinde balık da olsa abicim, satıcısına huzur muzur vermez . Kafadan huzur islam'da bi kere. Namazda yoksa adamda seyrele huzursuzluğu sen.
- haftasonları galatasaraylıyım. Haftaiçi takım tutmuyorum. Dışarı gibi haftaiçine takım verilmediği için yada kendi takımlarımı tutttuğum için falan değil lan sende hemen ipnelik yapma şimdi. Araya giren oldu da hacı, ne diyodum hah!, daha doğrusu galatasarayın maçı olduğu gün galatasaraylıyım. Gayrı günler galatasaraylı değilim. Ha dersen ki maçlarını izliyo musun? ''Hayır izlemiyorum, maç izleyecek kadar galatasaraylı değilim'' derim. ''E derdin ne o zaman eşşek hiç tutma daha iyi'' diyenlere de ''illa futbol takımını tutmak zorundayım'' derim, ''basketbol takımını tutuyorum'' derim. Ha yine dersen ki ''maçlarını izliyon mu bari'', ''hayır izlemiyorum'' derim, ''dedim ya maç izleyecek kadar galatasaraylı değilim diye ya'' derim ''kime laf anlatıyoz burda derim'', ''eşşek hoşaftan ne anlar'' demem, ''başçavuşun eşşeğimi osuruyo leyn burda'' derim, ikinci baskı hesabı, tekrardan '' e temel derdin ne o vakit eşşek'' diyenlere de ''aslında basketbol takımını da tutmuyorum, yalan söyledim'' derim, '' asıl derdim mi ne peki söylüyorum o vakit lan, kulağını açta iyi dinle hele'' derim ''ben galatasaraylıyım demiştim buraya kadar tamamdır herhal'' derim ''bunda bi sorun yok ya'' derim ama ''galatasarayın maçlarını izleme olanağı bulamadığım her hangi bi branşını tutuyorum'' derim ''haliyle de hiç bi maçını izleyemiyorum aksi gibi umrumda da değil'' derim. ''Yaa na'ber gördün mü moruk?'' demem ''ooff sen değil eşşek eşşoğlueşşek mişsin '' dersen de '' e artık inkar etmenin gereği yok'' derim. (- baba hariç de lan! baban hariç de.)
- Çorabının tabanı ayakkabısının tabanından dışarı taşmış bi ergeni otobüste koltuğa iyice yerleşmek için pantolonunu yukarı çekerken gördüm. Belli ki ya babasının ya abisinin falan yada ucuz diye annesi tarafından toptan alınmış çoraplardan giyinip çıkmış evden.
- Şehir içi seyahat eden otobüslerin ekseri kapılarına yakın yerdekilerin duraklara yaklaştıkça tuttukları gazlarını, kimisi salıyo, sıfır endişe a.q., istede de tutamayanlar olabilir, onlar tenzih yolcuları tabi, ''nasılsa kapı açılacak şimdik, hem koku molekülleri difüzyon hesabı dışarı çıkacak hemi de içeri temiz hava zaten girecek hatta o temiz hava, istenmeyen kokuları bi güzel absorbe edecek?!' işgüzarlığıyla her hal, saldıklarını bi kaç haftaya yayılan gözlemsel, bilimsel, carsal curtsal, gayretimle ulaşmış bulunmaktayım.
- Tanış olduğun bazı kimselerin konuşuyo olmalarını görmen yeter. Mevzunun ne olabileceğini kestirmek için ekstradan konuştuklarını duymana yada alim olmana gerek yok. Tanışlar zaten biliyosun! (-tabi tabi)
- Hava durumuna uygun giyinmiş olmanın beraberinde getirdiği havalı yürümenin hava atma sanatına evrilmesine, ''havasına güven olmayan istanbul''da tanık olmak için, sıfır havayla takılman kafidir hacı. (- bu da bi hava atma çeşidi değil mi lan ç.kkafası?!)
- yaşıtlarımla değil zeka yaşıtlarımla takılırım! (-allah allah)
- Çoktandır görüşmeyen tanış iki insan uç yerlerde karşılaşmamışlarsa dünyaları küçüktür dünya değil. (-deme yavv!)
- öyle çok sık uğramadığın ama uğrar gibi olduğun bi yerde (büfe örneğinden gidelim) sorumluluğu diğerlerine nazaran birazcık daha fazla olanın, diğer ilgilenenlere ''bu abi devamlı müşterimiz, yanlış yapılmasın'', ''salatayı bol koyun abime'' gibi gevşek ağızlar eşliğinde takdim edercesine sunması ile ''e artık kutsadık seni, daha sık uğrarsın buraya, eşşek değilsin ya'' ya bağlaması beni pek bağlamaz hacı.
- Kişiliksiz bir adam, tek kişilik gösteri yapamaz!
- yazının giriş parağrafında, yazının neredeyse tamamında geçeceğinin ipucunu veren, bi kaç kelimeden oluşan bi tamlamanın, tanımlamanın (isim soyisim kısaltmaları da olabülü) yanına parantez içinde kısaltmasını yazmakla beraber gelen sıradaki kısaltmaların hastasıyım haa!!. Ama daha yazının başında, yazının üstünde, yazı başlamadan kısaltma yada kısaltmaları koymanın veya yazının sonunda kısaltma ve yahut kısaltmalara yer vermenin öyle pek hastası değilim. amma velakin gördüğünüz gibi bi rahatsızlık var!
- Bazı cevabı olmayan sorular yalnızca soru işaretine iş çıkarır!
- 'ben de biliyorum ne var' iddiasını, pişkinliği ile ortada dolanan, bilen tarafa, atana yada ima edene 'şimdi görücez bakalım' edayla kilit bi kaç soru ile kapısına, bilen tarafından dayanıldığında, iddia sahibinin sorulara neredeyse izin vermeden santranç ustası gibi kapıyı alması ile pişkinliği kendi suratına alışını daha dün gördüm. Sıcak sıcak.
- Bazı soruların sonundaki soru işaretine dünya kadar soru işareti eşlik etmelidir
- Bahsi edilen konuya hakim birinin karşısında konuya dair gram malumatım olmasa bile kafadan beş-on dakika o konuya dair etli laf edebilirim desem işaret parmağınızı diğer elinizdeki naha tutar ve nahınıza binaen yada istinaden 'aç karnına sen hiç bundan yedin mi' der misiniz? Ben olsam elimi naha korkak alıştırmazdım.
- Bazı soruların sonundaki soru işaretlerine gerek yoktur!
- bi ara çalıştığım bi yerde, bana ait olan kahvemi, şekerimi, (agucu gucu) benden izinsiz gelip alan, kullanan, bana mısın demeyen, bunu da 'bak üzerinde nasıl hakimiyet kuruyorum'a yoran, falsoları yüzünden oluk oluk akan bi kardeş vardı. Lafı dolandırmadan, imaya gerek duymadan ''ulan yarrak''lı, ''al bunu al görüyon mu, al'' lı parmak destekli ifadelerle çıkışabilecekken, hani işyeridir yakışık kalmaz'dır, bi kaç defa olur ne var ki'dir, şekeri bilmem de en azından kahvedir hatrı neyin var'dır falan düşüncesiyle hareket ediyodum. lakin bu kardeş gel zaman git zaman eşşeğin am.na suyu galon galon kaçırmaya başladığında, sponsoru olmama ramak kala gibi, portakal orda kal klasikliği içerisinde 'du şu kardeşe bi sürpriz(?!) yapiim, bi hıyar aliim, bildiin hıyar, her zaman ki gibi çöplenmeye geldiği vakit, dadadadaaan' diye eline tutuşturim diyerekten aldığım hıyarı vermeyi, ne olduysa artık bi süre yallanmaya gelmediği için ertelemiştim. Biliyorum bi köpek alıştığı kapıyı çabuk terketmezdi. Öyle de olmuştu. Yine geldi, tuhaf ünlemler çıkararak yine kahvemi aldı falan ama bu sefer hıyarı, başka bi kardeşinde sanatsal yaklaşımıyla, hıyarın bi başını yarrağa benzetmekle, eline tutuşturduğumda, kendi hıyarlığı ortadan ikiye ayrılıp, çevreye o ana kadar benim yaydığım sözde hıyar kokusunu bi haylice bastırmıştırdı. Taa ki evlenip, izinden dönen kadar. Bu arada bi müddet gecikmeli de olsa, artık nerden öğrensiyse de (büyük ihtimal birine anlattı böyle böyle diye, o da lan deseydin ya kartvizit martvizit diye yumurtlamıştır) 'biri kartvizitini düşürmüş' hesabı, o an cevap verecek altyapısı olmayan her orta sınıf akıllısı gibi iğnelemeye çalışmıştı. The and her hal diye de, fazla s.klemeden savuşturmuştum. Neyse, ne diyodum, izinden döndü falan, kaldığı yerden devam eder gibi olmaya başladı hal ve hareketler, bunu destekleyen, işte yine, kahveden, şekerden otlanmalar falan derken ''e o kadar müsamaa etmişim, alim olmayanında rahatlıkla anlıyabileceği gibi hıyarı esasında eline verirken g.tüne sokmuşum ama g.t deliği alışkınmış meğerse'' idraki eşliğinde gayet net ve salakça ''kahvemi, şekeri mi alma, izin vermiyorum daha önce aldıklarını yerine bıraktın mı ki gelip alıyosun'' diyorum. Ha yine kahveyi, şekeri alıp içmedi mi? içti. Buraya kadar öyle aman aman bi sorun yok, alışıldık bi durum gibi ama şimdi ben o sırada evli hatta yeni evlenmiş bilgisini kullanarak aklıma pattadanak gelen ''o kadar kahvemi şekerimi paylaştım artık seninde bi ara bu günlerde üzerine titrediğin hem boşalma hem önem verme anlamında benimle paylaşabileceğin elbet bişşi vardır'' ı dillendirsem hatta bunu bi kaç kişinin de duyması için üst perdeden söylesem ne olurdu? ''şerefsiz, g.tveren sen nasıl böyle bi laf edersin'' le başlayan, tekmeler efenime söyliim yumruklar başrolleri paylaşmaz mıydı? paylaşırdı. Keza paylaşacağını bildiğim için ses etmedim. Bu süre içinde 'vermiyorum, yerine koymuş muydun ki?' ler aklında (orta sınıf aklı, lafta dolambaç istemez, yüzüne tükürük ister direk, kısmen de öyle yaptığım için) bu sefer yer edecek, olayı kahveye, şekere harcanan paraya indirgeyerek '' bi kahvenin lafını mı ediyodun, kaç para, kaç paraysa veriim a.q. '' hissiyatıyla, bana ahlak dersi vermeye çalışacağını bildiğimden daha doğrusu tahmin ettiğimden, ekseri de yanılmam, hazırlıklıyımda abicim. Çok geçmeden de bu kardeş 10 milyonla masamda bitiyor. 10 milyonu bana uzatırken, benim, hıyarı eline aldığında hissettiklerini, hissetmemi istiyor, beklentisi bu. Ama maalesef kardeş maalesef. i am sorry. Sadece hayatın küçük bi parçasını çekiştirmeme vesile olmuş oldun, o kadar. 10 milyonu mu ne yapmıştım. Sonra neler mi yaşanmıştı. Ehe eheh. Yeter hacı bu kadar...
- Bazı soruların sonundaki soru işaretleri sorunun soruluğuna zarar verir!
- poğaça, açma vs satışı yapan, döner, kokoreç vs satışı yapan kimi yerlerin tezgahtarları verdiğimiz siparişleri gereksiz iştahla paketlemeleri 'hemmeen hazır abicim' lerle 'başka bi arzunuz var mıydı'? larla desteklemeleri ki başka ne arzum olabilir a.q. olsa zati söylerdim. (- Ha unutmadan bi tane de peynirli sarı el bezi abicim.) 'bizde bekletme olmaz' demeye getirmeleri, tabi tüm bu artistikleri yaparken, seninle ilgilendiği sırada avucuna hapşırdığı elini, tükmükleyerek poşetin ağzını açtığı parmağını görmezden beklememizi beklemeleri falan filan..
- Bazı soruların sonundaki soru işareti sorun işaretidir!
- Kimi insanların, sözüm ona şeffaf yaşam tek alternatifmiş gibi, seni gördükleri kadarınla yada göstermeyi tercih ettiklerin kadarınla veya görmek istedikleri kadarınla, sınırlı kaldığını düşünmeleri, sınırlı düşünce kalıpları içerisinde yoğrulduklarına ucundan kıyısından hak versem de, asıl hak verdiğim, seni gördükleri, yakıştırdıkları yerin, göz var izan var, hakikatle yakından uzaktan alakası olmaması halinde altını doldurdukları kanıksanmış çiğlikleridir. (ne dedim lan ben şimdi)
- Güreş müsabakalarında sporcuların isterlerse mayokini giyebileceklerini ilk açıklayan ülke hollanda'nın ilgili kurumu olur bana kalırsa...(?!)
- eko, bir dünya yankısı!
- Ortaya bi dil atmışlar 'türk dili yozlaştı da yozlaştı' diye. E yeter a.q. lan. dilinizde tüy bitti hala aynı geviş. Bi dilin yozlaşacağı varsa zaten yozlaşır 'dilgiller'. Bu bi tür, kalp sorunu mi ki dil altıyla geçiştirebilesiniz. Ha bi de dilimin ucundayken, bu dil alimlerinin hadiseyi sadece ''dil imla kalmadı'' ya bağlamalarıda bi enteresan. Sizi dilleri eşşek arı türkçesi sokasıcalar sizi.
- Bahsi edilen konuya yaklaşımı muhatabın aman aman anlamayacağı bi dille, ironiyle olunca, muhatabın alması gerekeni, kulak kabartmasına müteakip sağladığı göz temasıyla alan üçüncü bi kişiye, karşılıklı gülümsemelerle beraber ''şiit!! çaktırma..'' manasında göz kırpmak, yerli yersiz, tanıdık, tanımadık...
- Ufo dairesi... dünya manzaralı!
- aynı işi yapan iki adamdan bi tanesine, aynı işi yapmasına rağmen yeterli düzeyde bilgisi olmayanın yada yapılan işe yönelik merakı olan bir başkasının, işin işleyişi, içeriği vs.ne yönelik bi sorusuna yanıt verirken, diğer aynı işi yaptığı arkadaşının da olurunu, onayını alma ihtiyacı hissetmesinde, biliyo olmasına rağmen sağlamaya gitmesinde, aksi bi durumda, soruyu yöneltene verdiği cevabın doğruluğunun, diğer işi bilen adam tarafından sorgulanabileceğinin, en fenasının da olası yanlış hatırlamayla yanlış yönlendirebileceğinin, soruyu yöneltenin nazarında ki ''işini bilen adam''lığından bi diş alınabileceğinin bilinçaltında yatıyo olması var gibime geliyor.
- Yıllık rahatsızlığımın bir bölümünü kullanmak istiyorum!
- Çay kaşığı ile tatlı kaşığı arası ayarında bi kaşığa yer yer ihtiyaç duyduğumuz anlarımız var diye düşünüyorum. Örnekse; ağzına kadar içine nevaleyi boca ettiğin, dudak payı bırakmadığın bazı kupalarda, oluyo bazen, ayrıca kupa var kupa var, içimlik nevalemize çay kaşığı ile müdahelede, ya çay kaşığımız kupada boğulma tehlikesi geçiriyo ki bu da tatlı kaşığının alternatif olması için bi yeterli bi neden, yada parmacıklarımızın sırf s.ktiriboktan bi karıştırma için uçları haşlanıyo. Tatlı kaşığı ile derde derman arayayım bari dediğimizde falan ise, boğulmayı hatırlayınız, o kaşık çok afedersin bi s.k gibi kupada görünüyo. Kupanın bitiminden itibaren sankit bi yelken direği varmış gibi görünüyo. (- Benzetmelere bak) Arkadaş! ben içeceğimi neyin içerken, 'ne lan öyle ancukta oynayan s.k gibi karıştırma sırasında görünmüş şeyi mi içecem' diyorum ki, böyle bi durumda bu benim bi içimlik içişimi olumsuz etkiler. Burdan kaşık dünyasına yön verenlere, şekil verenlere seslenmek istiyorum. (kaşığı eğip bükenler siz değil lan!) Bahsini ettiğim türden kaşık sürün piyasaya 96 parça almayan şerefsizdir. Olduğu kadar! (belki de böyle bi kaşık var da haberimiz yok)
- Çözemedim kare bulmacam seni doyunca!
- Gıyabında kritiğini yaptığım kişinin, yaptığım kritiğin kulağına gitmesi ile kritiğin gıyaptan ayrıldığı noktada, artık kritiği biliyo olmasına da rağmen kritikten bihabermiş gibi davranmasında, (ince hesaplar burada devreye girer. işte kıllık yapma, gözle s.ktir çekme falan) hatta ve hatta edilen kritiğe hak verircesine daha da kritiğin üzerine gitmesinde ''ulen yarrak hasan, sen bilmiyo musun ki ben buyum, yanlışta olsa yaptıklarımdan geri durmam, hatalıysam ara demem ha!!'' demek istediğini, ben, şahsen farkettiğimde, bu fark etmişliğimi yine yeniden erteler, gıyabında takılırım. e adamlar eşşek ben ne yapayım.
- Bana kalırsa, çocuğu olan ayrılan çiftler arasında, ayrılınca nasıl çift oluyolarsa artık, çocuğun kimde kalacağına karar verileceği sırada, çocuk, kafadan 9 ay daha fazla babada kalmalı.
- aslında yanlış anlamaya bi haylice müsait fakat kendisinin hoşuna giden bi pozisyonda, ayakta, bi kızın hemen arkadasında konuçlanmış olarak seyahat eden, 'valla billa fordçu değilim, yani uygun zaman, yer olmasa aramam şerefsizim' altyazılı, kendini ele veren tereddütü sıfatına çökmüş olan itin, bununla beraber, hareket etmenin mümkün olmamasına rağmen, ''ilerleyelim beyler'' deme sahtekarlığı tipini s.ktiğimin suratından okunduğu sırada, kızı rahatsız etmemek için, en azından götgöte bi pozisyon almak gibi, en ufak bi çaba hissetmemesine şahit olmak.. (- anası s.kişmişin çocuğu)
- lan şimdi farkettim de küfür ederken küfrü edeceğimiz kişiden çok ailesine saydırıyo olmamız da doğru değil haa.
- Arayan mevlana'sını da bulur yunus emre'sini de. Hem, hanya'yı bilemem ama konya'yı da görmüş olur.
- Arkadaşın annesi arkadaşa, küçükkene, evden uzak yerlere gitmesine izin vermediğinde hani, bi kaç arkadaş toplanıp arkadaşı da yanınıza alıp hani arkadaşın evinin yolunun tutarsınız ya hani, izin istemek için hani, nuh diyen peygamber demeyen ama hele bi geçin içeri diyen anneyi hani, zaman kaybetmemek için kapı eşiğinde hani ikna etmeye çalışırsınız ya hani, ''kaç kişi gidiyonuz, çok uzak mı gideceğiniz yer, kaçta geri döneceksiniz, babası kızar ama'' salvolarını, aranızdan ağzı laf yapanın '' iki kişi de bakkalın orda bekliyo, yok hemen okulun iki sokak aşağı zaten, toprak saha var ya zehra abla, hah işte onun karşısındaki ataride olucaz, valla çok beklemicez, mehmet amca gelene kadar ohoo biz on defa geliriz zaten, sen hiç merak etme'' lerle savuşturmasını hayranlıkla dinlerken ''peki ama miraç size emanet bak''ı duyar duymaz fıyarsınız ya hani... - e hani bunun devamı?!
- Göğüsler ikinci karıdan!
- Radyo frekansları arasında gezinirken, sevdiğin aynı şarkının yada dinlemekten haz aldığın iki farklı şarkının, küçük zaman farkını önemsemezsek, eş zamanlı farklı frekanslarda çalıyo olması sırasında, şarkının üzerinde ki etkisine veya dinleme sıklığına bağlı olarak ''hangisini dinlesem acep'' noktasında bi karara varırken, o küçük zaman farkından, kullanılan cihazın, mevcut tenolojisini kullanarak, 'hangi frekanstaki şarkının, hangi frekanstaki şarkıya nazaran bitmesine daha var'ı, bi o frekansa bi bu frekansa seyirtirek tahmin etmeye çalışırken, bi yandan iki şarkıda piç olurken, kalan süre tahmininde çıkmaza girerken, artık birinde karar kılmak gerek diye de düşünürken cihazın şarjının, pilinin vs.nin bitmesi..
- çubuk krakerlerimi tüketmeye ambalajın içindeki kırıklardan başlarım.
- Görüştüklerini, gün içerisinde olan biteni paylaştıklarını düşündüğün kimselerden bi tanesine yönelik, bahsi edildiğinde, konusu açıldığında, yapıcı ama olumsuz düşüncelerini dillendirdiğinde falan diğerine su katarak yetiştirebileceği ihtimalinden ötürü tartarak konuşmak, he deyip geçmek mümkünse ve ya hatta, hiç konuşmamak ya da önce, iyi bi çocuk özünde girizgahı ile nihai düşünceye zemin hazırlamak falan filan..
- kulaklarına göre ağzım olmadığı için, (hem yere düşmüş nietzsche koç yiğitten bi laf, hem de kendine yontma sanatı, iyi valla) asgari düzeyde münasebetim olan kimi çevremin, bu saçmalamalarımı hemi de tekrar tekrar, satır satır okuduğunu bildiğim halde, (hoş!.. bi bok yazdığımız yok ya gerçi) sanki tüm bunlardan habersizmiş gibi tavırlar takınarak ve kimi saçmalamalarımdan aldıkları referanslarla da galiba, 'her hal burda benden/bizden bahsediyo, baksana abi bi tek adımı/adımızı yazmamış g.tveren' hissiyatında hareket ettiklerini ve de entreresan bi ikilem içirisinde, benim altını çizdiğim anahtar bi kaç kelimenin kulağıma çalınması için de manasız bi çabaya girdiklerini gördüm. Benim için no hay problema. everyway that i can!
- Mesajteleri! (hızlı ve zırt pırt mesaj çeken genç kız hesabı)
- kafede, yazıldığı, mini etekli, göğüs dekolteli bi kıza, bi arkadaşım, yaklaşmış, eğilmiş, kulağına fısıldarcasına 'gel günaha girelim' demiş. Kız da bacaklarını ve göğüslerini işaret ederek 'yarım saattir yeterince girmedin mi zaten' demiş. Bizim malın aklına 'Ama ben cehennemi garantilemek istiyorum' demek ise, kendini zar zor, apar topar attığı wcde gelmiş. 'Kız yine bi kulp bulurdu hacı, belli ki ağzı laf yapan bi hatunmuş'' dediydim. (- hep de bi arkadaş haa!)
- Marifet ihtilafa tabidir!
- 'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' diyen nazım hikmet, mutsuzluğun resmine konu olur.
- evi yada gideceği yer neresiyse artık, ora, yürüme mesafesinin biraz üstündeki mesafeyse ve o an için herhangi bi ulaşım aracı da derde derman olamayacaksa taraflardan bi tanesinin, bi yandan da yolu arşınlamaya başlayarak, gözünü kestiremediği mesafeyi katlanabilirlik kılmak için ''aslında bazen böyle yürümek lazım hem bacaklar da açılır'', kafayı semaya dikip havayıda içine çekerek, '' üstelik havada güzel (alkolde alındıysa) bizde güzeliz'' tamlamaları eşliğinde yapılan geyik, küçük dünya klasikleri arasında, sende biliyosun.
- Karagöz ile hacivat'ı paylaşamayan türkiye ile yunanistan'dan hangisi karagöz hangisi hacivat?
- Ayaküstü wc çıkışı karşılaştığım patronum ''Sigara kullanıyo musun?'' diyor. ''Lan g.t lambası neredeyse bir sene önce işe aldığın elamanın ne yarrak yediğini bilmiyon mu sankit. En azından sigara içme saatleri s.ki diye bişşi var, bilmiyo olamazsın ya s.kik (bilmezler mi anam ne domuzlar ki) içiyo olsam o saatleri iple çekerdim, hiç iple sabunsuz çekiyomuşum gibi bi halim var mı ha var mı?'' demeye g.tüm yemediği üçün ''Yok hayır'' diyorum. Bi kaç saniye süren sessizliğe, ''aldığım maaşımın yarısı içmediğim halde sigaraya gidiyor a.q. Var mı lan ötesi? Nasılını niyesini de bana sorma şimdi bak.. haa bu arada unutmadan söyliim yüzümde oluşan gülümsemeyi de işçinin işverene mecburi gülümsemesi olarak değil, verdiğiniz maaşa gösterdiğim bi refleks olarak değerlendirirseniz sevinirim, rakam komik olunca tabi zuhaaa'' olan iç sesim eşlik ederken, gülümseyerek söylenen ''hayırdır'' lardan bi ''hayırdır''ı ekliyorum. ''yook sordum sadece'' diyor. Yerime geçerken ''O sorularını katlar dürer (albrecht dürer abimizinde toprağa bol olsun) kaba etlerine çalarım senin'' diye iç seslerime devam edebilirim ama etmiyorum. Ben yıllardır dürer'i nerde kullanabilirim diye düşünüyodum ki onu aradan çıkarmışım daha devam eder miyim lan!
- yıllardır sohbet ederim, fatih terim'e s.ktir mi çekildi s.ktir mi çekti tam hatırlamıyorum ama, onun ağzından, ''modam geldiğinde tekrar türkiye'de olucam'' diyen şenol güneş'i baz alarak, tam böyle mi söyledi onu da hatırlamıyorum 'şenol hoca'nın ama yakın bişidi diye hatırlıyorum, '' terim soğuduğunda tekrar türkiye'nin başında olacam'' dedirttiğimden midir nedir artık, cemiyet hayatından bi şırfıntının, bilmem kimin zarif eşi olan arkadaşıyla, istinyepark'ta kahve eşliğinde yaptığına benzer ''keyifli sohbet''lere imza atamadım. Atıcam ama. Keşke biraz daha sulandırsaydım yazıyı en azından 'ıslak imza' mı atardım. Al işte!!
- hz. musa 10 emir'i rica, minnetle mi kabul etti?
- sende görünenin aksine varolan başka bi tarafın, oda zayıf bi tarafın tabi ki, istisnai durumların dışında kimse bir başkasının güçlü bi yanını açığa çıkarmaya çalışarak kişiliğinin gölgesi altında kalmak istemez, olduğu zannını mevcut konuşmaları içine katıkladığı bi takım yemlemelerle, yutturmaya çalıştığı zokalarla falan netleştirmeye uğraştığını aklı başında da olsa nihayetinde bi çok kimse çakızlayamayabiliyor. Normal tabi. Neyse ki 'ben' çakızlıyorum demiyeyim de, 'içimde, önüne geçemediğim kahkaha fırtınaları peyda oluyo ki inceden bu 'bilinçli zavallılık' bende bi acıma duygusunu da evrilmiyo da değil hani' gibi bi yaklaşıma yakın hissettiriyo diyeyim.
- Tanıdıklarımızın, daha doğrusu aynı ortamı paylaştığın ama göz aşinalığının dışında başkacada bi tanışıklığınızın olmadığı tanıdıklarımızın, bu, iş yerinde ''nane nane' denkliğinde ki bi üstünde olabilir, esasında sana söylemesi gereken bi takım şeyleri aradaki me'sefa'den kaynaklanan fuzuli (fuzuli'yi zaten biliyo herkes artisliğe gerek yok) gerginlikten ötürü söyleyememe anlarında ki yüzüne yansıyan halet-i ruhiyeye nazire olsun diye hiç bi girişimde bulunmam. Du bi ''gerenk yok!'' da ben yaziim.
- Bi arkadaşımla buluşacam. Buluşma yerine bi 20 dk kadar geç kaldı bu. Bi 10 dk kadar da ben erken gelmişim teknosanın oraya anadın mı? Şarjı da bitmiş üstelik. (kabul.. şarjın şarj mı? yoksa şarz mı? olup olmağını netleştirmek için gagılladım) neyse hacı, vuslat sona erdi, buluştuk. ''Bişii demicek misin?'' dedi bu. bende çok bi matahmış gibi ''erkenlik bende kalsın!'' dedim. ( 'Açeydim kollarımı gitme diyeydim' çağrışımlı tonlamayla ''tıkayaydım kulaklarımı, kulaklarıma, 'bunları duymanız için henüz erken diyeydim''' deme, saçmalama fırsatını burda kaçırdı) ''Keşke hiç buluşmayaydık'' dedi ama bi yandan da imrenerek ''ben niye senin gibi saçmalayamıyorum?'' diye sordu. Saçmalama, yani tabi ki de saçmalada şey anlamında saçmalama, neyse konudan saçmalamayalım amaan şey işte sapmıyalım, istesen sende saçmalarsın ama bunun için kime, nerde, ne zaman, niye, neden hasılı cüneyt özdemir'i iyi tanıyo olman gerekir ki saçmalaman cnn adresini bulsun dedim. ''Gerçi bu da saçma. Adresini bulacaksa saçmalama daha iyi.'' dedi. ''işte bööle bööle, bööle bööle..'' demeyi de ihmal etmiyecektim. (-ben böyle rezillik görmedim. ''saçmalama değil rezillikmiş ya la bu'')
- Beni, bana kuma gelen kadına gömün!
- burun kıllarım konusunda biraz hassasım. Adı konusunda emin olmadığım için tabiri mi mazur görünüz, burun kılı makineleri ile yada küçük dayım gibi, küçük makasla falan burun kıllarıma bi son vermem. Direk işaret ve baş parmağımı bi cımbız gibi kullanaraktan, kıllarımı kopartaraktan işimi görmeye çalışırım. Özellikle burun deliklerinin açıklığa yakın yerindeki kılların, burnun hemen ucundaki kılların yani, dışarı taşması olası kılların yani, ('kıllık yapmayıp da bi aradan çekilsen yanii'), bu tip işlem sırasında canımı daha feci yakmalarına, dişimi sıkarak karşı durmaya çalışsam da duyumsadığım acıyla burnumdan nefes almayı g.tüme havale ederim. Artık herşey yerine oturduğuna göre, acıyan burnumu pufa gömdüğüme göre, burnumdan da gaz çıkarabilirim. 'Yuppie.'
- en saygıdeğer burun kılı yada kılları burun karıştırmayla beraber kopup gelen burun kılı yada kıllarıdır.
- ''Galiba nazarında g.tverenin, yavşağın tekiyim, du şuna bi iyilik yapayımda, kafasında 'aslında iyi biri lan!' hissiyatı yaratayım.'' hissiyatındakilere de kılım.
- geçen, bi dergide mi kitapta mı okudum tam hatırlamıyorum ama mealen, muhatap oldukların sana bişiler öğretmek gayesi gütmedikleri halde onlardan bişiler öğrenmeye başladığını hissettiriyolarsa, onlara daha da yakınlaşmaya başlıyomuşsun diyodu. Adını koyamadığım hissiyatıma bu satırlar derman olduydu okuduğum an. iyi ki okumuşum dedim o an ama bi çok kimsenin katılacağını da zannetmiyorum.
- Karakteristik yapısı bi yavşağın kendisini, kendisine yavşamaktan alıkoyamayacağı türden olan adamların (-karakteristik yapısı derken? - yavşağın tersini düşün.- haa!!.) '' bak sen yavşıyosun falan, tamam seni de anlıyorum, ('seni de' de ki ''de'' kendimi zaten anlıyorum anlamında kullanılmıştır, aranızda ki embesiller için bi parantezdi, sen parantez yokmuş gibi devam et kardeşim) varoluşunun yegane kaynağı olan yavşaklığını hayata geçirmek istiyosun, bu kabul edilebilir bişi, ama sonunda unutma ki yaptığın yavşaklığın yüzüne bi tokat gibi indiği an, ki daha önce yavşaklık kişisel tarihinde örneklerini yaşamışsındır gibime geliyo, diğer yanağına da ekleştirilmesi elzem yeni 'bi tokat gibi an'a yeni bi yavşaklıkla zemin hazırlayacağın için, 'ilk tokat gibi indiği an' dahil, 'hiç bi tokat gibi an'a tenezzül etmeyen adamlar olması ihtimali da var gibime geliyor. Hatta var!!. (- E bu tokat gibi bi açıklama değil mi?, - yazıda olur böyle şeyler...?) (- bu mu tokat gibi açıklama? Ya bi git allasen yaa..) (bu tokat gibi açıklama burada ise, halep'te orada ise, e arşın nerde o zaman) (bu hepten uçmuş)
- Dinen yağmurun ardından, park yerinden hareket etmiş olan arabaların, park yerinde bıraktığı, ''daha demin buradaydım'' demeye getirdikleri' yağmur suyu değmemiş yüzey onların 'kuru imza'larıdır.
- '''şeytan' kulağına kurşun'u kendisi doldurmaz!''
- Öncesi ve sonrasıyla bi iki ay kadar damatlar, gelinlerde de ha keza, pek öyle aman aman gülmüyolar gibime geliyor. Gülmelerinin ''bundan kelli gelsin s.kiş'' e yorulacağından mı endişe ediyolardır nedir? (evlenmek ciddi bi iştir, e stres de cabası diyenler bi s.ktirin gidin abicim)
- Düğününe gidemeyen yada gitmeyen veya her neyse işte, tarafın, türlü sebepler eşliğinde falan, damada, geline biraz sıkar gibime geliyo, ''bi daha ki düğününe kesin geliyorum ama hacı'' şakası, gelinin yanında yakışık kalmayacağı gibi damadı da pek güldürmez.
- adı orhan veli olan bi grip salgını yaşansa, herkes orhan veli okumaya başlasa, salgından müzdarip bi garip 'bir grip orhan veli'yim dese...
- Sıcak içilen çay, kayfe neyini, randımanlı bi içim için karıştırtığımızda, şekeri, kremayı vs. içine atıp karıştırmadan içeniniz yoksa tabi, bardağın içinde oluşan anaforun ilk fırtlarda caanım dudaklarımızı yakmasının önüne geçmek için, çay kaşığına, tatlı kaşığının sapı da olur, oluşan anaforun tersi yönünde ölçülü karıştırmayla yeni bi misyon yüklemek..
- bi arkadaşımın hıristiyan bi arkadaşı yeni müslüman oldu. ne zamandan beri müslümansın dedim, 'beş altı ay oldu' dedi. 'Kalu beladan beri' yi henüz bilmiyo lan! Bi de müslüman olacak!..
- Geçen bana benzeyen birini görmüş bi arkadaşım ben olabilirim diye selam vermemiş g.tveren. Gerçi benim de acele bi işim vardı.. Kendisiyle buluşacaktım.
- Tamirlik işlerde falan, o tamirlik işin dilinden anladığını iddia eden taraflardan bi tanesinin, tamirle uğraşana müdahalesi sırasında, bi göz göze gelişleri var ki aman aman abicim.
- Kağıdını verip çıkabileceği bi sınavda, kendisini sınav sonuna kadar tutacak; kalem kıpırdamıyorsa kopya çekme ihtimali, dolma kalem kıpırdamıyorsa öndeki kızın bacakları gibi bi takım nedenlerden münezzeh hissettiğinde, diğerlerinden önce ''kağıdıma bakabilir misiniz hocam?'', ''kaç aldım acaba hocam'', ''hocam 50 alsam geçiyom'' gibi öğrenci repliklerini sahneye koyarak, sınıfı terketmeden kağıdının okunmasını bi anlamda talep eden öğrencinin, aynı gün içerisinde hem sınav hem de sonuçlarını aradan çıkarmayı planlaması gayet normal ki. Her şeyden önce tüm bu süreç mastırlarının kalitesini etkiliyo abi. (Normal omadığını kimden duydun diyenler sizde bi s.ktirin gidin abicim)
- Uzun bi süredir kullandığı defterin yada kitabın içinden o sırada ilgileneceği konuyu bi iki sayfa karıştırmayla bulabilen öğrenciler, gereğinden fazla titiz annelerin çocukları gibi geliyo bana.
- Kabe'li, 10 bin parçalı bi puzzle gördüm. insan onu tamamlayamasa bile yolunda ölür be!!..
- Fala inanırım, fallı da kalmam. Falla.
- ''ikinci ''Ergenekon'' davasının görüldüğü salonunun asma tavanından bazı parçaların mahkeme heyetinin üzerine düşmesi üzerine duruşmaya ara verildi''. Haberimiz bu. Devam edelim. ''Bu sırada, izleyiciler arasında ''Bunu da Ergenekon yaptı'' şeklinde espriler ve gülüşmeler oldu.'' Bununla da sonlanan bi haber. ''Ergenekonduları başlarına çöktü'' şeklindeki gülüşmelere neden olmayan espri ise benden.
- Var mısın iddiaya; seninle girdiğim hiç bi iddiayı kazanamıcam gibi iddianın gereklerini de yerine getirmicem. Yerine getirmediğim her bi iddiayı, neden yerine getirmediğimi açıklar nitelikteki bi takım iddialarla kanıtlamaya çalışacam ve neden yerine getirmediğimi açıklar nitelikteki iddiaların yeni bir iddiaya davetiye çıkarmasından ne kadar kaçınsam da 'var mısın bi iddiaya daha mızıklanmak yok ama bu sefer'' diye yeni bir iddia ile de karşına çıkıcam. Nee.. yalan mı a.q. Ya da s.ktir et lan bunları gel ortak bi iddaa yapalım.
- Bugün bende, bir anda kesilen bağlantının ardından telefonuma şööle bi baktım. biraz çiziği var ama olsun..
- Sigaranın ne menem bişii olduğunu ekseri kötü çizgilerle, sigaranın bi adam, adamın da bi sigara boyutlarında ki, klişe ''adam içen sigara'' karikatürlerinde sigaranın elindeki çakmağın boyutlarında bi sorun yok mu sizce de. Çakmak, bildiğin çakmak boyutlarında, oysa spermlere zarar vermede, doğurganlığı azaltmada çakmağın hiç bi günahı yok a.q. Nasıl ki sigara bu klişe karikatürlerde adam gibi çiziliyosa, burnu eli ayağı varsa, çakmağın da bi adam gibi, eli ayağı gözü neyinin olması, en önemlisi de 'sigaranın elinde değil de yanında' çizilmesi gerekir, ortalama bir 60 boyutları ile hem de, kanaatindeyim. Tamam.. adam sigarayı değil de. sigara adamı içiyoda çakmakta yakıyo güzel kardeşim.
- Bahsi edilen konunun içeriğine yönelik sağlıklı bilgisi olmayan tarafın, anladığı, kafasında canlandığı kadarıyla konuda gördüğü gediği tiye alması sırasında verdiği gedikle daha ala bi tiye davetiye çıkardığı hissettirildiği an, bırakalım bakalım, kendi gediğini, kendi tisi ile dolduracak kadar kendisi ile barışık mı?
- gerçek anlamıyla ''yok deve''yi pedshoplarda duyabilirsiniz.
- Yürüyen merdivenlerden metroya, merdivenin sağında sabit bir vaziyette inerken, merdivenin ortalarına doğru ha keza bitimine doğru, yüze çarpan, metronun sürüklediği hava akımıyla beraber kulağa çalınan yaklaşmakta olan metronun, gideceğimiz istikametteki metro olup olmadığını, merdivenin bitimine senden daha yakın olanların metronun hangi yönden geldiğini tam olarak kestiremiyerek (hava akımından kestiren varsa helal olsun), (sesten varsa zaten cennetliktir o adam) merdivenlerden hızlıca inenlerin zemine ulaştıklarında, (sabah ve iş çıkışı zemin metroya çokta müsait değil mi ne?) görüş mesafen el verdiği ölçüde tabii, hangi yöne doğru, hızlarında bir artış ya da azalış olduğunda aramıyor muyuz? Arıyoruz. Buna mukabil metronun nerden geldiği kesinlik kazandığında ya da kesinlik kazandı düşüncesi ile harekete geçilldiğinde (takip ettiğin lavuklar bazen yanlış referans olabiliyolar, iniyosun ki traş a.q) 'yürüyen merdivenin g.tünü kaldırıp yürümesi ile biz metroya yetişeceksek ölme eşeğim ölme' gevşekliği ile soldan kaptırmıyor muyuz? Kaptırıyoruz. Kaptırma esnasında diye devam etmek isterdim ama içimden bi ses ''ne lan bu yazdıkların s.kik'' dediği için devam etmek istemiyorum. (hakkat haa!!)
- Kötü espri de sahibine aittir!
- Ayna karşısında kendine çeki düzen vermeyi abarttığını düşenen tarafın pis sırıtışlar eşliğinde 'anladık yakışıklısın'ı duymak..
- Domuz gribinden müzdarip birine 'çok yaşa' demek abes mi kaçar yoksa 'çok yaşa' demeye en fazla ihtiyacı olacağından, yerinde mi olur tam bilemiyorum ki, nerden bileyim ay! Kimlere sorayım hişt! ... Söylenenler hayır mı, şer mi?