Çoğu şey için geç kalmış biri için daha da artan durum. Hayal de edemiyorsun, gerçekler ve gün sana hitap etmiyor, hayatına son da veremiyorsun. Bazı şeyleri aşmak zorlaştıkça bu hissi de aşamıyorsun. Yere atılmış bir peçete gibi öylece kalıyorsun işte. Umut yok, varsa da ya pahalı ya uzak…
40 yaşına gelmiş, hayallerinizi gerçekleştirememişseniz, hayattan ne tat alacak ne de intihar edecek derecede anlamsızlık sağanağı yiyorsanız biraz zor kurtulursunuz.
terapi ve ilaçlar sadece perde çeker. ama depresyon oradadır. en basitinden bir kadının kalbinize ve yatağınıza girmek istemediği bir hayat ne kadar renkli olabilir ki ?
depresyondayım ve kurtulmak için bir çözüm yolu bulmakta zorlanıyorum. iki arada bir derede tatsız ve renksiz yaşamaktan da sıkıldım. hep bir arada kalmışlık var.
not: gevşek ve ciddiyetsizler asla depresyonu tatmamıştır. tavsiye falan da gereksiz olur.
Mesela bende gülerdim, çok konuşur, saatlerce aynı konudan bahsedebilirdim. Ama bir şeyler oldu sonra, gerçi bir şeyler hep oluyordu ama ben geç farkettim işte, bazı konuları aşamadım, bazı şarkıları susturamadım, bazı cümleleri unutamadım, ve kalbimi yaşanmışlıklardan arındıramadım. Birileri uzun uzun birşeyler anlatıp durdu ama cevap veremedim hiçbirine. Çok umut ettim umut olamadım. Çok şey sayıkladım, kimse anlamaya çalışmadı. Sonra sustum hep öyle olur ya zaten.
depresyon, vücudun hormon dengesinin bozulması demekmiş. canımızı sıkan bir olay veya stres dengeyi alt üst ediyor demek. çok gerçekçi bir açıklama. ufkumu ikiye katladı.
Bugünkü terapide doktorum depresyona girdiğimi söyledi. Neydi belirtiler? Hiçbir şey yapmak istememem, sürekli uyumak istemem (fırsatım da yok halbuki), sürekli kötü senaryolar kurmam. Doktorum, ilaçlarımA citoles'i ekledi. Düzeldiğim de citoles'i kaldıracak reçeteden. Bakalım düzelebilecek miyim? Ne kadar zamanımı alacak?
Yaşadığım ve bir ömür ara ara yaşayacağım durum. Öyle bir batak ki bu, eğer tek başına kalırsan yaşadığın şeyin zaten herkesin yaşaması gerektiği şey olduğunu sanıyorsun. Yani etrafında ne açmış bir gül görüyorsun ne de gülen bir yüz. Sanki dünya tüm renklerini kaybetmiş. Fakat bu renksiz haliyle de okeysin dünyaya. Yani şöyle diyorsun kendi kendine "renkli olsa ne olacak ki". Bir farketmezliğe boğuluyorsun. Ne olursa olsun farketmez. Hani iskenderinize ekstra tereyağ ister misiniz sorusuna ne biliyim kardeşim istersen vişne suyu at üzerine bana farketmez diyorsun.
Depresyon dediğin şey öyle ay inanılmaz mutsuzum, ühü ühü her gün ağlıyorum, perdeleri kapatın olmuyor sürekli. Tabi bunlar da var fakat şu küçük olayların dayanılmaz mutsuzluğunda işler daha da berbat hale gelmeye başlıyor. Ve biliyor musunuz öyle bir normalleşiyorki mutsuzluk daha önce hiç mutlu olmamışsınız gibi hissettiriyor.
Depresyon, kalıcı üzüntü ve ilgisizlik ile karakterize bir ruhsal bozukluktur. iştah kaybı, uyku bozuklukları, düşük enerji seviyeleri ve konsantrasyon güçlüğü gibi çeşitli duygusal ve fiziksel sorunlara yol açabilir.
Depresyon genetik, biyolojik, çevresel ve psikolojik faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanır. Sevilen birinin ölümü veya ailede bir hastalık gibi stresli yaşam olayları tarafından tetiklenebilir.
Depresyonun tanımlanabilir herhangi bir neden olmadan ortaya çıkması da mümkündür.
Dünya Sağlık Örgütü, dünya çapında 300 milyondan fazla insanın depresyonla yaşadığını tahmin ediyor. Depresyon, yaşamları boyunca bir noktada yaklaşık beş kişiden birini etkiler. Kadınların erkeklere kıyasla depresyon yaşama olasılığı yaklaşık iki kat daha fazladır.