eşiğinde olduğumdur. böyle gülüyorum falan. bir espirili havalar veriyorum etrafa, herkes neyin var demesin diye. ama yok arkadaş, bunaldım yahu. belli bir sebebi de yok. finaller etkilemiyor mu biraz da olsa? etkiliyor tabii ki. ama mutluluğumun tek inhibitörü değildir kendisi. kendimden soğudum. ertelemelerim, umursamazlığım, sorumsuzluğum.. insanı bunaltır bu meret.
işin kökeni serotoninde. dentritten aksona gönderilen bilmem kaç çeşit nerötransmitterlerden biri olan serotoninin akışındaki bir arızadan ibarettir. Ya bu kimsasalın salınımı azdır, ya bunun reseptörleri körelmiştir, ya da acaip hızlı geri emiliyordur. Bu sebeple yeteri şiddetle uyarılma gerçekleşmemekte ve depresyon belirtileri ortaya çıkmaktadır.
Depreyon aslında diğer hastalıklar gibi tedavi edilebilir. Nasıl insanın tansiyon ya da diabet sorunu oluyor ise, depresyon da öyle bir hastalıktır. Örneğin, bazı insanlar tuzlu yese dahi tansiyonları fazla oynamazken, kimi insanların tansiyon ilacı alması gerekir. Şeker hastalığında da benzer bir durum yaşanır. Depresyonda ise dış etkenlere bağlı gelişen duygulanımlar, bazı insanları fazla etkilemezken bazılarında depresyona yol açabilmekte ve kimi zaman ilaçla tedavi işe yaramaktadır.
iman et, dua et, namaz kıl, tefekkür et, tevekkül et ve depresyonun ne demek olduğunu unut! insan nefsi(benliği) öyle çirkin bir şeydir ki onun her dediğini yaptığınız zaman şımarır, asileşir, size hükmeder hale gelir ve başınızı şişirip sizi depresyona sürükler. ruhi ve bedeni dengeyi korumak, ölçülü yaşamak için, dünya ve ahiret saadeti için gereklidir! Aksi taktirde hem şu kısacık olan ama genede muhteşem olan, rengarenk, capcanlı, sayısız nimetlerle donatılmış yaşamımız bunalım gibi, depresyon gibi ona yaraşmıyacak utanmazlıklara girer, hemde bir sonraki hayatımızı zehir edecek adımlar atmış oluruz. irademizle doğru seçimler yapabilmeyi Allah herkese nasip etsin insallah!
Her tarafı camla kaplı ve devasa bir odada hapsedilmektir. Oda o kadar büyüktür ki çok küçük kalırsın içerde, çıkış kapısı bulma imkanın yoktur ve aslında bir çıkış kapısı da yoktur.
Çığlık atmaya başladığında kuru bir gürültü tarafından hapsedilirsin. Eğer suskunsan, ustalıkla izole edilmiş sessizlik hüküm sürer sadece. Camın arkasında birkaç insan görürsün ve hiçbirini seçemezsin. aslında yol göstermeye çalışıyorlar belki ya da orada insanlar yok. Ya da orada birileri var ama onlar insan değil.
Artık kendinle mücadeleyi bırakıp etrafa bakınmaya başlarsın. Tam önünde duran bir sürü boya kutusunu fark edersin. Bunlar muhtemelen saatlerdir ya da günlerdir orada durmaktadır ama fark edilmeleri zaman almıştır, nedense. Boya kutularında daha önce hiç görülmemiş renkler bile vardır. Fırçayı eline alırsın ve boyamaya başlarsın, istediğin renklerle boyarsın odayı. Şöyle bir bakarsın ki, her şey farklıdır. Artık çığlıkların yankısı bile farklı renklerdedir. Sessizliğin gölgesi bile renklidir.
Artık yapılacak tek şey kalmıştır: eserini var gücünle yıkmak ve dışarı çıkmak.
genel olarak bilinenin aksine her depresyondaki insan dibe vurmayabilir. normal insanlar gibi gülen, eğlenen, düzenli uykusu olan, alkolden uzak duran kişiler major depresyon sahibi olabilirler. yani her üzgün görünen kişi depresyonda olmadığı gibi her gülüyor görünen insan da mutlu değildir.
bu duygu boyutundaki kişi ilk adımı hep başkalarından bekler. Sürekli maruz kaldığı haksızlıklara odaklanır. sık sık kimsenin onu anlamadığını ve ilgi göstermediğini düşünür, vs vs.
Kendinden bile gtmek istediğin , bir an olanların tamamen dışına çıkmak dışardan bakmak istediğin zamanlardır. Kendi hayatını başka mutlu birinin hayatıyla değiştirmek istediğin ruh halidir.