bugün

saat 04.53 saçma bi üniversitenin saçma kütüphanesinde tek başıma oturuyorum yaklaşık 2 saat önce son sigaramı içtim. Bu aralar o kadar yalnızım ki hayat öyle anlamsız geliyor ki eve gitmez oldum. Son 1 haftada 4 kilo vermişim farkında değilim bugün pantolon düştü üstümden öyle farkına vardım. ev cehennem gibi duramıyorum hele birde lys derdi var ki sormayın gitsin. Üstüne birde siktiri yemişim konuşacağım kimse de yok. Zaten 7 kişi tanıyorum bu lanet şehirde onlardan da soyutladım kendimi gerçi onlarda hiç hop birader bi dur bakalım niye böylesin demediler ya zaten niye desinler ki? Salak gibi yalnızlıktan keyif almaya başladım artık insanları yanımdan kovuyorum yalnızlık benim için bir tercih haline geldi sanırsam. Gerçi olaylar hep farklı olsada sonuçları hep aynı oluyor sanırsam bu durumda tercihten ziyade kader haline geldi. işin ilginç yanıysa yalnızlık ilginç bir şekilde mizah duygumu geliştirdi artık onu saklamak için kaybetmemek için gülmeye başladım. Eğer sizde kalabalıklar arasında yalnız kalmak istiyorsanız gülün çünkü kimse gülen adama neyin var demez. Şimdi size iki sorum var;

1. Ben depresyondamıyım?
2. Bugün nabzım 184 ü gördü ne yapmayalım
birçok insanın bilmediği, kafa yorduğu sorunsaldır. bir insanın hayatında ne olunca, ya da ne düşünmeye başladıkça bu sürece giriyor. depresyon demekteki sebep ne?
Katılıyorum.
Geçmişte yaşanılan kötü olaylardan kopamama.
ansızın başlayan ağlayışlar.
ağır yorgunluk hissi.
fazla yeme ya da iştahın kapanması.
Uykusuzluk ya da fazla uyuma.
kendini insanlardan soyutlama.
ve kesinlikle büyük yalnızlık hissi.
hiçbir şekilde anlaşıldığınızı düşünmüyorsunuz.
insanların aptal tesellileri size hiçbir şekilde yetmiyor.
mevsimler ve insanlar ikilisinden dolayı yaklaşık 3 Yıldır zaman zaman ağır olarak geçirdiğim duygusal çöküntü. mistik, ruhani, bitkisel, kimyasal her türlü şeyi denedim. sonuç hep aynı. Geçmiyor.
Bazı insanlarda içine kapanma, suskunlasma şeklinde belirtiler gösteren; bazisinda da tam tersi olarak hircinlik, asilik, kendine hakim olamama gibi belirtiler gösteren durumdur.
Çok feci bir ruh hali, sürekli Yatıp uyumak istiyorum. Deli gibi uyku ilaçları kullanmak . Yazacak başka hiçbir yer bulamadım. Intihar etmeyi bile düşündüm. Neden yaşıyorum ki ben amacım ne? Neye tutunuyorum, ne için yaşıyorum. Kalleşçe tavırlara maruz kalmaktan, sürekli insanlar Tarafından kullanılmaktan bıktım. Fiziksel olarak hasta hissediyorum. O kadar doluyum ki, kelimelere sığdıramıyorum hayal kırıklıklarımı. Keşke hayat bu kadar sille tokat bir alan olmasa. Keşke daha fazla sevebilsek insan Olmayı. Dün gece yataktan sıçrayıp Kalktım ve panik atak geçirdim ellerim tutmamaya başladı. Delirdiğimi zannettim. Allah'ım bana güç ver dedim kendi kendime. Tutunduğum tek şey Allah'ım ve Kuran'ın kun de yekün ayeti. Biliyorum ki her inişin bir de çıkışı olacak ama dayanma gücüm kalmadı sanki. Sorgulama , suçlama kendime eziyet ediyorum resmen. Birileri var mıdır beni anlayacak acaba? Kun fe yekün olacak o
içinde olduğumu düşündüğüm, insanı yiyip bitiren, dışarı çıkmak istememe, gülmek istememe hatta mutsuzluktan keyif alma durumudur. insanlar dışarda gülüp eğlenirken, hayattan keyif alırken "nasıl ya? nasıl mutlu olabiliyor insanlar?" diye düşünmeye sebebiyet verendir. yapılan hiç bişeyden keyif alamama, evde oturup akşama kadar yataktan çıkmak istememe, kimseyle görüşmeme gibi hissiyatlara sebep olur. iyi bişey değildir.
Depresyon ruhsal çöküntü ve tedavi edilmesi gereken bir durum. Ruhsal çöküntü daralma, bunalma, bir yere sığmama muhakkak tedavi edilesi gerekir.
yine sabah oldu, yine çaresizlik yanı başımda bekliyor.

aslında bu yeni bir durum değil. üniversite yıllarımda başlayıp, iş, aşk hayatıyla devam eden başarısızlık öyküsünün sonucu.

üniversite hayatım tam bir rezillikti. 8 yılda biten okul, bütün arkadaşlarının iş bulup hayatlarına senden erken başlaması ve bunun sonucunu almaları, bu durum üzerinde baskı oluşturuyor insanın.

iş hayatı, çalışılan bir kaç kurumsal firmadan sonra kendi işini kurma isteği ile yola çıkmak ve işlerin iyi gitmemesi ile 1 sene içerisinde büyük borcun altına girmek.

aşk hayatı, 7 yıl süren ilişkinin iş hayatında yaşadığım başarısızlıktan dolayı geçen ay son bulması.

aslında depresyonda mıyım bilmiyorum ama çok mutsuz olduğum kesin.

burada yazılan bazı entryleri okuyunca yalnız olmadığımı düşündüm ama onların durumu işleri daha da zorlaştırdı.

bir arkadaşımız kuran dan kun de yekün ayetinden bahsetmiş iyi de yapmış. böyle zamanlarda kuran insanın içini daha bir aydınlatıyor.

umarım en kısa sürede atlatırım, yoksa sonu pek iyi olmayacak.
çağın hastalığıdır, uzun zamandır kendisiyle ilgileniyorum.
genç insanlara genellikle vurup geçer bazılarını ise vurup bırakmaz bu hastalık. doktora gidersin hafiften ilaçlar verir kontrole çağırır olaylar burda gelişmeye başlar zaten kırılma noktasıdır burası ya kazanacaksın ya kaybedeceksin ona karşı. ilacı 5-6 ay kullanırsın sonra dozajını arttırır doktor yine 3-5 ay sonra iyileşirsen doktorunun kontrolünde ilacı yavaş yavaş bırakırsın ve hayatına devam edersin. ya bu hastalığın pençesine takılı kalmış olan insanlar? onlar ne olacak sizce? anlatayım...
1 yıl ilaç kullandıktan sonra kişi doktora yine aynı olduğunu söyler doktor ilacı değişir sonra dozajı yavaşca arttırır yıllar böyle geçer böyle yaşar kişi mutlu olamıyor morali tamamiyle sıfır oluyor heleki kişi vasıfsız yalnız ve atılgan değilse kelimenin tam anlamıyla sıçmıştır, senede 1-2 kerede olsa mutlu bir haber geldiğinde o an mutlu olduğunu farkeder ve gözleri dolar neden diye sorarsanız yıllarca mutsuz yaşamıştır kişi anlıkta olsa mutlu olur ve mutlu olmayı özlediğini fark eder, böyle yaşamaya devam eder eli hiçbirşeye değmez hiçbir işe atılamaz durgundur evdedir yalnızdır çaresizdir ölü gibi yaşıyordur dışarıdan bakıldığında muhtelemen arayanı soranıda olmazya... kuyudaki taş gibidir kimsenin umrunda olmaz çünkü kimsenin haberi yoktur. bu hastalık insan beynini yer bitirir bazen insanı düşündürür derin derin sonra karar veremez insan çıkamaz içinden dahada çöker içine, bataklık gibidir bu hastalık çırpındıkca ondan kurtulmaya çalıştıkça içine çeker insanı. kişi artık mutsuz olmaktan keyifli bile olur en iyisi bu dercesine...
Bir şekilde çıkılabilen şey. Her giren bir daha çıkamayacağını zanneder ama, lakin ki öyle değildir.
bunu dinleyin geçer

http://www.youtube.com/watch?v=rCEoLYBDe2E
Hiç girdim mi yoksa girdim de haberim mi olmadı öyle Anlamsız bir şey benim için.
asla çıkamazsınız. içindeyken her şey daha bir ağır daha bir bulanıktır. tıpkı dalmak gibi. sadece arada bir kafanızı çıkarır nefes alırsınız. peki ya dalmak bir hobiye dönüşmüş ise ?
panik bozukluk ile birleşince daha çekilmez bir hal alıyor malesef..
bir film süresinde 3 büyük boy cips*, 2 dondurma* ve 1 litre limonata* bitirmek başlıca belirtilerinden biridir.
insanın ömründen ömür götüren, girildiğinde sanki ölene kadar çıkamayacakmış gibi hissettiren dünyanın en boktan hastalığıdır.
içinde bulunduğum durumdur. ne yapsam nereye koşsan bilmiyorum.
Dunyadaki yasam cemberinin icine girememektir. Mutlu insanlar bu cemberin icinde, mutlu mesut yasarlar. Ama sanki ben bu dunyada kendimi fazlalik gibi hissediyorum. Insanlar cok mutlu, herkes piknige, deniz kenarina tatillere giderken, benim bir sey yapasim gelmiyor.
kalıtım
nöradrenalin
seratonin
kolinerjik etki
hormonlar
dopamin... şimdi hangi birini anlatıyım

hristiyan toplumlarında günah ve büyük suç işlemiş olma duygusu, ülkemizde ve başka gelişmekte olan ülkelerde bunaltı ve somatik belirtilerdir, depresyon.

bir de psikososyal etmenler var; benim ele alacağım konu da bu olsun.

depresyona yatkın kişilerde oldukça belirli bir kişilik özellikleri kümesi olduğu görüşündeyim. bu kişiler genellikle kimseyi incitmemeye, herkesi hoşnut etmeye, iyiliksever olmaya eğilimli, aşırı duyarlı, titiz, sorumluluk duygusu güçlü, yakınlarına aşırı bağlı ve bağımlı, kendisinden ve yakınlarından yüksek beklentileri olan, mükemmeli arayan, onurlarına düşkün, öfke duygularını dışa vurmayan, çabuk etkilenen, üzülen meraklı kişilerdir. bu özelliklerin çoğu, yaşamın bir döneminde erdemli (meziyetli) bir kişiliği gösterir. bu erdemler yüzünden bu kişiler genellikler sevilirler, sayılırlar, başarılı olurlar. çeşitli yaşam olayları, baskılar, örseleyici durumlar, yaşlanma, beklentilerin gerçekleşmemesi gibi durumlarla karşılaştıkça kişilerin hayır diyememe, hep vermeye çalışma, aşırı sorumluluk alma meziyetleri eziyet haline gelir. kişi kendini ezilmiş, yenik düşmüş, bir çok doyum ve uyum kaynaklarını yitirmiş hissetmeye başlar. elinden daha fazlası gelmeyeceğini fark ettiğinde ise her karakterli diyebileceğimiz türde bu meziyetli insanlar da insan olduğu için bilinçdışlarının yaşadığı çatışma sonucu ortaya koyacağı nice savunma düzenekleri olur. bunların ilki bana kalırsa ve gözlemlerime göre karşıt tepki koymaktır, önemsediği bir şeyi hiç önemsemiyormuş gibi yapabilir mesela, ya da bu kişiler hayattaki her şeyin doğal şeklinin çirkin, kötü, pis ve asık suratlı olmak olduğunu düşünmeye başlayarak kendilerinden ve dünyadan beklentilerini azaltma yoluna gidebilir.. gibi,
hayattaki her şeyin anlamsız, saçma ve boş gelmesi. yaşamanın hatta bazen nefes almanın bile zor gelmesi. yaşıtların ege ve akdeniz sahillerinde tatil yaparken, hatta çocukları ile mutlu mesut vakit geçirirken, senin hiçbir şeyden keyif almaman. eskiden müzik dinlemekten, fikm izlemekten, kitap okumaktan keyif alırken; şimdi her şeyin bomboş gelmesi. intihar etmenin bile zor gelmesi. içinden hüngür hüngür ağlamak geçerken, ağlamanın bile zor gelmesi...
Fazla kaptirmayin biraz uyuyun geçer.
kezbanların ilgi çekmek için girip çıktığı * ruhsal bozukluk.
kişinin kendisiyle yaptığı meydan savaşıdır.
ölmek istiyom artık.