Rusya ile soğuk savaşın sürdüğü 1976 Temmuz'unda Amerika ilginç radyo sinyalleri duymaya başlar. Aynı bir ağaçkakanın sesi gibi ardarda gelen 10 tık sonrası sessizlik ve yine ardından gelen 10 tık şeklindeki sinyaller aylarca devam edince kaynağını araştırmaya karar verir ve Ukrayna'daki devasa Duga radyo kulesinden yayıldığını farkeder. Amerikan hükümeti iletişim sinyallerini bozduğu gerekçesiyle Rusya'yı uyarır. Rusya savunma sistemlerini iyileştiren bir proje ve radar olduğunu iddia eder.
Ancak 1987'de Amerika'da iklim uzmanlarının bile açıklamakta aciz kaldığı bir ısınma başlar. Toprak çatlamış, ürünler hasada yetişemeden kurumuş, çıkan yangınlardan 20.000 kişi ölürken ülke ekonomisine de 155 milyon dolarlık bir yük getirmiştir. Bu olay daha sonra tarihe Amerika'nın en büyük hasarlı doğal afeti olarak geçecektir.
Bu inanılmaz felaketten sonra Amerikan istihbaratının yaptığı araştırma Rusya'daki bu kulenin çalışabilmesi için çok büyük bir enerjiye ihtiyaç duyduğunu ve bunu da 50 km uzağındaki bir tesisden elde ettiğini belirler. Çoğunuz tanıdınız bu tesisi, Çernobil Nükleer Tesisleri.
Basit bir radar kulesinin neden bu kadar büyük bir enerjiye ihtiyacı olduğu sorusundan yola çıkan araştırmacılar bu kulenin bir radyo vericisi olmaktan öte iyonosfer üzerinde deneyler yapmak gibi başka görevleri olduğunu da ortaya çıkarır ve Amerika Rusya'dan iklimi değiştirdiği gerekçesiyle Ağaçkakan adını verdikleri bu projeyi durdurmasını ister.
Rusya iddiaları reddeder ve 1986 yılında devre dışı bırakma çabaları diplomatik yolla başarılamayınca devreye CIA'in girdiği iddia edilen Çernobil patlaması gerçekleşir ve tesis kapanır. Rusya'nın bu tesisi kapatmasından 7 yıl sonra ne hikmetse kule de devre dışı kalır veya bırakılır.
Rusya projeyi durdurmuştur ama bu sefer 1990 yılında, Alaska'nın Gakona bölgesinde büyük bir alanda her biri 20 m.lik 180 tane radyo kulesi beliriverir. Bu kulelerin Amerikan ordusuna hizmet ettiği iddia edilir.
ABD Hava ve Deniz Donanması Pentagon kontrolünde olduğunu söylediği bu projeyi sahiplenir ve adına da Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı anlamına gelen H.A.A.R.P (High Frequency Active Auroral Research Program) derler.
The Russian Woodpecker (Rus Ağaçkakanı) projesi de gerçekte Rusya'nın ilk HAARP'ıdır.
H.A.A.R.P'ın Amaçları
– ABD Ordusunun haberleşme ağını iyileştirmek ve genişletmek
– Yeraltı tomografisini çıkararak zengin doğalgaz, maden ve petrol yatakları bulmak
– Radar sistemlerini geliştirerek ülke savunmasını güçlendirmek
– Düşman füze ve hava araçlarını daha havada iken bildirerek yakalayıp imha etmek.
– Stratejik bölge veya durumlarda düşman haberleşmesini kesmek
Yukarıda sayılan amaçlara hizmet edebilmek için bu kuleler milyonlarca watt'lık manyetik dalgaları iyonosfere göndermektedir. Buraya kadar herşey normal gözükmekte, anormal olan bundan sonrası.
H.A.A.R.P'ın Öteki Yüzü
Milyonlarca watt'lık bu dalgalar atmosferdeki Jet Stream yani hava akımını ısıtır. Isınan havanın yükseldiğini hepimiz biliriz. Yükselen hava, yüksek basınç oluşturur ve bu da sıcaklık artışına neden olur.
iyonosfer tabakası dünya çevresini bir kalkan gibi sardığından belli boyutlardaki dalga boylarının girip çıkması imkansızdır ve bu dalga boyları tabakada yansıyıp geri dönerek deniz veya toprağın içinden geçer ki bir fay hattına rastlayacak olursa yıkıcı bir depremi tetikleyebilir.
Değişik yerlerde toplamda 12 olan tesislerin 9 tanesinin yeri bilinmekte 3 tanesinin ise bulunamaması bunların bir denizaltı tesisi olduğu şüphesi uyandırmaktadır.
Aktif olan tesisler; Alaska, Çin, Teksas, Norveç, Porto Riko, Rusya'daki yeni tesis ve diğerleri
iyonosfer tabakasından yansıtılan enerji ile istediğiniz gibi oynayarak;
– Kıtaları parçalayabilir
– iklimleri değiştirebilir, soğuk olan iklimi sıcak, sıcak olan iklimi soğutabilir.
– Deprem oluşturabilir
– Elektromanyetik dalgalarla insan beyni kontrol altına alınabilir.
– Ozon tabakasında değişimler yapılabilir.
ilk olarak 1988 yılında Columbia Üniversitesince ortaya atılan 'Küresel Isınma' terimi aslında yapılanların farkındalığı ve insanlarda panik yaratmamak için durum 'küresel ısınma' adı altında yumuşatılarak empoze ediliyor olabilir mi?
– Dünyanın elektromanyetik kesişim merkezlerinden biri olan Alaska'nın Gakona bölgesinin böyle bir manyetik proje için seçilmesi tesadüf müdür?
– 1985 yılında kutup bölgesi üzerindeki Ozon tabakasının inceldiği keşfi ilk HAARP denemesinden yıllar sonrasına denk gelmesiyle asıl suçlu HAARP projesi olabilir mi? Bu durumda fabrika gazları, çiftlik hayvanları atıkları ve nefesi, klimalar ve deodorantlar aslında birer günah keçisi mi?
– Doğal afetlerin özellikle 1980 sonrası sıklaşması ve şiddetine bakılacak olursa HAARP amaç dışı kullanılıyor olabilir mi?
Normalde kutuplarda görülmesi gereken auroral ışımaların artık ılıman iklimlerde ve hatta bazı doğal afetlerin öncesinde de görülmesi HAARP'ın ülkeler üzerindeki akıl almaz kontrolünün bir göstergesi midir?
– 2010 yılında başlayan Arap Baharı adı altındaki çatışma, isyan ve savaşların tüm ortadoğuyu bir veba gibi sarması aslında bu projenin elektromanyetik beyin etkileyici özelliğinin kullanılması sonucu mudur?
– Yıllardır bahsedilen 'Yeni Dünya Düzeni' gerçekte HAARP'ı elinde tutan ülkelerin sağladığı dünya kontrolü demek mi?
– 51. Bölge gibi gizli tesislerdeki gizli çalışmalar aslında HAARP projesine destek amaçlı veya sözü edilen Dünya Düzeni için yeni günah keçileri ortaya çıkarmaya yönelik genetik araştırmalar mı?
Nisan 2012'de istanbul'da ani başlayan ve saatteki hızı 140 km'yi bulan sıradışı bir fırtına ve öncesi doğa olaylarından bir kaç gün önce bir HAARP gemisinin boğazlardan geçmesi sadece bir tesadüf mü?
– Bugüne kadar hiç görülmemiş kıyamet senaryosu gibi bulut görüntüleri bu projenin bir sonucu olabilir mi?
ilerleyen zamanlarda dünya liderini, füze saldırıları, nükleer veya kimyasal bombalar yerine HAARP deneme sonuçları mı belirleyecek? Uzay veya teknolojik savaş dedikleri bu mu?
Bu soruların cevaplarını ancak H.A.A.R.P kullanan ülkeler verebilir ama gerçek şu ki filler tepişiyor olan çimlere oluyor ya da daha acı konuşmak gerekirse atı alan Üsküdar'ı geçti biz hala saçma ve boş soruların cevaplarını bulmak için uğraşalım. Gözümüzü açmanın zamanı geldi de geçiyor
