Bunun psikolojik oldugunu bilmeyen insanları gösterir.
Mesela büyük bir deprem yaşamıştır kişi, göçük altındaki sevdiklerinin cenazesini beklemiştir ya da küçük bir kızın anne babası bulamayışını seyretmiştir.
Zamanın ne elzem bir sey olduğunu bilecek kadar bir kac saniye yaşamıştır.
Korkaklık değildir her şey de dalga geçilecek bir mesele değildir.
2000 li yılların başında bir dizi başlamıştı. Kurgusu, müzikleri, diyalogları gençlerin çok hoşuna gitmişti ve bir fenomen olmuştu. Bir bölümde esas kahraman: 'ölüm ölüm dediğin nedir gülüm, ben senin için yaşamayı göze almışım' demişti.
işte o günden beri gençler ölümden korkmamaya başladı. Artık korkmanın gereği yoktu kavgadan, silahtan, kazadan hatta depremden bile.
Entry nin devamı spoiler içerir;
19 ağustos yaşanmamışsa, madem dizi-film seviliyor uğur yücel imzalı (bkz: yazı tura) nın izlenmesi tavsiye edilir. Belki o zaman anlaşılır gecenin 3 ünde sevişirken bile depremin nasıl gelebileceği.
17 ağustos depreminde henüz 10 yaşındaydım. evimiz istanbul' daydı. kötü bir apartman dairesinde kiracıydık. fakirlik vardı o zamanlar. inanın vantilatörümüz bile yoktu, ağustos sıcağında buharlaşıyorduk. deprem gecesi gözüme uyku girmedi. yatağımda sağa sola dönüp duruyordum. dayanamayıp yatağımda oturduğumu hatırlıyorum. tam o anda hayatımda ilk kez depremle tanıştım. henüz çocuğum tabi, dini kavramları yeni yeni öğreniyorum. kıyameti, ölümü, sonrasını düşünmeye başladım. kıyamet koptuğuna kendimi inandırdım. korku içinde şehadet getirdiğimi hatırlıyorum. gecenin o sessizliğini bozan çığlıklar inanın hala kulaklarımda yankılanır. hayatım boyunca yaşamadığım korkuyu yaşadım, korkuyu benimle birlikte yaşayaşayanların çığlıklarını iliklerime dek hissettim.
asıl demek istediğim böylesi felaketlerde korku çok normal sevgili yazarlar. inanın çok insana özgü bir duygu. bazı korkuları yaşamadan anlamak güç olabiliyor demekki. yine de umarım bu korkuyu yaşamazsınız.
Ben değilim rahatım yerinde ama sevdiklerim var o problem.
Bazen rüyalarımda yaşarım depremi sevdiklerime ulaşmaya çalışırım hep
Allah göstermesin
Bana bakmayın ben güvendeyim depremde sizler için hüzünlüyüm ve carpisacagim.
herkes depremden korkuyor:
vatandaş, devlet, belediyeler..
herkes imar affına yetiştirmek için aceleden kaçak kat çıkıyor.
mağazasına boydan boya cam vitrin koyuyor,
dükkanı büyüsün diye kolon kesiyor,
sulak tarlası (yalova bundan battı) arsaya dönülsün diye belediyeye rüşvet veriyor,
deprem konutları dağlık araziye yapılmasın, hak kaybı olur diye araya milletvekili koyuyor,
depremde yıkılan binanın yerine yapılaşma yapılamaz mevzuatı nedeniyle olmayan binayı "güçlendiriyor", sonra da şehri bilmeyen memura satıyor,
bina yaptırırken malzemeden çalıyor,
yıkılan her binanın yerine daha büyüğü yapılsın diye belediyede "uyumlu" personel arıyor,
manzaralı daire satsın diye yamaçlardaki arazilerine 20 kat ruhsat alıyor (bütün karadeniz sahilleri),
inşaat yapmak için ormanı yakıyor, kesiyor,
kimse evine dask bile yaptırmıyor ama ev yıkılınca "devlet bize bedava ev versin" demeyi biliyor,
devlet, gelen imar barışı paralarını afiyetle bütçeye dahil ediyor,
müteahhit desen zaten hırsız,
ama biz depremden korkuyoruz.
korkumuz bile sahte..
sevgimiz sahte, tepkimiz sahte, acıma duygumuz sahte...
iyiyiz hoşuz ama çok yüzeyseliz.