insana göre bir afet ama dogaya göre bir kendini yenileme sürecidir. richter ölçeği denen bir birimle ölçütlendirilir.
yer yarılması olmaması durumunda ölümcül degildir. dünyanın kuruluşundan bu yana dogrudan depremden ölenlerin sayısı sigaradan ölenlerin sayısından çok çok daha azdır. bu da acı bir gerçegi önümüze serer;
Yerkabuğundaki bazı jeolojik olaylar sonucu yerin sarsılması..
ilk insanlar, kendilerine dehşet ölçüsünde korku veren yer depreminin, yerin altında ya da denizin altında yaşayan çok büyük, dev yapılı hayvanların öfkeli kımıldanışları yüzünden olduğuna inanırlardı. Geri kalmış çevrelerde, dünyayı boynuzlarının üzerinde taşıdığına inanılan öküzün başını sallaması zelzelenin nedeni olarak kabul edilirdi. Sonraları insanlar daha bilimsel,daha gerçekçi düşünce ve kuramları (teorileri) benimsediler. Bu alandaki ilk bilimsel kuram,yanardağların püskürmesi sonucuna dayanıyordu. Zamanla bunun da yanlışlığı anlaşıldı. Daha tutarlı ve bilimsel bir kuram ileri sürüldü. Sözkonusu kurama göre, yerkürenin (arzın) zamanla soğumuş olan kabuğu, çekirdek kısmına yani ateş halindeki orta kesime uyabilmek için sıkışır. Tabakalar halindeki toprak kıvrılır. Kaymalar halinde yer değiştirir. Başka türlü söylemek gerekirse, yerkürenin içi çeşitli kuvvetlerin etkisi altındadır. Bu kuvvetlerin meydana getirdiği basınç,yer altındaki kayaların kırılıp yeniden, yerleşmesine sebep olur. deprem de bu olayın sonucunda başka bir şey değildir. Yerkabuğunun nisbeten yeni-yakın zamanlarda kıvrılmış ve kırılmış olduğu,kırılan parçaların henüz yerine oturmadığı bölgelerde zelzelelerin daha çok yaygın ölçüde görülmesi de yukardaki açıklamayı doğrulamaktadır.
Bunun dışında,kaya tuzu gibi kolay eriyen maddelerin, çok bulunduğu çevrelerdeki büyük mağaraların çöküşü daha sınırlı yerel (mahalli) ölçüde depremlere meydan verir.
Yerkabuğunun genel yapısı incelendiğinde, depremlerin çoğunlukla yeryüzünün inişli çıkışlı, engebeli,bölgelerinde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Dünyanın yüksekliklerinin ve derinliklerinin bilimsel yöntemlerle incelenmesi, Büyük Okyanus kıyılarını, Japonya'nın doğu kıyılarını, Antiller'i, Himalaya Dağları' nın güney kesimlerini, italya, Yunanistan ve Anadolu'yu kapsayan bir "deprem kuşağı" nın şekillendirilmesiyle sonuçlanmıştır.
depremlerde merkezden çevreye yayılan düzenli titreşimler "deprem dalgası" diye tanımlanır. Merkezden çevreye doğru uzaklaştıkça, deprem dalgalarının kuvveti, dolayısıyla etkisi de azalır. depremin yeraltında meydana geldiği yer "iç merkez", yeryüzünde iç merkeze en yakın çevre de "dış merkez" olarak belirlenir. Dış merkezden uzaklaştıkça, depremin şiddeti, etkisi zayıflar. Ayrıca, depremlerin etkisi toprağın yapısına da bağlıdır. Kum, çakıl gibi gevşek yerlerde depremler daha büyük tahribat yapar. Buna karşılık, kayalık bölgelerde tahribat daha az olur.
depremleri kaydeden ve şiddetini ölçen alet sismograftır. Sismograf, saat sarkacı gibi asılı duran ağır bir kitle yapısındadır.
Bilim ve tekniğin dev adımlarla ilerleyip gelişmiş olmasına rağmen, depremleri önceden haber verecek bir yöntem hala bulunamamıştır. Denizlerin altında olan depremlerin meydana getirdiği dev dalgalar,kıyıları basarak büyük zararlara, can kaybına yol açmaktadır. 1755 yılında böyle bir depremle meydana gelen dev dalgalar, onbinlerce kişinin ölümüne sebep olmuştur. Japonya'da günde ortalama üç deprem olmaktadır. Bunların çoğu hiç zarar vermez. Hatta hissedilmeyecek kadar hafiftir. Şimdiye kadar kaydedilen depremlerin en büyüğü, 1703 yılında Japonya'da olmuş, tam 200.000 kişi ölmüştü. 1920 yılında Çin'in Kansu eyaletindeki bir deprem de buna yakın can kaybıyla sonuçlanmıştı. 1923'de Japonya'da Tokyo ve Yokohama'yı sarsan büyük depremin can kaybı bilançosu 100.000 kişidir. 1906 San Fransisco depremi de sayılı büyük depremlerden biridir. Sadece birkaç yüz kişi ölmüşse de, şehir 200-300 milyonluk zarara uğramış, hemen hemen altüst olmuştu.
şu anda istanbulda hissedilen vurup geçen fakat umarız ki hasar vermeyen doğa olayıdır. ya artçı olursa diye tedirgin etmiştir. hala tedirginlik devam etmektedir
dün akşamüstünden bu yana aralıklı olarak denizli'yi hafif hafif tireten hadisedir efenim. birkaç dakika önce hafif bir taneyi de atlattık. pireler uçuyor şehrin üzerinde telaşlanacak bir şey yok, uyumamanın dezavantajlarını yaşıyorum sanırım.
--spoiler--
Hayatıma asma bir kat yaptım
Yeni bir aşk bir de çek-yat kattım
Tam mutlu olurum burda derken
3.1'e bile dayanamadı, tepeme yıkıldı
--spoiler--
bu kısmınıda çok sevdiğimi söylemeden edemeyeceğim. malım ben dimi?
son günlerde yine alevli bir şekilde tartışılan, istanbul'u muhakkak 30 sene içinde vuracak denip, sıfır önlem alınan, en ufak sarsıntıyı deprem olarak değerlendirip, avizeye bakma alışkanlığına sebep veren, geceleri hava sıcak da olsa bir nebze kapalı yatıran doğal afet.