"S'cim depremmi olmuş B'ylen sevişiyordukda hissetmedim"
öncelikle bu insan daha mi ve de-da yı ayıramayan bir insan.
ve sonra. işte dün ben bu mesajı görünce içimde bir deprem oldu. hay sikeyim. nebçim insanlar var lan dünyada.
Deprem
içime saldığın üç kuruşluk depremle
Hücum borularımı tetikliyorsun
Az önce, önünde diz çöktüğüm
çişli duvarın kraliçesi olarak
Horozluğumun tuttuğu tül çadırlar
Ve altında fırtına böcekleri
Kaçıncı göbekten yandaşların
Hangi savaşın yenikleri?
Tarihe erken geçmede epeyce yol aldık
Tarih dediğim de çırpınış:
Rakofça'dan üfürülmüş kır ağıdı; sen
Kırmızı ışıklı odalarda ağlarken,
Tuzlalardaki yemin törenlerinde de
Topuk taşlarını seksekleyen ben...
Tarihin, kerhane camlarına kazıdığıyla
Tuza yatırdığı aynı anda buharlaşıyor.
Her yazlık sinema ölümünde
Çürük dişlerinin ıslığı korkuttu beni
Parfümcülerden ve kuyuculardan
Devrim şarkıları taşıyan,
Oysa eylemsiz kaldı her şey
Mevsim, şehir ve caddeler
Yaşamı tadında bırakmak mıdır bu
Yüzünün kıvrımlarındayken pusu?
Ey üşümüş serçe; aykırı alfabe
Sayfana düştüm, yırttım; bağışla
Yeşil rüzgarlardan kalma suyla
Tersinden okuyorum seni
yerin sarsılması veya hareket etmesidir. Deformasyon geçirmekte olan kayaçların bir fay kırığı boyunca aniden hareketleri ile olur. Fayın her iki tarafındaki bloklar hareket ederek yer titreşimlerini meydana getirirler. Bu kayma genellikle plaka sınırlarında - kabukta veya üst mantoda - oluşur.
Deplerin oluşmasını şu şekilde anlatabiliriz;
Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km.kalınlığında oluşmuş bir Taşküre "Litosfer" vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer almaktadır.
Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdegin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır.
Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok "Levha"lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler. Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay taşkürenin altında devam edip gitmektedir.
işte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları, dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya'da olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde olusmaktadır.
Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir. itilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem "sarsıntı" dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden u"zaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve "FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yeryüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir.
insanların unuttuğu gerçektir. türkiye nin 4 te 3 ü birinci dereceden deprem bölgesi. siyasetçiler allaha emanet derler ya o haldeler. halkı düşündükleri yok. halk da her şeyi devletten bekliyor.
şimdi hangimiz ev alırken evin sağlamlılığını, zeminin sağlamlılığını ölçtürüyor. peki ya kaçımız yatağımızın dibindeki kocaman kitaplığı duvara monte etmiş. deprem öldürmez bina öldürür, insan hataları öldürür.
aileden birinin yaşamını yitirmesine neden olmuşsa o anda sadece ve sadece sevdiklerinin hangi durumda olduğunu düşnmenize yol açan, insanın çaresiz bir şekilde saniyeleri yıllar gibi hissettiği ve bittiğinde ise asıl zor olanın o zaman başladığını düşündüren doğal afet.
o anı takip eden günler boyu paranoya size ve çevrenize misafir olması ise ayrı bir vahim durumdur.
celal şengör'ün de dediği gibi cahil halkı kandırmak mümkündür ama tabiatı kandırmak asla. deprem için yaptığı en büyük hazırlık fazladan ceset torbası çıkartmak ve şehirlerin içini tamamen tüketip de ebesinin hörekesine kadar uzanan arazilere lüks konutlar* yaptırmak olan bu ülkeyle eninde sonunda yüzleşecek olandır. işte o zaman mazlumun ahı çıkacak...
deprem herkesin hayatından birşeyler alıp götüren, acı hatıralara sürükleyen, her tekrarında yürek burkan ve acıtan felakettir.
hayatımızı değiştirmiş,evimizi sevdiklerimizi kaybetmemize,aylarca çadırlarda surunmemıze,baska bır sehıre kacıp gıtmemıze ama bu gercekten kacılmayacagını anladıgımızda gerı donmemıze neden olmus, hayatımızdan calmıs doga olayı ve en buyuk korkumuzdur ustelık.
evet koyun gibi diyorum, çünkü daha 11 yıl önce canımızın ortasına yemişken hançeri ve dafalarca yaşamışken bu acıyı hala tek bir şey yapılmamakta.
dün bir kez daha yaşadık ve yaşamaya da devam edeceğiz.
raporlar hazırlanıyor, istanbul'da depremden sonra 2 ay girilemeyecek, yardım götürülemeyecek mahalleler var diye, ve yine raporlar hazırlanıyor tek riskli yer istanbul değil diye.
evet koyun gibi bekliyoruz ve canımız yanacak sözlük, hem de taa derinden.