böyle bir konumda olan birinin de son derece liyakatli, donanımlı, iyi eğitim görmüş ve de güzel türkçemize hakim biri olması gerekir...
son yaşanan denizli'deki dönerci olayını duymuşsunuzdur.
denizli valisi yanındakilerle birlikte denetime çıkıyor, bu denetim esnasında bir dönercinin önüne geliyor, dönerci valiyi hiç iplemiyor ve döner kesmeye devam ediyor.
buna sinirlenen varli de talimat veriyor "eldiven takmıyor" bahanesiyle dönerci kapatılıyor. lakin sosyal medyadan gelen tepkiler üzerine dönerci yeniden açılıyor ve vali bey bunu bir yazıyla sosyal medyada paylaşıyor.
işte ne olduysa valinin paylaştığı ilk kamuoyu açıklamasıyla oluyor.
zira denizli valisinin yaptığı yazılı açıklama metninde pek çok yazım ve imla hatası var.
koskoca vali -de'leri, -ki'leri nasıl yazacağını, noktalama işaretlerini nasıl kullanacağını bilemiyor.
anlam bütünlüğünden yoksun cümleler kuruyor.
tabi devletin koskoca valisinin bu hataları yapması sosyal medyada gündem oluyor.
valilik yaptığı bu paylaşımı kaldırıyor ve 2. bir paylaşım yapıyor. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2086592/+
Bir hata yaptım, ilgili esnaftan ve denizli halkından özür diliyorum. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Açıklaması yaparak konuyu kapatabilirdi, bakın çok basit 2 cümleyle vali beyin sayfalarca düzenleyerek yine de yapamadığı açıklamayı özetledim. Bence denizli valisi ben olmalıyım.
Ülkedeki birçok insanın içinde olduğu durumdur, valiler, siyasetçiler, yazarlar, sanatçılar ve beklemediğiniz, ünvanı, makamı olan bir çok kişide görülen vehamettir.
Yazı dili ve kuralları, konuşma dilinden apayrıdır ve donanım yanısıra özen gerektirir.
Vali yazmamıştır ki yeaaaa diyen kişiler şunu bilmelidirler ki, sorumluluk devredilmez, bu konudaki sorumluluk, yazan başka bir ekip bile olsa, altına kapı gibi imzasını çakan kişiye aittir.
Bürokraside, siyasette, her türlü yazışmada geçerli olan budur.
Şurda iki satır entry girerken bile, yazım yanlşı yapmamak adına çaba gösteriyor, kontrol ederek entry giriyorsam, hiç kusura bakmayın, devletin üst kademelerinin, bilirkişilerin, akademisyenlerin, mürekkep yalamış adamların özensizliğini makul göremiyorum.
Her şeyin bir kuralı ve üslubu olmalı, hele ki bir yerlere geldiysen ve kitlelere hitap ediyorsan.
Kimisinin ilgili basın duyurusunu valinin yazmadığını iddia ederek, örtbas etmeye çalıştığı imtihandır.
Dur bari bir sınav da ben yapayım.
Basın duyurusu kime yazdırılır? Çaycıya mı? Yoksa basın müşavirine filan mı? Peki bu işe atanmak için hangi ehliyet kriterleri dikkate alınmalıdır? "emaneti ehline verin" sözü kimin sözüdür? Keza astının yaptığı bir işi denetlemeyen üstün bir sorumluluğu yok mudur? Hele ki o iş doğrudan şahsının yaptıkları ile alakalı ise?
Sınav bitti, cevaplarınızı aşağıya alayım yandaşlar. Sorularım biraz zor oldu, sanırım siz de çakacaksınız ama kusura bakmayın gari..