mahkumiyet. dünyanın 4'te 3'ü sularla kaplı oluğu varsayımından hareketle bir akıl yürütecek olursak dünya nüfusunun 4'te 1'i gönüllü mahkumiyet çekmektedir.
bu insanların bir çoğu elinde olmayan nedenlerden ötürü bu hayatı yaşarken, bir çoğu da hala deniz'in ne muhteşem bir olgu, duygu, düşüce ve eylem olduğundan bihaberdir.
oysa, denizi gördüğüm gün inanmıştım tanrı'ya. bir yaratıcının olması gerektiği gerçeğini denizi gördüğüm gün kabul etmiştim. büyülenmiş ve felç olmuştum.
saatlerce kendisini izleyip, bir kızım olursa ismini deniz koyacağıma dair yemin etmiştim.
yağan karla avunmaktır ankara'ya hapsolduğun kış günlerinde. demir demirkan'ın gümüş isimli şarkısını dinleyip bi kere bile yağmurun denize çiselediğini görmediğine üzülmektir.
bir yarım adada doğup büyüdüm. parfüm kokularından çok, yosun kokusunun olduğu, en kuzeydeki şehir..
hangi köşesinden bakarsan bak o sonsuzlugu görüyordum şehrimde. Hiç bilmedim gökyüzüne dahi sınır koyan kahverenginin insanı boğabilme gücünü.
sonra ilk evden ayrılısımda anlamıştım bu hissi, Bolu dağı arasında...
denize kıyısı olan bir şehirde ve hatta boğazın dibinde büyüdükten sonra insanı daha da derinden etkileyen hadisedir. doğup büyüdüğünüz şehirden uzaklaştığınızı daha bir hissedersiniz canınız sıkılınca sahile gidemeyeceğiniz aklınıza geldiğinde. sevgilinizle el ele sahilde yürüyememek, biranızı alıp kayalıklarda dalga sesleriyle birlikte çakırkeyf olamamak insanın içini acıtır. sevdiği bir dostunu kaybeden biri gibi avare avare denizi ararsınız, ona sarılıp dertleşmek, dalgaların arasında huzur bulmak için. ama bulamazsınız ve bu eksiklik sizi kemirir zamanla, ruhunuz kabalaşır zamanla.
denizin insana verdiği huzur ve SÜKÛNETten yoksun kalıp, şehrin beton ormanı, hayatın karmaşası ve sorunları içinde kaybolmaktır.
hayatı anlamadan ya da anlamaya çalışmadan harala gürele yaşamaya sebebiyet verir.
O daha doğmadan babası ölmüş olan çocuğun, baba sevgisini bilmesi gibi birşeydir. Denizi olmayan şehirde yaşamak duygusu, ankara da doğan biri için budur galiba.
akdenizde doğdum. gri bir kentte büyüdüm. ama daha altıydı yaşım egede buldum kendimi. sonra gene akdeniz. sonra bir kara kenti yıllarımı yedi. bilmem neden sevemedim o kara kentini. kara bulansada kışları. ben ege yağmurlarında yıkanmayı özledim, akdenizde ahmak ıslatana tutulmayı. en çok denizi özledim. deniz kokusunu.
denizi olmayan bir şehirde olmak boğulmaktır. hemde su olmaktan. hele deniz kızıysanız. hele yaşınız daha 18 ise. kendini yalnız hissetmek için başka nedene gerek yok. deniz yok. yalnızsınız. hepsi bu.
deniz kıyısındaki bir şehirde doğmuş, çocukluğunu ve gençliğini bu şehirde geçirip bir gün ansızın uzaklara gitmek zorunda kalmış insanın derin bir özlem duymasına sebep olan durum.
eğer uzun yıllar sahil kentinde yaşadıysanız yeni ortamınıza alışmanın zor olduğu durum. hep karşınıza sahil çıkacakmış gibi gelir. ancak yoktur, küçük bir sıkıntı çöküverir içinize, bir garip hissedersiniz.