" 06.30 sabahı
bir adam pencerede
bir köpeğin sokağına bakıyor
kuyruk sokumunda gelgitli bir sızı
bir kadın ıslak betonda
çok uzaktaki kızını uyandırıyor
rüyasında göreceği tutmuş
bir bursa sabahında
gözlerinde toprak rengi bir lemonyak sesi ile
bir bursa sabahında
09.40 sabah aşımı
bir işçi geçiyor ıssız bir kapı önünden
elinde çiçeksiz sarı bir saksı
dilinde dağları delen bir çukurova türküsü
alllı dallı bir beşik gibi tıngırdamakta hüzün
siz saksı sarısı kaç para bilir misiniz?
12.10 öğleni
yarıma az kala tüme varır saat
belediye anons verir:
sular 17.35 e kadar alıp başını gitmeyecektir.
onun da önünü kestik
vakit bu ya
sesini gömmüş bir hurdacı geçer iki sokak arasından
kumbarada dağ olmuş sesiyle doldurur sokağı bir çocuk
abi abi hurdacı abi mahallemizden kaç sularında geçersin?
yüce sesin ile
hele uzun sesin duyulsun
ister Adile de ister Nafile
ötesini söyleme, istemez
dışa vurulan söz alınmaz geri
suya düştüğüyle dağılır ekmek
14.12 öğlen aşımı
bizi bir istasyonda bıraktılar
annemi ve beni ve tekrar annemi
önce sola, sonra sağa, sonra haydi tekrar sola bakılmayan bir rayda
bir istasyonda bıraktılar bizi
annemi , beni ve tekrar annemi
13 nolu odada horlayan adamın dev pabuçlarını
yol boyunca diliyle ağaç dikercesine söylenen kadını
ve oğlunu, 13 nolu odada dev pabuçlarıyla horlayan
anne ben hasta olacam ha deyişini uykuda
ve zarif homurtusunu yine kadının
-bir adliye önündedir.
16.42 ikindisi
bucaksız ovada uçan kara yılan gibice uçak
elleri hazır edin
kürekler havaya
aşılabilirliği öğretilecek çok yönlü bir suya.
17.35 akşama doğrusu
sular dört yana salınır başıyla birlikte
daktilo seslerinin önü alabilmesine açılır
kalemin körleştiği yerde
bıçaklar al mürekkep akıtır
söylencesi şehrin göbeğine heykel gibi dikilir
çok geçmez, eli gömülesicelerce yıkılır
19.57 akşamı
vakitsiz okunan ezana ağlar iki kız kardeş
dam başında, işsiz bir baca dibinde
ilk annelerinin dizinden uzakta
Gülgezin ermiş ayaklarının tozunda
uzakta.
23.14 gece eşiği
burada, gönül kuşuna ilk bülbül derler
kardeşkanı ağacı vardır, bu toprakta yetişmez.
bak Medet efendi;
gene söylüyorum
bir delilik yapmıyorsam
sırf annem kahrolmasın diyedir
ablam kızın yüreğine densiz uçaklar inmesin
babam Osman yok yere ölmesin
diyedir.
00.01
1in gölgesinden bakılacak güne
böyle böyle ölünecek
tahta merdivenin toprağa bastığı yerde
arabalar ve araba sürücüleri hep üzülecekler
ellerinden olmadı diye ölümümüz
hep üzülecekler.
kuşlar kafeslerini bir cami avlusuna bırakacak
bir de yukardan bakacaklar ahşap hücrelerine
tevazu ile
ve ıslıkları çalınacak ana ellerine kına diye;
boynuna zincir takılmış bir kafes
kuşkusuz
ne kadar tutsak değilse o kadar kuşsuz
kalacak.
01.21
ince dişli kalemimde nefes darlığı başlar
tam 120 uygun adım atar yel kovan
01.23 güz bitiminde
tıp terimleri sözlüğüne üç nokta düşer gökten
üçü de bir başa
varırız bir bakışta görmeye
bir ölü sevicisinin sesi yankılanır içimizde
-beyaz önlüksüzlerce okunamaz mıdır
ölüm!"
özel mesaj yoluyla tartıştığım insanlar arasında sonunda konu hakkında mantıklı ve ikna edici bir açıklama yapabilmiş olan nadir yazarlardan. (bkz: sezarın hakkı sezara)