''denizden kum nasıl çıkar? Bak ben bu soruyu bu parktaki 1000 kişiye sordum 10 kişi anca bilmiştir .'' tamda bana sorulan bu soruyu düşünür gibi yaparken, aslında içten içe ben buraya nasıl düştüm diye kendi kendime sormaktaydım .
şöyle ki ; günlerden yine bir gün ev arkaşımla fazlasıyla heyecanlı olan hayatımızı monotonlaştırmak ve biraz sakinleşmek için, yoğun olarak devam ettirdiğimiz evde aylak aylak oturup boş muhabbet çevirme eylemimizi sonlandırıp dışarı yemek yemeye , duvarında bir tarafında ibrahim tatlıses diğer tarafında izzet yıldızhan' ın ( ki o zamanlar daha gizli üreme faaliyetleri ortaya çıkmamıştı .) ortasında kendisinin ocakbaşında bulunduğu son teknikle fotoşoplanmış ve anlaşılması imkansız olan bir posterimsi resmin duvarında asılı olduğu kendi aramızda fotoşokcu dediğimiz zamanla bunu da kısaltıp şokcu tabirini kullandığımız dayının tükkana gitmek üzere yola koyulduk . gecenin ilerleyen saatleri olmasına rağmen havanın bahardan kalma olmasını da fırsat bilerek yolu dolandıra dolandıra ara sokaklardan giderken , yaşadığımız muhitin ne kadar nezih olduğundan, ne kadar sakin ve güvenilir olduğundan ( aslında öyleymiş yani bizde o an farkediyoruz ) birbirmize örnekler veriyor ağzımızı yamulta yamulta , bilmiş bilmiş konuşuyorduk . şokcuya vardığımızda hayat hala akmakta şokcu dayı her zaman ki gibi tnt de hali hazırda ne oynuyosa onu izler vaziyette müşteri beklemekteydi . gecenin bi vaktinde yemek yemeye gelen biz müşterilerini güler yüzle ağırladıktan sonra bizde ıktan yollanmaya başlamıştık . havanın güzel olmasını yine fırsata çevirmek maksatlı semtimizin ortasında adeta amazon havzasında örnekler sunan parkamızın en dip oturaklarına doğru yöneldik . gecenin ilerleyen saatlerine doğru işte '' o '' gözükmüştü . hani insanların yıldızları olduğundan bahsedilir ya, bazısının parlak olurmuş falan . işte hayatım boyunca benim bi yıldızım olduğunu farkettim ve o ne kadar tinerci, balici, ayyaş adam varsa bana adeta hepsini mıknatıs gibi çeker .ve bunu bilen ben daha 100 metre uzaktan saniyelik göz göze geldiğim bu adamın artık yeni hedefinin biz olduğunun farkındaydım . ve yavaş yavaş çekilen bir oltanın ucunda denizden çıkan balık misali hayatımıza girdiğini farkettim ve uzaktan o gür sesi duyuldu kahramanızın
- naapıyonuz bakalım gençler ?
- iyilik abim nolsun oturoyoz öyle sen nabıyon
- nabıyım içiyom bende
derken karşıma oturmuş ve bizle koyu bi muhabbete girmeye çalışmıştı . ancak bilen bilir sarhoş adamın muhabbeti ayık kafayla çekilmez . bu yüzden muhabbet sarhoş dayının istediği ritme bir türlü ulaşmamış , tempoyu yakalayamamıştı . kendisi bu yüzden düzenli olarak gece içerek derin düşüncelere daldığı bu parkta kendisinin iddiasıyla 1000 kişiye sorduğu ancak henüz tam türüs cevap alamadığı bir zeka sorusunu bizlere sormaya karar vermişti .
''denizden kum nasıl çıkar ?''
bu sorunun üzerine mantıklı cevaplar arayan ev arkadaşım olayı dünyanın soğuma sürecine, tektonik hareketlere, dalga aşındırmasına ordan da kıyı şekillerine kadar götürmüş; ayyaşımıza olayı bilimsel verilerin ışığı altında anlatmaya çaşıyordu . soruya hararetli cevaplar veren arkadışımın hevesini kursağında bırakmak için mi yoksa benim ilgimi yeniden soruya toplamak için mi bilmem cevabı bir anda benim kulağıma söylemeye karar vermişti ayyaşımız . ve çoktan kalkıp yanıma dolanmak üzere yola çıkmıştı bile . kulağıma eğildimdeyse duyduğum tek şey kesif bira kokusunun arkasından penyemin altında duyduğum sıcaklıktan başka birşey değildi. hani insan filmlerde görür ya acaba nasıl bir histir diye düşünür bıçağın kesmesini işte gerçek hayatta insan o histen ziyade neden bıçaklandığını düşünüyomuş ben onu farkettim . arkadaşım daha ne olduğunu anlamadan parkın içinde adam uçmuş yine iki kişi kalmıştık . dikişler atılırken anladım sorunun asıl cevabını kulağıma fısıldanan heceleri birleştirerek . '' ıs -lak -yaş '' . denizden kum ıslak, yaş çıkarmış . siz siz olun denizden kumun nasıl çıktığını bilin .