Moğolca "teng" ve türkçe "den" kelimelerinden türemiştir; sonsuzluk, enginlik anlamina gelir. Buyuk mogol hukumdari olan cengiz hanin asil adi cengiz degildir, cengiz bir unvandir ve deniz kelimesiyle emsal teskil ettigi icin buyukluk, yucelik manasi tasir.
tartışmasız dünyanın en güzel şeylerinden biri, farklı bir dünya, kara değil orası, bambaşka canlılarla birlikte olduğunuz farklı bir dünya, sonsuz bir dünya, gökyüzüyle birleştiği noktaya asla ulaşamayacağınız bir dünya, açılıp o bambaşka canlıların arasına iyice karışmak isterim her zaman aslında ama çok iyi yüzme bildiğime rağmen açılmaktan biraz da çekinirim, tehlikeli bir canlı çıkar mı diye beynimde bir soru olur her zaman...
vesselam ruhunu denizle doyasıya doyuran bir insan kötü olamaz.
insanoğlu anlasaydı denizin dilini keşke, ağlamazdı gecelerce demiştim bir şiirimde...
aranan, özlenen, beklenen, sürpriz yapan ama şaşırtmayandır. belki de sadece bir masal ama çok hoş bir masal. denizin kokusu, verdiği huzur, sesi her şeyiyle bağlayabilir kendine. sanırım mükemmellik bu.
5-6 yaşlarında falanım. En iyi arkadaşım Şefik ile birlikte sokağın başındaki kaldırıma oturmuş yere tükürüp sohbet ediyoruz. (Neden bilmiyorum o yıllarda o yaştaki çocuklar yan yana geldiğinde hemen bir merdiven bulup oturur ve yere tükürürdü.)
Şefik çok kaygılı görünüyordu. Daha dün kız kaçıran attığım, Alman kale top oynadığım, Müberra Teyzenin erik ağacına daldığım arkadaşım o gün bambaşka biriydi sanki. Sana bir şey söyliycem Deniz, ama nasıl derim bilmiyorum. dedi. Merakla Ne söyliycen? dedim. Durdu, düşündü. Ben dedi ve uzunca bir es verdikten sonra ekledi kurt adamım!
inandım.
Bu yalanla tanıştığım ilk andı.
Ailesi, kurt adam olduğunu biliyormuş ama onu hapse atmasınlar diye kimseye demiyormuş. Şefik, en yakın arkadaşı olduğum için bu sırrı benimle paylaşmakta sakınca görmemiş. Her dolunayda kurt adam oluyormuş. Ailesi, etrafa saldırmasın diye onu balkona kilitliyormuş ama ben korkmamalıymışım, en yakın arkadaşı olduğum için bana ve aileme zarar vermezmiş Kolunu uzatıp kıllarını gösterdi. Dolunayda bu kıllar saçım kadar uzuyor. dedi. Zaten esmer ve kıllı bir çocuktu, bu somut deliline de inandım. Sonra Onun kurt adam olduğunu kimseye söylemeyeceğime dair benden söz istedi. En yakın arkadaşımı satacak değildim ya? Söz verdim.
O gece uykusuzlukla tanıştığım ilk geceydi.
Çok korktum. Ara sıra pencereden gökyüzüne baktım. Dolunay değildi. Ama yine de güvenemedim.Ya Şefik kurt adam olup bana ve aileme saldırırsa?
Bu endişeli halim kısa süre sonra ailemin dikkatini çekti. Ben de çok zorlamadan kısa sürede eteğimde ki tüm taşları döktüm. Güldüler.
Bu kendimi koca bir aptal gibi hissettiğim ilk andı.
Şefike neden yalan söylediğini sorduğumda Öylesine.. dedi. Nasıl öylesine? Ben kendimi parçaladım! Heder ettim! En yakın arkadaşım kurt adamlık gibi bir illete tutuldu diye üzülmeme mi yanayım, benim ve ailemin kurt adam tehlikesinde olmasına mı yanayım, Öylesine gerekçesiyle inandığım yalanla kendimi aptal yerine konulmuş hissetmeme mi yanayım?
Aptal yerine konma duygusu zamanla yerini öfkeye bıraktı. 5 yaşındaki bir çocuk öfkelenince ne yaparsa ben de onu yaptım ve küstüm.
Aradan geçen 25 yıl boyunca bir çok kez yalana maruz kaldım ve bir çok yalana inandım. Fakat 25 yıl sonra her denilene inanmamak gerektiğini de öğrendim.
* * *
Başbakan Deri pantolonlu, üstü çıplak, bandanalı, kırbaçlı, 70-100 kişilik grup Kabataşta türbanlı bir kadına saldırdı. dediğinde aklıma Şefik geldi. Kurt adam olduğunu söylediğinde en az başbakan kadar kendinden emin ve tutarlı görünüyordu.
Bir kadını taciz etmenin Gezici olanı, Gezici olmayanı yoktur. Taciz tabii ki onaylanmayacak, kötü bir şey. Fakat tarif edilen taciz vakasının yalan olduğu tarif edilen tacizci profilinden belli! Deri pantolonlu, üst çıplak, kırbaçlı, bandanalı tacizci nasıl fantazilere sahip bir zihnin tezahürüdür kim bilir?
Bu bile başbakana yetmemiş olacak ki son açıklamasında tacizci profiline bir de bira şişesi ekledi.
Elinizde bira şişesiyle üst çıplak, deri pantolonlu, kırbaçlı ve bandanalı bir şekilde evden çıktığınızı düşünün. Ya sokağın başında Bu ne hal lan? denilip dayak yersin ya da tanıdık esnaf tarafından eve geri gönderilirsin. Kaldı ki bu şekilde 70-100 kişilik grup Kabataşa kadar gidebilecek, Kabataşta aynı kostümle toplanıp sokakta yürüyen kadınları taciz edecek! Yer mi be? Hatırlatmakta fayda var sanırım; Burası Türkiye.
Gemide filminde Kaptanın Kamile dediği gibi Adamın g.tünden kan alırlar Kamil, kan!
Ulan şişeye mesaj koyup denize gönderme olayında nasıl olurda hep aynı dili konuşan, anlayan ülkelere gider bu şişeler ?...
Koca uçak kayboldu Allahsızlar! Hala bulunamıyor denizinde!