kendi içinde taşan bir deniz.... kıyısız bucaksız
uzun saçlı gemiler dolaşır dinginken denizimde; her biri birbirinden kıymetli,
coşkudur gemilerin sonu da , sonuna vardıran da...
konuştuğum lisanlar martılara, balıklara...
ama sözümü geçiremem ki ben yağmura.
Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi. kimilerinin yaşama sebebi. istanbul'da yaşayıp ankara'ya gelen bir arkadaşımla konuşuyorduk...
arkadaş: siz napıyosunuz ki burda deniz yok. bi sürü insan var. **
heg: istanbul'da insan yok yani?
arkadaş: o anlamda değil. denizsiz yer sıkıcı olur. denizsiz yaşayamam.
heg: heee olabilir.
şimdi denizden anlamayan, hayatında deniz görmemiş, denizin verdiği keyfi bilmeyen biri gibi konuşuyor olmak istemem ama istanbul'da yaşamanın insana balıklık özelliği getirmediğini biliyorum. gören bu insanı denizde yaşıyor sanacak. hatta denizin karşısında devamlı sevgilisiyle öpüşüyor sanacak. yok deniz kenarında aşk yaşamak tadından yenmezmiş, yok denizin kıyısında geyik yapmak gibisi yokmuş... nedir bu "ben devamlı deniz kenarındayım. üstelik sevgilim de var, ara vermeden öpüşüyoruz." demeye çalışmalar?
deniz, içimden geçti. parçası kaldı. edebiyat parçalanmadı. kıyılarımın raskolnikov'u. suç da ben ceza da. "bilmem ki, gelsem mi?" ile başladı, "gitsem artık"la bitti. çeşitli gelişmeler. bendeki eksiklik onda fazlalık oldu bir çırpıda fazlalıklarında kurtuldu. kocaman kara gözleri vardı. "bir iki çift söz söyleyecektim ki bir şey oldu birden" bire. mutsuzlukla beslendi, ne aşk'a ne de şiir'e dönüştü bu sefer. bir kilit tıkandı. bir kapı açıldı. biri gitti.
sabahın köründe buz gibi suyunda yüzülesi, öğlene doğru kenarında uzanılası, öğlende onu gören bir pencerede uyunulası, akşama doğru cümbür cemaat gidip şımarılası, akşamda ışığına bakıp içilesi aşkım.
kendi içine sığmayan bir deniz düşün; ben..
her seferinde bir kaya otursa yüreğine; yine de vurur kıyılara..
bir buzdağı düşün; sen..
battı çok derinde, fırtınalar bile çıkaramaz yeryüzüne..
anneannemin (yaş 78) hiç deniz görmemiş bir arkadaşına (yaş 77) anlatışı bu, benim değil:
alabildiğine uzanan sonsuz bir mavi.
çoook uzaklarda gökyüzünün mavisiyle birleşir boylu boyunca uzanan bir şerit gibi gökyüzüne renk verir.
dalgalandıkça insanın ruhunu da dalgalandırır, bulutların gölgeleri düşer üzerine de, dalgalarla hareket kazanır.
kulaçlarınla yararken denizi, üzerinde akıp giderken, gökyüzüyle denizin birleştiği sınıra yaklaşırken ona hiç ulaşamayacağını anlarsın.
bir serindir ve bir büyük. ne kadar ufak olduğunu anlarsın..
anneannem duvara bakarak derinlere dalmıştır. kadın da anneannemin suratına bakarak büyüye kapılmıştır duymakta olduklarıyla...
(bkz: oha)
eğer denize bağımlı, deniz sevdalısı bir insansanız ve erzurumda yaşıyorsanız sizi bunalıma sürükleyen muhteşem doğal güzelliktir. kendisi yoğuşmalı güzelliktir.
bayanlara daha çok yakışan bir isimdir. istisnasız tanıdığım tüm deniz'ler müthiş insanlar idi. bu yüzden büyük sevgim vardır deniz ismine. denizi sevmek de cabası...
oz turkce'si tengiz olan kelime. unisex bir isimdir ayrica. yeni jenerasyonda sikca rastlanilan isimlerden biridir ancak ben bunu ebeveynlerdeki deniz gezmis ve surekasina duyulan sevgiden kaynaklandigini dusunmuyorum. cok insan tanirim ki cocuguna deniz ismini vermistir fakat deniz gezmis'in kim oldugunu bile bilmez, hatta kimileri vardir ki ismi gectiginde pek de kendisine rahmet okumaz.
sayet bu insanlar cocuklarina gercekten deniz gezmis zevatindan oturu bu ismi vermis olsalardi tkp, odp, emep benzeri partilerin toplam oy oranlari yuzde 1,5 olmazdi.
altı üstünden daha etkileyici, gizemli ve tüm güzellikleri barındıran, akciğerlerini kullanmadan da yaşayabilen milyonlarca canlı türünün dünyasına verilen isimdir.
masmavi, derin, sonsuz özgürlük. huzur verir görüntüsü, sesi,herşeyi...hele sımsıcak bir yaz günü iskeleden kendinizi beyaza çalmış mavilikte, buz gibi bir denize bıraktığınızda yaşadığınız huzur tarif edilemez. kapayınız gözlerinizi atlarken, kendinizi serbest bırakınız suyun üstüne çıktıktan sonra. sırtüstü, serbestçe yatınız suyun üstünde...
benim hayalimdeki sözlüğümde tüm somutluklardan sıyrılmış bir sonsuzluktur deniz. baktığımda suyun yerinde beni içine çeken bir sonsuzluk görürüm. gündüzleri daha çok severim denizi. çünkü masmavi gökyüzüyle sevişirler.
geçerdim her sabah üsküdar'ın önünden
görürdüm denizi içim giderdi
her sabah böyle rutindi fakat
önemli olan bu değildi
başka bir şeyler olmalıydı
neydi acaba?
fazla düşünmeden buldum galiba!
denizin mavisiydi bu
aslında denizin mavisi bile değildi
sadece gökyüzünü yansıtan bir ayna
olsun derdim kendi kendime
ne olmuş yani!
denizle paylaşıyordu gökyüzü mavisini belki...