dayanamıyorum bu diziye. kaç bölüm oldu hala bir ihanet yok. bir tane olmuş gibiydi ama şakacıkmış. nasıl insansınız lan siz? diziye kötü kız olarak girip ortalığı birbirine katmak istiyorum.
yavaş yavaş kavak yellerini anımsatmaya başlayan dizi.kimin eli kimin cebinde belli olmayan dizi. bu dizinin oyuncuları sözüm size: "gercekten iğrençsiniz". inşallah burayı okuyorsunuzdur.senaristler size acıyorum hiç mi yaratıcı olmaz senaryo gercekten zavallısınız.deniz denen bas rol oyuncusu; yapmacıklıktan kırılacaksın yakında gercekten cok sinirlerimi bozuyorsun.seni sokakta görmeyeyim,ağzını burnunu kırarım yemin ederim. dizide ki banu denen oyuncu bu sözlerim senin içinde gecerli yaş meşe odunuyla dalarım sanada. yer cücesi pelin denen dizi oyuncusu sende en az diğerleri kadar berbat figüran olamayack bir oyuncusun.hepiniz iğrençsiniz hepiniz.
son olarak iyice gossip girle bağlamış dizidir. en son izlediğim bölümde pelin ile melih karakterleri birbirlerinin arkalarından etmedikleri hakaret kalmamasına rağmen ortaklık kurarlar ve chuck ve blair taklidi okulun en güzel kızlarını ayarlayıp sanki pelin ile melih birlikteymiş hesabı onları rezil ederler. aman ne yaratıcı bir fikir. acaba bu senaristler izleyicinin düşüncesini öğrenmek için açıp internette gezinmek akıllarına gelmiyor mu?
oyuncuların çoğunun tiyatrocu olmasından dolayı, kendilerini sahnede zannedip büyük büyük(abartılı mimikler, bağırarak konuşmak fln.) oynamaya çalıştığı dizi. kamera karşısında daha doğal, daha gerçek olmak gerekmiyor mu? özellikle başrolde oynayan kızcağız yapmacıklığın sınırlarını zorluyor. ama arada gerçekten çok yetenekli oyuncular var. senaryo sıradan ve klişelerle dolu olsa da melih, banu ve pelin için izlenir bence.
lost dizindeki charles widmore'un, deniz yıldızı'nın yurtdışında burslu okuyabilmesi için tavsiye mektubu yazdığı, dahiyane senaristlerin elinden çıkma unutulmaz bir eser. duyduğuma göre lostda sezonun son bölümünde herşeyi deniz yıldızına bağlicaklarmış... zuahahah..
hafta içi hergün saat 7 itibariyle fox tv ekranlarında yayınlanan gençlik dizisi olarak adlandırabileceğimiz, haftada bir konu işleyen ve o konuyu beş güne bölen dizi. bağımlılık yapıyor tavsiye etmiyorum. denizin asi tavırları. mertin annesinin cırtlak sesi, canım benim deyişi, fuat, banunun yalanları, şükran anne cabasıdır bu karakterlere. . . evet bunlara katlanabiliyosanız izleyin!
hangisinin en kötü oyunculuğa sahip olduğunu tartışıken ders çalışmayı unutturan ama yinede karar veremeyip hepsine birincilik verdiğim dizi...ama yine de en birinci, dizinin başrol oyuncusu deniz yıldızına ait bence...
senaryosu öyle böyle değil gercekten cok kötü olan gençlik dizisi. dizinin basrol oyuncusu deniz in pelin,melih ve hande adındaki enfes hatunun gölgesinde kaldıgı görülmektedir. yapmacık gercekçi olmayan rollerle gündeme damgasını vurmuştur bu dizi.
bi keresinde bu dizide şöyle bi diyaloğa maruz kalmıştım:
-deniz durumun ciddiyetinin farkındasın dimi?
-melih durumun ciddiyetinin farkındasın dimi?
-pelin durumun ciddiyetinin farkındasın dimi?
-özgür durumun ciddiyetinin farkındasın dimi?
ve bütün bu soru cümlelerini tek bir kişi kuruyo yaratıcılık *. senaryo öyle boktan ki ciddi* bir durumu bile anlatamıyorlar. hele o başrolde ki kız...yok böyle bi oyunculuk en kuytu köşedeki ajanslardan oyuncular toplayıp bu diziye koymuşlar sanki. kötü senaryo + iğrenç oyunculuklar = 0 olmalı ama her nedense bu dizi izleniyor. evet bende izliyorum bazen! ama böyle boktan çalışmalar çekiyo dikkatimizi...
Şarkıları amansızca kıyına vuran...
kendi kıyısının uzağında, kötürüm bir denizyıldızı kalbim;
ve sadece sonunu duyduğunu bildiği halde şarkılarının,
bölünerek çoğalıyor kötürüm ezgileri durmadan kulaklarında,
Yüreğinde sızan kalbim, her şeyi unutmayı denediğim,
hayatımın hiç unutamayacağım bu döneminde,
hala hatırlamaya fırsatı varken;
hiç duymadığın notalarını tekrar yazıyor hayatının;
Yaşadıkları yerden çok uzakta, küçük bir sahil kasabasında,
sabah ezanı sonrası sessizliğini beklerken
ve ürperirken gözleri dalları gibi ağaçların,
yaşamının nedenini söyleyecek işte o çocuk sana...
Ölümünün nedenini anlatır gibi,
dikiş izlerinin olduğu yerden kesecek parmaklarını,
Kötürüm kalp atışlarını duymaman için...
küçük ellerinle kapayacak kulaklarını...
Şarkısının başını söyleyen gözlerimden başka,
hiç bir iz bırakmayacak ardında... *
dizi zaten en başından itibaren aptal saptal klişeler üzerinde oturtulmuştur.
şöyle özetleyelim;
"deniz" diye gayet mal ve rol özürlüsü bir kız var ve ankara üniversitesi tıp fakültesi'ni kazanıp ankara'ya geliyor annesiyle, ki annesi de kanser hastası. öleceğinden korkuyor, ama bunu deniz üzülmesin diye kıza söylemiyor (mal işte, mal). öyleyece çekip gidiyor amerika'ya tedavi olmaya. deniz de "annem beni artık sevmiyo üjüühühüh" triplerine giriyor (tam türk sineması yani). ama daha önce; tıp fakültesinde hoca olan, yine gayet malca bir adam var, bahri. öğreniyoruz ki deniz'in biyolojik babasıymış kendisi. ama deniz malının bundan da haberi yok pekala. deniz'in yurtlarda sürünmesini(!) istemeyen, ama yabancı bir evde böcek gibi ezilebileceğini akıl edemeyen deniz'den de mal olan anası adama baskı yaparak, deniz'i evine almasını söylüyor. adam mecburen kabul ediyor ama ailesine deniz'in öz kızı olduğunu söylemiyor. sonra birden deniz tanımadığı insanların evinde pattadanak yaşamaya başlıyor hiç sorgulamadan, ben burda bu herifin evinde napıyorum? diye düşünmeden. ve olaylar gelişiyor...
şimdi bu dizinin yıldızı deniz denen kızmış gibi duruyor böyle bakınca. ama diziyi şöyle bir inceledikten sonra, güya başrolde olan deniz karakterinin, yan rollerdeki banu ve pelin karakterlerinin yanında bir hayli silik kaldığı görülüyor. zaten bu dizi izleniyorsa, dizideki kötüleri temsil eden, melih, pelin ve banu karakterleri sayesinde izleniyordur ancak. güya başrolde olan deniz ve mavi gözlerinden başka bir özelliği olmayan mert isimli oğlan çok iticiler zira.
