Varolduklarını bazen hissettiğim yaratıklar.
Hayır içime doğuyor. *
Ve buz devri, su basması filan deerken, evrim diye bir şey varsa, insanların çoğu karaya sığınmışken, bazıları da denize sığınmış ve ona göre evrimleşmiş olabilir.
Hatta bazı ülkelerde deniz altında nefes tutma becerilerini zamanla geliştirmiş halklar var, ve yine zamanla göz bebekleri denizin altında görebilecek kadar gelişmiş. Biraz daha zorlasalar belki...
E bu da bir ihtimal.
onur ünlü'nün son dizisi ben de özledim 'de misafir ettiği hayal kızı. onur ünlü gerçekten bu tip analizleri seviyor. onu diğer yönetmenlerden ayıran en belirgin özellik bu sanırım. deniz kızına aşık olup, kış vakti denize atlamak nedir arkadaş!?
deniz kızları bakiredirler. ve deniz kadını diye birşey olmadığına göre hep öyle kalıyorlar.
bekarete kızlık zarına önem verenler bir deniz kızı bulmalı ve onunla evlenip
beraberce bir okyanusta kocamalıdırlar.
deniz oğlanları farklı ve bu dünyanın okyanuslarında yaşamayan sadece yuyu adlı gezegende
yaşamakta olan endemik bir türdür ve padişah soyundan gelmektedirler.
demin izlediğim 1984 yapımı bir film. baş roldeki adam jude law'a çok benziyordu hatta o bile olabilir. basit konulu bir film ne olacağını kolayca tahmin edebiliyorsunuz. (bkz: klişe ama güzel)
sıradan deniz kızı yerine altı insan, üstü balık bir deniz kızı düşünüyorum ben. zira orjinal deniz kızını düşününce insanın aklına ister istemez bazı sorular takılıyor.
montaj çalışması sırasında negatifler yandı ve yeniden çekimleri yapılan 1944 yapımı, aldatılıp bara düşürülen saf bir denizci kızının öyküsünü konu alan siyah beyaz türk filmi. yönetmen ve senaryo baha gelenbevi, yapımcı necip erses, görüntü yönetmeni kriton ilyadis, oyuncu kadrosu nezihe becerikli, talat artemel, müfit kiper, ferdi tayfur, adalet pee, mümtaz ener, orhan esen, sadettin erbil, samiye hün bulunmakta.
Belden yukarısı kadın formunda, aşağısı ise kuyruk ve balık alt gövdesinden oluşan düşsel kahraman.Erkekleri su altındaki krallıklarında yaşamaya davet ederler. Mitolojide çok farklı formlarının ve efsanelerinin de olduğu unutulmamalıdır.
filmlerde genelde denizcilere aşık olan bahtsız yaratıklar. denizde yaşarken marangoza aşık olma şansları yoktur tabi doğal olarak.
memelerini saçları ile örterler, sütyen yardımı yapılmalıdır acilen . ayrıca dişi insanının "neden deniz erkeği yok" diye hayıflanmasına yol acan canlılardır ya da canısızlardır bilemedim..
Belden yukarı kız, belden aşağısı balık şeklinde tasavvur edilen bir masal mahlûku. Yunan mitolojisindeki Sirenlerden çıkma bir tasavvurdur. Nehir tanrısı Akheleus'un kızları olan Sirenler, Demeter'in kızı Persephone'nin kaçırılmasını önlemedikleri için, tanrıça Demeter tarafından yarısı hayvan, yarısı insan şekline sokulmuşlardır. Bunların sesleri çok güzeldi. Uzaktan bunların seslerini işiten gemiciler, işlerini bırakıp dinlerler ve bu yüzden de gemileri karaya vururdu.
ünlü alman hikayeci hans christian andersen'in kaleme aldığı bir masal kahramanıdır. fakat bu masalın ardından birçok efsaneye de konu olmuştur. masala göre küçük deniz kızı ölümlü bir canlı olmasına rağmen çok uzun bir ömre sahipmiş. bütün vaktini kayalıklara oturup harikulade sesiyle şarkılar söyleyerek geçirirmiş. fakat günlerden bir gün kralın yakışıklı oğlunu görüp ona aşık olmuş. ama ayakları olmadığı için kıyıya çıkamıyor, prense yakın olmamıyormuş. prensin çevresinde olabilmek için iki ayağı olmasını bütün kalbiyle dilemiş. dileği yerine gelmiş fakat bu iki ayağa karşılık pahalı bir bedel ödemesi gerekiyormuş. attığı her adımda dayanılmaz bir acı çekecek ve hiç konuşamayacakmış. deniz kızı aşkı uğuruna bu bedeli ödemeyi kabul etmiş. fakat bu büyük aşkına karşılık bulamamış, ve prens başka bir kızla evlenmiş. deniz kızının kalbi o kadar kırılmış ki her attığı adımda acıyan canı, bu kalp ağrısının yanında hiç kalmış. prensin düğün gününde hep şarkı söyleği kayalığa giderek kendini sulara bırakmış ve bir daha küçük deniz kızını gören olmamış.