Kitap Vladimir Sangi ye ithaf edilmiştir. Sangi Sibirya da yaşayan nivih toplumundan bir yazardır.
Hikaye Aytmatov un Vladimir Sangi den duyduğu bir efsaneyi hikayeleştirmesiyle oluşmuştur.
Bu eser konusu itibariyle Aytmatov un Kırgız toplumundan farklı bir toplumu ele aldığı ilk eserdir.
Kitap dişi Lura ördeği efsanesiyle başlar:
Türklerin dünyanın yaratılışı ile ilgili efsanelerindeki en önemli unsur başlangıçtaki sonsuz su inancıdır. Asya ve diğer kıtalardaki başka kültürlerde başlangıçtaki su veya okyanus kavramları ifade edilmekle birlikte Türk kozmolojisindeki özellikleri taşımamaktadır
Mitolojiyi eserlerinde evrensel bir boyuta taşıyan Cengiz Aytmatov da Deniz Kıyısında Koşan Ala Köpek adlı hikâyesine bir yaratılış efsanesi ile başlamış; deniz ile karanın birbirleri ile olan savaşını anlatırken kendine göre bir yaratılış miti oluşturmuştur. Aytmatov un efsanesi de başlangıçtaki sonsuz su ile başlamaktadır:
Oysa bir zamanlar bambaşkaydı günler. Şimdi o günlerin nasıl olduğunu söylemek çok zor. Kimse bir şey bilmiyor. Hatta Lura adındaki dişi ördek olmasaydı, dünyanın bambaşka olacağını kimse aklına bile getirmiyor: O ördek olmasaydı, kara ile deniz birbirlerine karşı, birbirlerine düşman olmayacaktı. Çünkü ta başlangıçta, başlangıçların başında, doğada kara diye bir şey yoktu, bir evlek toprak bile yoktu. Her yer sularla kaplıydı. Su, su... her taraf su! Dünya kendi ekseninde dönerken su kendiliğinden ortaya çıkmıştı: Dipsiz derinliklerden, karanlık uçurumlardan dalgalar birbiri ardınca uçsuz bucaksız evreni kuşatmış, dört bucağı kaplamıştı. Dalgaların çıkıp geldiği bir yer olamadığı gibi, gidip yoğalacağı bir yer de yoktu.
Ve dişi ördek Lura, hani şu herkesin bildiği, bugün bile başımızın üzerinden gaklayarak sürüler halinde uçan yassı gagalı ördek, yapayalnız uçup duruyordu havada. Yumurtasını bırakacağı bir kara parçası arıyor, ama bulamıyordu. Sudan başka bir şey yoktu evrende. Yuva yapabileceği ne bir kamış, ne ufacık bir saz vardı. Lura ördeği gaklaya gaklaya uçuyor, daha fazla dayanamamaktan, yumurtasını dipsiz derinliklere düşürmekten korkuyordu. Nereye gitse, kanatları onu nereye götürse, hep su, su, yine su! Ne kıyısı, ne başlangıcı, ne de sonu vardı o büyük suyun. Lura bitkindi. Dünyada yuvasını yapabileceği hiçbir yer yoktu.
Lura suların üzerine kondu, göğsünden yolduğu tüylerle bir yuva yaptı kendisine Dünyada toprak, işte bu yüzen yuvadan oluştu. Yavaş yavaş büyüdü. Yavaş yavaş çeşitli yaratıklar çıktı ortaya. Bu yaratıklardan biri olan insan, hepsine üstün geldi. Kayak yaparken karların üzerinde gitmeyi, kayık yaparak sularda dolaşmayı öğrendi. Kara ve deniz hayvanlarını avladı. Beslendi ve çoğaldı.
Lura ördeği, sonsuz suların ortasında meydana gelen kara parçasında hayatın öylesine zor olacağını nereden bilecekti? Deniz, karanın meydana gelmesine çok kızdı ve o günden beri sakinleşmedi. O günden beri denizle kara arasında savaş sürüp gidiyor. Ve insanoğlu bazen denizle kara, kara ile deniz arasında, çok güç durumlarda kalıyor. Deniz, insanları hiç sevmez, çünkü insanoğlu denizden çok karaya bağlı...
Cengiz Aytmatov un eserlerinde mitolojik sembollerden yararlanması tesadüfî değildir. Mitolojik bilinci Aytmatov un sanat anlayışının şekillenmesinde de doğrudan etkilidir. Etrafındaki insanlar, bütünüyle masal ve efsane yaratmaya meyilli insanlardır. Toplum, mitoloji toplumunun bir uzantısıdır. Aytmatov un eserinin ve sanatının oluşumunda bu toplumun etkisi doğrudandır. Onun etkilendiği en büyük etkenlerden biri de görüldüğü gibi geniş bir perspektife sahip olan Türk mitolojisidir.
Hikâye küçük bir çocuğun (Krisk) fok balığı avcılığını öğrenmesi için babası Emrayin, amcası Mılgın ve Orhan Dede ile birlikte denize açılmaları ile başlar. Bir süre sonra deniz üzerinde bir sis tabakası oluşur ve günlerce bu sis kaybolmaz. Yollarını kaybetmişlerdir ve onlara yol gösteren aguguk kuşu (kutup baykuşu) bir türlü görünmemektedir. Aynı zamanda içecek suları da tükenmek üzeredir. Çocuğun bir süre daha yaşaması için önce Orhan dede, sonra Mılgın amca ve son olarak çocuğun babası Emrayın birer birer kendilerini feda ederler. En sonunda çocuk kurtulur ve halk arasında onun etrafında bir efsane oluşturulur. Diğerleri de Orhan rüzgârı, Emrayin yıldızı;,Mılgın Akay dalgaları olarak efsanede yerlerini alırlar..
Orhan Ata:
Kayıkta bulunan kişilerin en büyüğü ve tecrübelisidir. Yıllar boyu kayık yapmış ava çıkmış usta bir denizci. Rüzgarın esiş yönüne göre nerede olduklarını tahmin edebilen bir karakterdir. Deniz aşığı bu adam nivih toplumunda bir efsane halinde yer alan deniz kızının peşindedir. Yıllar boyu onu aramıştır denizlerde.
Deniz kızı efsanesi:
Ala köpek Dağı nın eteklerinde üç erkek kardeş yaşıyormuş. Bunlardan en büyük olan çok hızlı ve çevikmiş. Her işi başarırmış bu kardeş geyik sürüleri olan bir adamın kızıyla evlenmiş. Küçük kardeş keskin nişancıymış attığını vuran iyi bir avcı. O da ormanda yaşayan bir adamın kızıyla evlenip tayga bölgesinde avcılıkla uğraşmaya devam etmiş. Ortanca kardeş ise biraz şansızmış. Doğuştan topal olan bu adam kardeşleri de evlenince iyiden iyiye yalnız kalır. Karnını doyurmak için kayığa atlar balık avlarmış. işte böyle avlandığı bir gün oltası şiddetle titremiş. Büyük bir balık yakaladığını sanan adam oltayı hızla çekmiş ve bir deniz kızı çıkmış. Kayığın içinde bir anda kucağına düşen deniz kızına şaşkınlıkla bakmış adam. Sonra sanki kayık göklere yükselmil gök denize dökülmüş ve deniz kızı denizin derinliklerine dalmış gitmiş..
Adam deniz kızının hasretiyle kıyılarda gezerken bir çocuğun ağladığını duyar. Sesin geldiği yöne vardığında bir bebek bulur. Bebek bu adama sen benim babamsın der. Adam çocuğu alır. Çocuk çok çabuk büyür usta bir avcı olur ve Deniz Kızı oymağı ondan ürer.
Orhan Ata işte bu efsanede yer alan deniz kızını arar. Her denize çıkışında onun hayalini kurar.
Ermayin, Mırgın,Krisk:
Ermayin ve Mırgın amca çocuklarıdır. ikisi de usta birer denizcidir. Ermayin yıldızlara göre denizdeki konumlarını bilebilen bir denizcidir. Mırgın ise kayığın alabora olmaması için dalgalara karşı konumu belirleyen adamdır. Krisk ermayin in oğludur. ilk defa ava çıkmıştır. Tecrübesiz bir denizcidir.
Ana fikri:
Çocuk, toplumun geleceğidir onun için her fedakârlık yapılır.