Eğer bu olayın suçlularını bulabilseydik bugün bu cesarete ulaşamazlardı. Bedevinin oğluna dediği gibi hindiyi çalanı arasaydın kervanı soymaya cüret edemezlerdi.
Kanal 7 yöneticilerini, Aytaç Sucuk firmasının sahibini dahi zengin etmiş yolsuzluğa konu dernek.
Ondaki paralar yenildi bitti dostum, kimseye düşecek bir pay kalmadı, o yüzden artık kimsenin ilgisini çekmez. Yeni, daha iştah açıcı pastalar var şimdi.*
son zamanlarda suriyeyi kullanarak yardım toplayan dernek.
afişlerini ilk gördüğümde bu aldıkları yardımı nereye götürecekler lan dedim kendi kendime suriye'deki eli kanlı teröristlere mi yoksa hataya yerleştirdikleri suriyeye döndüğümüzde ilk işimiz şii ve alevileri katletmek olacak diyen sözde yardıma muhtaç terörist kamplarına mı diye soruyor insan. hayır bu derneklerin genelde yardımı yardıma muhtaç yer yerine hoca efendisine ulaştırdığı bilindiğinden çok karmakarışık olmaktadır durum.
1.780 kilo kurban etini,bozmayı başarmış bunu da Kilis'te Suriyeli sığınmacılara dağıtmış,hiçbir soruşturma açılmamış bu durum yöneticileri tarafından kabul edilmiş 'merak etmeyin biz yönetim olarak cebimizden zararı karşılarız'açıklaması yapan devlet içinde devlet olan dernek.
Deniz feneri soruşturmasına başlayan 3 savcıya (Nadi Türkaslan, Abdulvahap Yaren, Mehmet Tamöz)dava açılmıştı. Bu 3 savcı 3 yıl boyunca uğraşıp belgeler toplamışlar, ardından da "örgütlü dolandırıcılık suçu işlediklerini ve gurbetçi işçilerden topladıkları hayır paralarını kişisel servetlerine aktardı" sonucuna varmışlardı. Sonrasında bu 3 savcı "mahkeme kararını tahrif ettikleri ve görevlerini kötüye kullandıkları" gerekçesi ile suçlandılar.
Bu savcıların suçlanmaları için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun oylama yapması ve çoğunluk olarak bir karar almaları gerekiyordu. 8 Eylül 2011'de yapılan ilk oylamada 3 Evet 3 Hayır çıktı. Bu durumda dava açılamazdı.19 Eylül 2011'de yapılan 2. oylamada da sonuç değişmedi. 27 Eylül 2011'de 3. oylamada ilk iki oylamada hayır oyu veren Kayseri Barosu Eski Başkanı Ali Aydın kararından vazgeçerek "evet" oyu verdi. Ali Aydın'ın bu kararı vermesinde Adalet Bakanlığı'na kendisi hakkında yapılan şikayet dilekçelerinin kullanıldığı öne sürülüyor.
Üstelik bu insanların yargılanmaları halen devam etmekte olmasına rağmen 2012 yılının şubat ayında HSYK'nun sitesine "3 savcı suçludur" diye bir açıklama da konuldu.
Bu dava sadece bizim ülkemizi ilgilendirse bir yere kadar yapılanların adaletli olduğuna inanabiliriz. Ama bilindiği gibi aynı davadan Almanya'da tutuklananlar 1 ay içinde yargılandı ve suçlu bulunanlar cezalandırıldı. içlerinde iktidara çok yakın isimlerin olduğu kişileri Almanya'nın talebine rağmen onlara vermedik. Alman yargısı "bu insanlar bunu bunu yaptıkları için suçludurlar" diye uyarmalarına rağmen bu seslere kulak tıkandı. Aradan 3 yıl geçtikten sonra Alman yetkililerden bu konudaki belgeler istendi. Almanlar da bize epey güldüler, hem de ağızlarıyla değil...
köşe yazarı necati doğru konuyla ilgili son gelişmeleri kaleme almış.
--spoiler--
Karar aşamasına geldi. Görünüşte 3 Cumhuriyet savcısı yargılanıyor Özünde ise " Adaletin bağımsızlığı " mahkemeye çıkartıldı ve " cumhuriyet savcılarına gözdağı verme " davasına dönüştü.
Bu yüzden iddia ediyorum.
Savaşa girmekten daha önemli.
Bu 3 savcı ne yapmıştı?
3 yılda ayrıntılı bilgi, belge, kanıt toplamışlar; iktidar partisi AKP ye ve Başbakana yakınlıklarıyla bilinen şüphelilerin " örgütlü dolandırıcılık suçu işlediklerini ve gurbetçi işçilerden topladıkları hayır paralarını kişisel servetlerine aktardıkları " sonucuna varmışlardı.
iktidar yakınları şüpheliydi.
Tutuklu yargılanacaklardı.
Xxx
Zaten bu davanın ilk adımı Alman Adaleti tarafından görülmüş, suçlular hapse konulmuş ve Alman hakimler, " asıl suçlular Türkiyededir. Türk adaleti de Türkiyedekileri bulsun " kararına varmıştı. Alman hakimler, " bu suçluların arkasında Türkiyede politikacılar olabilir " demek istiyorlardı.
işte 3 Cumhuriyet savcısı:
Nadi Türkaslan.
Abdulvahap Yaren.
Mehmet Tamöz.
Özünde " vicdanlı insanlardan, sahipsiz ve muhtaçlara verilsin diye, toplanan paraları buharlaştırarak kişisel servet yapılması olan Deniz Feneri e.V Derneği " soruşturmasını yürütüyorlardı.
3 savcı 3 yılda yol almışlardı.
Mahkemeye hazırlıklı geliyorlardı.
Deniz Feneri e.V de görev alanlara, para toplayıcılarına, parayı bavullarla Türkiyeye taşıyıcılarına, paranın toplanmasında dini duyguları istismar eden yayınlar yapan tv kanalının Almanya bağlantılarına, derneğin yöneticilerinin siyasi bağlantılarına, muhtar adları kullanarak sahte fatura ve istek formu düzenleyenlere kadar Çok ciddi bilgi, belgelere ulaşmışlardı.
3 savcı görevden alındılar.
Hukuk ve adalet şok olmuştu.
Xxx
Hatırlayacaksınız.
Asıl şok arkadan geldi.
iktidar partisiyle yakınlığı bilinen sanıklar, " savcılar mahkeme kararını tahrif ettiler " diye şikayet dilekçesi verdiler.
Savcılar görevden alınmışlar.
Ardından suçlanıyordu.
Müfettişler incelemeye başladı.
Henüz raporlarını yazmamışlardı.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurumu (HSYK) başkanı, başkan yardımcısı ve Adalet Bakanı, gazete ve tvlere demeç vererek; " savcıları suçlu " ilan ettiler.
Xxx
Adalet Bakanı, sanki müfettişlere " hazırladığınız raporda savcıları mahkeme kararını tahrif etti ve görevi kötüye kullandı " diye yazın işareti veriyordu.
Nitekim rapor bu yönde çıktı.
Siyaset adaleti yönetiyordu.
Savcılara sopa gösteriliyordu:
Siz misiniz bu davayı yürüten!
Görün gününüzü.
Siz misiniz iktidar partisi yakınlarını " örgütlü dolandırıcılık " suçlamasıyla hapse gönderen!
Katlanın sonucuna.
Siz misiniz üstünü örtemeyen.
Ödeyin hesabını.
3 Cumhuriyet Savcısı, üzerinden sanki diğer savcılara ve adalete " sakın iktidar yandaşlarının üzerine gitmeyin " mesajı verilmek isteniyordu.
Xxx
Bugün Ankarada Yargıtay 11. Ceza Dairesinde " Deniz Feneri e.V derneği soygunun Türkiye ayağı soruşturmasında organize suç bulan " bu 3 Cumhuriyet Savcısını suçlayan dava karara bağlanacak.
Bu dava savaştan önemli.
Avrupa Yargıçlar ve Savcılar Birliği nin (MEDEL) hazırladığı raporunda; " Politik gücün yargısal süreçlere müdahalesi " başlığı altında çarpıcı örnekler sıralaması yapıldı. Deniz Feneri e.V birinci sıraya konuldu.