deniz feneri´nden simdiki reza sarraf davasina kadar gecen yillar arasinda neler döndügüne bakilinca; bu kurulusun yargilanmasi ile en az zarar ile kapatilabilinecek bir gecmise sahip oldugumuzu görüyorum.
virginia woolf'un sıkıcı romanı. Kadın bu devirde yaşasa ve bu romanı dosya halinde bir yayınevine verse, editör şöyle derdi: "Ya bu nedir, evinde yaşadıklarını roman yapmışsın, karakterler bir sürü, kim düşünüyor, kim konuşuyor belli değil, evinden pazara, oradan deniz fenerine gitmişsin, ortada bir aksiyon yok, biraz daha çalış üstünde."
Ama eski olan her şey iyidir diyor ya entel-danteller, bu ne olduğu anlaşılamayan, ne anlattığı meçhul eseri klasikler mertebesine yükseltmişler...
hersey bir deniz fenerine takilan ampül ile basladi.
ampülün yaydigi isiga kanip, sadece deniz fenerinin gösterdigi yerlere odaklandi insanlar.
oysa; asil olay, karanlikta kalan kisimda gerceklesiyordu.
bircok kisi karanlikta kalan kisimda neler olup bittigini merak ettikce, deniz fenerinin isigi aksi yönü göstermeye devam etti.
merak edenler, sürüden kopup ellerine el fenerlerini alip karanliga yönelttiler. ellerinden el fenerleri alindi. Dolunayda bile gökyüzüne bulut cektiler. Daha sonra mum yaktilar ve mum isiginda o karanliga ilerlemeye calistilar. kimisi o karanlikta kayboldu, "deniz yuttu" dediler. kimisinin mumuna üflendi, "rüzgar cikti, firtina var" denildi.
Yillar gecti.
Deniz fenerini yiktilar, yerine daha yüksek, daha büyük bir deniz feneri insa ettiler.
Deniz fenerine LED lamba yerine yine ampül taktilar. Deniz feneri hala görmememiz gereken yerleri gösteriyor.