almanya'da geçenlerde sonuçlanan dava sonucunda en az 18 milyon euro'nun hüpletildiği ispatlanmış dernektir. kuryeler vasıtasıyla paraların türkiye'ye aktarıldığı tespit edilmiştir. asıl faillerin türkiye'de olduğunu ve almanya'daki sanıklara bu yüzden az ceza verdiklerini de kararı veren hakim bizzat söylemiştir. bu açıklamadan sonra da bizim adalet bakanlığı " bu ülkede hakimler, savcılar var gereğini yapsınlar buyrun " şeklide bir beyanat vermiş. aba altından sopa göstermiştir. ayrıca deniz feneri'nin türkiye ayağı için, " bize almanya'dan araştırmamız için bir talep gelmedi " şeklinde deli saçması bir açıklamada bulunmuştur. dün itibariyle derneğin türkiye ayağını soruşturacak! savcı, tatilini geçirdiği arabistan'dan gelmiş ve inşallah yakında soruşturmaya başlayacaktır. kısacası bu derneğin türkiye ayağının soruşturulmasının, akp tarafından üstü örtülmüş, soruşturma yapılmamıştır. soruşturma yapılmayan bir yerde elbet bir şey ispatlanamaz. burası türkiye. orda ispatlandı ama orası almanya'ydı.
kafamda yarattığım ikinci bi kişiliğin hakkında şöyle bi şeyler söylediği dernek (bu ikinci kişilik dine inanan ve deniz feneri derneği'ne yardım amaçlı para kaptırmış bi adam).
"öncelikle bu derneğe parasını kaptıran herkes adına allah'tan bulmalarını dileyerek sözlerime başlayayım.
bu derneğin yolsuzluk etmiş olması, yardım paralarını zimmetine geçirmiş olması üstüne dönen tartışmalarda (daha çok ekşi sözlükte şahit olduğum tartışmalarda) genellikle iki başat taraf göze çarpıyor. birincisi bu derneğin yolsuzluğunu zemin olarak alıp dernekten öteye suçlama getiren kesim (genellikle ulusalcı, akp karşıtı ve biraz da din karşıtı olan kesimler olduğunu görmemek için kör olmak gerekiyor) ve karşıda bu kesim olduğundan, bi de suçlamalar sadece derneğin kendisine değil, dernek aracılığıyla inanan insanların inandıkları değerlere yöneltildiğinden bu suçlamalara karşı savunma getiren (ama bunu yaptıkları için derneğin yaptığını savunuyormuş konumuna düşen) inanan kesim.
tartışmanın safları bu kadar kesinleşince kimse bu tartışmaya başka bi açıdan eklemlenemiyor, oysa hem derneği savunmadan, hem inanan kesime (ve inançlarına) yöneltilen suçlamalara karşı gelerek savunma yapmak mümkün.
birincisi inanan kesimden şu derneğe parasını kaptırmış olan ve bu kaptırmışlık yüzünden derneğe bedduasını eksik etmeyen insanlar az değil onu öncelikle belirtelim. yani derneğe kaptırdıkları paralar için "olsun en azından inançlı insanlara kaptırdık" diyen bi kesim varsa bile onların çoğunluk olduğunu sanmıyorum, ya da inanmak istemiyorum böyle olduğuna. ama zaten kendi adıma konuşmak istediğim için bu insanlardan olmayan kesim adına laflarımı söylüyorum.
ikincisi, bu derneği eleştirenlerin genellikle vurgu yaptıkları "inançları kullanarak para sömüren kurum" tamlamasıyla inanan kesimin sürekli bu inançları yüzünden sömürülecekleri fikri, ve bu sayede inançlara getirilen muhalefet.
bu noktada inançlı ama mantığını da bi kenara atmamış biri şöyle diyor. benim doğru olduğuna hükmettiğim inançlarım eğer birileri tarafından sömürü aracı olarak kullanılmışsa, bu benim inancımı terketmemi mi gerektirir. ne yapalım yani, "bak adamlar islam'ı kullanarak yolsuzluk yaptılar, demek ki islam inancı yanlış" mı demeliyim. adamların günahları neden beni inancımdan uzaklaştırsın, neden benden bu bekleniyor.
dünya üstünde başka inançları kullanarak da (özellikle hıristiyanlığa bakınız) insanların paraları iç ediliyor, ama bunun suçu neden o inancın üstüne yıkılıyor..
denebilir ki o insanları sömürülecek kıvama o inanç getiriyor, o yüzden inançlara karşıyız. ben de diyebilirim ki hayır inanç değil, cehalettir o insanı sömürülmeye hazır hale getiren. nedir yani, inanan insanın asla aydın olamayacağını ve mutlaka başkaları tarafından idare edilecek, sömürülecek biri olmaktan başka çaresi olmadığını mı iddia ediyorsunuz.
bu iddiaya cevap vermek kolay. eğer inançları yüzünden sömürülen kim ortaya koyarsanız ben o noktada size cehalet de gösterebilirim. sömürülmelerinin sebebinin inanç değil cehalet olduğunu iddia edebilirim.
deniz feneri derneği'nin yaptığı ise sömürüye girmiyor ki.. evet girmiyor. çünkü eğer bu dernek açıkça, gelin paranızı bize verin, biz de islami hareketi daha güçlendirelim deseydi (yani aslında yolsuzluk yapmasaydı), açık açık niyetlerini belli edip insanlardan o şekilde para toplasaydı o zaman bi sömürüden bahsedilebilirdi. oysa bu dernek bunu yapmadı. bize paranızı verin, biz de ihtiyacı olanlara götürelim bunları dedi. yani bizi sömürmedi, bizi kandırdı. biz o paraları bu derneğe verirken amacımız ihtiyacı olanlara yardım etmekti, bi dini hareketi güçlendirmek değil.
hatta bu derneğe para kaptırmak için bi cehalete bile ihtiyaç yoktu. aydın olunca birden "haa evet bu dernek aslında gerçek amaçlarını kamufle ediyor, paraları iç edecekler" diye telepati mi geliştirmemizi bekliyordunuz. rahatlıkla aydın inananlardan da para topladılar, çünkü yaptıkları bi dolandırıcılıktı (ve kabul edin bu konuda çok başarılıydılar).
işte bu noktada bu derneğin dolandırıcılığının faturasının bizim inancımıza çıkarılması haksızlık değil de nedir. yarın kendisine başka bi ideolojiyi bayrak yapmış başka bi dernek çıkıp (ne bileyim mesela her bildirisinde atatürk'ün resmini basan, kendisini atatürkçü olarak afişe eden bi dernek diyelim) benzer bi dolandırıcılık yaparsa o zaman da suçu atatürkçülüğe yükleyebilecek misiniz.. yok başka ideolojiyi bayrak yapanlar asla dolandırıcılık yapmaz mı diyorsunuz yoksa.
peki insan haklarını kendilerine bayrak yaptıklarını söyleyen yasadışı terör örgütlerine ne diyeceğiz o zaman. bu örgütlere kızarken bu değerlerin kendilerine kızınca hedefi şaşırmış olmuyor mu insanlar.
ben bu derneğe paramı kaptırdım. kaptırmış olduğumu öğrendiğimde de hakkımı helal etmedim. helal etmeyen de çok fazla bi kesim var, suçlamalarınıza karşı savunma getirdiğimizde bu dolandırıcıları savunduğumuzu iddia etmeyin."
vuuuşşşşşşşşşş... ve asıl kişiliğim geri döndü. şimdi bu şekilde bi yazı görsem, bazı yerlerine muhalefetimi koysam da "canımı ye" derim. baktım kimse yazmamış, bari biz uyduralım bi tane dedik.. iyi mi ettik bilmiyorum.
kanal 7 tarafından, almanya'da "deniz feneri e.v" adı ile ayrı bir kuruluş olarak faaliyet gösterdiği söylenen; buna rağmen iki ülkede de kanal 7'de ve kanal 7'nin özel mülklerinde çalışmakta olan dernek.
derneğin iki internet sitesinde de "Tüm hakları Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğine aittir." yazmaktadır.
kanal 7'nin ve derneğin sütten çıkmış ak kaşık olmadığına dair, dünyanın en dürüst, post moderen gazetesi zaman'ın, internet sitesinde yayınlanmış bir de haber mevcut. (yayınladıktan hemen sonra silmişler bu haberi nedense)
bakanlar kurulu kararıyla kamu yararına çalışan ve " izin almadan yardım toplayabilen dernek " statüsüne çıkarılmış, böylece hortumun önü açılmıştır. bu yasanın nasıl çıkarıldığını da biliyoruz. danıştay tarafından iki kez reddedilmesine rağmen, akp hükümeti sırf bunun için dernekler yasası'nı değiştirmiş ve danıştay'dan izin alma hükmünü kaldırmıştı. iktidara gelir gelmez daha aralık 2002'de deniz feneri derneği'nin kamu yararına çalışan dernek statüsü olması talebini danıştay reddetmişti. hayır iktidara geldiğiniz daha 1 ay olmuş, bok mu var bu ne yasası böyle apar topar, bu mu türkiye'nin öncelikli sorunuydu diye sormazlar mı adama? ayrıca her türlü vergiden de muaf. bunlar vergi ödemiyor, mehmetçik vakfı vergi ödüyor. ne güzel iş di mi? bakın bakalım bizim alnımızda salak yazıyor mu?