Dünyanın yüzde seksenini oluşturan ve hâlâ derinlikleri keşfedilmemiş olan, gizemlerle dolu okyanuslar, denizler, göller dururken büyük ihtimalle akıllı bir yaşam formu bile bulunmayan, anadolu bozkırlarını andıran gezegenlere karşı duyulan merak cidden çok garip.
Marsta bırak akıllı yaşamı, akılsız yaşamın bile olup olmadığı meçhulken senin burnunun ucundaki denizde yaşayan en basitinden yunus, balina gibi yüksek iqlu memelilerin varlığı bile aslında oraya yönelmenin daha akla yatkın olduğunun bir kanıtıdır.
Uzay yolunda harcanan bütçe ve emeğin yarısıyla okyanusun en dibine kadar inilebilir, oraları aydınlatmanın yolları bulunabilir ve henüz keşfedilmemiş olan birçok şey keşfedilebilirdi. Canlıysa canlı, madense maden alayı burada dibimizde ama bizim kafamız hep yükseklerde, hep imkansızda.
Önce kendi gezegeninin her yerine hakim ol, ondan sonra farklı gezegenlere, farklı galaksilere yönel amk.
Edit: ilk olarak kesinlikle deniz araştırmalarının uzay araştırmalarından fazla olduğunu düşünmüyorum. Aksini kanıtlayacak bir haber kaynağı ne bileyim istatistik falan gösteren olursa memnun olurum. ikincisi de basıncın olduğunu, denizin altının aydınlatılamadığını ben de biliyorum. aslında bunların bir yolunun istendiği ve üzerine düşüldüğü takdirde bulunabileceği kanaatindeyim. Tabii bunlar benim görüşlerim, kimseye zorla kendi fikrimi beğendirme gibi bir gayem yok. nasıl düşünmek istiyorsanız öyle düşünün.
yalnız başlık biraz yanıltıcı olmuş. denizi bıraktık uzayla uğraşıyoruz gibi bir algı oluşturuyor. oysa ikisinin de çalışmaları sürüyor. birini yaparken diğerini bırakmak zorunda değiliz. üstelik bazen uzay çalışmaları için geliştirilen bazı teknolojiler okyanusları çalışmak için de kullanılıyor. hattA nasa gibi uzay ajanslarının okyanuslarla ilgili çalışmaları da var, başka kurumlarınkine ek olarak. ikisini birbirinden ayırmamak gerek.
gözlenebilir evrenin %95'ini hâlâ çözebilmiş değiliz. okyanuslar içinse bu sayı %80'lerde.